Yazan: Emma Howard
Yeşil Gazete için çeviren: Ali Serdar Gültekin
*
Shell, Exxon, Total, DuPont veDow gibi petrol ve kimya şirketlerini temsil eden lobi grubu, ABD’de Trump yönetimini, salgın sırasında plastik ve kimya endüstrisini Afrika çapında genişletmek için ABD-Kenya ticaret anlaşmasını kullanmaya zorluyor.
Unearthed tarafından elde edilen belgeler, aynı lobi grubunun ve ABD geri dönüşüm endüstrisinin, düşük ve orta gelirli ülkelere giren plastik atıklara yeni sınırlar koyan uluslararası bir anlaşmadaki değişikliklere karşı lobi yaptığını gösteriyor.
American Chemistry Council‘deki (Amerikan Kimya Konseyi) (ACC) şirketlerden BP dışında, Shell, Exxon ve Total gibi bazıları, “plastik atıktan arınmış bir dünya” yaratma sözü veren 1 milyar dolarlık bir girişimin kurucuları arasındaydı.
ACC, ABD Ticaret Temsilcisi ve ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu‘ndaki üst düzey yetkililer için kamuya açık mektuplarında şöyle yazdı: “Kenya, gelecekte bu ticaret anlaşması aracılığıyla ABD yapımı kimyasalları ve plastikleri Afrika’daki diğer pazarlara tedarik etmek için bir merkez olarak hizmet edebilir.”
Mektuplarda ayrıca, uzmanların söylediği gibi plastik atıklarla ilgili yeni kuralları yasal olarak aşma girişimi anlamına gelen atık ticaretine ilişkin sınırların kaldırılması çağrısında bulunuldu. Bu kurallar, belgelerin de ortaya koyduğu üzere firmaların da şiddetle karşı çıktığı maddelerden oluşuyor.
Kenyalı çevreciler, önerilerin “Kenya’nın plastik atıklar için bir çöp sahası haline geleceği” anlamına geldiğini söylüyorlar.
Geçen yıl plastik atık kriziyle mücadele yasasını çıkaran ABD’li Demokrat Senatör Tom Udall da şirketleri “çifte ticaret” le suçladı. Udall Unearthed‘e şunları söyledi:
Petrokimya ve plastik endüstrilerinin, artan plastik atık krizimizin çözümünün daha fazla tek kullanımlık plastik üretmek olduğunu iddia etmesi çok korkunç. Aynı şirketler ve kuruluşlar, okyanuslarımızda ortaya çıkan plastik atıklar için gelişmekte olan ülkeleri işaret ediyorlar. Bu çifte anlaşma, plastik atık krizimizin gerçek kaynağının ne olduğunu açıklığa kavuşturuyor: milyarlarca dolar kazanmak için sorumluluklarını sınırlayan şirketler ve kuruluşlar…
Bu şirketlerin aşırı atık ve kirlilik için sorumluluk almasını şart koşmak, muazzam plastik atık sorunumuzla başa çıkmamızın tek yolu.”
ACC, Dow ve DuPont gibi kimya şirketleri ve bazı ana petrol şirketlerinin petrokimya kolları için önemli bir ticaret birliği. BP üye olmasına rağmen herhangi bir plastik üretmiyor ve geçen ay petrokimya işini Ineos’a sattı. Bir sözcü Unearthed’e ACC ile yaptıkları çalışmanın otomotiv endüstrisinde kullanılan Castrol motor yağlarına odaklandığını söyledi.
Basel Konvansiyonu
Plastik atıklarla ilgili halkın tepkisini takiben, geçen yılın Mayıs ayında, Basel Konvansiyonu adı verilen küresel bir anlaşma kapsamında kabul edilen yeni kurallar, 2021 itibariyle OECD dışındaki neredeyse tüm ülkelerin ABD ile karışık, kontamine veya geri dönüştürülemeyen plastik ticaretini yasaklaması anlamına geliyor. Çünkü ABD, konvansiyona taraf olmayan birkaç ülkeden biri.
OECD, ABD’nin itirazlarının ardından yeni plastik atık kararlarını kabul edip etmeyeceğine henüz karar vermedi. Basel Konvansiyonu, ABD ile OECD’nin 37 üye ülkesi arasında devam eden ticarete izin verecek sınırlı bir istisnayı ancak yalnızca bu ülkeler konvansiyondakiler kadar güçlü plastik atık standartları benimserse, sağlıyor.
Anlaşmanın parçası olan 187 ülke, ithalatçı ülkelerden önceden bilgilendirilerek onay almak için çevresel işleme tesislerinin kontrol edilmesini gerektiren bir prosedüre katılmak zorunda kalacaklar.
