East Anglia Üniversitesi (University of East Anglia, UEA), Stanford Üniversitesi ve Küresel Karbon Projesi araştırmacıları tarafından hazırlanan “COVID sonrası dönemde fosil CO2 emisyonları” isimli makale, 2016-2019 döneminde 64 ülkede karbondioksit (CO2) emisyonlarında düşüş yaşandığını ortaya koydu.
Ancak, bu düşüşün yanında iklim değişikliğiyle mücadeleyi amaçlayan Paris Anlaşması‘nın hedeflerine uymak için azaltım miktarının on kat artması gerektiğine de vurgu yapıldı.
Bu konuda küresel ölçekte gerçekleştirilen ilk değerlendirme olduğu söylenen araştırma, 2015’te kabul edilen Paris Anlaşması’ndan bu yana fosil CO2 emisyonlarının azaltımındaki ilerlemeyi ele alıyor.
Raporda, öne çıkan bulgular ise şunlar oldu:
Araştırmanın liderliğini üstlenen ve UEA Çevre Bilimleri Bölümü’nde görev yapan Prof. Corinne Le Quéré, Paris Anlaşması’nın imzalanmasından beri ülkelerin emisyon azaltımı çabalarının karşılık verdiğini, ancak henüz yeterince yeterli olmadığına vurgu yaptı:
Paris Anlaşması’nın imzalanmasından bu yana ülkelerin emisyon azaltımı kapsamındaki çabaları karşılığını vermeye başlıyor. Ancak bu kapsamda uygulamaya konan faaliyetlerin ölçeği henüz yeterince büyük değil ve halen birçok ülkede emisyon artışı yaşanıyor.
COVID-19 salgınıyla mücadele kapsamında uygulamaya konan önlemlerin sonucunda CO2 emisyonlarında düşüş yaşanması, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında gereken adımların ve uluslararası iş birliğinin önemini vurguluyor. Artık insan sağlığı ve gezegenin geleceği için fayda sağlayacak büyük ölçekli uygulamalara ihtiyaç duyuyoruz.”
Raporda, yüksek gelirli ve üst-orta gelirli ülkelerin emisyon azaltım oranlarına şöyle yer verildi:
Yüksek gelire sahip 36 ülkenin 25’inin emisyonlarında, 2016-2019 döneminde 2011-2015’e kıyasla düşüş yaşandı. Bu ülkeler arasında ABD (ortalama yıllık %-0,7 düşüş), Avrupa Birliği (%-0,9) ve İngiltere (%-3,6) yer alıyor. Bu ülkelerde, diğer ülkelerde üretilen ithal malların karbon ayak izinin hesaba katıldığı durumda dahi emisyonların azaldığı görülüyor.
99 üst-orta gelirli ülkenin otuzunda, 2016-2019 döneminde 2011-2015’e kıyasla emisyonlar azaldı. Bu durum, emisyon azaltımına yönelik adımların günümüzde dünya çapında birçok ülkede uygulamaya konduğunu gösteriyor. Meksika (%-1,3) üst-orta gelirli ülkeler arasında dikkat çeken bir örnek olarak görülüyor. Çin’in emisyonları ise yüzde 0,4 artış gösterse de bu artış, 2011-2015 yılları arasında kaydedilen yıllık yüzde 6,2’lik büyümeden çok daha sınırlı şekilde gerçekleşiyor.”
Raporda, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik kanunlardaki ve yasal düzenlemelerdeki artışın, 2016-2019 döneminde gerçekleşen emisyon artışının sınırlandırılmasında önemli rol oynadığı görüldüğü de belirtildi.
2021 yılında koronavirüs salgını öncesi emisyon seviyelerine tamamen geri dönülmesi beklenmese de, makale yazarları koronavirüs sonrası ekonomik toparlanma programlarının, yatırımları temiz enerjiye ve yeşil ekonomiye yönlendirmediği takdirde emisyonların birkaç yıl içerisinde yeniden artmaya başlayabileceğinin altını çizdi.
Birçok ülkede koronavirüs sonrası gerçekleştirilen yatırımlar, iklim taahhütlerine aykırı olan fosil yakıtların hakimiyetinde devam etti. Bu ülkeler arasında Amerika Birleşik Devletleri ve Çin de yer alırken; Avrupa Birliği, Danimarka, Fransa, Birleşik Krallık, Almanya ve İsviçre ise fosil yakıtlara sınırlı yatırım yapıp, kapsamlı yeşil teşvik paketleri uygulamaya koyan ülkeler arasında yer alıyor.
Makalenin yazarlarından Stanford Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Rob Jackson, şunları söyledi:
Ülkelerin yıllar içinde net sıfır emisyon hedefine yönelik taahhütlerinin artması, Glasgow’da gerçekleştirilecek 26. Taraflar Toplantısı’nda (Convention of Parties, COP26) ihtiyaç duyulan iddialı hedefleri destekler nitelikte. Dünyanın en büyük emisyon üreticileri olan Çin, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Komisyonu, iklim değişikliğiyle mücadelenin daha etkin şekilde gerçekleştirilmesini destekliyor.”
Taahhütlerin tek başına yeterli olmadığını dile getiren Prof. Rob Jackson, “Ülkeler önümüzdeki on yıl içerisinde COVID sonrası teşviklerini, bilimsel bilgiye ve güvenilir uygulama planlarına dayalı şekilde yönlendirerek, bu teşvikleri iklim hedefleriyle uyumlaştırmaları gerekiyor.” dedi.
Rapor, Türkiye’de 2016-2019 yıllarında emisyonlarda yüzde 20’den fazla artış yaşandığını gösterdi. Bu artış, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu üst-orta gelir seviyesine sahip ülkelerin medyan değerinden daha yüksek şekilde gerçekleşti. Türkiye’nin CO2 emisyonları 2020 yılında ise yüzde 10’dan fazla düşüş gösterdi.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…