İklim KriziManşet

Uluslar salımları eksik sayıyor, BM hedeflerini riske sokuyor

0
Tayland'ın Chiang Mai kentinde geçtiğimiz Nisan ayında yaşanan hava kirliliği. Lillian Suwanrumpha / AFP

Yazan: Fred Pearce

Yeşil Gazete için çeviren: Ece Özen İldem

*

Dünyanın sera gazı salımlarını azaltma ve küresel ısınmayı kontrol altında tutma çabalarında güvendiği temel veriler iklim koruyucularının altın standartları olması gerekiyor. Ancak giderek artan araştırmalara göre, çoğu ülke tarafından Birleşmiş Milletler İklim Sözleşmesi’ne (UNFCCC) sunulan ulusal salım envanterleri hiç de güvenilir değil.

UNFCCC’ye sağlanan ve internet sitesinde yayımlanan veriler genellikle tarihi geçmiş, tutarsız ve eksik. Uzun süredir salım trendleri analisti olan Norveç’teki Uluslararası İklim Araştırmaları Merkezi’nden Glen Peters, çoğu ülke için “Ben olsam bu gönderilere fazla değer vermezdim” diyor.

Yüksek oranda salıma sahip ülkelerden gelen veriler, daha küçük ve daha az sanayileşmiş ulusların verilerine oranla sorgulanmaya daha açık. Örneğin Çin’in kömür yakarak sebep olduğu karbondioksit salımları, bir çok sanayileşmiş ülkenin toplam salımlarından daha çok belirsizlik barındırıyor. Bunun yanı sıra karbon ticareti için veri hazırlayan çoğu şirket yaygın olarak veri sahtekarlığı ile suçlanıyor.

Amerika Birleşik Devletleri‘nde bu ay yayımlanan bir analiz, ülkenin petrol ve doğal gaz sahalarının, hükümetin bildirdiğinden üç kat daha fazla metan gazı (mevcut ısınmanın üçte birinden sorumlu bir gaz) yaydığını ortaya koydu.

Bir analist, ‘Sera gazı envanterlerinin mevcut yamalı bohçası ne yazık ki yetersiz… [ve] ölçüm hatalarıyla dolu’ diyor.

Bu sırada, Yale Environment 360’ın BM verilerine ilişkin incelemesi, dünyanın kişi başına en yüksek CO2 salımına sahip doğal gaz zengini Körfez ülkesi Katar’ın, emisyonlarını kamuya ilan etmekten neredeyse vazgeçtiğini ortaya çıkardı. Katar’ın UNFCCC’ye yaptığı son resmi sunum 2007 tarihine kadar olan salımları kapsıyor. 2007’den bu yana ülkenin beyan edilmemiş salımları neredeyse iki katına çıktı.

Sera gazı envanterlerinin tutulmasının çuvalladığının kanıtı atmosferin kendisinde saklı. Yapılan son sayıma göre, uzaktan algılama verileri ve model analizlerini de kapsayan hesaplamalara göre ulusal envanterler atmosfere salınan gazların tamamının yalnızca %70’ini içeriyor. Geriye kalan %30’un ise hesabı tutulmamış.

Sonuç olarak analistler, dünyanın kör uçuş yaptığını, ne ulusal salım hedeflerine uyumu doğrulayabildiğini ne de ülkelerin üzerinde mutabık kalınan ısınma eşiklerini aşmadan önce salımlar için ne kadar atmosferik “alan” bıraktığını anlayabildiğini söylüyor.

UNFCCC’ye ülkelerin sera gazı salımlarını düzenli olarak ve detaylı bir biçimde raporlamaları gerekiyor. “Net-sıfır hedefine kendimizden emin bir biçimde ilerleyebilmemiz için ülkelerin ilerlemesini takip edeceğimiz yüksek kaliteli salım istatistiklerine ihtiyacımız var” diyor Berlin Mercator Küresel Müşterekler ve İklim Değişikliği Araştırma Enstitüsü’nde iklim değişikliği politikası analisti Jan Minx. Ancak çoğu ülke, buna yüksek salımlardan sorumlu olanların bazıları da dahil, bu derece güvenilir istatistiklere sahip değil.