‘Prensip olarak statükonun korunmasını tercih ederiz’
Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası (FOIA) kapsamında Unearthed tarafından elde edilen yayınlanmamış belgeler, petrol ve kimya endüstrisi lobi grubunun Mart 2019’da Basel Konvansiyonu Sekreteryası’na yazdığını gösteriyor.
Grup, yeni kurallara bir “düzenleme yükü” oluşturacakları, sevkiyat gecikmelerine, lojistik sorunlara ve artan maliyetlere yol açacakları temelinde itiraz ediyor. Mektubu, iki hafta sonra ABD Ticaret Temsilcisi Ofisine ileterek endişelerini tartışmak için bir de toplantı istemişler.
Belgeler ayrıca, ABD geri dönüşüm endüstrisini temsil eden büyük bir ticaret birliği olan Institute of Scrap Recycling Industries‘in (Hurda Geri Dönüşüm Endüstrileri Kurumu – ISRI), ABD ihracatını ciddi şekilde sınırlayabileceği, yasal ticareti caydırabileceği ve plastiğin geri dönüşüm tesislerine ulaşmaması önleyerek deniz çöpünü şiddetlendirebileceği temelinde yeni kurallara karşı lobi yaptığını ortaya koymakta.
ABD Ticaret Temsilcisi Ofisi’ne 3 Nisan 2019’da gönderilen bir e-postada, “Prensip olarak, tekliflerin yürürlüğe alınmamasını ve statükonun korumasını tercih ederiz” diye yazmışlar.
ACC’den bir sözcü, yeni Basel kısıtlamalarıyla ilgili endişelerinin temelinin, “Afrika ve diğer gelişmekte olan ülkelerin plastik atıkları düzgün bir şekilde yönetme kabiliyetini çok sınırlayabileceği”, çünkü bu kararın onların diğer ülkelere materyal ihraç etme yeteneğini kısıtlamasına neden olduğunu ifade etti.
ISRI bu endişeleri yineliyor. Unerathed’e konuşan bir sözcü, yeni kısıtlamalarla ilgili şunları söylüyor:
“Toplama, ayırma ve geri dönüşüm gibi malzeme yönetimi altyapısı olmayan ülkelerin toplayabilecekleri malzemeleri, geri dönüşüm ve bertaraf kapasitesi olan ülkelere göndermesini engelleyebilir. Gelişmekte olan ülkeler için bu çıkış olmadan, ISRI zaten kötü bir durumun çok daha kötü olacağından endişe ediyor.”
ISRI’ye göre 2018’de ABD, OECD dışındaki ülkelerden 92.000 metrik tondan fazla plastik atık ithal etti.
Ancak, o yılın ilk altı ayında ABD tek başına Çin, Hong Kong, Hindistan, Malezya, Tayland ve Vietnam‘a, -OECD dışındaki tüm ülkeler- toplam 480.432 ton ihracatı gerçekleştirdi. Bu ihracat, ABD’nin yarı zamanlı ithalatının beş katı.
Trump yönetimi, OECD’de yeni kuralların uygulanmasına karşı çıkarak sektörün konumunu destekliyor. Muhalefet ise ülkenin değişiklikler yönünde yeni yollar arayıp aramayacağı konusunda endişelerini ifade ediyor.
Nijerya‘daki Abia Eyalet Üniversitesi‘nde çevre kimyası alanında doçent olan Dr. Innocent Nnorom, yakın zamanda Afrika’da plastik tüketimi envanterinin ortak yazarı olan Unearthed’e şunları söyledi:
Afrika’daki çoğu ülke, artan plastik atıklarını yönetmek için geri dönüşüm altyapısına sahip değil. Plastik atık ticaretine devam etmek için boşluklar aranıyor gibi görünüyor. Afrika’ya vardıktan sonra, ortaya çıkan serbest ticaret yolları, diğer Afrika ülkelerine sınır ötesi hareketleri kolaylaştırmak için kullanılabilir. Afrika Birliği ve üye devletleri tetikte olmalı.”
‘Sınırlamayı yasaklayın’ teklifi
Petrokimyasallara olan talebin önümüzdeki on yıllarda roket gibi yükselmesi ve şirketlerin piyasayı genişletmek için düşük ve orta gelirli ülkelere yönelmesi bekleniyor. Plastik, halihazırda 2019’da toplam 58 milyon dolarlık satışla ABD’nin Kenya’ya yaptığı en büyük ihracat.
