İklim KriziManşet

Turizm endüstrisi iklim krizi karşısında hayatta kalabilecek mi?

0

Yazan: Emma Pattee ve Rita Liu

Yeşil Gazete için çeviren: Ece İldem

*

İklim krizinin en korkunç ironisi, yaşadığımız dünyadaki en güzel ve popüler alanların aynı zamanda en savunmasız alanlar olduğu gerçeğidir. Basitçe açıklamak gerekirse, sıcaklıkların yükselmesiyle olağan dışı hava olayları artacak, su kaynakları kuruyacak ve doğal habitatlar ölecek. Doğal habitatları zengin alanlar ise başka bir yıkım ve kayıpla da karşı karşıya: Turistler.

Turizm, iklim krizine sebep olan dikkate değer alanlardan biri. Turizm endüstrisi küresel emisyonların %8’ine denk geliyor ve turist akınları aşırı gelişme ve doğal alanların azalması gibi bir çok probleme sebep oluyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen turistlerin getirdiği gelir, çoğu bundan başka endüstrisi olmayan ya da madencilik ve tomrukçuluk gibi doğal maddeleri işleme endüstrisine dayanan bu bölgelere, kayda değer ekonomik faydalar sağlıyor. Ayrıca, çevre problemleri ile ilgili farkındalık yaratmaya da yardımcı oluyor, örneğin mercan resiflerinin ağarması ya da yok olmanın kıyısındaki hayvan türlerinin fark edilmesi ve koruma programları için fon bulunmasının sağlanması, turizm sayesinde olabiliyor.

Covid-19 sürecinde turizmin duracak noktaya gelmesiyle bu karmaşık ilişki daha fark edilir oldu. Karbon emisyonları azaldı, yaban hayatı zenginleşti. Bu yıl Tayland’daki deri sırtlı deniz kaplumbağalarının son yirmi yıl içinde en fazla yumurtladıkları yıl oldu. Tabii ki tüm bunların bir de bedeli var. Küresel turizm endüstrisi çok fena çakıldı ve tahmin dahi edilemeyecek bir kayıp yaşadı, bu kayıp gelişmekte olan ülkeleri alarma geçirdi. Aileler aç kaldı. Bazı yerlerde kaçak avlanma ve yasa dışı ağaç kesimi arttı.

Turizm endüstrinin tekrar hareketlenmesi üzerine iklim kriziyle ayrılmaz bir biçimde birbirine bağlı olan turizmin geleceğinin ne olacağını görmezden gelmek imkansız hale geldi. The Guardian, turistlerin uğrak yerlerinde çalışan insanlara iklim krizinin hayatlarını nasıl etkilediğini ve gelecek hakkındaki endişelerini sordu.

Alaska

Denali Ulusal Parkı. Kuzey Anchorage, Alaska, ABD

Her yıl yüz binlerce insan, Kuzey Amerika’nın en yüksek noktasına ev sahipliği yapan Denali Ulusal Parkı’nı ziyaret ediyor. Alaska’nın merkezinde yaklaşık 2,5 milyon hektarlık bir alanı kaplayan parkın yalnızca tek bir girişi var: Yaklaşık 150 km olan tek bir dolambaçlı yol.

Sıcaklıkların artmasıyla yolun etrafında bulunan permafrost eriyor, bu erimenin de etkisiyle yol gitgide daha da zorlayıcı oluyor. Ağustos ayında, Ulusal Park yetkilileri yolun yarısını toprak kayması yüzünden kapatmak ve yolun diğer kısmında mahsur kalan ziyaretçileri tahliye etmek zorunda kaldı.

“Ağustosun sonlarına doğru bir salı günü yol aniden kapandı” diye anlatıyor Simon Hamm, kendisi yolun kapanan tarafında vahşi orman evlerinin bulunduğu Kamp Denali’nin yöneticisi: “Ziyaretçileri tahliye etmek için bize cumaya kadar süre verdiler, çalışanlar için ise bir iki gün daha.”

Bahsettiğimiz zorunlu kapanmanın faturası ağır oldu, iş yerleri iki yüz elli bin dolarlık kazançlarını kaybetti, mevsimlik işçiler ise maaşlarından oldular. Böyle bir durum yalnızca pansiyon sahiplerini değil çok daha geniş bir topluluğu etkiledi diye anlatmaya devam ediyor Hamm:

“Ziyaretçileri ağarlarken kullandığımız erzakın büyük kısmını yerel balıkçı ve çiftçilerden temin ediyoruz, kapanma sonucunda onlara da ihtiyaçları olan desteği sağlayamadık”. Bunlara ek olarak, yerel eğitim sisteminin mali desteği de kısmen de olsa pansiyonda kalanlardan alınan vergilerle karşılanıyor.

