Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, 31 Mayıs’ta direnişin tırmanışa geçtiği gün yaptığı basın açıklamasının ardından bugün de Gezi Parkı Direnişi ve katlanarak artan polis şiddeti hakkında bir basın açıklaması yayınladı.
Derneğin basın açıklamasının tam metni;
“Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmemesine yönelik barışçı direnişle başlayıp polisin müdahalesi nedeniyle tüm Türkiye’ye yayılan destek gösterileri, beşinci gününde polisin çekilmesiyle, paylaşımın hakim olduğu bir sivil dayanışma hareketine dönüştü.
Bütün bu eylemlerin yayılmasının ardında elbette baskı ve yasakların etkisi ve insanların bu yasaklara birikmiş tepkisi yatıyor. Bununla birlikte Buğday Derneği olarak çok temel, yaşamsal bir neden olduğuna da inanıyoruz.
Kent kültürünün tüketime yaslanması ve bunun ürettiği her türlü zihniyetin insan ve gezegenin doğasının sınırlarını zorlamasının yarattığı dönüşüm ihtiyacı.
Bu bir yanıyla eylemler sırasında AVM ve inşaat istemiyoruz cümleleriyle pek çok insan tarafından dile getirildi.
Kırsaldaki üretimlerin, üretim biçimlerinin ve dolayısıyla geleneksel köy yaşamının yok edilmesi, kentlerin bu denli kontrolsüzce büyümesi, temel ihtiyaçlarımızı değil gereksiz tüketimi özendiren AVMlerin de bir sembolü olduğu tüketim kültürünün bir sonucu.
Yüz binlerce insanın desteklediği eylemlerde bizim AVMlere ve yeni inşaatlara değil, kırsalı destekleyen üretim ve kullanım modellerine, doğrudan iletişimi mümkün kılan ortamlara ihtiyacımız olduğunu bir kere daha idrak ediyoruz. Bugün Gezi Parkında gördüğümüz dayanışmada da bu yaşam biçiminin minyatür bir örneği sergileniyor.
Tam da sözünü ettiğimiz ihtiyaçla kendiliğinden oluşan gruplar inisiyatif alarak çöpleri topladılar, bağışla işleyen sağlık, gıda ve giysi paylaşım merkezi kurdular. Sokak hayvanları için hemen her ağacın altında gıda ve su bulunuyordu. Parkın ortasındaki bir masada hukuksal yardım, organizasyon ve anlaşmazlıkların çözümünde arabuluculuk yapmak için gönüllü listeleri hazırlanıyordu. Bir köşede halkın kürsüsünde her yaştan ve her kesimden insan düşüncelerini söylüyor ve herkes tartışmaksızın dinliyordu. Parkın başka bir köşesinde yine kendiliğinden inisiyatif alan bir başka grup taşların arasına giren cam kırıklarını evini temizler gibi süpürüyordu. Bir grup insan da bundan sonra parkta bulunacak insanlar için gıda, çadır, tuvalet gibi yaşamsal ve ekolojik çözümler üretmek için planlar yapıyordu. Çünkü insanlar biliyordu ki bu park aslında bizim yuvamızın bir parçası.
Gezi Parkı dayanışması hepimiz için bir umut kaynağı oldu.
Her geçen gün tüketim kültürü ile yok olan ve kirlenen dünyamızda sürdürülebilir ve kendiliğinden işleyen takas ekonomisi, ekolojik ve kendine yeterli gıda üretimi, ihtiyaca yönelik zanaatler ve ustalıklar, yenilenebilir ve etkin enerji kullanımı, toplum destekli tarım modelleri, permakültür, yavaş şehirler, geçiş kasabaları, ekoköyler, mahalle bahçeleri, ikinci el ve geri dönüşüm sistemleri gibi yaşam biçimi modellerine ihtiyacımız var. Bu modeller aslında çok yakınımızda. Gezi Parkı bu modeller açısından bir laboratuvar, bir deneme alanı ve bu modellerin arkasındaki düşünce ve uygulama platformu olabilir.
Gezi Parkı’nın içinden çıkacak bütün çözümlerin hayata geçirilmesi için halkın ve sivil inisiyatiflerin kullanımına bırakılması gerekiyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
(Yeşil Gazete)