Önce kaybolmak gerek. Umutla girdiğin her yolun bir çıkmaza dönüşmeli. Çaresizliğin içinde kıvrım kıvrım kıvranmalısın. Çözüm yolunu bulmak için bütün formüllerin birbirine karışıp kördüğüm olması gerek. Nefesin kesilmeli artık, daralmalar yetmez. İçine giremeyen havanın yoksunluğundan gözlerin yuvalarından fırlamalı. Öylesine bir yoksunluk çekmelisin ki yapılanları idrak edebilesin. Yeterince acı çekmiyorsun. Acıdır vazgeçmeye engel olan, acıdır direncin yolunu açan.
“ Ah çok canım sıkılıyor bütün olanlara! “
“Ne olacak halimiz? “
“Ne zaman bitecek? “
“Bitecek mi? “
Gecenin içinde sahipsiz fısıltılar halinde uçuşuyorlar. Ağaçların, evlerin arasından bir üfürükçünün mırıltıları gibi tüğlerimizi diken diken ederek dolaşıyorlar. “ Bitecek mi? “
Kasvet vakti. Düşüncelerin infilak ediyor. Hakkın olanı istemekle, imkansızı istemek anlamdaş çünkü. Bütün pencereleri açıp geceyi içeri dolduruyorsun. Tek bir yıldız yok, kozmik bir fırtına ile sarsılıyor bedenin etrafındaki her şeyle birlikte. Toprağın ağıdı yağmur sonrası gibi burun deliklerinden içeri girip damarlarında dolaşıyor. Senden başka kimsenin kalmadığını sanıyordun burada; ama hemen yanında, yaslandığın duvarın hemen arkasındaki korkudan taş kesmiş gibi duran o beden seni uyandırıyor. Yine o boğulma duygusu, işte şimdi gerçeğin zalim tadını almaya başladın.Yaşamanın anlamını kavramışsın gibi sevinç içindesin. Tek başına değilsin.
Kafasına yaş deve derisi geçirilmiş savaş esirlerinin hikayesini hatırlıyorsun birden. Vahşi bir kabile, nerede geçiyordu emin değilsin, yalan olmasın. Savaş esirlerinin saçlarını kazıyıp, yaş deve derisini kafalarına geçirirlermiş hani, sonra da güneşin altına bırakırlarmış esirleri. Deri kuruyunca kafatasını öyle bir sıkarmış ki, saçlar dışarı değil içeri doğru büyürmüş. Bu da esirlerin hafızalarını kaybetmelerine neden olurmuş. Kim olduklarını unutan bu esirlere kendi insanlarını düşman belletir, kendi halkına karşı şavaşa gönderirlermiş. Analarını, kardeşlerini gözlerini kırpmadan vururlarmış esirler; çünkü kendi halkından korkması gerektiğini öğretmiş asıl düşman onlara.
Hafızanın yankılarını duymaya başlıyorsun hikayenin yardımıyla. Tüm unuttuklarının peşinden gitmek için kapıları tek tek çalarak sokağa çıkıyorsun. Olasılıkların kıyısında dolaşmaktansa, olasılığı olması gerekene dönüştürecek gücü aramaya çıkmalısın. Yıllar önce dönüşü olacağına hiç inanmadan döktüğün bir tas suydu bu güç. Oysa, sen hiç çağırmadığın için gelmemişti, anlıyorsun. Gecenin bitimine yaklaştıkça çaldığın kapılar açılacak, ilk adım atıldıktan sonra herkes değişecek biliyorsun.
Şenay Boynudelik