Ocak 2021’de Yeni Delhi’de dumanlı bir gün. Jewel Samad / AFP

Bunun bir nedeni de ulusal envanterlerin raporlanma kurallarının siyasi bir uzlaşma olması. BM iklim jargonunda Ek1 ulusları olarak bilinen zengin gelişmiş ülkeler için bu kurallar kesin ve ayrıntılı olduğuna dikkat çeken Peter, “Boşlukları olsa da bunlar altın standartlardır, iyi kaynaklara sahiptir ve hakemlidir” diyor. 

Ancak kurallar Ek1 olmayan “gelişmekte olan” ülkeler için daha az keskin, aynı zamanda bu ülkelerin 2015 yılındaki Paris Anlaşması öncesinde salım hedefleri yoktu. Analistler, bu kurumlardan gelen verilerin keyfi bazen de tamamen mantıksız olabileceğini ve nadiren bağımsız olarak kontrol edildiğini belirtiyor.

Bu durum Çin gibi bir çok “gelişmekte olan” ülkenin “gelişmiş” emsallerine göre daha fazla salıma sahip olmasına rağmen geçerli. Sonuç olarak, günümüzün en büyük üç salım kaynağından ikisinin (Çin ve Hindistan) yanı sıra kişi başı salımları Ek1 ülkelerinden daha yüksek olan petrol zengini Körfez ülkelerinin de daha düşük raporlama standartlarına uyması yeterli.

Ek1’den olmayan ülkelerin salım tahminlerine çapraz kontrol yapmadan güvenmem,” diyor Peters.

Microsoft’ta sürdürülebilirlik bilimi direktörü olan Amy Luers, Nature için akademisyen meslektaşlarıyla birlikte yaptığı 2022 incelemesinde “Sera gazı envanterlerinin mevcut yamalı bohçası ne yazık ki yetersiz” sonucuna vardı. Bunlar “ölçüm hataları, tutarsız sınıflandırma ve hesap verebilirlikteki boşluklarla dolu.” Stanford Üniversitesi‘nden çevre avukatı Leehi Yona, ulusal raporlama için “esnek olmayan ve modası geçmiş” BM yönergelerinin durumu daha da kötüleştirdiğini söylüyor: .

Dünyanın kişi başına en yüksek salım yapan ülkesi olarak kabul edilen Katar, salımlarına ilişkin resmi bir envanteri yalnızca bir kez, 2007 yılı verileriyle birlikte sunmuştur.”

Veri eksikliğinin çeşitli sebepleri var. Bazı salımlar kesinlikle ölçülebilir ancak bunlar BM’nin raporlama sisteminden ulusal envanterlere nasıl paylaştırılacağı kesinleştirilemediği için kesin olarak çıkarılmış durumdalar. Bunun içinde küresel emisyonların %5’ine denk gelen uluslararası uçak ve nakliye salımları da bulunuyor.

Bir diğeri de askeri aktiviteler. Avusturya’daki Uluslararası Uygulamalı Sistem Analizi Enstitüsü’nde çevre bilimci Matthias Jonas bunun “en acil durum” olduğunu söylüyor. Ukrayna’daki çatışmanın ilk 18 ayında askeri yakıt kullanımının, mühimmat ateşlemesinin ve bombalama yoluyla çıkan yangınların, Portekiz’in salımlarından daha fazla salıma neden olduğunu tespit etti. Başka bir çalışma, ABD ordusun Portekiz’in ulusal toplamından daha fazla CO2 saldığını tahmin ediyor.

