ManşetTürkiye

AYM Başkanı: Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar bireysel başvuru yok, rakamlar endişe verici

0

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, AYM’ye yapılan bireysel başvuru sayısının 90 bine yaklaştığını açıkladı.

Gaziantep‘te Adli Yargıda Bireysel Başvuru İhlal Kararları ve İhlalin Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması Bölge Toplantısı‘nda konuşan Arslan, rakamların ‘gerçekten endişe verici’ olduğunu söyledi:

“Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar çok bireysel başvuruya muhatap olan bizim dışımızda herhangi bir anayasa mahkemesi de yok, insan hakları mahkemesi de yok.”

Anayasa Mahkemesi’nin 2012’den bu yana iş yüküyle mücadele etmek için çok farklı teknikler geliştirdiğini belirten Arslan, “Anayasa Mahkemesi, gece gündüz bu yönde gayret gösteriyor ama takdir edersiniz ki bu iş yüküyle mücadelede tek başına başarılı olması mümkün değildir” dedi.

Başvuruların yüzde 75’i adil yargılanma hakkıyla ilgili

Başvuruların yaklaşık yüzde 75’inin ‘adil yargılanma hakkı’na ilişkin olduğunu ve bunların yaklaşık yüzde 90’ının da uzun yargılama şikayeti ya da kanun yolu şikayeti olduğunu açıklayan AYM Başkanı, “Uzun yargılamalarla ilgili yapısal sorunumuz olduğu belli. Bunu çözmek zorundayız” dedi.

Arslan başvuru sayılarının azaltılması için üç temel hususun üzerinde durulması gerektiğini söyledi ve şunları kaydetti:

Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru, bir temyiz yolu olarak algılanıyor: “Anayasa Mahkemesi, istinaf kararlarının temyiz edildiği veya Yargıtay ve Danıştayın kararlarından sonra başvurulacak süper bir temyiz mercii değildir. Bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi sadece süreçte ortaya çıkan hak ihlalleri şikayetlerini inceleyen bir mahkemedir; tıpkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi. Dolayısıyla özellikle avukatların temyiz başvurusu mahiyetindeki başvuruları Anayasa Mahkemesine getirmemesi gerekir.”

Devlet, temel hakları korumak bakımından negatif ve pozitif yükümlülüklerini yerine getirsin: “Negatif yükümlülük, yapmama eksenli yükümlülüklerdir; devletin yapmaması gereken şeyler vardır. Mesela orantısız güç kullanarak hak ihlaline yol açması gibi. Bunlar devletin negatif yükümlülükleri ihlal ettiği anlamına geliyor. Diğer yandan, kamu gücü kullananların pozitif yükümlülükleri vardır: Söz gelimi bir ölüm olayı veya bir yaralanma olayı gerçekleştiğinde çok hızlı etkili bir soruşturma yürütmesi gerekiyor. Yapması gerekeni yapmadığı taktirde de pozitif yükümlülük ihlal ediliyor ve bu bize bir başvuru olarak ve nihayetinde bir ihlal olarak geliyor. Devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerini yerine getirmeleri başvuru sayısını da, bu sayılar sonucunda ortaya çıkacak ihlal sayısını da ciddi şekilde azaltacaktır.”

Anayasa Mahkemesinin ihlal bulduğu kararların harfiyen uygulanması gerekir: “Bireysel başvurunun objektif etkisinin hayata geçirilmesi gerek. Subjektif etki somut, münferit başvuruda, başvurucunun uğradığı zararın karşılanması, giderilmesidir. Bu zaten başvurunun doğal sonucudur, olması gerekendir. Bunu konuşmaya, tartışmaya bile gerek yok. Dünyanın her yerinde mahkemelerin verdiği kararlar bağlayıcıdır ve o somut olayda mutlaka uygulanması gerekir. Fakat asıl konuşmamız gereken mesele bireysel meselenin objektif etkisi. Yani yeni ihlallerin ortaya çıkmasını engelleyecek şekilde Anayasa Mahkemesinin kararlarında vurgulanan belirtilen ilke ve esasların idare makamları tarafından yargı makamları tarafından yasama organı tarafından dikkate alınması ve uygulanması meselesi. Bunu yaptığımız takdirde ben inanıyorum ki Anayasa Mahkemesinin önündeki başvuru sayıları da ciddi şekilde azalacaktır. Eğer ihlal kanundan kaynaklanıyorsa veya Anayasa Mahkemesinin norm denetiminde kanun hükmünün Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyor ve iptal ediyorsa bir an önce o kanunun ihlal üretmeyecek hale getirilmesi gerekiyor.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.