2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİEditörün SeçtikleriEkolojiManşet

Burak Çatlıoğlu: Afeti yönetemediler ki, sonrasında çıkan enkazı yönetebilsinler

0

6 Şubat’ta Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen ve  Maraş, Gaziantep, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Malatya ve Adana‘da ağır yıkıma yol açan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler, Türkiye‘nin afet yönetimindeki eksikliklerini bir kez daha -ve en acı şekilde- gözler önüne serdi.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı Burak Çatlıoğlu, kentlerin enkaz yönetim planlarına dair eksiklikleri ve yapılması gerekenleri Yeşil Gazete‘ye değerlendirdi.

Şehirlerin afetlere karşı dirençlerinin artırılması gerektiğini belirten Çatlıoğlu, “İllerimizin inşaat ve yıkıntı atıklarına karşı enkaz yönetim planlarının da oluşturulması gerekiyor. Bu, deprem başta olmak üzere diğer afetler için de geçerli” dedi.

Enkaz yönetim planı olmamasından kaynaklı sorunların tipik bir örneğinin Karadeniz Bölgesindeki taşkın örneği sonrasında da yaşandığını kaydeden Çatlıoğlu, şunları söyledi:

Bozkurt’ta derelerin taşması sonucu orada betonarme ve yığma yapıların da yıkıldığını gördük. Derelerin dağdan taşıyıp şehre getirdiği çamur kütlesine şahit olduk. Bunlar bir yandan insanların sağlığını etkilemesiyle birlikte bir yandan da çevreyi ciddi anlamda etkiledi. Yer altı sularını kirletti ve taşınan molozlar ve yıkılan binalardaki inşaat ve yıkıntı atığı dediğimiz afet atığı, döküm sahalarının daha önceden belirlenmemesi, bir enkaz yönetim planının olmayışı sebebiyle, çaresiz bir şekilde ortadan kaldırılmak için hafriyat kamyonlarına yüklendi ve denize boşaltıldı.”

1999 Gölcük depremi sonrasında da bir kısım inşaat atığının aynı şekilde denize boşaltıldığını hatırlatan Çatlıoğlu, Maraş merkezli depremler nedeniyle 10 tane şehirde ciddi yıkım meydana geldiği halde, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından ortaya çıkan inşaat atıklarının ne yapılacağına dair hiçbir bilgi verilmediğini belirtti:

“Afetin koordinasyonunu sağlayacak AFAD yetkililerinden açıklama yok. Zaten afeti yönetemediler ki afet sonrası oluşacak atıkları yönetebilsinler.”

Afet koordinasyon merkezleri ve afet yönetim planlarında eksiklikler mevcut

Türkiye’de yalnızca büyükşehir belediyelerinde afet koordinasyon merkezleri bulunurken, büyükşehir olmayan illerde bu tür bir koordinasyon merkezi söz konusu değil. Var olan merkezlerde ise inşaat yıkıntı atığı enkaz planları bulunmuyor.

Depremden etkilenen 10 ilde meydana gelen yıkımın miktarı ve geniş bir coğrafyayı kaplamasının enkaz yönetimi açısından büyük bir zorluk olduğuna değinen Çatlıoğlu, vakit kaybetmeden ihtiyaç duyulan planların hazırlanması gerektiğini ifade etti:

“Buradaki 10 ilimizde yıkım çok büyük bir alanı kapsadığı için, baş edilmesi, yönetilmesi çok zor olduğu için buradaki çıkacak enkazların zaten belirlenmiş dahi olsa döküm sahalarının yetersiz kalacağını ve bu durumda bir an önce bu enkazdan kurtulmak için bakanlığın ve belediyelerin bertaraf etme çabasıyla bu özeni göstermeyeceğini düşünüyorum. Bu özeni göstermek istese dahi mevcut döküm sahalarının bunu karşılayamayacağını düşünüyorum.”

Bu tür bir plan İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Enkaz Yönetim Planı adıyla hazırlandı. Oluşturulan plandaki öneriler çerçevesinde yeni uygulamalar hayata geçirilecek.

Çatlıoğlu, tüm belediyelerde afet koordinasyon merkezleri kurulmasının ve enkaz yönetim planlarının hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizerek, bu planlara döküm sahalarının güncel durumlarının sürekli takip edilmesi, hafriyat kamyonların gidecekleri yolların belirlenmesi ve iş makinelerinin sayısının dahil edilmesi gerektiğini belirtti ve ekledi:

Biz burada görüyoruz ki depremin yaşandığı bölgede iş makineleri daha enkaz arama kurtarma çalışmalarında bile yeterli değilken, önümüzdeki süreçte bu enkazın kaldırılması da başlı başına ayrı bir afet yönetimi olacak. Biz bu konuda çok büyük eksiklerimiz olduğunu ülkece görmüş bulunuyoruz.

Çevre ve insan sağlığı için tehditler incelenmeli

Çatlıoğlu, 10 ilde ortaya çıkan tonlarca molozun doğru bir şekilde bertaraf edilmediği takdirde yer altı sularına, tarım arazilerine, bitki örtüsüne, çevre sağlığının yanı sıra insan ve sağlığına da zarar vereceğinin altını çizdi.

