Karbondioksit miktarındaki artışın, küresel ısınmanın gerçekleşmesindeki en önemli etken olduğu bilimin açıkça kabul ettiği bir gerçek artık. Bu artış trendini incelemek için Hawai’de Mauna Loa Gözlemevi’nde 1958 yılından bu yana ölçümler yapılıyor, bölgede yapılan ölçümleri atmosferdeki küresel karbondioksit miktarının tespit edildiği en doğru ölçümler olarak kabul edebiliriz.
1 Mayıs’ta Mauna Loa gözlem evinde atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu 399.39 ppm (milyonda 399.39 parçacık) olarak kayıtlara geçti. Ölçümler yapılmaya başlandığından bu yana Mayıs ayı için bir önceki rekor 397.34 ppm’di.
NOAA – Ulusal Okyanus ve Atmosferik Yönetimi’ne- göre atmosferdeki ek karbondioksit miktarının %80’i fosil yakıtların kullanılması, %20’si ise ormanların yok edilmesi ve tarım uygulamalarından kaynaklanıyor. Küresel ısınmanın var olduğu ve bunun insan aktivitelerinden kaynaklandığı bilim çevrelerince kabul edilen bir gerçek olsa da, bu sıcaklık trendi hep tahmin edilenden hızlı gelişti. 1958 yılında Mauna Loa’da ölçümler yapılmaya başlandığında 317 ppm’e ulaştı. Şimdi ise yeryüzünün tarihi ile kıyaslandığında çok kısa bir sürede 400 ppm sınırına ulaştı.
Şüphesiz bu rekor yakın gelecekte iyi şeyler olmayacağının habercisi olsa da, özellikle şimdi gerçekleşmesinin sebebi şudur: Bitkiler ve ağaçlar büyürken atmosferdeki karbondioksidin bir kısmını absorbe eder, yani atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu mevsimlere göre bir miktar artıp azalabilir. Kuzey yarım kürede yaz başlamadan, tam olarak Mayıs ayı ve ortalarında en yüksek seviyeye ulaşır, sonra yine bir miktar azalır. İklim değişikliğini inkar edenler şüphesiz bunu bir fırsat olarak görecektir. Ancak önemli olan büyük resmin bize ne gösterdiği…
Çeşitli bilimsel tekniklerle (kutuplardaki buzul çekirdekleri, ağaç halkaları, okyanus tortularının incelenmesi ile) geçmişte atmosferdeki karbondioksit miktarının nasıl bir değişim gösterdiğini tahmin edebiliyoruz. Dünya tarihinde 400 ppm en son 2.5- 5 milyon yıl önce oluştu. Burada göz ardı edilmemesi gereken nokta şudur: Geçmişte, doğal nedenlerle karbondioksit miktarındaki her 10 ppm’lik bir artış binlerce hatta milyonlarca yılda ancak gerçekleşiyordu. Şimdi ise böyle bir artış 10 yıldan kısa bir sürede gerçekleşerek, dünyanın iklim dengesini alt üst ediyor; fırtınaların, aşırı sıcak ve soğuk havaların, yerkürenin farklı bölgelerinde kuraklık ve sellerin artarak yaşanmasına neden oluyor. Değişimlerin bu kadar kısa sürede yaşanması ve iklim felaketlerinin her geçen gün artması yerküredeki tüm canlı türlerinin hayatını tehdit ediyor.
Aşağıda Mauna Loa’da gözlemler yapılmaya başladığından bu yana atmosferdeki karbondioksit miktarının yıllara göre dağılımını gösteren grafik var. Artış trendi önümüzdeki bir yıl içinde karbondioksit konsantrasyonun yıl boyu ortalamasının 400 ppm’i geçmesinin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.
Daha büyük resmi görmek için; Mauna Loa’da ölçümler yapılmaya başlanmadan önce karbondioksit miktarındaki artış miktarının son 300 senelik artış trendini gösteren grafiği incelemeliyiz. Belli dönemlerde az miktarda artma ve azalma gerçekleşse de, genel ortalamada net bir artış trendi görüyoruz. Özellikle 1950’li yıllardan itibaren daha hızlı bir artış olduğunu açıkça farkedebiliriz.
IPCC’nin 2007’de yayınladığı raporda küresel ısınmayı durdurmak için koyulmuş hedef; sıcaklığın en azından Endüstri Devrimi öncesi değerinden 2- 2.4oC üzerinde kalması ve karbondioksit konsantrasyonunun 400 ppm’i geçmemesi idi. Yani 400 ppm bilimsel olarak her şeyin bir anda kötüye gideceğini gösteren bir sınır nokta olmasa da, bu bize karbondioksit salımı konusunda koyulan hedeflerin uygulanmadığı, bu nedenle yer küremizde iklimin beklenenden çok daha hızlı değiştiğinin ciddi bir kanıtıdır.
En iyi senaryoya göre, yani karbondioksit emisyonunu tamamen durdursak dahi, onun atmosferdeki miktarının yüzlerce yıl bu seviyede kalacaktır. Küresel çapta yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmediğimiz ve sera gazı emisyonunu azaltmak için önlemler alıp, enerji verimliliği politikaları uygulamadığımız takdirde ise daha kötü senaryolar devreye girecektir. Söz konusu yeryüzündeki tüm canlı türlerinin yok olması olabilir…
Belkıs Gökbulut