İngiliz müdafaa grubu Common Wealth, geçen yıl küresel silahlı kuvvetlerin CO2 salımlarının küresel salımın yüzde 5’inden fazlasından sorumlu olabileceğini hesapladı. “Bu salımları tahmin etmeye ve sorumlusunu bulmaya yönelik yönergelerimiz yok” diye ekliyor Jonas. Bu nedenle de çoğunlukla kayıt dışı kalıyorlar. Yona, bir başka açık veri açığının da orman yangınları olduğunu söylüyor. Küresel çapta kontrol edilemeyen yangınlar yılda yaklaşık 1,5 milyar metrik ton CO2 salıyor; bu değer, dünyanın CO2 salımlarının çoğunluğundan sorumlu olan beş ülkesi dışında tüm ülkelerinden daha fazla. Kontrol edilemeyen yangınlar doğal bir tehlike olabilir, ancak birçok ülkede çoğunlukla bu yangınlar insanlar tarafından başlatılıyor ve genellikle kötü yangın yönetimi ile zarar verecek şekilde bırakılan yakıt nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu sebepler onları antropojenik yapıyor. Dolayısıyla ortaya çıkan CO2 salımları de insan kaynaklı salımların ulusal envanterlerinde yer almalı. Ama çoğunlukla bunu yapılmıyor.

Oak Yangını Temmuz 2022’de Mariposa, Kaliforniya yakınlarında yanıyor. David McNew / AFP

Bu nedenle, Kaliforniya‘nın orman yangını salımları bazı yıllarda eyaletin elektrik santrallerinden kaynaklanan salımlar kadar yüksek hesaplanıyor. Ancak Yona, eyalet hükümetinin bunları “büyük, ölçülebilir, azaltılabilir ve çoğunlukla insan faaliyetlerinden kaynaklanmış olmasına rağmen” sera gazı envanterlerinin dışında bıraktığını söylüyor.

Eksik raporlama sorunu daha da karmaşık hale geliyor çünkü kamuya açık çevrimiçi kayıtlara göre, Ek1’de yer almayan birçok ülke, envanterlerini dört yılda bir sunma zorunluluğunu yerine getirmede son derece gevşek davranıyor. Kötü yola düşen devletler genellikle savaş halindeki veya istikrarsız hükümetlere sahip olanlar: Suriye en son 2010’da, Myanmar 2012’de, Haiti 2013’te veri sunmuş, Libya ise hiçbir zaman başvuruda bulunmamış. Ama geri kalanların böyle bir mazereti yok. Filipinler en son envanterini 2014’te, Guyana ise 2012’de göndermiş.

Bu ülkelerin içinde en şaşırtıcı olanı, kişi başına düşen salımları dünyanın en yükseği olarak kabul edilen, Körfez’in büyük doğal gaz ihracatçılarında Katar’dır. Kişi başına 35 tondan fazla CO2 salınımı yapan Katarlılar, Amerikalıların iki katından fazla salıma sebep oluyor. Ancak hükümetleri bu salımların resmi bir envanterini yalnızca bir kez, 2011’de sunmuştu ve bu envanter 2007’ye ait verileri içermekteydi. O zamandan bu yana, Katar’ın gerçek salımlarının neredeyse iki katına çıktığı düşünülüyor.

Uydu verileri, dünya çapındaki petrol ve gaz alanlarından kaynaklanan metan salımlarının hükümetlerin iddia ettiğinden yaklaşık yüzde 70 daha yüksek olduğunu gösteriyor.”

UNFCCC, raporlama kurallarına ilişkin web sayfasında şöyle diyor: “Şeffaflık olmazsa körü körüne hareket etmek zorunda kalırız.” Ancak bir sözcü gönderdiği e-postada UNFCC’nin ülkeleri “zorunlu olmayan bir gereklilik” olan envanterleri zamanında sunmaya zorlama yetkisi olmadığını söyledi. Ayrıca sözcü şunu ekledi: “Ek1 dışındaki tarafların çoğu, raporlamayla ilgili olanlar da dahil olmak üzere kapasite kısıtlamalarıyla karşı karşıyadır.” Peters, “Katar muhtemelen şimdiye kadarki en doğru salım tahminlerini yapması için 50 kişilik bir ekibe para ödeyebilir, ancak bu onların çıkarına değil” şeklinde karşılık verdi.

