Kültür-Sanat

Zamanın kıyısındaki kadın

0

Bir yaz gecesi. Dostlarla birlikteyiz. İstanbul’ daki işinden ani bir karar ile ayrılan arkadaşımızın (belki de bunu duymak benim için ani olmuştu) yerleştiği Güney Ege’ de sakin bir beldedeyiz. Açılışının üstünden iki ay geçen; akşam yemek saatinden sonra kapatıldığında da sadece dostlara açık olan restoranın bahçesindeki yegane geniş masadayız. Sakinliğin, yavaşlığın, şehre uzak olmanın keyfi ile geceyi yayıyoruz.

–          Abi muhteşem! Gelecekten geliyor, tuvalete bakıyor “tuvaletinizi suya mı yapıyorsunuz? Bunu duymuştum meğer doğruymuş” diyor. Sürekli bu tarz eleştirilerle günümüzün saçmalıklarını anlatıyor.

–          Zaten sulu tuvalet yerine kompost yapmak lazım.

–         

–          Neyse, anlayacağınız epey aradım, epey uğraştım ben bu kitap için. Basımı yapılmıyordu. Dedim basin yüz tane ben alacağım. Olmadı. En son yayın evinin kurucusu saolsun fotokopi çekip yolladı. İşte anca öyle okudum.

İşte o geceden aklımda kaldı bu kitap. Şehre döndükten sonra da aramaya başladım kitabı. 20 yıllık aradan sonra 2012’ de ikinci kez basıldığını öğrendim yani artık kolay bulunabiliyor. Feminist yazar Marge Piercy, 30 yıl önce yazdığı bu roman ile günümüz dünyasını önüne serip tüm hayatımızın eksiklerini, yanlışlarını, sakatlıklarını tek tek düzelterek yeni bir dünya yaratıyor. Ortaya ince elenip sık dokunmuş bir ütopya kitabı çıkıyor. Kitabı okurken acaba bunun için ne düşünmüş dediğim tüm sorulara bir cevap buldum. Ara sıra da olsa başka bir dünya, başka bir hayat nasıl olur diye düşünen birine ufuk açıcı cevaplar verebilir. Geçmiş ile yani şimdiki yaşadığımız dünya ile gelecek yani ütopya arasında sürekli bir kıyaslama ile devam ettiği için kitap, hayatımızı da sorgulayıp foyasını çıkarıyor meydana.  Olur ya bir gün yahu bir yanlışlık var bu gidişte derse insanlık aynı anda işte o zaman bu kitap rehberlik edebilir yeni bir hayatı kurmaya. Bir rehber kitap ya da bir reçete denebilir. Benim de hayal ettiğim bir dünya var bunu nasıl anlatabilirim diye düşünüldüğünde ki Marge Piercy bunun cevabını farklı zamanlar arasında geçiş yapabilen bir kadınının asıl kahraman olduğu bir roman yazmak olarak vermiş bir çıkış noktası bulmak gerekiyor. Marge Piercy bulduğu bu cevap ile tereyağından kıl çeker gibi sıyrılmış işin içinden ve bu fikirden yola çıkarak konuşmalar üzerinden, bizzat karakterlere sordurduğu sorular ile ütopyasını anlatmış. Bu nedenle de aslında bir reçete veya rehber kitaba yakın buluyorum.

Bir roman sıcaklığını beklememek gerekiyor çok fazla. Ben biraz da duygu yüklü bir anlatımdan, süsten, kelimelerin kullanımından hoşlandığım için bana çok steril geldi. Belki kitabın yarısından çoğunda ki olayların günümüz dünyasında geçtiği kısımlar oluyor bunlar öfkelendiğim için kitap bana alışık olduğum sıcak duygular uyandıran bir roman tadı vermedi. Kitaba bu şekilde yaklaşmamakta fayda var o nedenle.

Bu seneki şehirden kaçış durağında tanıştığım bu kitabı şehir hayatında okumanın katlanması zor psikolojisiyle diyorum ki ütopyalar güzeldir. Ütopyada Beyaz Meşe’nin söylediği bir şarkının sözlerini kendi sözlerimize katacağımız bir dünya diliyorum sizlere, bizlere, hepimize;

“Bir gün geçmiş ölecek,

Son yara iyileşecek,

Son çöp zararsız bir kire dönüşecek,

Son radyoaktif atık gömülecek

sessizliğe

ve bir daha dünyanın çatlaklarında

zehirler dolaşmayacak.

Sevgili Dünya, kucağına yatıyorum,

Senin gücünü ödünç alıyor,

Seni kazanıyorum her gün.

Bir gün su temiz  akacak,

nehirde sombalıkları yüzecek,

balinalar kıyıya su püskürtecek,

ve bir daha denizin derinliklerinde

karanlık bombalar dolaşmayacak.

Sevgili dünya kucağına yatıyorum…”

Zamanın Kıyısındaki Kadın
Orjinal isim: Women on The Edge of Time
Marge Piercy
Ayrıntı Yayınları-Edebiyat Dizisi
Çeviren:Füsun Tülek

 

Zeliha Yıldırım

 

You may also like

Comments

Comments are closed.