İklim KriziManşet

‘Avrupa hızla büyüyen iklim risklerine karşı hazırlıksız’

0

Avrupa Çevre Ajansı‘nın (AÇA) bloğun karşı karşıya olduğu iklim riskleri hakkındaki ilk raporunu bugün (11 Mart) yayımladı. Raporun liderlere mesajı; da Hemen harekete geçin, yoksa iklim değişikliği Avrupa’ya felaket getirecek.”

Karar alıcıları bilgilendirmek amacıyla bağımsız araştırmalar yürüten AB organı olan AÇA, Dünya Paris Anlaşması‘nda belirtildiği gibi küresel sıcaklık artışını 1,5 C’de tutmayı başarsa bile bloğun iklim değişikliğinin etkilerine hazırlıksız olduğu konusunda uyardı.

AÇA’nın ilk risk değerlendirmesi raporu, evleri yakıp kül eden orman yangınlarından kamu maliyesini zorlayan şiddetli hava koşullarına kadar, Avrupa için tanımladığı ve potansiyel olarak ciddi sonuçlar doğuran 36 önemli iklim riskinin yarısını bile ele almak için daha fazla eyleme ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. Raporda beş risk için çok daha acil eyleme geçilmesi gerektiği belirtiliyor.

Araştırmacılar, bir derecenin onda biri kadar ısınmanın, daha fazla su baskını, yıllarca süren kuraklık ve kavurucu sıcaklara neden olacağını, bunun da Brüksel ve AB hükümetlerinin yaşamları ve geçim kaynaklarını korumaya yönelik hazırlıkları  hızlandırması gerektiği anlamına geldiğini söyledi.

Raporun özetinde, “Eğer şimdi kararlı bir adım atılmazsa, [değerlendirmede] tespit edilen iklim risklerinin çoğu, bu yüzyılın sonuna kadar kritik veya felaket seviyelere ulaşabilir” deniyor:  “Yüzbinlerce insan sıcak hava dalgalarından ölebilir ve yalnızca kıyıdaki selden kaynaklanan ekonomik kayıplar yılda 1 trilyon Euro’yu aşabilir.”

AÇA’nın idari direktörü Leena Ylä-Mononen, “Analizimiz, Avrupa’nın toplumsal hazırlığımızdan daha hızlı büyüyen acil iklim riskleriyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor” dedi.

Beş büyük risk

AB’nin ilk iklim riski değerlendirmesinde, şu beş noktaya dikkat çekiliyor:

Seçim takvimi: Avrupa iklim değişikliğine hazır değil

İklim değişikliğine hazırlanmak, Avrupa’nın seçim döngüsünün sınırlarının çok ötesinde, on yıllar boyunca büyük yatırımlar gerektiriyor; ancak AÇA raporu, hemen harekete geçilmesi gerektiğine dair hiçbir şüpheye yer bırakmıyor.

Haziran ayındaki AB seçimlerinin ardından seçilen milletvekilleri ve atanan yetkililer tarafından önümüzdeki yıllarda verilecek kararlar, Avrupalıların 21. yüzyılın ikinci yarısında karşılaşacağı risklere nasıl yanıt vereceğini belirleyecek.  Ylä-Mononen, “Bu, bir sonraki politika döngüsünün en önemli öncelikleri arasında olmayı hak ediyor” dedi.

Doğayı restore etmek isteğe bağlı değildir

Avrupa’nın doğal ekosistemleri söz konusu olduğunda eylem ihtiyacının en şiddetli düzeyde olduğuna dikkat çeken raporda, iklim değişikliğinin sürdürülemez yönetim uygulamalarını ve endüstriyel kirliliği daha da kötüleştirmesi nedeniyle kıyı ve deniz bölgelerinin halihazırda “kritik” tehditlerle karşı karşıya olduğu uyarısı yer alıyor.