Avrupa Komisyonu’nun İtalya‘daki Ortak Araştırma Merkezi için kirlilik istatistiklerini inceleyen Efisio Solazzo, ulusal geri bildirimler güncel ve eksiksiz olsa bile belirsizliklerin çok fazla olduğunu söylüyor. “Faaliyet verilerinde eksiklikler var. Örneğin birçok ülkede ne kadar fosil yakıtın yakıldığını ya da petrol ve doğalgaz sahalarından ve boru hatlarından ne kadar metan gazının sızdığını bilmiyoruz.”

Bu faaliyetlerin ne kadar güvenilir bir şekilde salım tahminlerine dönüştürüldüğü konusunda da belirsizlikler bulunuyor. Normalde bu dönüşüm bilim insanlarının BM için geliştirdiği hazır formüller kullanılarak yapılıyor. Ancak eleştirmenler bu formüllerin çoğu zaman gerçek çalışma koşullarını yansıtmadığını söylüyor.

Bir devlet kurumu olan Kanada Çevre ve İklim Değişikliği‘nde hava kalitesi araştırmacısı olan John Liggio, hükümetinin Alberta‘daki katran kumu yataklarından enerji yoğun olarak çıkarılmasından kaynaklanan salımlarla ilgili beyanlarını çapraz kontrol ettiğinde, sonuçların utanç verici olduğu ortaya çıktı. Katran kumlarının üzerinde atmosferde yapılan CO2’nin uçak ölçümleri, gerçek salımların rapor edilenlerden yüzde 64 daha yüksek olduğunu ortaya koydu.

Bazen tüm endüstriler bir sis bulutunun altında. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından analiz edilen uydu verileri, dünya çapındaki petrol ve gaz sahalarından kaynaklanan metan salımlarının, esasen raporlanmayan sızıntılar ve alevlenmeler nedeniyle hükümetlerin iddia ettiğinden yaklaşık yüzde 70 daha yüksek olduğunu gösteriyor.

ABD endüstrisi buradaki en büyük suçlulardan. Hükümetin Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı‘nda veri analisti olan Evan Sherwin, kuyu sahaları üzerinde yapılan yüzlerce araştırma uçuşundan elde edilen ölçümleri kullanarak, Amerikan petrol ve gaz kuyularından elde edilen metan gazının yüzde 3‘ünün atmosfere sızdığını gösteriyor, ABD envanterlerinde bu durum için kullanılan tahmini değer ise yalnızca yüzde 1.

Küresel çapta, her yıl IEA’nın çoğunlukla petrol ve gaz alanlarından “süper yayıcı olaylar” olarak adlandırdığı yüzlerce olay yaşanıyor. ABD dışında en kötü durumdaki ülkelerin çoğu Türkmenistan‘da ve Orta Asya‘daki diğer eski Sovyet ülkelerinde bulunuyor ve bunlar hâlâ çürüyen ve sızdıran Rus yapımı altyapıyı kullanıyor. Geçen yıl Kazakistan‘da meydana gelen büyük bir patlamanın giderilmesi 200 gün sürdü.

Yapılan bir araştırmaya göre, hükümetler küresel olarak ormanların her yıl bilim insanlarının hesaplayabildiğinden 6 milyar ton daha fazla CO2 emdiğini iddia ediyor.”

Bazen veri boşlukları daha belirsiz oluyor. Örneğin, kömür yakmaya yönelik standartlaştırılmış salım faktörleri, farklı yerlerden gelen farklı kömür türlerinin farklı salım oranlarına sahip olduğu gerçeğini gizliyor. Bazı araştırmalar, Çin’deki birçok madenden çıkan düşük kaliteli kömürün, salım faktörlerinin önerdiğinden çok daha az CO2 ürettiğini öne sürüyor. Ancak diğer araştırmalar ülkenin genellikle kabul ettiğinden daha fazla kömür yaktığını öne sürüyor. Yani ülkenin salım envanterleri üzerinde hala bir belirsizlik var.

