Türkiye’nin dev fosil yakıt üreticisi Tüpraş, İzmir Rafineri’sinde “sürdürülebilir bir dünya için” harekete geçtiğini duyurdu.
Koç Holding’in sahibi olduğu Tüpraş, İzmir’de karbon yakalama ve yeşil hidrojen teknolojilerini bir arada kullanacağını belirterek “döngüsel ekonominin” endüstriyel öncüsü olacağını öne sürüyor. Projeye göre, yine Koç Holding’in sahibi olduğu Arçelik’in Manisa işletmesinde, İzmir’de “yakalanan ve yeşil hidrojen teknolojileri” kullanılan karbonlarla düşük karbonlu buzdolabı üretecek.
Avrupa Birliği’nden bu proje için 1,8 milyon Euro destek alacak olan Tüpraş, 2050’de “Lider Karbon Nötr Enerji Şirketi” olmayı hedeflediklerini de duyurdu.
İklim ve çevre aktivistleri ise bu girişimlerin “yeşil yıkama” olduğunu söylüyor.
Yenigün Gazetesi’nden Nurcan Etik’e konuşan Ege Çevre ve Kültür Derneği (EGEÇEP) aktivistleri, iklim krizinin en büyük nedenlerinden biri olan fosil yakıtlardan petrolün, 54 yıldır İzmir Rafinerisi’nde işletildiğinin altını çizdi:
“Bu tipik bir yeşile boyama (greenwashing). Tüpraş ‘sürdürülebilir bir dünya için’ harekete geçerken, ilk önce yıllardır küresel ısınmayı bu denli artıran petrol işlemesi için başta İzmir olmak üzere İzmit, Batman, Kırıkkale ve tüm Türkiye’ye karşı sorumludur. Bunun bir yaptırım bedeli olması gerekir” dedi.
Şirketlere kredi kapısı: Yeşil dönüşüm
İklim krizi ve ekolojik İbozulmanın etkilerinin artık herkes tarafından daha fazla hissedildiğini belirten EGEÇEP Eş Sözcüsü Baha Okar, doğaya uyumlu bir yaşam tarzının tüketicilerin kararlarını etkilemede belirgin bir faktör haline geldiğini ifade etti.
Özellikle gelişmiş ülkelerde tüketicilerin ürünlerini tükettikleri firmaları ekolojik duyarlılık konusunda yönlendirdiğinin araştırmalarla da ortaya çıkarıldığına dikkat çeken Okar, “Bu durum şirketleri de işletmeleri de giderek bu konuda daha duyarlı davranmaya, davranmıyorlarsa da böyle görünmeye yöneltiyor. Şirketler, daha yeşil etiketli, düşük karbonlu ürünleri üretmeye, karbon ayak izlerini düşürmeye ve bunun da mümkün olduğunca reklamını yapmaya yöneliyor” dedi.
Okar esas olarak şirketleri zorlayan faktörün ise hem yatırımcıların hem Dünya Bankası gibi finansal kurumların hem de Avrupa Birliği‘nin ekolojik hassasiyetinin artması olduğunu vurguladı:
“Bu kurumların ‘yeşil dönüşüm’ yönündeki yönelişleri desteklemesi daha da ötesinde kredi vermenin bir koşulu haline getirmesi şirketleri bu yönde faaliyetlere zorluyor. Yani bir şirket yeşil dönüşüm uygulamıyorsa, fosil yakıt kullanımını azaltmıyorsa, karbon ayak izinin azalması yönünde bir yatırıma girmiyorsa destek veya kredi almakta güçlük çekebiliyor. Bu nedenle de ya bu faaliyetlere yöneliyor ya da yöneliyormuş gibi gösteriyor.”
‘Tüpraş’ın verdiği zararı aklaması mümkün değil’
Şirketlerin “yeşil dönüşüm” yapamadıkları durumlarda da “aldatıcı yeşil iddialarda” bulunduklarını ifade eden EGEÇEP sözcüsü, “İşte o zaman yeşil aklama, yeşil boyama dediğimiz durum devreye giriyor. Tüpraş bu projeyle tam da bunu yapıyor. Türkiye’de karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 85’inenerji sektörü tarafından üretiliyor. Tüpraş ise bu enerji sektörünün en büyük aktörü. Dolayısıyla böyle bir yeşil aklamanın, sera gazı emisyonunda çevreye verdiği zararı aklaması mümkün değil. Tüpraş hamama girse, 7/24 keselense temizlenemez.”
‘İnandırıcı değil’
Şirketin proje için Avrupa Birliği’nden 1.8 milyon Euro alacağının altını çizen Okar, şöyle konuştu.
“Kendi kârlarından feragat ederek, kendi maliyetlerini bunun için artırarak bir dönüşüme gitmiyorlar. Bu dönüşümde bile aslında kazanç sağladıklarını görüyoruz. Yani “sürdürülebilir enerji” adı altındaki dönüşüm bile onlar için kazanç kapısı.
Türkiye’nin gündemindeki karbon vergisi nedeniyle birçok şirket, kendisini dönüşüme uyarlamaya çalışıyor. Tüpraş’ın yayımladığı raporla, 2017 yılından 2023 sonuna kadar devreye alınan Enerji Verimliliği projeleri ile toplam 932 bin 602 ton karbondioksit değerinde seviyelendirilmiş sera gazı emisyonu azaltımı sağladığını açıklıyor. Bunun reklamını yapıyor. Ancak toplam sera gazı emisyonu 7 milyon tonun üzerinde. Şimdi 2040’ta yüzde 50 azaltacağım diye iddia ediyor. 2050’de karbon nötr düzeyine indireceğim diyor. Bu verilere göre bu hiç inandırıcı değil.”
‘Tüpraş’ın İzmir’e borcu var!’
“Elbette bu dönüşümlerin hiçbirisi kötü değil” diyen Okar, Tüpraş’ın yapması gerekenleri şöyle sıraladı:
“Ağaç dikmek de kötü değil. Karbon tutan teknolojiler kullanılması da kötü değil. Kötü olan bunların geçmişi ya da şimdiki faaliyetleri değerlendirilmeden, denetlenmeden şirketlere olumlu bir algı atfedilmesi. Tüpraş, ‘Dönüşüm Planı’ kapsamında projeler geliştiriyorsa ve bunda samimiyse ilk olarak rafinerisi bulunan İzmir, İzmit, Batman ve Kırıkkale başta olmak üzere tüm Türkiye’ye bir bedel vermeli. Tüpraş’ın İzmir’e de tüm ülkeye de bir borcu var. Doğaya verdiği zararlar artık geri dönülemez ve bunun bir yaptırımı olmalı. Yerel ve merkezi yönetim bu yaptırımlarla ilgili bir an önce çalışmaya başlamalı.”