Depremler devam ediyor ancak buna rağmen arama kurtarma çalışmaları bitirildi ve enkaz kaldırma çalışmalarına başlandı bile. Ne enkazın kaldırılması esnasında ne de molozların döküldüğü yerlerde herhangi özel bir önlem alınmış durumda. Dolayısıyla ortaya çıkan enkazlar çıkarıldıkları illerdeki farklı alanlara karışık bir şekilde dökülüyor.
Adıyaman‘da örneğin bir ucu Atatürk Barajı’na uzanan bazı dere yataklarına dökülürken, Maraş ve Hatay‘da önceden de çöp ya da moloz döküm sahası olarak kullanılan noktalara dökülüyor. Görece daha az etkilenen illerde de herhangi bir önlemin de alınmadığı etrafı çevrili moloz döküm alanlarına dökülüyor. Hatay’daki yer Altınözü yolu üzerindeki çöp depolama sahası ve yine Serinyol çıkışında yol kenarında bir nokta! Tüm bu alanların herhangi bir özelliği yok. Tek özellikleri fazla uğraşmadan dökülebilecek yerler olarak göze kestirilmiş olması.
Oysa yapılması gereken bu değildi. Bu işi aceleye getirmenin uzun vadede yaratacağı etkiler siyasi hesaplara kurban edildi. Maraş merkezli depremlerden bir kere daha anladık ki 1999 Gölcük depreminden hiçbir ders alınmamış, hiçbir birikim oluşturulamamış. Olayın çürük bina, deprem bölgelerine tıkış tıkış yapılmış çirkin yerleşim yerleri ile doğrudan ilişkisi var, ama burada daha başka bir şeyi konuşacağız. Yıkılan bunca binanın gerisinde bıraktığı zehirli molozları ve afet sonrası oluşan çöpleri.
Geçen haftadan itibaren bu molozlar gündemde. Ne yazık ki molozlar alelacele kaldırılıp ne kaldırılırken, ne taşınırken, ne de döküldükleri alanda hiçbir önlem alınmamış. Amaç bir an önce ortadan bu “kötü” görüntüyü kaldırıp yeni bir beton seferberliğiyle “tedaviye” başlamak. Halbuki yanlış atılan düğüm sonunda yine çarpık bir gerçeklik doğurmaktan başka bir anlam ifade etmeyecektir. “Acele giden ecele gider” diye boşuna dememiş atalarımız.
Enkaz kaldırma işinde henüz yolun başındayken dikkat edilmesi gerekenler var. Bunlara dikkat edilmesi hayat kurtarabilir.
Afet alanının tek problemi moloz ve hafriyat değil ayrı zamanda afetzedelere yapılan yardımlar için tercih edilen tek kullanımlık plastikler, ıslak mendiller ve diğer plastik malzemelerden oluşan çöplerdir. Tabii ki bu boyutlu bir yıkımın ardından atık yönetimi kolay olmayacaktır. Özellikle ilk bir iki haftada öyle şunu şuraya atın, bunu buraya koyun,ya da doğa dostu alternatifler kullanın veya lisanslı tesislerle işbirliği yapın gibi ayakları havada ve salt kitabi öneriler hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Ancak aradan geçen 20 güne rağmen hala bir arpa boyu yol alınamaması da ciddi bir problem. Bu ayrıca felaketin boyutunun neden bu seviyede olduğunun da göstergesidir.
20 günün sonunda hala içme suyu için pet şişelerde su ve yiyecek için de tek kullanımlık kaplarda yemek dağıtılıyorsa ortada ciddi bir sorun var demektir. Bu sorun ortadan kalkmadan, yani insanların sağlıklı bir şekilde barınabilecekleri ve beslenebilecekleri alanlar sağlanmadan, tek kullanımlık malzemeler dışındaki alternatiflerle destek vermek ne yazık ki mümkün olmayacaktır. Ancak bu durumda bile yapılacaklar var ama onda bile bir organizasyonsuzluk ve başıboşluk mevcut.
Örneğin kullanıp atılan plastiklerin ayrı toplanabildiği bir sistemin hala olmayışı ve çevrenin bu çöplerle dolu olması bunun en büyük göstergesi. Çöpler karışık olarak bile yeterince toplanamıyor. Burada şunu da unutmamak lazım! Etraftaki enkazın varlığı ve insanların güvenlik ve başka kaygılarla enkaz alanlarının yakınındaki noktalardan ayrılmak istememesi (en azından kalanların) ortaya çıkan çöplerin de “ne de olsa moloz kaldırılacak” yaklaşımıyla enkazlara bırakılmasına neden olabilmektedir. Bölgede faaliyet gösteren yardımcı yerel yönetimlerin bu çöpleri aktarma araçlarıyla kendi çöp ayrıştırma ünitelerine transfer etmeleri yararlı olacaktır. Aksi durumda örneğin Hatay örneğinde olduğu gibi Asi Nehri ya da yakınlardaki sulak alanlar bu çöplerden çok ciddi bir düzeyde etkileneceklerdir.
Deprem bölgesindeki plastik kirliliği sorununu, TV ekranlarındaki yarışmalara katılıp ödemesi gereken vergilerden kesip yardım diye bağışlayan ve geri dönüşüm işiyle uğraşanların zorunlu katkılarıyla çözülmesi gerekmektedir. Tek kullanımlık plastik üretirken her türlü argümanı kullanmaktan imtina etmeyen plastikçi şirketler ve onların lobi vakıfları ile plastik çöp ithal etmek için kırk takla atıp harcamadıkları PR parası kalmayan geri dönüşümcülerin deprem alanına sevk edilerek bölgedeki “plastik hammaddesini” toplamaları yerinde olacaktır. Bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bunun organizasyonu, ormanlık alanları yapılaşmaya açmak ve üniversiteleri online yapmak kadar kolaydır.
Bir diğer sorun da tuvalet problemi. Alanda hali hazırda tuvalet sorunu çözülebilmiş değil. Yine mesela Hatay örneğinde Asi Nehri kenarına kurulan seyyar tuvaletlerden tüm lağım doğrudan nehre boşaltılıyor. Bu durum kısa vadede ciddi salgın riski oluşturacaktır. Ayrıca bir su kaynağını kirletmek belki de en son tercih edilmesi gereken yolken ilk olarak bu yönteme başvurulması ciddi bir halk sağlığı sorunu doğuracaktır. Bu durum hem orada sağ kalanlar hem de ekosistem için bir tehdit oluşturmaktadır. Bunun yerine aradan geçen 20 günde motor pompalarla desteklenen ve aktarımı da vidanjörler aracılığıyla yapılabilecek tuvalet sistemlerinin kurulmuş olması gerekirdi.
Sonuç olarak enkazın olağan üstü yüksek miktarı, belirsiz içeriği, olası ekolojik ve halk sağlığı maliyeti, potansiyel ekonomik değeri için bütünleşik ve aceleye getirilmemiş aklı selim bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Ancak görünen o ki buna dair bir gelişmeyi kısa vadede görmek neredeyse imkânsız.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…