ACC, bu yılın başlarında ABD-Kenya serbest ticaret anlaşmasıyla ilgili olarak Trump yönetimine yazdıkları mektuplarda, “kimyasalların ve plastiğin üretimine veya tüketimine yerel sınırlamaların dayatılmasının yasaklanması ve malzeme ve hammaddelerin sınır ötesi ticaretine kısıtlamaların uygulanması” çağrısında bulundu. Gıda hammaddeleri, geri dönüşüm için plastik atıkları içerebiliyor.
ABD ve Kenya’nın “ilgili uluslararası taahhütlere uygun olarak sağlam yönetim ve geri dönüşüm amacıyla atık ticaretini mümkün kılması” gerektiğini eklediler.
Yine de, Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi‘nde çevre sağlığı programının bir avukatı ve yöneticisi olan David Azoulay, şöyle konuştu:
Bu potansiyel anlaşmanın plastik üretimi ve tüketimine ilişkin herhangi bir ulusal sınırlamayı önlemek için kullanılması önerisi, yeni yürürlüğe girmiş Basel Konvansyonu’nun küresel plastik atık ticaretini daha iyi kontrol etmek için hükümleri gibi, ACC’nin, plastik üretimini ve kullanımını sınırlamaya yönelik bir ticaret anlaşmasını bir koz olarak kullanma hedefinin açık bir göstergesidir.”
Sivil toplum kuluşu Basel Eylem Ağı‘nın yöneticisi Jim Puckett, bunun Afrika’daki ayrı bir anlaşma olan Bamako Sözleşmesi ile de çelişeceği yorumunda bulundu.
Jim Puckett, “ABD ve Kenya arasındaki atık ve zararlı kimyasalların ticaretini genişletme çabası, Afrika’nın her yerine götürmesi Afrika’ya neredeyse tüm plastik atık ve birçok tehlikeli kimyasalın ithalatı yasaklayan bir anlaşma olan Bamako Sözleşmesine karşı başa baş gidecek olan oldukça sinsi bir çabadır,” diye konuştu.
Kenya
Çevreciler, anlaşmanın plastik poşetlere ilişkin yeni kurallar da dahil olmak üzere ulusal plastik tüketimini sınırlama çabalarını baltalayabileceğinden endişe ediyorlar.
Raporlara göre, Sahra Altı Afrika’nın plastik torba yasalarında dünyaya öncülük ettiği düşünülüyor ve 34 ülke vergi veya yasakları kabul ediyor.
Kenya’daki Çevre, Adalet ve Kalkınma Merkezi‘nde (CEJAD) plastik programı koordinatörü olan Dorothy Otieno, bu ticaret anlaşmasının bu çabaların yarattığı ivmeyi ve değişimi tehdit edebileceğini kaydetti:
“Ülke olarak, burada kullanılan ve atık olarak sonuçlanan plastikleri azaltmak için adımlar attık, taşıma poşetlerinin kullanımı ve üretimi ve son zamanlarda korunan alanlarda plastik yasak, yani bu ticaret anlaşması ülke olarak başardıklarımızı azaltabilir.”
Ancak Kenyalı politikacılar ve ticaret grupları bu tür korkuların giderileceğini söylüyorlar. Müzakereler birkaç hafta önce başlamıştı, ancak son zamanlarda koronavirüs endişeleri nedeniyle durdu.
İktidardaki Jübile Partisi milletvekili ve Ticaret ve Sanayi Parlamento Komisyonu üyesi Cornelly Serum da şu ifadeleri kullandı:
“Ticari anlaşma kapsamında plastik kullanımının ülkeye yeniden getirilebileceğine dair korkular geçerli … Ticaret dernekleri işlerini genişletmeyi planlıyor. Bu, Afrika – ve çoğunlukla Kenya’da – memnuniyetle karşılanıyor, ancak anlaşmayı şimdiye kadar yasaklanmış materyalleri sisteme sokmak için kullanamayız ve parlamento olarak ekonomimizi mahvetme ihtimali olan hiçbir protokole izin vermeyeceğiz. ”
Kenya Özel Sektör İttifakı‘nın geniş tabanlı lobi grubu CEO’su Carol Karuga ise şunları ekledi: Ekonomide plastik malzemelerin kullanımını yasaklamak ve daha sonra bir ticaret anlaşması yoluyla aynısını yeniden sisteme sokmak iyi bir fikir değil … Nihai olarak kabul edilmeden önceki anlaşmanın her seviyede kontrol edilmesi gerekecek.”
Otieno ayrıca daha fazla israfın etkisiyle ilgili endişelerini dile getirdi:
Atıklarda bir artış olacak, bazıları yeniden kullanılacak ve geri dönüştürülecek, ancak çoğu çöplük alanlarına gönderilecek. Kenya’nın plastik atıklar için bir çöp sahası haline geleceği bir duruma düşeceğiz.
