ManşetTürkiye

Struma kurbanları 70. yılında anıldı

0

1941 yılında Nazilerden kaçan 770 Yahudi’yi Filistin’e götürmek için İstanbul’a gelen Struma gemisi korkunç bir katliamın ana unsuru olmuştu. İngilizlerin baskısı dolayısıyla İstanbul’a yanaşmasına izin verilmeyen gemi tam iki ay boyunca Sarayburnu açıklarında bekletildi. Makinaları bozuldu, yolcuları günlerce yardımlarla ayakta kaldı. Ancak yolcular kendilerini bekleyen kaçınılmaz sondan kurtulamadı.

O günlerde Struma gemisindekilere yardım için çabalayan bir genç olan İshak Alaton yaşadıklarını Euronews’a anlatırken sesinde derin bir keder vardı.

“Şimdi bugün aradan 70 sene geçti. O gün 1941 yılının kasım aralık aylarında ben buraya 15 yaşında bir çocuk olarak geliyordum her akşam ve getirilen çuvalları, mavnalara indiriyordum. Bu çuvalların içinde ekmek ve gıda maddesi vardı. Ben de kalan intiba şu: İki ay boyunca biz bu 770 kişiye yardım için uğraştık, çırpındık. Ve bir gece bütün bunlara havaya savruldu. Çünkü Ankara’dan gelen bir emirle o teknede, motoru olmayan, çünkü motoru bozuktu ve sökülmüştü ve Haliç’te bir tersaneye götürülmüştü. Motorsuz bir tekne içinde 770 kişi varken römorkörle çekildi ve Boğaz’ın Karadeniz’e açılan ağzında kaderine terk edildi. Ertesi sabah erken saatte bir Rus denizaltısı geldi bir torpil yolladı ve gemi havaya uçtu. Yaptığımız her şey boşa gitmişti.”

Aradan tam 70 yıl geçti. Olayda sorumluluğu bulunan yetkililerin bugün hiçbiri hayatta değil. Olay da unutulmaya yüz tutmuş durumda. Ama bir grup aktivist Struma faciasının hatırlanmasının Türkiye’nin içinde bulunduğu arınma süreci açısından önemli olduğunu belirtiyor. Geminin aylarca beklediği Sarayburnu’nda yapılan törene katılan sanatçı Zülfü Livaneli, “önce olayı öğrenmek, anlamak ve bilincine varmak gerekiyor. Farkındalığı sağladıktan sonra Türkiye bu olayla yüzleşebilecektir” diye konuştu.

Alaton da aynı görüşte. “Diyorum ki artık zamanı geldi. Biz de geçmişimizdeki günahlarla yüzleşmenin cesaretini gösterelim. Bu olgunluğa eriştiğimizi ispat edelim. Yücelelim. Arınalım. İnsan olalım” diyen Alaton, o dönemde iktidarda olan partinin bugünkü temsilcilerinin çıkıp özür dilemesi gerektiğini vurguladı.

Peki ama yıllarca azınlıkları ve dini grupları rejimin varlığı için tehlike olarak gören Türkiye bürokrasisi bu zorlu sınavdan geçebilecek mi? Son dönemde gerek Dink davasında yaşananlar gerekse azınlıklara yönelik önyargıların hala kırılamamış olması önemli sorunlar olarak ortada duruyor. Türkiye son 10 yılda azınlıkların durumunu iyileştirmek için önemli adımlar attı. Ama Ankara’nın önünde daha uzun bir yol var. 80’li yaşlarındaki İshak Alaton ise umutlu konuşuyor:

“Bütün bunlar için. Struma sadece bir başlangıçtır. Geçmişteki bütün günahlarımızın iskeletlerin kapatıldığı dolapların kapılarını açmanın zamanı geldi. Çünkü bunlara doğru dürüst bir cenaze merasimi yapamadığımız için o cesetler kokuştu. Kokusu artık dayanılmaz hale geldi ve havamızı zehirlemeye başladı. Ben de diyorum ki artık geçmişin günahları ile yüzleşme zamanı geldi. O dolapları açalım. Doğru dürüst merasim yapalım ve barışalım.”

(Bora Bayraktar)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.