ManşetSağlıkTürkiye

Dünya Otizm Farkındalık Günü: Türkiye’de otizmli bireyler, çocuklar ve aileleri ayrımcılığa maruz kalıyor

0

Bugün 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü.

Birleşmiş Milletler (BM) 2008 yılında 2 Nisan’ı, otizme kamuoyunun dikkatini çekmek ve tüm ülkelerin gündemine taşımak için Dünya Otizm Farkındalık Günü ilan etti.

Bu sene 2 Nisan’da “Otizm için Kırmızı Işık Yak!” kampanyası yapılacak.

Dünya genelinde okul çağındaki her 54 çocuktan biri otizm teşhisi alıyor. Türkiye’de otizmli bireylere dair net istatistikler bulunmuyor, ancak Otizm Platformu’nun önceki yıllarda öngördüğü verilere göre, ülkemizde tahmini olarak 550 bin otizmli birey ve 0-14 yaş grubunda  150 bin civarında otizmli çocuk bulunduğu varsayılıyor.

Toplumda otizm farkındalığı, otizmli bireylerin ve çocukların eğitime, istihdama, sosyal hayata, sosyal iletişime katılabilmede engellenmemesi adına oldukça önemli. Toplumun bilinçli olması otizmin erken tanısına katkı sağlıyor: Otizm, ne kadar erken yaşta tanınır ve uygun bir şekilde yönlendirilirse, tedavisinde o kadar olumlu sonuçlar alınıyor.

Otizmi diğer engel gruplarından ayıran en önemli fark; erken tanı ve doğru eğitimle otizmli çocukların sorunlarının büyük bir kısmını aşmaları. Bunun sağlanabilmesi için de çocuğa ve ailesine toplumun ve devletin desteği mühim.

Otistik Spektrum Bozukluğu, doğuştan gelişen, genetik altyapıya dayanan, karmaşık nöro-biyolojik tabanlı bir gelişim bozukluğu. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyerek bireyin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkıyor ve çocukların sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını çeşitli seviyelerde etkiliyor.

Otizmin nedeni tam olarak bilinmemekle beraber, çevresel etkilerin yanında genetik temelli olduğuna dair çalışmalar mevcut.

Erkek çocuklarda kız çocuklarına oranla daha sık görülen otizmin yanında epilepsi, zeka geriliği, hiperktivite ve duygu durum bozuklukları görülebiliyor; otizmlilerin %’10 unda ise üstün zeka tespit ediliyor.

Otizmin erken teşhisi, bireyin becerilerini geliştirmeye yönelik eğitimin ve tedavinin hayata geçmesi için çok önemli. Bu tedavide otizmli bireyin sosyal ve bireysel yeteneklerini geliştirmek amaçlanıyor ve davranışsal özel terapiler (konuşma terapisi, motor yetenekleri artırmaya yöneli terapiler gibi) uygulanıyor.

Erken teşhis için uzmanlar, aşağıdaki belirtilerin otizmde çoğunlukla görüldüğünü belirterek, gözlendiği takdirde çocuk psikiyatristine başvurulmasını söylüyor:

  • Göz teması yokluğu veya kısıtlılığı,
  • Adı ile seslenince tepki vermeme
  • Sarılma ve öpme gibi fiziksel temastan hoşlanmama
  • Bir hareketi tekrarlama -örneğin el çırpma, zıplama, kendi etrafında dönme, sürekli öne arkaya sallanma, kanat çırpma-
  • Konuşmada gecikme
  • Aşırı hareketli veya aşırı hareketsizlik olabilirler.
  • İnsanlarla iletişim yerine cansız varlıklarla ilgilenme,
  • Konuşmayı öğrenseler bile hep aynı kelimeyi tekrar etme, uygun olmayan cümleler kurma, kalıp gibi konuşma
  • Bir cismin bir parçasına takıntı yapma
  • Düzen takıntısı, rutinleri bozulduğunda hırçınlaşma
  • Sürekli aynı oyunları oynama.
  • Sosyal ortama girdiklerinde aşırı korkup tepki verme
  • Yemek yeme bozukluğu
  • Tehlikeye ve acvıya karşı duyarsızlık
  • Normal öğrenme metotlarına duyarsızlık

Türkiye’de otizmli çocuklar eğitime erişemiyor

Otizmin bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken tanı sonrası başlayan yoğunlaştırılmış ve bireyselleştirilmiş özel eğitimdir.

