COP27İklim KriziManşetTürkiye

[COP27] Gençlerin ortak beklentisi somut eylemler: 1,5 dereceyi geçersek COP’ar kıyamet

0

Hafta sonu gerçekleşen 44’üncü İstanbul Maratonu, bu sene dünyanın en önemli iklim zirvesi COP27’nin ilk gününe denk geldi.

Maratona katılan genç iklim aktivistleri change.org/dunyatakimi adresinde başlatılan imza kampanyasını destekleyerek katılımcıları Türkiye’de iklim kriziyle mücadele ve COP27’ye dikkat çekmek için Dünya Takımı’na katılmaya davet etti.

Dünyanın her yerinden delegeler, liderler, aktivistler ve politika yapıcılar, 18 Kasım’a kadar iklim kriziyle mücadeleye yönelik planlarını görüşmek, Paris İklim Anlaşması‘nın gereklerini yerine getirmek için Mısır‘da gerçekleşmekte olan 27. İklim Zirvesi’nde (COP27) bir araya geliyor.

Uygulama İçin Birlikte” sloganıyla yola çıkan zirvenin bu seneki ana gündemlerinden bir tanesi sera gazı emisyonu azaltım taahhütleri ve iklim krizine uyum politikaları.

 BM Sentez Raporu’na göre Paris İklim Anlaşması’na taraf olan 193 ülkenin toplam iklim taahhütleri, yüzyılın sonuna kadar yaklaşık 2,5 derecelik ısınmaya sebep olabilir. Ayrıca rapor, mevcut taahhütlerle, emisyonların 2030’a kadar 2010’a kıyasla yüzde 10,6 artıracağını öngörüyor. Bu sebeple COP27’de emisyon azaltım hedefini güçlendirmeye ilişkin bir taslak kararın kabul edilmesi umuluyor.

Bir diğer önemli konu ise kayıp-zarar finansmanı ve iklim tazminatı. “İklim değişikliğinden kaynaklanan kayıplar ve zararlar için gelişmekte olan ülkelere tazminat ödenmesi” resmi gündemlerden biri olacak.

‘1,5 Dereceyi Geçersek COP’ar Kıyamet’

44. İstanbul Maratonu’nda “Dünya Takımı” adına yürüyen genç iklim aktivistleri yaratıcı pankartları ve sloganlarıyla, Dünya kostümü giyerek hem Türkiye’nin iklim kriziyle mücadele için atması gereken adımlara hem de COP27’ye yönelik mesajlarını ilettiler.

İklim Öncüleri ekibinden genç iklim aktivisti Baran Örnek‘in COP27’ye dair mesajı şöyle oldu:

“Umuyorum ki COP27, liderlerin konuşmakla kalmayıp harekete geçtiği bir süreç olur. Lafla peynir gemisi yürümüyor ve COP’un artık dünya liderlerinin greenwashing kampanyası olmasından öteye geçmesi gerekiyor, çünkü evimiz yanıyor! Evimizi, ormanlarımızı, denizlerimizi, dünyamızı korumamız için tüm liderlerin bizimle aynı takımda; Dünya Takımı’nda olduklarını göstermelerini bekliyoruz. Umuyorum ki Türkiye’den yetkililer de gerekli hassasiyeti gösterir; Paris İklim Anlaşması’nı layıkıyla uygular, 2030’a kadar kömürden temelli çıkış politikalarını açıklar ve termik santrallere ayırdığı tüm bütçeyi yeşil enerjiye aktarır.”

