Bilim-TeknolojiEkolojiİklim KriziManşet

[21 Eylül Sıfır Emisyon Günü] ‘Emisyonların tamamından insanlık sorumlu’

0

Haber: Ataberk ERGİN

*

Uluslararası bir eylem günü olan Sıfır Emisyon Gününde, dünyanın dört bir yanındaki insanlar temiz havayı teşvik etmek ve sera gazı emisyonları ile karbon salımını azaltmak için etkinliklere katılıyor.

Fosil yakıtlar yerine daha temiz enerji kaynaklarına duyulan ihtiyaç konusunda farkındalık uyandırılması amaçlanan Sıfır Emisyon Günü’nde bireyler ve işletmeler çevreyi korumak için üzerlerine düşeni yapmaya teşvik ediliyor. Birçok kişi, gün boyunca otomobil ve uçak gibi çevreyi kirleten ulaşım araçlarını kullanmaktan kaçınma sözü vererek etkinliklere dahil oluyor; güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji ve doğal kaynaklar hakkında bilgi yaymak için kullanıyor.

Her yıl 21 Eylül’de atmosfere fosil yakıt kaynaklı emisyonların salınmadığı bir gezegenin mümkün olduğunun gösterilmesi, karbon emisyonlarının azaltımına yönelik farkındalık uyandırılması hedefleniyor. Ayrıca bu günde, insan sağlığını ve ekolojiyi doğrudan etkileyerek iklim değişikliğine, hava kirliliğine ve aşırı hava olaylarına neden olan emisyonların sınırlandırılması için her bireyin çaba göstermesi gerektiği hatırlatılıyor.

‣ Shura: Türkiye 2053’te net sıfır hedefine ulaşabilir

‘Gezegen bir gün nefes alsın’

Emisyona neden olan faaliyetleri durdurarak “gezegenin bir günlüğüne nefes alması” konseptiyle dikkat çekilen Sıfır Emisyon Günü’nde 24 saat boyunca ortak çabalarla Dünya’nın sera gazları ve atmosferik kirliliğe neden olan diğer maddelerden arınmasına yönelik adımlar atılıyor. Bu kapsamda benzin, dizel, gaz veya kömür gibi fosil yakıtlarla üretilen enerjinin kullanılmaması ve yenilenebilir kaynaklardan gelmeyen elektrik enerjisi kullanımının en aza indirilmesi tavsiye ediliyor.

Ayrıca bugün enerji üretimi, tarım veya ulaşım sektörlerlerinden kaynaklanan sera gazları ve partiküllerin günlük emisyonlara etkisine vurgu yapılması hedefleniyor. COVID-19 pandemisi sırasında dünyanın büyük kısmında uygulanan kısıtlamalara bağlı olarak bu faaliyetlerin durma noktasına gelmesi, insan faaliyetleri küresel olarak durdurulduğunda hava kirliliğinin ve emisyonların önemli ölçüde azaldığını gösteriyor.

‘Gezegenimize yılda bir gün izin vermek’

Sıfır Emisyon Günü, 2008 yılında Kanada‘nın Nova Scotia eyaletinde aktivist Ken Wallace‘ın çok kesin bir sloganı ortaya koymasıyla başladı: “Gezegenimize yılda bir gün izin vermek.” Wallace’ın fikri, kısa bir süre içinde etkinlikler, farkındalık kampanyaları ve okullarda verilen derslerle büyük bir küresel harekete dönüştü.

Amaç sadece Dünya’nın nefes almasını sağlamak değil, aynı zamanda tüm insanlığı enerji tüketimi konusunda daha sorumlu hale getirmek: Genellikle oturup düşünmeye zaman bırakmayan yoğun bir rutin tarafından belirlenen günlük enerji seçimlerimiz, aslında güçlü bir kültürel değişim yaratmanın anahtarı. Örneğin yılda bir günlüğüne işe bisikletle ya da trenle gidilmesi, günümüzde Avrupa’daki tüm emisyonların yaklaşık dörtte birinden sorumlu olan ulaşım sektörü karşısında atılabilecek adımlar arasında yer alıyor.

‣ IPM raporu ‘2050 Net Sıfır’ hedefi için Türkiye’nin yol haritasını çizdi

‘Türkiye “net sıfır”ı hedefliyor’

İstanbul-Cerrahpaşa Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Yusuf Serengil, Paris İklim Anlaşması’nın tüm dünyaya ve Türkiye’ye olan katkılarına dikkat çekiyor. 21’inci yüzyılın sonunda, 2100 yılında, net sıfır emisyona geçilmesi için standartlar koyan anlaşmanın amacı, belirlenen tarihte dünyanın sıcaklığının en fazla 2°C artması. Serengil, ülkelerin net sıfır hedefi için belli tarihleri vurguladıklarını söylüyor:

Avrupa Birliği‘nin ve ABD’nin 2050, Türkiye‘nin 2053, Çin’in 2060, Hindistan‘ın ise 2070 yılında net sıfır hedefleri var. Buna ulaşmak için Türkiye ve diğer ülkeler iklim değişikliğinde emisyon hesaplamasıyla ilgili beş sektörü ele alıyor: Enerji, sanayi, atık ve tarım sektörleri, emisyon sektörleri.”

