Avrupa Birliği (AB) Sivil Toplum Örgütleri Arasında Diyalogun Geliştirilmesi-II Programı çerçevesinde TEMA Vakfı ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye tarafından hayata geçirilen “Türkiye’deki İklim Değişikliği Politika Oluşturma Süreçlerine Sivil Toplum Katılımının Geliştirilmesi Projesi” kapsamında 9 Aralık Çarşamba günü (Bugün) Mersin’de eğitim çalışması düzenlendi. Mersin Oteli’nde düzenlenen toplantıya; TEMA Mersin Temsilcisi Perihan Saydan Pazarbaşı, TEMA Tarsus Temsilcisi Nilgün Nokay Yılmaz, Ziraat Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Çevre Dostları Derneği, Ekoloji Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarından çok sayıda davetli katıldı.
Eğitim çalışması kapsamında ilk olarak Doğal Hayatı Koruma Vakfı Proje Koordinatörü Funda Gaçal, “İklim Değişikliği: Nedir, Sebepleri ve Etkileri” ile ilgili bilgi verdi.
İklim değişikliği ile gezegenin tamamının aşırı ısınmadığını, bazı bölgelerin de aşırı soğuduğunu söyleyen Gaçal, Türkiye’de ise yazların çok sıcak, kış mevsiminin ise çok soğuk yaşandığına dikkat çekti. Gaçal, dünyada yaşanan iklim değişikliğinin yarattığı felaketlerin ‘doğal’ olmadığının altını çizerek, “Doğal felaketler denilen seller, depremler, kuraklık, kasırgalar ile dünya insanlığa tepki veriyor” dedi.
“Türkiye’de sıcaklık 1981-2010 ortalamasına baktığımızda normalin 0,6 üzerinde gerçekleşti” diyen Gaçal, “Türkiye genelinde özellikle Akdeniz’de yağışlarda düşüş ile birlikte kuraklık yaşanırken, Karadeniz’de ise sellere neden olan yağışlar meydana geliyor. Vücut ısımız 37 derece. 39 derece olduğunda havale geçiriyoruz. İşte dünya şuanda havale geçiriyor. Dünyanın iklim değişikliğinden doğan sıcaklığın 2 dereceyi geçmemesi gerekiyor, bizlerde bunun için çalışıyoruz vurgusunda bulundu.
TEMA Vakfı İklim Koordinatörü Selin Peker ise, “İklim Değişikliği Etkilerinin Azaltımı ve İklim Değişikliğine Uyum” ile ilgili bir bilgilendirme yaptı.
Dünyada şuanda Kyoto Sözleşmesini imzalayan gelişmiş ülkelerin emisyonlarını azaltmak için verdikleri ilk taahhütleri yerine getirdiğini ve ikinci taahhütlerini verdiklerini söyleyen Peker, AB’nin: 2030’a kadar emisyon oranlarını yüzde 30’a kadar azaltacağını anımsattı. AB içerisinde kendine daha yüksek hedefler koyan ülkelerde olduğunu belirten Peker, ancak Kyoto Protokolü belirli ülkeleri kapsıyor. İklim değişikliği ile mücadelede en fazla emisyon salınımı gerçekleştiren Amerika ve Çin’in bu çalışmalara katkıda bulunmadığını bu nedenle de sürecin bir ayağı eksik, topal bir şekilde ilerlediğini aktardı.
Türkiye’nin her hangi bir sera gazı sınırlama veya azaltma yükümlülüğünün hala bulunmadığını vurgulayan Selin Peker, “Türkiye açıkladığı ulusal eylem planı ise 2023 odaklı oldu. Bu eylem planı dünyadan kopuk. Ulusal eylem planımızda bile politize olmuş bir süreç var. Eylem planında çok güzel şeyler yazıyor ama bunlar nasıl uygulanacak, yeterli planlama var mı bu konuda soru işareti var. Türkiye’nin şu anda yapmaya çalıştığı şey, AB’ye giriş sürecinde, AB emisyon ticaret sistemine entegre olmaya çalışıyoruz. Bu sayede karbon borsalarında alım-satım yapmakla ilgileniyoruz” diye konuştu
Haber ve Fotoğraflar: Hediye Eroğlu
(Yeşil Gazete)