Youth for Climate Türkiye ekibinden Atlas Sarrafoğlu ise “İklim krizinden en çok etkilenen bölgeler, yani diğer adıyla “küresel güney”in bugün iklim krizine karşı zayıf ve kırılgan olmasının sebebi tarih boyunca doğal kaynakları ve insan gücü için sömürülmesi olduğundan, sömürgeci ve zengin ülkelerin Küresel Güneyde yaşanan, iklim krizi kaynaklı hasar ve kayıplar için daha önce söz verdikleri finansmanın bir an önce sağlamasını ve fosil yakıtların yayılmasının önlenmesi anlaşmasının tüm ülkelerce benimsenmesini bekliyorum,” yorumunda bulundu ve ekledi:

“Geçtiğimiz sene Paris Anlaşmasını onayladıktan sonra Türkiye’nin bu sene iklim eylem planını, Ulusal Katkı Beyanı ve emisyonların zirveye çıkacağı tarihi duyurmasını ve bu hedeflere ulaşabilmesi için de Türkiye’nin kömürden en geç 2030’a kadar çıkış tarihini ve yenilenebilir enerji yatırımlarında planladıkları en az yüzde 75’lik artışları açıklamasını ve gerçekleştirmesini umuyorum. İklim kıyametine giden yolda karar vericilerin, çocuklarının geleceğine öncelik vererek geri vitesi kullanmasını ve COP27’yi cesur eylemlerin ve taahhütlerin yerine getirildiği bir başlangıca dönüştürmelerini umuyorum.”

Türkiye’nin kültürü ve coğrafi yapısı dönüşümü sağlamaya oldukça müsait

İklim Öncüleri ekibinden genç iklim aktivisti Alen Zinzal, COP27’ye dair beklentilerini şöyle açıkladı:

“COP27’den beklentim, karar alıcıların gerçekçi ve sürdürülebilir politikaları hayata geçirme sözü vermeleri ve mevzu bahis politikaların uygulama süreçlerine farklı etnik, ekonomik, akademik kesimlerden insanların ve özellikle gençlerin dahil edilmesi. Türkiye’nin ise 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını en az yüzde 35 azaltması yönünde taahhüt vermesini talep ediyorum. Türkiye’nin kültürü ve coğrafi yapısı bu dönüşümü sağlamaya oldukça müsait. Sahip olduğu tasarruf kültürü, tabiatının zenginliği, tarım ve yenilenebilir enerji potansiyeli, Türkiye’nin, talep edilen dönüşümü gerçekleştirmesini mümkün hale getiriyor. Bu dönüşümle şüphesiz ki ekonomi de sürdürülebilir bir kalkınma yaşayacak, önemli olan bu alanlara yatırım yapılması. Bu nedenle COP27 liderlerine son sözüm: ‘Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, insanlık, paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.’”

Fotoğraf: Cansu Acar

Türk gençleri olarak COP’ta sesimizin dinlenmesini istiyoruz

Şu anda COP27’de bulunan genç iklim aktivisti Elif Sarah Hearn ise zirvede yaşananları şöyle anlattı:

“17. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Gençlik Konferansı Türkiye temsilcisi olarak katıldığım etkinlikte farklı ülkelerden gelen gençlerin, iklim krizi konusunda değişim yaratmak için ne kadar çabaladığını gördüm. Katıldığım çalıştaylarda farklı ülkeleri temsil eden delegelerle bölgesel sorunları ele aldık ve kriz bağlamında ülke bazında nelerin yapılabileceğini tartıştık. Eğitici panel kısımlarında COP27 ve UNFCCC temsilcileri ile gençler açısından alınan kararları dinledik ve fikirlerimizi paylaştık. Üç günlük pre-COP etkinliği sonrası yaptığımız çalışmaları COP27’de sunulacak olan Küresel Gençlik Beyannamesi’ne ekledik.

Biz Türk gençleri olarak COP’ta sesimizin dinlenmesini istiyoruz. Öncelikle Türkiye’nin iklim krizi bağlamında geleceğini belirleyen ve alacağı sorumluluğu gösteren Ulusal Katkı Beyanı’nın sağlam ve ulaşılabilir temellerinin atılmasını istiyoruz. Neredeyse her yıl olduğu gibi söylenenlerin yazıda kalmamasını talep ediyoruz. Türkiye’nin 2053’a kadar net sıfır emisyon düzeyine ulaşmak için somut adımlar atmasını istiyoruz. Fosil yakıt santrallerinin bu bağlamda kapatılması gerektiğini ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin ve yatırımın teşvik edilmesi gerektiğini savunuyoruz.