Bu, su yollarımızı ve drenaj sistemlerimizi tıkar ve su basmasına neden olur. Ayrıca plastiklerin yanmasından kaynaklanan kirliliğin etkisini de görüyoruz. Bu da solunum yolu hastalıklarına yol açan dioksin ve furanlar üretir… Biri evinizin hemen yanında bu atıkları yakabilir ve etkilerine maruz kalırsınız. Ayrıca plastikler nedeniyle kasabalarımızın estetik değerinin de azaldığını görüyoruz.”
Geçen yıl, büyük tüketici malları ve atık yönetimi şirketlerinin yanı sıra Shell, Exxon ve BASF dahil olmak üzere bazı ACC şirketleri, Afrika ve Asya’da plastik atıkları temizlemek ve önlemek için finansal yönetim projelerinde rol alacak Plastik Atığı Bitirme İttifakı’nı (AEPW) kurarak 1 milyar $ katkıda bulunmuşlardı.
Açık mektuplarda ACC de şunları yazıyor:
“Özellikle Kenya gibi gelişmekte olan ülkelerde kullanılan plastikleri toplamak, ayırmak, geri dönüştürmek ve işlemek için altyapı geliştirmeyi desteklemeye yönelik küresel bir ihtiyaç var.
Bu tür bir altyapı, ticaret ve yatırım için fırsatlar yaratacak ve kullanılmış plastiklerin çevreden uzak tutulmasına yardımcı olacak, böylece deniz çöpünü azaltacak … ABD ve Kenya, Doğu Afrika’da, atık yönetimi kapasitesi ve tüm ülkelerde kullanılmış plastikler için evrensel erişimin daha iyiye ulaşmasını sağlayan yenilikçi döngüsel ekonomi çözümlerinin teşvik edilmesinde birlikte güçlü bir rol oynayabilir.”
ACC, FOIA aracılığıyla elde edilen belgelerde, bu tür bir altyapının plastik atık ticaretinin sürdürülmesini gerektireceğini ve yeni kuralların “deniz çöpü sorununu çözme çabalarını yavaşlatabileceğini”, çünkü döngüsel bir ekonominin bol miktarda hammadde gerektirdiğini savunuyor.
“Küresel plastik ticaretinin önündeki artan engeller, kaynak sağlayan ülkenin yeterli yerel geri dönüşüm altyapısına sahip olup olmadığına bakılmaksızın, yerel plastik atık yönetimi üzerinde artan yüklere yol açacaktır,” diyorlar.
ACC sözcüsü yaptığı açıklamada, kısıtlamaların düşük ve orta gelirli ülkelerden, daha fazla altyapı kapasitesine sahip olanlara ihracatı nasıl engelleyeceğiyle ilgili endişelerinin olduğunu söyledi.
ABD hükümeti ile yapılan yazışmalar da hem ihracata hem de ithalata atıfta bulunuyor.
Belgeler ayrıca ABD hükümetinin AEPW‘yi desteklediğini gösteriyor. ABD Ticaret Temsilciliği’nden bir yetkili, ACC’nin, Nisan 2019’da ittifakla ilgili bir etkinliğe davetini kabul etti ve “İttifak ile yaptığınız şey önemli bir karşı anlatıdır” yorumunu yaptı.
Shell‘den bir sözcü de şunları söyledi: “Shell şirketleri birçok nedenden dolayı endüstri birliklerine katılıyor. Doğaları gereği fikir birliğine dayalı kuruluşlar, ancak pozisyonları her bir üyeyle aynı görüşleri yansıtmak zorunda değil. ACC, Shell’in güvenlik, iklim değişikliği ve toplu olarak ürettiğimiz ürünlerin sürdürülebilir kullanımı, bertarafı ve geri dönüşümü dahil olmak üzere bir dizi konuda sektörün en iyi uygulamalarını değiş tokuş etmesine olanak tanıyan bir avuç ABD merkezli ticaret kuruluşundan biridir.”
Total ise şirketin ACC’nin iklim konusundaki pozisyonuyla “kısmen uyumlu” olduğunu belirten, ancak plastikten hiç bahsetmeyen iklim değişikliği raporuna yönlendirdi. Exxon, DuPont, Dow ve BASF da yorum için bizi ACC’ye gönderdi. Bağımsız bir federal kurum olan ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu ise bize ticaret müzakerelerine katılmadığını söyledi ve yorum için ABD Ticaret Temsilcisi’ne yönlendirdi. ABD Ticaret Temsilcisi talebimize yanıt vermedi.
Makelenin İngilizce orijinali