AFAD’ın deprem sonrası meydana gelebilecek ikincil afetler ve çevresel sorunlar konusunda gerekli inceleme ve açıklamaları yapmadığını kaydeden Çatlıoğlu, İskenderun Limanında meydana gelen yangının akıbetinin açıklanmadığını vurgulayarak “Bu yangın kontrol altına alındıktan sonra kimyasal bir sızıntıya sebep olup olmadığıyla ilgili bir açıklama yapılması gerekiyordu. Özellikle İskenderun bölgesinde ve liman bölgesinde yaşanan yıkımlardan dolayı bir kimyasal sızıntı gerçekleşmiş midir, bir radyoaktif atık çevreye yayılmış mıdır, bunun tespitini AFAD’ın yapması gerekiyor” dedi: “Bu konu AFAD’ın görev ve sorumluluğunda. Ancak AFAD yetkilileri tarafından halka böyle bir bilgilendirme yapılmadı.”

Depremden etkilenen şehirlerde yer alan sanayi tesislerinde incelemeler yapılması, olası bir çevresel bir tehdidin önüne geçilmesi açısından önem arz ediyor.

Çatlıoğlu, “Sanayi bölgesindeki yıkımlardan bir kimyasal sızıntı gerçekleşmiş midir, toprak veya yer altı suları bunlardan etkilenmiş midir, bununla ilgili bir açıklama yapılması gerekiyor” diye konuştu: 

“Doğaya kontrolsüz bir şekilde bırakacağınız her afet atığı yağmur sularıyla o enkazın içerisinden süzülerek daha sonra yeraltı sularına karışacak. Yeraltı sularının kirlenmesinin, insan ve çevre üzerinde çok büyük etkileri olacaktır. Çünkü su hayattır, suya ihtiyacımız var. Bizim yer altı sularını korumamız gerekiyor. Verimli topraklarımızı korumamız gerekiyor. Bu nedenle bu atıkların kontrollü bir şekilde dizayn edilmiş, amacına uygun hazırlanmış döküm sahalarına atmamız ve denetimini yapmamız gerekiyor.”

‘Doğru ve hızlı bir şekilde bertaraf edilmeli’

İnşaat atıklarının kontrollü bertarafı için özel döküm sahalarının oluşturulması ve bunların planlanması, yerlerinin belirlenmesi gerektiğini aktaran Çatlıoğlu, “Döküm sahalarının tabanına ve yüzeyine geçirimsiz malzemeler örtülür. Bu yapay malzemeler olur, ya da doğadaki geçirimsiz bir madde olan kil tabakalarıyla kaplayıp hapsedersiniz. Bu şekilde kontrollü bir döküm yapılması ve bu atıkların döküm sahalarının içerisine atılması gerekiyor” diye açıkladı.

2013 öncesi yapılarda yoğun bir şekilde kullanılan asbest, depremden etkilenen illerde yıkılan binaların çoğunun eski olması nedeniyle molozlarda tehlikeli miktarda bulunuyor. Akciğer zarı kanseri başta olmak üzere birçok sağlık sorununa yol açan bu maddenin çevreye yayılması da insan ve çevre sağlığına tehdit oluşturuyor.

“Enkazdan çıkan ve asbest içerme ihtimali olan tozlar, binalar yıkıldıktan sonra bütün bitki örtüsünü ve kentlerin yüzeyini kaplamış görünüyor. Bunlar tamamen çevreye çökmüş durumda” diye konuşan Çatlıoğlu, enkazların kaldırılış süreçleri ne kadar uzarsa insan sağlığı ve çevre üzerindeki etkilerinin de o kadar artıracağının aşikar olduğuna dikkat çekti. 

İstanbul depreminin enkazını kaldırmak üç yıl sürebilir

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı ile İBB tarafından hazırlanan İstanbul Enkaz Yönetimi Planı’na göre, İstanbul’da 7,5 büyüklüğündeki bir deprem senaryosunda yıkılacak bina sayısının ortalaması ve etkilenecek bölgelerin belirlenmesiyle, yaklaşık 25 milyon ton moloz ortaya çıkacağı tahmin ediliyor.

Raporda değinilen analizleri açıklayan Çatlıoğlu şunlara dikkat çekti:

“Yapılan hesaplara göre bir hafriyat kamyonunun 25 ton yük alabileceğini kabul edersek, 1 milyon sefer yapılması lazım. Yine aynı rapordaki bilgilere göre İBB’ye ait olan enkaz kaldırma kapasitesinde çalışacak görevli makine ve ekipmanların listesini iyimser bir şekilde yorumlarsak, bu 25 milyon tonluk enkazın mevcut ekipmanlarla yaklaşık üç yılda kaldırılabileceği öngörülüyor” dedi. “Bu, ne kadar büyük bir yıkımla ve felaketle karşı karşıya olduğumuzu bize gösteriyor.”

Çatlıoğlu, özel şirketlerin hafriyat kamyonları ve iş makineleri devreye girdiğinde bu sürecin kısalabileceğine değinerek “Bu desteklerle bir yıla bile indirgense çok büyük bir yıkımla karşı karşıya olmamız söz konusu. Zaten Doğu Anadolu bölgemizde yaşanan yıkımın enkazının kaldırılması da yaklaşık bir yılı bulacaktır diye düşünüyorum” diye ekledi.

You may also like

Comments

Comments are closed.