Türk Tabipler Birliği(TTB), kamuoyu gündemindeki toplu mezar iddiaları ve açılan toplu mezarlar için bir inceleme heyeti oluşturdu. Bazıları daha önce açılmış, bazıları henüz açılmamış 7 toplu mezarda yapılan incelemeler sonucunda, yol kenarı, çöp ve kırsal alanlarda kimliği belirsiz binlerce cesedin bulunduğu ve gerçeğin görünenden daha ciddi boyutlarda olduğu belirtildi.
TTB’den yapılan yazılı basın açıklamasında, inceleme heyetinin 19-20 Şubat 2011’de bölge tabip odalarının yöneticilerinin de katılımıyla; Bitlis, Muğla, Siirt, Batman, Diyarbakır, Kozluk, Hazro ve Silvan’daki kayıp yakınları, görgü tanıkları, İnsan Hakları Derneği(İHD) yöneticileri, Mezopotamya Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma, Dayanışma ve Kültür Derneği yöneticileriyle görüştüğü belirtildi. Bazıları açılmış, bazıları henüz açılmamış 7 toplu mezarda yapılan incelemelerde, inceleme heyetinin gözlemlerinin, “binlerce kimliği belirsiz cesedin hızla ve toplu şekilde gömüldüğü” yönünde olduğu açıklandı. 1469 kişiye ait kemik, 114 toplu mezarın tespit edildiği bildirilen yazılı açıklamada, açılan 26 toplu mezarda 171 kişinin kemiklerine rastlandığı ve olayın gerçek boyutlarının çok büyük olduğu kaydedildi.
-“KANITLAR YOK EDİLİYOR”-
Tabipler Birliği’nin yazılı açıklamasına göre, TTB İnceleme Heyeti’nin gözlemlerinden bazıları şunlar:
“Toplu mezarların Hakkari’den Tunceli’ye uzanan çok geniş bir coğrafyada olduğu anlaşılmaktadır.
Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) Kanun Uygulama Yönetmeliği 10. Maddesi’nde öngörülen, 15 günlük teşhir süresinin uygulanmaması; ailelere cenazelerini teşhis etme ve alma fırsatının verilmemesi, cesetlerin toplu ve hızla gömülmesi, işlenen faili meçhul cinayetler olayın vahim boyutlara ulaşmasına yol açmıştır.
Ailelere yakınlarının cesetlerinin teslim edilmemesi, ‘veda hakkının’ tanınmaması, kronik bir travmaya yol açmakta ve acıları artırmaktadır.
Yakınlarını çatışmalarda ya da faili meçhul cinayetlerde kaybetmiş olan ailelerin çoğunluğu toplu mezarların açılmasını ve cenazelerinin teslim edilmesini istemektedir. Fakat bazı kayıp yakınlarının ve görgü tanıklarının ‘baskı görme korkusuyla’ müracaat etmedikleri bildirilmektedir.
Şimdiye kadar açılan mezarlarda kepçe ve dozer kullanılması, toplu mezar açma ve kimliklendirme tekniklerinin uygulanmaması; gerçeklerin ortaya çıkarılması yerine kanıtların yok edilmesi endişesini doğurmaktadır.
Kimliklendirme, DNA analizi için Adli Tıp Kurumu’na gönderilen dosyaların geçen uzun sürelere karşın sonuçlandırılmaması kayıp yakınlarını endişelendirmekte ve tepkilere neden olmaktadır.”(ANKA)