Solda: Teklanika Buzulu, 2004. Sağda: Teklanika Buzulu’nun 1919’daki hali. 1959’dan 2010’a gelindiğinde buzulun sol tarafındaki yüzey kotunun yaklaşık 91 metre azaldığı görülüyor. Fotoğraf: USGS/NPS.

Son olarak, Ulusal Park Servisi yol için uzun soluklu bir çözüm bulunmaya çalışıldığını, kapanmanın 2022’de de devam edeceğini ilan etti.

İklim krizi Denali Ulusal Parkı’nı yalnızca toprak kaymaları ile etkilemiyor; tundra çalılıklarının artması, paralel olarak orman yangınlarında artış ve beraberindeki duman ve hava kirliliği problemleri, tundra göletlerinin kuruması, elektrik fırtınası aktivitelerinde ve korkunç ağaç ölümlerine sebep olabilecek, yerli olmayan ladin kabuk böceği gibi zararlılarda artışlara da sebep oluyor. Tüm bu olayların ortak sonucu doğaya verecekleri zararlar” diyor Hamm.

Alaska’daki turizm endüstrisinin, turistlerin iklim değişikliği ile ilgili farkındalıklarının azalmasıyla düşüşe geçeceği tahmininde bulunan Hamm, “Ziyaretçilerimizin bizimki gibi karbon-yoğun seyahat noktaları konusunda giderek bilinçli hale geleceklerini hayal edebiliyorum” diye de ekliyor.

Yunanistan

Evia, Yunanistan. Atina’nın Kuzeyi

Yunan adası Evia’daki Eleonas Oteli’nin sahibi Marina Valli, turizmci ve zeytin üreticisi olarak kendisi ve eşinin, iklim değişikliğinin etkilerini yıllardır günlük yaşamlarında gördüklerini söylüyor.

“Sahil her yıl daha da daralıyor, sular gitgide yükseliyor. Sahilin yanında olan yol şimdi tehlikeli bir şekilde ortadan kayboldu. Zeytin ağaçları 10 yıl öncesine kıyasla eskisi kadar meyve vermiyor. Çiçekler bildiğimizden daha erken ya da daha geç açıyorlar.”

Bu yaz Yunanistan, şiddetli sıcak dalgaları ve yıkıcı yangınlarla baş etmek zorunda kaldı, yaz mevsiminin zirvesinde binlerce turist tahliye edilmek zorunda kaldı. Ağustos ayında Evia alevler saçarken turistlerin feribotla adayı terk ettiklerini gösteren bir video ise viral oldu.

Solda: 2019 yılında Evia adasındaki Limini Köyü’nün yakınındaki dağ alevler içinde. Sağda: Limini Köyü, 2013. Fotoğraf: Michael Pappas/AP

Valli’lerin oteli ve zeytin koruları orman yangınlarından bir değil iki kere zarar gördü, ağustosta rezervasyonu olan ziyaretçilerin rezervasyonlarını iptal etmek zorunda kaldılar. Ziyaretçiler eylül ve ekimde de rezervasyonlarını iptal etmeye devam ettiler: “İnsanlar bizi ziyaret etmekte tereddüt ediyor, çevre felaketlerinin onları rahatlamaktan alıkoymasından korkuyorlar.”

İptal edilen rezervasyonlar, toplayıp sattıkları zeytinlerin yetiştiği korunun gördüğü zararla birleştiğinde çiftin zararı 42 bin Euro oldu.

Valli eşi ile beraber kendilerine miras kalan araziyi organik zeytin korusuna dönüştürebilmek için 20 yıl önce Atina’dan Evia’ya taşınmıştı. “Manzarayı korumak istedik,” diyor Marina, “Doğaya göre yaşıyoruz, doğa pahasına değil.”

Gelecekte yükselecek sıcaklıkları göz önüne alarak Valli ve eşi daha yüksek sıcaklıklara dayanabilecek zeytin çeşitlerini araştırıyorlar: “İklimin getireceği değişikliklerin boyutunu bilmiyoruz”

Solomon Adaları

Solomon Adaları yalnızca dünyadaki en güzel ülkelerden biri değil, aynı zamanda iklim krizine karşı en savunmasız ülkelerden biri. Solomon Adaları yaklaşık 1000 adadan oluşuyor ve nüfusun büyük bir çoğunluğu, güçlü deniz seviyesi yükselişi görüleceği okyanusa bir buçuk kilometreden daha yakın bir mesafede yaşıyor. Yükseliş diyerek geçmemek lazım, beklenen artış dünya ortalamasının iki katından daha fazla. Son yıllarda, en az beş ada sular altında kaldı ve diğer altı ada ise ciddi şekilde aşındı.