Karar verme süreçlerinde Türkiye bazında gençlerin temsiliyetini daha çok görmek, bu bağlamda desteklenmek istiyoruz ve sesimizi olabildiğince duyurmayı hedefliyoruz. İklim krizi bağlamında yeterince ön planda tutulmayan kırılgan kesimlerin ön planda tutulmasına, özellikle bu yıl üzerinde durulacak olan “Kayıp ve Hasar” konusunda Türkiye’nin de iklim krizinden en çok etkilenen kesimler için ses olmasını istiyoruz.”

Bu belirsizlik ile gelecek hayalleri kuramıyorum

İklim Öncüleri ekibinden genç iklim aktivisti Melisa Akkuş, çocuklar ve gençler olarak dünyadaki krizleri çözmek için kimsenin üstlenmediği sorumluluğu üstlendiklerini belirtti:

“Sorunları kendi imkânlarımızla çözmeye çalışıyoruz. Dünden daha yoğun olacak şekilde gerçekten bir geleceğimiz olabilmesi için çalışırken, herkesin ve özellikle karar alıcıların sorunlar ve krizler karşısında sorumluluk alması gerekiyor. Özellikle karar alma süreçlerinin her aşamasında etkin, eşit, söz ve hak sahibi bireyler olarak yer almayı istiyoruz. Ortak geleceğimizi etkileyen kararlar alınıyor ancak bu kararların hiçbir sürecinde olmamıza izin verilmiyor, sesimiz duyulmamazlıktan geliniyor.

COP27’da gezegenimiz, gelecek için somut hedeflerin açıklanmasını istiyoruz. Vakit kaybetmeye devam edilsin istemiyorum çünkü bu belirsizlik ile gelecek hayalleri kuramıyorum.”

27 senedir bu konferans yapılıyor ve artık bir şeylerin somut bir şekilde değişmesi gerekiyor

İklim için Türkiye ekibinden genç iklim aktivisti Seren Anaçoğlu ise COP27’ye dair beklentilerini şöyle ifade etti:

“COP27’de dünya liderlerinin taraflarını seçmelerini, bilimin ve hukukun eşliğinde kömür, petrol ve doğal gazın yaygınlaşmasını durdurulması üzerine net sözler verilmesini bekliyorum. Yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılması üzerine kesin bir karar verilmeli ve fosil yakıt kullanımı durdurulmalı.”

“Maalesef ki beklentim, ilk 2 günün geçmesi ardından kötü etkilendi; çünkü konferans sırasında tek kullanımlık ürünlerin ve açık büfe yemek sisteminin kullanıldığını duydum. Şarm El-Şeyh’teki dünya liderlerine soruyorum: İklim krizi kaynaklı felaketlerin insan haklarına ve canlılığa etkisini ne zaman fark edeceksiniz? 27 senedir bu konferans yapılıyor ve artık bir şeylerin somut bir şekilde değişmesi gerekiyor. Karbon borsası (ülkelerin santrallerini başka ülke topraklarına kurması) yapmak amacıyla kurulmuş santrallerin kapatılması gerekiyor.

Türkiye’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığına eklenen “İklim Değişikliği” ibaresine yönelik bu süreçte nasıl değişimlerin olduğunu açıklamalarını bekliyorum. NDC raporunda karbon salımı oranını açıkladıktan sonra bu orana yönelik neler yapılacağını halka açıklamalarını bekliyorum. Müfredat değişikliği konusunda somut bir şekilde iklim krizinin varlığının eklenmesi ile ilgili daha yoğun bir çalışma gösterilmesi gerekiyor. Türkiye’nin dünyadaki 35 ülkenin iklim acil durumu ilan etmesi gibi ilan etmesini ve IPCC raporuna uygun bir şekilde hareket etmesini talep ediyorum.”

More in COP27

You may also like

Comments

Comments are closed.