Serengil, Türkiye’nin iklim değişikliğine karşı “net sıfır” projesinin ne şekilde ilerlemesi gerektiğini şöyle açıklıyor:

“Arazi kullanma ve ormancılık sektöründe ise bu emisyonları atmosferden çekiyoruz, ‘biyojenik tutum’ diyoruz buna. Türkiye’nin şu anki 560 milyon ton sera gazı emisyonlarını yani 100 milyon tonlara indirmesi, orman ve arazi kullanımından kaynaklanan tutumlarıysa yükseltmesi gerekiyor. Saldığımız emisyon ve tutulan karbondioksit değerin birbirini dengelemesi, ortalamasının sıfır olması lazım; net sıfır dediğimiz şey bu. Yani atmosfere verdiğin karbondioksit ile atmosferden tuttuğun sera gazlarının eşit olması lazım. Bunun için Türkiye, 2030 için İklim Değişikliği Eylem Planını hazırlıyor. Daha sonra da bu net sıfır için uzun dönemli stratejisini hazırlayacak ve Birleşmiş Milletler’e gönderecek. Bu strateji, Türkiye’nin 30 yıllık yani 2053’e kadar net sıfıra ulaşma fırsatı olacak.”

‣ ‘Net Sıfır’ taahhütlerini değerlendirecek BM Uzman Grubu kuruldu: Zamanla yarışıyoruz ve kaybediyoruz

‘Orman yangınları sıfır emisyon planlarını aksatabilir’

Bilgi Üniversitesi’nden çevre ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu da iklim krizinin en önemli etkilerinden birinin orman yangınları olduğunu dile getirdi ve bu orman yangınlarının “sıfır emisyon” planlarını aksatabileceğini şu şekilde ifade ediyor:

“Ormanlara güvenerek onları doğal karbon yutak alanları olarak değerlendirmemizde ciddi bir sıkıntı var. Ve bunların karbon yutak alanı haline dönebilmesi için de bir ağacın ekilmesi ve yetişkin bir ağacın ortaya çıkabilmesi için de belirli bir süre beklenmesi gerekiyor. Yeniden ormanlaşma adımları atsak bile şu anda sorunun çözülebileceğine çok emin değilim.”

Nüfus artışına dikkat çeken Uyduranoğlu “Yapılan projeksiyonlar, belli bir zamandan sonra nüfusta azalma olacağını gösteriyor” diyor ve ekliyor:

“Ancak diğer taraftan şehirleşmeye bağlı olarak gıda alanında tüketim alışkanlıklarının değişmesi tarım arazilerine olan talebi bir şekilde artıracaktır diye düşünüyorum. Ayrıca kısmi bir analiz yapmak yerine genel bir analizin gerektiğini de düşünüyorum. Sadece ormanlaşmaya yol açarak ne kadar yol alabilirizden ziyade ‘Tarım arazilerine ne kadar ihtiyaç var? Ağaçlandırma ile istenilen sonuç kaç yılda elde edilebilir? Buna müsait araziler ne kadar var? Orman yangınları gerçeğine de dikkate alarak biz bu ormanlara ne kadar güvenebiliriz? Yutak olarak ne kadar güvenli?’ sorularını da sormamız lazım.”

‣ Rusya en geç 2060 yılına kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşacağını duyurdu

‘Somut adımlar atmamız gerekiyor’

Uyduranoğlu; iklim krizi, tarım ve ihtiyaç duyulan arazilerin dikkate alınarak ormanlaşma yolunda atılması ve bu adımların yutak kapasitesine kaç yılda ulaşabileceğinin, istenilen emilimi ne kadar sürede yapacağının hesaplanmasının gerekliliğini vurguluyor. Türkiye’deki betonlaşmanın altını çizen Uyduranoğlu, iklim politikasında somut adımlar atılması gerektiğini söylüyor:

“Tabii Türkiye özelinde de hala devam etmekte olan bir türlü bitmeyen  betonlaşma çabası var. Bu bütün betonlaşma çabasını dikkate aldığımız için tarım için değilse bile yeni yeni yerleşim alanları açabilmek için, inşaat için ormanlara karşı bir kıyım var. Bütün bunların tabii ki dikkate alınıyor olması lazım. Yine Türkiye özelinde, birçok iklim politikasına dair her şey söylemlerin etrafında dönüp dolaşıyor. Somut adımların atılabiliyor olması lazım.”

Karbon yakalama ve depolama teknolojilerine de değinen Uyduranoğlu, yüksek maliyetlere dikkat çekerek karbon emisyonlarını azaltacak hamleleri “küresel kamu malı” olarak nitelendiriyor. Gelişmiş ülkelerin bu konuda sorumlulukları olduğunu dile getiren Uyduranoğlu, atmosferde bir iyileştirmenin sağlanmasının önemli olduğunu vurguluyor:

“Birkaç ülkenin çabasının atmosferde ciddi radikal bir iyileştirme sağlayacak mı? Bu sorunun cevaplandırılması gerektiğini düşünüyorum.”

You may also like

Comments

Comments are closed.