Solomonlarda büyüyen Andrickson Trahair, şimdi eşiyle küçük bir dalış mağazası ve misafirhanenin sahibi ve yöneticisi. O da iklim değişikliğinin etkilerini her gün görüyor: Ağaçlar gelgitle sürükleniyor, kıyı her yıl daha da yaklaşıyor, turistleri dalışa götürdüğünde sıklıkla beyazlamış ve ölmüş mercanlarla ilgili bir dolu hikayeyle geri dönüyor. Trahair rüzgarın bile çocukluğuyla karşılaştırdığında çok daha tahmin edilemez ve farklı olduğunun söylüyor: “Solomonlar’da hava koşulları değişiyor.”

Solda: Sogomou Adası’nın 2014’de havadan çekilmiş bir fotoğrafı. Sağda: Sogomou Adası’nın havadan bir fotoğrafı. Adanın neredeyse yarısı suların yükselmesiyle kaybedildi. Fotoğraf: Queensland Üniversitesi.

İklim krizinin, işi üzerinde çok büyük bir etkisi olacağından endişelenen Trahair, “Eğer mercan kalmazsa, balık da kalmaz, bunun sonucunda Solomonlar’a daha az turist gelir,” diyor.

Tarihe bakıldığında Solomon Adaları’nın ana endüstrisi tomrukçuluktu, turizm, ülkenin GSYİH’sinin çok küçük bir parçasıydı. Ancak Trahair’in de aktardığına göre aşırı tomrukçuluk insanları para kazanmak için turizm gibi farklı gelir kapıları aramaya zorladı: “Şimdi ise her zamankinden daha çok turizme bağımlıyız çünkü artık hiç ağaç yok.”

Trahairler, yurtlarının doğal habitatını koruyabilmek için ellerinden geleni yapıyor. Aşırı avlanmayla savaşmanın yanında, adanın etrafında zıpkınla balık avlanmasına da izin vermiyorlar. Mercanların beyazladığı ve öldüğü bölgelere sağlıklı mercanlar nakletmeye de başlamışlar. Dalışa gelen ziyaretçiler nakle yardım etmeye geliyorlar. Ayrıca Trahairler komşuları ve köylülerle de mercan nakletmeye destek olmaları hakkında konuşarak onları cesaretlendiriyorlar. “Mercanların nakli gayet iyi gidiyor,” diyor Trahair, “Elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.”

Victoria Şelaleleri

Victoria Şelaleleri. Zambia ve Zimbabwe sınırı

Victoria Şelaleleri, Dünya üzerindeki en çarpıcı şelalelerden biri. Yaklaşık 1,5 km genişliğinde ve 107 metre yükseklikten, devasa su şelaleleri bir volkanik kaya çıkıntısının üzerine düşüyorlar. Bu şelale Güney Afrika’daki turist hareketliliğinin en önemli sebebi, bölgeye yılda yaklaşık 1 milyon ziyaretçi getiriyor.

İklim krizi sonucunda kuraklık ve ziyaretçilerin iklim ile ilgili endişeleri gün geçtikçe artarken, ziyaretçilerin sayıları azalıyor ve geriye yerel turizm sektörünün gelecekle ilgili endişeleri kalıyor. A’Zambezi River Lodge’un yiyecek ve içecek bölümünde çalışan Sydney Ncube, kuraklığın turizm endüstrisini etkileyecek şekilde gıda kıtlığına sebep olduğundan bahsediyor:  “Yerel çiftlikler kuraklık yüzünden yeterince sebze ve meyve üretemiyor.”

Yerel turizm şirketlerinin kuraklık korkusunun ikili bir yapısı var: Kuraklığın kendisi ve medyada yansıtılan kuraklık. Kuraklık hakkında yapılan haberler turistlerin cesaretini kırıyor, bu durum turizm merkezini en çok ihtiyaç duyduğu zamanda gelirden mahrum bırakıyor.

Solda: Victoria Şelalesi’nin tarihteki en büyük kuraklığa maruz kaldığı 2019 yılının sonlarından bir fotoğraf. Sağda: 2019 yılının başında Victoria Şelaleleri. Fotoğraf: Reuters.