Verilerini yıllardır takip eden Birleşik Krallık‘taki Birmingham Üniversitesi‘nden Yuli Shan, “Çin, salım envanterlerinin doğruluğunu artırmak için büyük çaba gösteriyor” diyor. Ancak Avrupa Komisyonu‘nun Küresel Atmosfer Araştırmaları Salım Veri Tabanı tarafından Çin’in fosil yakıt salımlarına ilişkin bir değerlendirme, ülkenin aynı yıl için BM’ye sunduğu raporda kaydedilenden yüzde 23 daha fazla salım hesaplandığını belirtiyor.

Analistler, enerji şirketlerinin rakamlarla oynayarak kar elde etmelerine olanak sağlayabileceğini söyleyen karbon ticaret sisteminin uygulamaya konmasıyla Çin’e ilişkin endişeler arttı. İki yıl önce, Çin Çevre Bakanlığı denkleştirme iddialarını denetleyen dört şirketin düzenli olarak kömür örneklerini değiştirdiğini, test sonuçlarını değiştirdiğini, enerji çıktı verilerini gizlediğini ve enerji santrali müşterilerine hayali doğrulama raporları sunarak beyan edilen salımları azalttığını ortaya çıkardı.

Şanghay’daki Wujing kömür yakıtlı enerji santrali.Getty Images aracılığıyla Raul Ariano / Bloomberg

Enerji sektöründen uzakta veri tutarsızlıkları genellikle daha da fazla. Solazzo, bazı kimyasal işlemlerden ve çöp depolama alanlarından kaynaklanan salımların yeterince değerlendirilmediğini söylüyor. Sığır ve pirinç üretiminden kaynaklanan metan salımları da aynı şekilde; gübrelenmiş topraklardan küresel nitro oksit salınımına ilişkin tahminler ise üç kat eksik sayılıyor.

Daha önce dikkate alınmayan antropojenik salımlar da olabilir. Bu ay, Utah Eyalet Üniversitesi‘nden ekolojist Trisha Atwood, okyanus tabanını çalkalayan balıkçı teknelerinin her yıl atmosfere Büyük Britanya‘dan daha fazla CO2 saldığını öne süren hesaplamalar yayınladı.

Ormanlarla ilgili hesaplamalara gelince, Münih‘teki Ludwig-Maximilians Üniversitesi‘nden coğrafyacı Clemens Schwingshackl, hükümetlerin, ormanlarının, bilim insanlarının hesapladığından topluca her yıl 6 milyar ton daha fazla CO2 emdiğini iddia ettiğini ortaya çıkardı. Bu boşluk, ABD’nin tüm faaliyetlerden kaynaklanan toplam salımlarından daha fazla.

İyi haber şu ki, ulusal envanterlerdeki bu tür hileler, gelişmiş uçak ve uydu tabanlı veri toplama çalışmaları nedeniyle giderek daha fazla ortaya çıkıyor. Bu çalışmaların doğruluğu, havadaki kirlilik izlerinin daha iyi modellenmesi ve hava örneklerinin karbon 14 açısından test edilmesiyle arttırılmakta. Yarılanma ömrü 5.700 yıl olan bu izotop, doğal CO2 salımlarında her zaman mevcuttur ancak milyonlarca yıldır gömülü olan fosil yakıtların yanmasında bulunmaz. NOAA araştırmacıları yakın zamanda bunu ABD’nin fosil yakıt salımlarını daha kesin bir şekilde takip etmek için kullandı ve bunu diğer ülkeler için de yapılabileceğini söyledi. 

Kötü haber de şu ki, bu yeni veriler ulusal envanterlere nadiren ulaşıyor ve envanterler eski, çoğu zaman kendi kendine hizmet eden yöntemlere takılıp kalıyor. Bu devam ettiği sürece, rapor edilen salımlar ile atmosferde biriken gerçek gazlar arasındaki veri boşlukları devam edecek. Ve dünya, kimin sorumlu olduğu ve iklim hedeflerine ulaşmak için neyin gerekli olduğu konusunda cevapları aramaya devam edecek.

Makalenin İngilizce orijinali

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.