Yeryüzünün geleceğini kendine dert edinenler olarak ne yana döneceğimizi neye el atacağımızı şaşırmış durumdayız. Sermaye deniz, dere, ağaç, kuş, balık, toprak hiçbirini atlamadan sürdürülebilir şekilde sömürüyor. Devlet bu sömürüye göz yummakla kalsa iyi, sonuna kadar destekliyor. Toplumun bir bölümü ekmek, diğer bölümü son model cep telefonu derdinde… Bir de çevreci tipler var; farkındalık yaratmak, iş makinelerinin önüne yatmak, belgesel çekmek, basın açıklaması yapmak, kitap yazmak, dava açmak, bilirkişi masrafları için bağış toplamak, köyleri dolaşmak, medyanın dikkatini çekmek için resmen çırpınıyoruz.
Bazen güzel bir devinim yakalıyoruz, bir kıvılcım oluyor, neyse artık o, bir anda kalabalıklaşıyoruz, başaracakmışız gibi geliyor. Sonra biri çıkıyor, falanca dernek vardı ya bizim platformda, karşı çıktığımız şu şirketten bağış almış diyor. Sonra bir başkasının da yönetim kurullarında en büyük sermaye babaları varmış diyor. O dernek Avrupa Birliğinden para almış, öbürküsü bakanlıkla işbirliği yapmış, köylüleri kandırmış….
Bunların hepsi uzaktan takip ettiğim canımı sıkan hikâyelerdi. Çünkü yaşadığım bölgede en önemli çevre mücadelesi olan altın madenciliğinde herkes aynı saftaydı. Her şey netti, Kaz Dağları’nın üstü altından değerli diyorduk. Yerel yönetimler dâhil herkes bunun farkındaydı. Yerel güçler, küresel ve ulusal güçlere karşı beraber mücadele ediyorduk.
Ama öyle değilmiş. Meğer cennet köşelerdeki ekolojik tahribatlara sadece başkentteki siyasiler ve bürokratlar göz yummuyormuş. Şirketlerinin tuzağına sadece maddi güvencesizlikten ilk bulduğu dala sarılmaya hazır küçük çiftçi düşmüyormuş. Türkiye’nin en büyük zeytin üreticilerinin, zeytin üretimini ve kalitesini arttırmak için kurduğu bir derneğin, düzenli olarak çıkardığı derginin de altın şirketlerinin vereceği reklâma ihtiyacı varmış. Dün yanımızda oturup Kaz Dağları’nın havadan atılan kimyasallarla zehirlenmesine karşı çıkanlar bugün dağın delinip alttan alta zehirlenmesinde sakınca görmüyorlarmış.
Bahsettiğim dernek Zeytin Dostu Derneği, dergi ise Z&Z, Kasım-Aralık 2010 sayısı internetten okunabilir. 61. sayfada hisselerinin %60’ı Amerikan Şirketlerine ait olan Koza Altın’ın Türk Şirketi olduğunu iddia ettiği reklâmı görülebilir. Sizi teşhir etmek zorundayım. Bu benim Kaz Dağları’na borcum.
İlknur Urkun Kelso