2019’da Sky News’den bir muhabir, Victoria Şelaleleri’nin sadece damla damla su akıttığını belgeleyen ve iklim değişikliğinin etkilerinden bahseden bir çekim yaptı. Bir tur şirketi olan Where To Africa’nın sahibi John McMillan, bu haberin şelalelerin akışı normale döndükten aylar sonra bile yerel turizm üzerinde çok büyük bir etkisi olduğunu söylüyor: “Herkes şelalelerin kuruduğundan bahsediyordu, turlarımızda çok büyük bir iptal akınına maruz kaldık.”

Çitalar, gergedanlar, filler gibi nesli tükenmekte olan hayvanlara yuva olan Zimbabwe gibi ülkelerde, turizm endüstrisinin aldığı her darbe, koruma çabalarını da rayından çıkarma potansiyeli taşıyor.

“Koruma organizasyonları, koruma ve topluluk geliştirme faaliyetleri için ihtiyaçları olan parayı turistlerden sağlıyorlar. Turizm biterse bu faaliyetlerin kaynağının büyük kısmı da bitecek” diyor McMillian: “Diğer yandan yerel nüfusun yiyecek kaynakları tükenirse, insanlar hayatta kalmak için kaçak avlanma faaliyetlerine yöneleceklerdir.”

Büyük Bariyer Resifi

Büyük Bariyer Resifi. Avustralya’nın kuzeydoğu kıyıları

Büyük Bariyer Resifi, dünya üzerindeki en karmaşık ekosistemlerden biri. Avustralya’nın kuzeydoğu kıyılarında yaklaşık 2400 km’lik bir alana yayılmış binlerce adadan oluşan resif, sığ nehir ağızından derin deniz suyuna kadar uzanıyor ve ortalama 3000 resife ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz beş yılda artan sıcaklıklar, üç büyük ağarma olayına sebep oldu.

Hayatının son 40 yılını Büyük Bariyer Resifi’nde dalış yaparak geçirmiş olan, Padi scuba eğitmeni Tony Fontes’i dinliyoruz. Yerel  turizm endüstrisi ile sağlıklı resiflerin ayrılmaz bir bütün olduğunu söylüyor: “Ölü bir resif uzun vadeli turizme elverişli değil.”

Fontes,  resifin çoğunluğunun hala sağlıklı  olduğunu söylese de, mercan ağarmasının sağlıklı resifleri etkilemeye devam ettiğini ve sonunda yerel endüstriden geriye hiç bir şey kalmayacağını da ekliyor:

“Bu durum yalnıza dünyanın en büyük resifinin kaybolacağı ve Avustralya’nın en önemli doğal kaynağını kaybedeceği anlamına geliyor ve bu çok üzücü. Resifin ekonomik, sosyal ve ikonik varlık değeri toplamda 56 milyar Avustralya Doları. Buna ek olarak 64 bin kişiye iş sağlayarak, Avustralya ekonomisine 6,4 milyar Avustralya Doları katkı sağlıyor.”

Solda: Büyük ağarmaya maruz kalmış bir mercan, Mayıs 2016. Sağda: Aynı mercan sağlıklı bir şekilde, mart 2016. Fotoğraf: The Ocean Agency.

“Turizm endüstrisinin resifleri korunmasının savunması için öncelikle iklim krizinin bir problem olduğunu kabul etmesi gerekiyor” diye ekliyor Fontes:  “Çoğu turist rehberi resifin eskiye göre daha kötü durumda olduğundan bahsetmek istemiyor. Sanki iklim değişikliği hakkında konuşmazlarsa geçip gideceğine inanıyorlar.”

Mercan resiflerinin kötü durumu bilinir hale geldikçe, insanların tutumları da değişiyor: “Çoğu turist rehberi resif iyileştirme programları yürütüyor, ziyaretçilerin bu faaliyetlere katılmasını sağlıyor ve iklim değişikliğinin bu ciddi etkileri ile ilgili farkındalığı arttırıyor.” Fontes, elektrikli tekneler kullanan rehberler tanıdığını, hatta teknesini hidrojenle çalışır hale getiren bir rehber olduğunu anlatıyor.

Resifle ilgilenmek sadece fedakar bir eylem olarak değerlendirilmemeli, aynı zamanda dalış teknesi operatörleri için bu bir geçim kaynağı savaşı. “Şundan hiç şüphe yok, resifin sağlığı ile resifteki dalış endüstrisinin sağlığı etle tırnak gibi,” diyor Fontes: “Resif ölürse, dalış ölür.”

Makalenin İngilizce orijinali

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.