Rapor esas olarak üye devletleri mevcut veya yakında çıkacak yasaları, özellikle de çok tartışılan Doğa Restorasyon Yasasını uygulamaya çağırıyor. 2030 yılına kadar AB’nin kara ve deniz alanlarının yüzde 20’sinin rehabilitasyonunu hedefleyen yasa, Avrupa Parlamentosu‘nda az farkla kabul edildikten sonra AB ülkeleri arasında zorlu bir son oylamayla karşı karşıya.

Beslenme gibi çiftçilik de değişmeli

Seçimlerden sonra oluşacak komisyonun çiftçi eylemlerine karşı daha sorumlu politika belirlemeye çağıran değerlendirmede araştırmacılar gıda üretiminin sürdürülebilir hale getirilmesinde “AB politikası ve yönetişiminin kritik bir rol oynadığını” belirtiyor: “Tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan kirliliğin azaltılması, Avrupa’nın iklim değişikliğinden olumsuz etkilenen ekosistemlerini korumak için bir öncelik olmalıdır.”

Rapora göre, Avrupa’nın gıda güvenliğini sağlamak için çiftçiliğin genel olarak daha yüksek sıcaklıklara ve daha düzensiz yağış düzenine uyum sağlaması gerekecek. Belgede, kıtlık ve gıda fiyatlarındaki artış potansiyeli vurgulanarak, “Bitkisel üretim tüm Avrupa’da halihazırda önemli iklim riskleriyle karşı karşıyadır” deniliyor.

İklimdeki değişmelerin enerji ve su temini, nehir taşımacılığı ve ekosistemlerin yanı sıra insanların sağlığını, gıda üretimini ve üretimini tehlikeye atacağına dikkat çekilen çalışmada, “gıda üretimi için tatlı su tüketimini azaltacağı” için Avrupalıların daha bitki bazlı beslenmeye yönelerek su kıtlığıyla kısmen başa çıkabileceğini belirtiliyor.

Bloğun Ortak Tarım Politikasının (CAP), daha sürdürülebilir tarım uygulamalarını teşvik etmek ve kuraklığa daha dayanıklı veya daha az su gerektiren mahsullere geçiş yapmak için reformlara ihtiyacı olduğunu da ekliyorlar.

yükselen denizlerden korunma

Denizlerin yılda yalnızca birkaç milimetre yükseldiği göz önüne alındığında, Avrupa’nın kıyı şeridini korumak acil bir sorun gibi görünmeyebilir ve rapor, yakın zamanda kıyılarda büyük çapta yıkıcı bir sel olayının yaşanmadığını kabul ediyor.

“Ancak, deniz seviyesindeki yükselişin artan hızı ve bunun sonucunda ortaya çıkan sel risklerindeki katlanarak artan artış, artık daha fazla eylem gerektiriyor” diye uyaran araştırmacılar, kıyılardaki sel ve fırtına dalgalanmalarının daha sık ve daha şiddetli hale geleceği ve “Avrupa’nın nüfusu, altyapısı ve ekonomik faaliyetleri üzerinde potansiyel olarak yıkıcı etkiler yaratacağı”na dikkat çekiyor.

Yapılan hesaplamalarda, yüksek seviyedeki küresel ısınmanın, yüzyılın sonuna kadar sel kaynaklı yıllık ekonomik zararların 1 trilyon Euro’dan fazla olmasına neden olabileceği ortaya çıktı.

EN ÇOK GÜNEY AVRUPA ETKİLENİYOR

İklim etkilerine (özellikle aşırı sıcaklık ve kuraklığa) karşı en savunmasız kıta bölgesi Güney Avrupa

Rapor, Güney Avrupa ülkelerinin hali hazırda mahsul kıtlığı veya kötü hasat gibi “kritik” bir riskle karşı karşıya olduğu ve daha yüksek sıcaklıklar ve uzun süreli kuraklıklar nedeniyle enerji tedariklerine yönelik “önemli” tehditlerle karşı karşıya olduğu konusunda uyarıyor.

Güneyde insan sağlığı daha fazla risk altında; üstelik sadece sıcak nedeniyle de değil. Sık sık orman yangınlarından çıkan duman “büyük bir sağlık tehdidi” oluşturuyor ve hastalık taşıyan sivrisinekler artık bölgeyi evi olarak görüyor.

