EnerjiManşet

Enerji üretimi ABD’de büyük depremlere yol açıyor

0
Şili'nin Pelluhue bölgesinde 2011'de yaşanan 8.8 şiddetindeki bu gibi depremlerin yarattığı büyük yırtılmalar, ABD'deki kuyu ve enjeksiyon bölgelerinde depremlere neden olabilirler. Foto: IVAN ALVARADO/REUTERS

ABD’li bilimkurgu yazarı Richard A. Lovett imzasıyla Nature.com’da yayınlanan nakaleyi, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Onur Babacan ve Özde Çakmak‘ın ortak çevirisiyle sunuyoruz.

Richard A. Lovett

***

Bilim insanları, Science dergisinin bu haftaki sayısında yayınlanan üç makalede doğal gaz çıkarımı, jeotermal enerji üretimi gibi yeraltına sıvı zerkeden aktivitelerin Amerika Birleşik Devletleri’nde birçok depreme yolaçtığını gösterdiler.

Bu depremler çoğunlukla küçük olsa da, bazılarının büyüklüğü 5.0’ı geçiyor. Menlo Park, Kaliforniya’daki ABD Jeolojik Araştırma Kurumu’nda deprembilimci olan William Ellsworth’ün makalesinde gösterdiği üzere, 6 Ekim 2011’de Oklahoma’da 14 evi yıkan 5.6 büyüklüğündeki deprem de bunların arasında.

 

Kuyulara zerkedilen sıvılar fay hatlarının kaymasını kolaylaştırıyor.

Ellsworth, geçen on yılda, orta ve batı ABD’de büyüklüğü 3.0’ı geçen yıllık deprem kayıtlarının sayısının neredeyse on kat arttığını söylüyor – bu sayı 1967-2000 yılları arasında ortalama 21 iken, 2011’de 188’e yükseldi. Kolombiya Üniversitesi’nin Lamont-Doherty Yerküre Gözlemevi’nde deprembilimci olan Nıcholas van der Elst’in bulgularına göre, son on yılda orta ABD’de büyüklüğü 4.5’i geçen depremlerin en az yarısı enjeksiyon kuyularının yakınında gerçekleşti.

Ellsworth, doğalgaz kuyularındaki artan etkinliğin, yeraltı kayalarındaki boşluk suyu basıncını arttırarak gerilmeleri değiştirdiğini, varolan fayları kayganlaştırarak kırılma ihtimallerini arttırdığını öne sürüyor.

Daha önceki araştırmalarda bu kuyularda uygulanan “hidrolik kırılma” veya “fracking” yönteminin çevredeki depremlerle bağı kurulmuştu. Ama Ellsworth’e göre, yüksek basınçlı sıvılarla kayaları kırıp sıkışmış doğalgazı açığa çıkaran bu tartışmalı yöntem 3.6 şiddetinden daha büyük bir depreme yol açmadı. Büyük depremlerin sayısını arttıranın “fracking”in kendisi değil, süreçte ortaya çıkan atık suyun bitişik kayalara tasfiyesi olduğuna inanıyor.

Şili'nin Pelluhue bölgesinde 2011'de yaşanan 8.8 şiddetindeki bu gibi depremlerin yarattığı büyük yırtılmalar, ABD'deki kuyu ve enjeksiyon bölgelerinde depremlere neden olabilirler. Foto: IVAN ALVARADO/REUTERS

 

Arazideki gerçek

Birleşik Devletlerde bu tür 30,000’den fazla atık kuyusunun sadece küçük bir bölümü sorun yaratmışa benziyor. Van der Elst’e göre, risk teşkil eden bölgeleri bulmanın bir yolu, son yıllarda Japonya, Şili ve Sumatra’yı etkileyen – 8 ve üstü şiddette – büyük depremlerden sonra olanları gözlemlemek.

Bu tür olaylar, dalgaları gezegen yüzeyi boyunca küçük dalgacıklar halinde gönderiyor. Kuyu alanlarının çoğunda bunun fazla bir etkisi olmuyor, ama bir iki durumda aylar sonra daha büyük, lokal olarak oluşan depremlere neden olan küçük sarsıntılar meydana getiriyorlar. Van der Elst, bu tür sismik sarsıntıların bir enjeksiyon-kuyu bölgesinin yakınlardaki faylara aşırı yüklenmesine ramak kaldığına, potansiyelinde tahrip edici bir deprem barındırdığına yönelik bir uyarı niteliği taşıyabileceğini söylüyor.

Bu yöntem kusursuz değil. Oakland, Kaliforniya’da bir URS Corporation adında bir danışmanlık şirketinin başkan vekili olan deprembilim uzmanı Ivan Wong, van der Elst’in çalışmasının çığır açıcı olduğunu söylüyor. Fakat, bazı durumlarda kuyu hareketinin hiçbir uyarıcı sarsıntı olmaksızın büyük depremlere yol açtığını belirtiyor. Tenessee, Memphis Üniversitesi’nde deprembilim uzmanı olan Stephen Horton bunun, enjeksiyon kuyularının en az iki farklı biçimde deprem meydana getirebildiği izlenimini uyandırdığını söylüyor.

Bugün yayınlanan bir başka araştırmada, Santa Cruz, Kaliforniya Üniversitesi’nden deprem fizikçisi Emily Brodski, yeryüzünün ısısıyla buhara dönüştürmek ve elektrik üreten türbinleri çalıştırmak üzere Kaliforniya’nın San Andreas Fayı’nın güney ucuna su enjekte edildiği Salton Denizi Jeotermal Alanı’na baktı. Güç üretimi sırasında suyun kaybolma oranı ile depremin etkisi arasında ilişki olduğunu ortaya koydu.

Sonuç olarak, bu tür bölgeye özel verilerin deprem riskini azaltma arayışında olan kuyu operatörleri ve düzenleyicilerinin kararlarında önemli bir kılavuz sayılacağını söylüyor. “Bu olmadan, muğlak genellemelere tabiyiz.”

 

Yeşil Gazete için çeviren: Onur Babacan, Özde Çakmak

Haberin özgün metni (ingilizce)

(Nature.com, Yeşil Gazete)

 


More in Enerji

You may also like

Comments

Comments are closed.