Brian Kahn tarafından Climate Central‘da yayımlanan haberi Yeşil Gazete ekibinden Özge Geyik‘in çevirisiyle sunuyoruz.
***
Artık resmi olarak yeni bir Dünya’da yaşıyoruz.
Sanayi Devrimi’nden bu yana Karbondioksit (CO2) seviyesi düzenli olarak artıyor ve son yıllarda üst üste rekor kırıyor. Ancak şu an, rekorlar kitabına girecek ölçüde bir gelişme var. Dünya üzerinde 400 ppm CO2 seviyesini hiç deneyimlememiş son istasyon da artık tarih oldu.
Şimdi biraz 400 ppm tarihine bakalım. Üç sene önce, dünyanın en yüksek standartlarındaki gözlem evi sembolik 400 ppm sınırını aştı. Diğer gözlem evleri de atmosferdeki CO2 seviyesi arttıkça bu sınırı aşımını takip etti. Geçtiğimiz sene ise bu sınırı müşterek aştık bir aylığına.
Ulusal Okyanus ve Atmosfer Yönetiminin belirttiğine göre, son olarak Antarktika’nın uzak kesimlerindeki Güney Kutbu Gözlem Evi de 23 Mayıs’ta 400 ppm sınırını aştı. Bu, 4,000,000 (dört milyon) yılda bir ilk! (ve hayır, bu bir yazım hatası değil.)
Böylece gezegenin en ücra kıtası da taydaşlarıyla aynı düzeye geldi.
“Medeniyetten ne kadar uzaklaşsanız da CO2 artışı her yerde,” diye ifade etti Çevre Bilimi Araştırma Laboratuvarı’ndan (Environmental Science Research Laboratory) Pieter Tans. “New York’tan saldığınız karbondioksitin bir kısmı bir sonraki sene Güney Kutbu’nda gözlenecektir.”
Güney Kutbu Gözlem Evi 400 ppm’in altında sonuçlar verebilir tekrar, ancak bu hafta yayınlanan yeni bir araştırma gösteriyor ki gezegenimiz 400 ppm sınırını topyekün ve kalıcı olarak geçmiş olabilir. (en azından bizim ömrümüz boyunca)
400 ppm eşiğini geçmiş olmak oldukça sembolik olsa da insan faaliyetlerinin gezegenimizi nasıl derinden şekillendirdiğinin önemli bir anımsatıcısı. Geçtiğimiz 120 sene içerisinde deniz seviyelerinde yaklaşık 30 cm’lik ve küresel ortalama sıcaklıklarda 1°C’lik artışa tanık olduk. Arktik deniz buzulu 1970’lerden bu yana her on yılda %13.4 küçüldü, aşırı sıcaklıklar daha sık rastlanır oldu ve okyanuslar milyonlarca yılın en asidik seviyelerine ulaştır. Son olarak, yakın zamanda deniz mercan kayalıklarını tabiri caizse haşladık ve küresel ısınma dünya genelinde pek çok aşırı hava olaylarına sebep oldu.
Paris Anlaşması CO2 salımını azaltmak adına önemli bir başlangıç noktası olsa da iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınabilmek için dünyanın bu konuyu ciddiyetle ele alması gerekecek. Salımları azaltmak dahi atmosfere her sene rekor seviyelerde CO2 yığmaya devam ettiğimiz gerçeğini değiştirmiyor.
Bu yüzden; Mauna Loa, Güney Kutbu’nda ve diğer bölgelerde CO2 seviyelerini takip etmek oldukça önemli. Bu takip, Paris Anlaşması ve benzer diğer anlaşmalarda atılan adımların ne kadar başarılı olduklarını ve hedeflerin tutturulup tutturulmadığını ölçebilir.
Tans, “Anlaşma imzalamış olmamız (iklim değişikliği) sorunun(un) çözüldüğü anlamına gelmiyor,” diye ekledi.
Haberin İngilizce Orijinali
Yazı: Brian Kahn
Çeviri: Özge Geyik
(Climate Central, Yeşil Gazete)