Köşe YazılarıManşet

Bu meydan kanlı meydan

0

Ankara’da gençler tam da Ruhi Su’nun, Ellerinde Pankart’lar şarkısının, “Bu Meydan Kanlı Meydan” kısmını söylerken bir yandan da halay çekerken meydan kana bulandı. Gerçekleşen her katliamdan sonra yaşadığımız hayatların ne anlamı var diye düşünüyorum. Arkalarından yapıp ettiklerimizim bir damla gözyaşından öte ne anlamı var, diye düşündüm. Reyhanlı’da kalbimize açılan derin çukurdan sonra, Roboski’de bombalanan çoluk çocuk köylülerden sonra, Kobane’deki çocuklara oyuncak götürdüğü için Suruç’ta öldürülen gençlerden sonra, Dağlıca’daki mayında kavrularak ölen askerlerden sonra, belki de sevdiğini gördüğü uykusunda öldürülen polislerden sonra, Cizre’de derin dondurucularda bekletilen ölülerden sonra, Nusaybin’de ölen çocuklardan sonra, Bodrum’da karaya vuran insanlığımızdan sonra… yaşadıklarımızın ne anlamı var?ankara

Oysa Aylan’dan sonra hepimiz nasıl da daha iyi insan olmaya karar vermiştik, Suriyelilerin de insan olduğunu fark etmiş, kokularına aldırmadan, yüzümüze gülümseyen maske takıp, ellerine üç kuruş sıkıştırıp vicdanlarımızı rahatlatmıştık. Sonra Kobane’ye oyuncak gönderip, iyi insan olmuştuk. Sonra #Cizredekatliamvar diye bir kere twitter’da paylaşım yapıp sosyal sorumluluğumuzu dile getirmiştik. Dağlıca’dan sonra profilimizi karartmıştık. Özge’nin katilleri en ağır cezayı alsın diye change.org’da imza vermiştik. Tüm sorumluluğumuzu yerine getirip o küçük yaşamlarımıza geri dönmeye çalışmıştık. Birkaç gün utanarak yaşamıştık. İçimiz sıkılmıştı, kavrulmuştu. Sonra… sonra unutmuştuk.

Aslında unutmak değildi bu, belki de alışmaktı. Çok sevdiğim biri kayıplarının ardından; “İnsan unutmuyor da alışıyor,” dediğinde, düşünmüştüm. Biz de toplum olarak, bir yenisi hatırlatana kadar rafa kaldırıyorduk acılarımızı; Dersim’de, 6-7 Eylül’de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta olduğu gibi… Ama son dönemde yaşadıklarımız ne unutmamıza fırsat veriyor ne de alışmamıza. Çocuklarımızın elinden tutup güneşli bir havada gezdiğimiz için suçlu hissediyoruz, Boğazı seyrederek demli bir çay içtiğimiz için günahkâr… Ankara’daki mitinge gitmediği için kendini suçlayan, Suruç’ta, Kobane’de ölmeyi isteyen, Dağlıca’da şehit düşmeyi özleyen arkadaşlarım var. Oysa biz Portekizli diktatör Salazar’ın üç F’si ile uyutulmaya hazırdık: (Futbol, Fiesta, Fado) Futbol, Magazin, Pop/Arabesk… Artık ne uyuyabiliyoruz ne de uyanabiliyoruz. Uykulu bir uyanıklık hali üzerimizdeki ya da tam tersi. Gözlerimiz kapalı ama beynimiz açık, her şeyi duyuyoruz ama tepkisiziz.

Birlikte kardeşçe yaşamayı beceremedikten sonra kutsal kitaplardaki felaketlerin en büyüğünü çoktan hak ettik. Bir gece tufan kopsa ve sadece Türkiye haritası sulara gömülse, burada güzel bir deniz olsa, hepimiz rahatlayacağız sanki. Dünyanın dört bir yanında mülteci olup, güzel ve ölü ülkemize ağıt yakarak, rahatlayacağız. Toplu intihar hali bizimki, ölü sevicilik, şahadet saplantısı… Ankara’da katledilen insanlardan sonra bu ülkeden ne umudum kaldı ne de hevesim. Güzel çocuklarını yiyen bir devanası -ya da çocuklarını yiyen tanrı Kronos- oldu ülkem. Korkarım ki dipsiz bir kuyu karnı ve yedikçe daha fazlasını istiyor. Oysa ülkemin güzel insanları yüzer yüzer tükeniyor. Barış isteyen insanları, demokrasi isteyen insanları, kardeşlik isteyen insanları, çocuklarımıza güzel bir dünya bırakmak isteyen insanları, güneşli güzel günler göreceğiz diyen insanları birer birer tükeniyor.

Ülkemin güzel insanları içimizde ağır ve kapkara boşluklar bırakarak tükeniyor. Arkalarından; tren garının camlarını değiştireceğiz, basamaklardaki kanlarını yıkayacağız, sadece bir çocuğun eline yakışan bilyeleri süpüreceğiz, belki bir köşede aziz hatıraları için adları yazılı bir plaket hazırlayacağız -intihar bombacılarını da eklemeyi unutmayacağız-, adlarını haykırmaya çalışacağız ama -çok fazla olduklarından- bir seferde sayamayacağız, parklara adlarını vereceğiz, kültür merkezleri yapacağız… sonra unutmaya çalışacağız en azından alışmaya…

Hâlâ kardeşlik ve barıştan yana ufacık da olsa umudunuz varsa; unutmayalım ve unutturmayalım. Belki o zaman bu ülkeden yana güzel bir umudumuz olabilir.

55mehmet-fırat-pürselim

 

Mehmet Fırat Pürselim

You may also like

Comments

Comments are closed.