Dünyaİklim KriziManşet

BM kuraklığın ilk mağdurlarının kadınlar ve kız çocukları olacağını söylüyor

0
Karede Güney Afrikalı bir kadın kilometrelerce uzaktaki evine su taşırken görülüyor - Fotoğraf: Melanie Stetson Freeman

Birleşmiş Milletler (BM), ülkelere su varlıkları üzerindeki çatışmaları çözmeleri için yaptığı çağrıda, kuraklık yoksul ve kırsal bölgeleri vurduğunda ilk zarar görenlerin kadınlar ve kız çocukları olduğunu ve dünya genelindeki su stratejilerinin bunu yansıtması gerektiğini bildirdi. Raporda Türkiye’nin de yüksek su stresi yaşayan ülkeler arasında yer aldığı belirtildi. Asya ve Pasifik bölgesi içerisinde değerlendirilen Türkiye‘nin yanı sıra Afganistan, Ermenistan, Kırgızistan, Nepal ve Özbekistan‘ın da su stresi çeken ülkeler arasında yer aldığı bildirildi.

BM’nin yayınladığı son Dünya Su Kalkınma Raporu‘na göre, iklim krizinin yanı sıra dünyanın tatlı su sistemlerinin aşırı kullanımı ve kirliliğiyle su varlıkları üzerindeki daha da kötüleşen baskı, büyük bir çatışma kaynağı.

Raporun yazarlarına göre, suyun paylaşılmasının etkileri ve su varlıkları üzerindeki işbirliğinin daha geniş barış stratejilerine dönüştürülmesi olasılıkları genellikle göz ardı ediliyor. Ancak tatlı suya erişim konusunda yapılacak daha iyi bir işbirliği, kadınların ve kız çocuklarının yaşamlarının iyileştirilmesinde de rol oynayacak.

Fotoğraf: S. Zappi on Pixabay

Buna göre; dünyanın dört bir yanındaki yoksul ve kırsal bölgelerde su toplama işinin birincil sorumluluğu kadınlara ve kız çocuklarına düşüyor. Ayrıca güvenli sanitasyon eksikliği kız çocuklarının eğitimlerini yarıda bırakmalarında bir faktör olarak öne çıkıyor ve hem kız çocuklarının hem de kadınların savunmasızlığını artırıyor.

‘Hızla harekete geçmeliyiz’

Su konusunda yıllık rapor hazırlayan BM kuruluşu Unesco’nun genel müdürü Audrey Azoulay ise şunları söylüyor:

Su stresi arttıkça yerel ya da bölgesel çatışma riskleri de artıyor. Unesco’nun mesajı açık: Barışı korumak istiyorsak, sadece su varlıklarını korumak için değil, aynı zamanda bu alanda bölgesel ve küresel işbirliğini geliştirmek için de hızla harekete geçmeliyiz.”

Gazze‘de süren İsrail saldırılarında da suya erişim hayati bir konu. Bazı gözlemciler İsrail’i tatlı suya erişimi “silah haline getirmekle” suçluyor; zira Gazze’nin su ihtiyacının büyük bir kısmı İsrail’den karşılanıyor.

Gazze’de yüz binlerce çocuk şiddetli açlık ya da kıtlık tehlikesiyle karşı karşıyayken, temiz su eksikliği susuzluğu arttırıyor, tıbbi tedavi ve hijyeni aksatıyor.

Kaynak: Water.org

‘Su çoğu zaman savaşın bir aracı, hedefi ya da kurbanı olmuştur’

Unesco’nun Yıllık Dünya Su Kalkınma Raporu, raporun baş editörü Rick Connor‘a göre “siyasi açıdan çok hassas” olacağı için bu tür çatışmaları ele almıyor. Connor şunları söylüyor:

“Su çoğu zaman savaşın bir aracı, hedefi ya da kurbanı olmuştur, ancak genellikle savaşın nedeni değildir. Su konusundaki anlaşmazlıklar, talep arzı aştığında, kirlilik nedeniyle kullanılabilirlik tehlikeye girdiğinde, su tahsisine erişim kısıtlandığında veya su temini ve sanitasyon hizmetleri kesintiye uğradığında ortaya çıkabilir. Bu ihtilaflar hukuki anlaşmazlıklardan şiddet içeren kavgalara kadar uzanabilir ve genellikle olaya ve yere özgü sosyal, siyasi, çevresel ve demografik koşulları yansıtır.”

Rapora göre su kıtlığı ve su konusundaki gerilimlerin etkileri arasında zorunlu göç, gıda güvensizliği ve diğer sağlık tehditleri ile kadınlar ve kız çocukları için özel tehlikeler yer alıyor. Connor ayrıca şunları söylüyor:

“Cenevre Sözleşmesi de dahil olmak üzere uluslararası insancıl hukuk, sivil su altyapısının hedef alınmasını açıkça yasaklıyor. Su yoluyla barışı teşvik etmek için uluslararası düzeyde kullanılabilecek araçlar arasında uluslararası düzeyde paylaşılan sulara ilişkin anlaşmalar ve işbirliği ile insan hakları temelli yaklaşımlar yer alıyor.”

Kaynak: wgi.world

Rapor, su konusundaki gerginliklerin dünya genelindeki çatışmaları şiddetlendirdiğini ortaya koyuyor. Ancak Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu Başkanı ve aynı zamanda BM-Su’nun da başkanı olan Alvaro Lario‘ya göre, suyun savaştaki rolüne sık sık atıfta bulunulurken, su konusunda işbirliğinin barışı sağlama veya koruma potansiyeline çok az dikkat ediliyor.

Lario, “Su, sürdürülebilir ve adil bir şekilde yönetildiğinde bir barış ve refah kaynağı olabilir. Aynı zamanda milyarlarca insan için başlıca sosyoekonomik itici güç olan tarımın da gerçek anlamda can damarıdır” diyor.

İklim krizi, kirlilik ve bazı bölgelerde tatlı su kaynaklarının aşırı kullanımı su üzerinde daha fazla baskı yarattığından son yıllarda su konusunda çok az ilerleme kaydedildi.

Guardian‘dan Fiona Harvey‘in aktardığına göre; dünya nüfusunun neredeyse yarısı hijyenik sanitasyona erişimden yoksun ve yaklaşık 2.2 milyar insan güvenli bir içme suyu kaynağına güvenemiyor.

BM’nin 2030 sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden biri olarak belirlenmesine rağmen, dünya genelinde karşılanamayan bu ihtiyaç seviyeleri son yirmi yılda belirgin bir şekilde arttı.

Aksine, eğilimlerin devam etmesi durumunda, su sıkıntısının gelecekte daha da fazla insanı etkilemesi muhtemel görülüyor. BM-Su’yun yıllık dünya su kalkınma raporundan ayrı olarak Su Ekonomisi Küresel Komisyonu tarafından bu Eylül ayında yayınlanacak olan, dünyanın su kaynakları üzerine şimdiye kadarki en büyük raporun ön bulgularına göre, küresel tatlı su talebi bu on yılın sonunda arzı yüzde 40 oranında aşacak.

2022’de dünya nüfusunun yaklaşık yarısı yılın en azından bir bölümünde ciddi su kıtlığı yaşadı ve 2002 ile 2021 yılları arasında kuraklık 1.4 milyardan fazla insanı etkiledi.

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.