Erken yaştaki çocuk için bilimsel olarak kanıtlanmış yoğun eğitim süresi haftada bireysel ve grup eğitimi olmak üzere 40 saat.

Türkiye’de ise sosyal güvenlik kapsamında “otizm özel eğitim raporlu” çocuklar, aylık 6- 12 saat olan özel eğitim alabiliyor.

Otizmli çocukların mutlaka eğitim sistemi içinde yer almaları gerekiyor. Çünkü eğitim, otizmli birey için her şeyden önce “tedavi” anlamına geliyor.

Türkiye Eşitlik ve İnsan Hakları Kurumu‘nun 2020 yılı ‘Otizmli Çocukların Eğitim Hakkı ve Ayrımcılık Yasağı Raporu‘nda, eğitime başlama yaşının, eğitim yoğunluğunun, eğitimin ilk yıllarındaki öğrenme oranının ve zekâ düzeyinin eğitim sonuçlarını yordayan değişkenler olduğu
saptanmıştır ve bu araştırmalarda artan aile memnuniyeti ve azalan aile stresi de vurgulanmıştır” ifadeleri yer alıyor.

Raporda MEB verilerinden aktarılan bilgiye göre, 2019 yılında Türkiye’de ülkemizde kaynaştırma öğrencisi sayısı temel eğitim için 4510, ortaöğretim için 77; kadrolu bir şekilde özel eğitim öğretmeni olarak görev yapanların sayısı ise 18 bin 550.

Raporda, otizmli çocukların eğitimi konusunda Türkiye’de yeterli sayıda okul, yeterli nitelik ve sayıda personel bulunmadığı belirtiliyor. Ayrıca ülkede okul öncesi rehabilitasyon eğitimlerinin saatinin artması gerektiğinin altı çiziliyor.

Aynı şekilde, veliler ve çocuklar, genel eğitim veren kurum ve özel okulların öğrencileri kayıt etmekte isteksiz olması ve diğer velilerin otizmli öğrencileri istememesi sebebiyle ayrımcılığa maruz kalıyor; idareci ve öğretmenler, otizmli öğrencilerin durumu ve bu öğrencilere yasalarda tanınan hakları yeterince bilmiyor.

Fotoğraf: Anadolu Otizm Vakfı

Otizmliler işgücünde yoklar

Türkiye’nin de 2007 de imza attığı Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 27. maddesi, engelli bireylerin çalışma ve istihdam hakkını düzenliyor:

“Taraf Devletler, engellilerin çalışma hakkını diğerleriyle eşit bir şekilde tanır; ve bu hak, engellilerin açık, kapsayıcı ve erişilebilir nitelikte bir iş piyasası ve çalışma ortamında, serbestçe seçtikleri bir işte hayatlarını kazanmaları fırsatını da içerir.”

TBMM Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozuklukları Araştırma Komisyonu raporuna göre 2019’da toplam 162.256 engelli işgücü sayısı içinden 2019 Haziran ayı sonunda İŞKUR’a kayıtlı yalnızca 28 otizmli vardı ve bunların yalnıca 5’i kadındı.

Otizm Dernekleri Federasyonu ODFED, otizmlilerin çalışabileceği kurumlar ve işyerleri oluşturma yükümlülüğüğnün altını çiziyor:

“Otizmli bireylerin ilgi alanları ve yeteneklerine göre çalışabilecekleri iş yerleri bulunmamaktadır ya da çok azdır. Oysa bazı alanlarda üstün yeteneklere sahip olmalarının yanı sıra, ayrıntılara dikkat eden, kurallara bağlı, dakik, titiz ve dürüstlük gibi özellikleri sayesinde oldukça verimli olarak çalışabilirler. İletişim sorunları, duyusal hassasiyet gibi dezavantajlarını en aza indirgeyerek çalışma ve toplumsal yaşama katılımları sağlanabilir.

Otizmli bireylerin çalışabilecekleri korumalı/kaynaştırmalı işyerleri kurulmalıdır.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.