Araştırmacılar, “Güney Avrupa artık sivrisineklerin dang humması ve chikungunya da dahil olmak üzere eski tropik hastalıkları yaymasına yetecek kadar sıcak” diyor.

Rapora göre, Güney Avrupa ekonomileri ve finansal istikrarı önemli risklerle karşı karşıya. Sıcak dalgaları verimliliği düşürme eğiliminde ve iklim felaketleri “vergi gelirlerinin azalmasına, hükümet harcamalarının artmasına, kredi notlarının düşmesine ve borçlanma maliyetlerinin artmasına neden olabilir.

Avrupa’nın bu ilk risk raporu, güney ülkelerinin sıcaklık ve kuraklık nedeniyle enerji sisteminin bozulması, ekonomik aktiviteyi ve mahsul verimini etkileyen su kıtlığı ve ekosistemleri ve konutları tehdit eden kontrol edilemeyen yangınlar dahil olmak üzere iklim riskleri açısından “sıcak noktalar” olduğunu belirtiyor.

Sıcak hava, örneğin Güney Avrupa’yı kurutacak, mahsulleri öldürecek ve su kaynaklarını daraltacak, ancak aynı zamanda toprakları sertleştirerek ani sel olasılığını artıracak ve bitki örtüsünü kurutacak, bu da orman yangınlarının daha hızlı yayılabileceği anlamına geliyor.

‘Adaptasyon önlemleri yetersiz, ağır ve ihtiyacı olanlara ulaşmıyor’

Raporun yazarlarından Wageningen Üniversitesi öğretim üyesi ve son Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli‘nin (IPCC) adaptasyon hakkındaki raporunda Avrupa ile ilgili bölümün eş başkanlığını yapan Robbert Biesbroek, “Adaptasyona dair giderek artan kanıtlar var ancak bunlar kesinlikle yeterli değil. Yeterince hızlı değiller ve en çok ihtiyacı olanlara ulaşmıyor. Bu, oldukça korkutucu” dedi.  çok ihtiyacı olanlara ulaşmıyor” dedi. “Bu anlamda oldukça korkutucu.”

Çeşitli krizlere yanıt vermeye çalışan hükümetler, hazırlık yapmayı başaramayan topluluklar gibi kaynaklar konusunda daha fazla zorlanacak.

AÇA etkiler ve uyum grubu başkanı Blaž Kurnik, “Riskler, iklim politikalarındaki gelişmeleri geride bırakıyor” değerlendirmesini yaptı.

Avrupa, Sanayi Devrimi’nden bu yana diğer kıtaların ortalamasından iki kat daha fazla ve daha hızlı ısındı.

Araştırmacılar yüzyıl boyunca düşük ve yüksek ısınmaya ilişkin iki olası senaryoyu inceledi. Bu tür dramatik değişikliklerin etkilerinin daha uzun zaman dilimlerinde ortaya çıkacağını ve bu nedenle kısa vadede eylem aciliyetini değiştirmeyeceğini belirten uzmanlar, raporlarında iklim sistemindeki potansiyel devrilme noktalarını dikkate almadığını duyurdu.

Raporun danışma kurulunda yer alan ancak raporun yazılmasında yer almayan Bristol Üniversitesi‘nden Daniela Schmidt, raporun sunduğu coğrafi ayrıntının önemine dikkat çekerek; “Eylemi artıracak mı, insanları bizim için önemli risklerin neye benzediği konusunda daha fazla bilgiye sahip olmaya daha hazır hale getirecek mi?” diye sordu.

AÇA raporunda birçok iklim riskinin halihazırda kritik seviyelere ulaştığı belirtiliyor. Raporda, eğer şimdi kararlı bir adım atılmazsa, çoğu iklim riskinin bu yüzyılın sonuna kadar kritik veya felaket seviyelere ulaşabileceği belirtiliyor.

Ylä-Mononen, “Bu son uyandırma çağrısı olmalı” dedi.

Avrupa Komisyonu ise yarın iklim risklerinin yönetimine ilişkin bir tebliğ sunacak.

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.