Yeşiller Partisi’nin kurulamayışının tarihsel anekdotları

Yeşiller Partisi’nin Türkiye serüveni gerçekten çok enteresan olmuş. Hep böyleymiş. Şimdi ilk önce 1990’ların ortasına gideceğiz, sonra 80’lerın başlarına uğrayacağız ve günümüze döneceğiz.

1996’dayız. Aylardan mart. O zamanlar çıkan (ve daha uzun süre de çıkmaya devam eden) Ağaçkakan Dergisi’nin 28. sayısında Türkiye’de kurulan ilk Yeşiller Partisi’nin Kurucu Genel Başkanlığı’nı yapan Prof. Dr. Celal Ertuğ’un “Yeşiller Nereye Yürüyor” başlıklı yazısındayız. Bir anekdot aktarıyor Ertuğ:

“12 Eylül’den sonra Türkiye’de bir askeri yönetim anlayışına göre demokrasi onarımına girmişti. Bu hareketin başı, Evren, meydanlarda halka demokrasi öğretileri anlatıyordu. Bu arada çok ilginç bir beyanda bulunmuştu: ‘-Bana Komünist Partisinin kurulmasını serbest bırak diyorlar. Bugün bu öneride bulunanlar yarın, Yeşiller Partisini kur, diye karşıma çıkacaklardır. Bunun arkası gelir mi?’”

Ertuğ, bunu anlattıktan sonra şunu da ekliyor: “Sayın Evren, Yeşiller Partisini ‘Komünizmden de öte bir felaket’ olduğunu söyledi.”

Enteresan değil mi? 80’lerin ortasında Kenan Evren kendi “dünya görüşüyle” Yeşiller’i ne sanıyordu, ne gibi bir tehdit algılıyordu Yeşiller’den bilemiyoruz. Gerçi ilk Yeşiller Partisi’nin yaptıklarını alt alta koyduğumuzda ardılları tarafından hala etki olarak aşılamadığını düşününce bu garip yaklaşım çok da haksız değil gibi. Umarım biz de Yeşiller Partisi olarak içinde bulunduğumuz garip yaklaşımı haksız çıkarmayız. Ankara’nın dar koridorlarında gezintiye çıkan belgelerimiz bir masadan diğerine ulaştıktan sonra bizden beklenenleri yerine getiririz. Neyse biz çok güncele girmeden tekrar 90’ların ortasına dönelim.

Şimdi 1994 yılındayız. Celal Ertuğ’un kurucu Genel Başkanlığı’nı üstlendiği Yeşiller Partisi hakkında 1992 yılında dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Haluk Yardımcı bir kapatma davası açar. Dava 1994 yılında sonuçlanır ve Yeşiller Partisi 10 Şubat’ta kapatılır. Sebep 79 liralık bir harcamanın belgelendirilememesidir. (Güncele girmeme taraftarıyım ama şu anda TV’lerde olmayan, gazetelerde biraz yer bulabilen ve sosyal medyadan üstümüze boca edilen skandalları düşününce ne kadar da naif bir durum değil mi?)

‘Makbuz kapatması’

Bu konu hakkında da yine Yeşiller Partisi’nden Genel Başkanlık yapmış, sonrasında da Eşsözcülük yapmış olan Bilge (Contepe) Oykut’a dönelim:  “Bize dediler ki, ‘o makbuzu bulun’. Bütün üyelerimize örgütlerimize söyledik, fakat bulamadık. Anayasa Mahkemesi’nde partimiz adına sözlü savunma yapılırken, mahkemeden sözlü talep geldi. ‘Ya hırsızlıkla ya da yangın olmuş gibi bir zabıt tutturun’. Biz de bu yola başvurmadık. Kayboldu yani, ne yapsaydık, yalan mı söyleseydik? Niye ben sahte bir polis zaptı tutturayım ki. Mahkeme, ‘Ya yangın olacak ya da hırsızlık olacak, elimizde bir evrak olacak usule uygun. Çünkü kayboldu diyemezsiniz’ dediler. Biz de şunu dedik, ‘Devlete ne paralar giriyor çıkıyor, biz bunun hesabını sormuyoruz, siz de bize yalancılık yapmamızı söylüyorsunuz. Siz de hesaplarınızdaki açıkları yangın ile hırsızlıkla mı telafi edeceksiniz.’ Kararlı tutum sergileyerek böyle bir evrakı vermedik ve bu talebi protesto ettik.” Sonuçta da parti kapatılmış.

‘Muz değil, Soğan Cumhuriyeti’

Son olarak Yeşiller Partisi’nin kapatıldığı dönemde Parlamenter ve Avrupa Konseyi Üyesi olan Bülent Akarcalı’ya dönelim. “Avrupa Birliği‘nde sudan sebeplerle siyasi partilerin üzerine gidilmesi ciddi şekilde Türkiye’nin sıkıntısı ve eleştiri konusuydu. Yeşiller Partisi’nin kapatılması o dönemde Türkiye’nin bütün itibarını zedeledi. Bir anda Türkiye’yi muz değil, soğan cumhuriyetine dönüştürdü. Gerekçesine kimse inanamadı. O dönem bu konuyu bir iki yazar dışında kimse yazmadı. Anayasa Mahkemesi’nin özerk bir oturumla geçmişteki bu tip hatalar için özür dilemesi lazım. Bu kararlar hangi nedenlerle alınmış? Kime yaranmak için alınmış? Hangi anlayışla, hangi akılla, hangi izanla alınmış?”

Yani sözün özü şu. Ne bu ülkenin Yeşiller Partisi’ne karşı tutumunda değişiklik var. Ne de Yeşiller’in duruşunda. Muz cumhuriyetinden, patates soğan cumhuriyetine… Yeşiller’in tarihi haksızlıklara, “garipliklere” uğrarken mücadele etmenin tarihi. 80’lerin ortasında Kenan Evren vardı. Şimdi başkaları var. Yeşiller de var. Neyzen Teyfik’in güzel bir şiiri vardır, durumumuzu anlatır:

Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti, Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti!