2015 Aralık ayında Paris İklim Anlaşması konusunda şunları yazmışım:
Bugün söylenebilecek sözler de bunlardan farklı değildir. Christiana Figueres son kitabında görüşmelerin sonucunun bir başarı olduğunu söylese de ilk anda verilen taahhütlerin bizi 3.5 derecelik bir ısınmaya götüreceğini ve bu taahhütlerin mutlaka ilerleyen zamanda düzeltilerek 1.5 derece hedefiyle uyumlu hale getirilmesi gerektiğini belirtiyor. Yani Paris Anlaşması bağlamında daha baştan verilen taahhütlerin yeterli olmadığı ve geliştirilmeleri gerektiği ortadaydı. Ben o günkü yazımı şöyle bitirmişim:
Dünya liderleri üstlerine düşen görevi yerine getirerek bu anlaşmaya vardılar. Artık bizlere düşen bu anlaşmanın şartlarının yerine getirilmesi için gerekli takibi yapmaktır. Çünkü her ne kadar niyet beyanları bizi üç derece artışa doğru götürüyor olsa da bu niyet beyanlarına uyulmayacak olursa artış üç dereceden çok daha fazla olacaktır. Yazılmamış olsa da bu anlaşmada kabul edilen en önemli gerçeklik budur.
Bugün karşımıza çıkan gerçeklik tamamen budur. “Paris Anlaşması nasılsa var” diyerek çoğu ülkede aktivistler az da olsa rahatlama havasına girerek meydanı sadece Greta ve arkadaşlarına bıraktılar. Oysa yapılması gereken bu salımların adım adım takip edilerek bir sonra verilecek Niyet Beyanları’nın çok daha sıkı olmasını sağlamaktı.
Dün bir TV programına davetliydim. Benden önceki tanıtım haberinde “AB 2030 yılı için sera gazı salım hedefini %55 azaltım olarak onadı” dendi ve benim anladığım kadarıyla bunun önemli bir başarı olduğu ortaya konuldu. Oysa AB’nin 2030 hedefi zaten %55 indirimdi. Asıl beklenen bir sonraki Niyet Beyanı’nda bu hedefin %65 gibi daha iddialı bir seviyeye taşınmasıydı.
AB, diğer ülkelerin bu konudaki sözlerini tutmamalarına dayanarak verdiği beyanı iyileştirmeyeceğini ortaya koydu. Yani bugün Paris Anlaşması’nın geldiği nokta yaklaşık 3.5 derecelik bir sıcaklık artışının kabulü noktasıdır. Bu da aslında iyimser bir beklentidir çünkü Paris Anlaşması kapsamında çoğu ülkenin sorumluluklarını yerine getirmediğini gören AB, şu anda kendisine görev olarak diğer ülkeleri de ticaret yolu ile hizaya sokmayı almış bu konuda geliştirdiği Yeşil Mutabakat’ı uygulamaya başlamıştır. Bu mutabakatın temel amacı AB ile ticaret yapan ülkelerin en azından Paris Anlaşması’ndan doğan yükümlülüklerini yerine getirmesidir.
Ülkemiz ise son derece garip bir durumdadır. Biz, Paris Anlaşması’nı meclisten geçirip yürürlüğe sokmayan ama gene de şartlarına uyan tek ülkeyiz. Daha önce de söylediğim gibi bunun en önemli nedeni verdiğimiz Niyet Beyanı’nın son derece zayıf olmasıdır. Geçmişte olduğu gibi bugün de iklim değişikliği yokmuş gibi davranmaya devam etsek bile Paris Anlaşması’nın koşullarını yerine getirmiş oluyoruz. Elbette bu noktada durumumuzun garip olduğunu herkes kabul ediyor. İçinde para olmayan bir Yeşil İklim Fonu’ndan para almamız garanti olsun diye şartlarına zaten uyduğumuz bir anlaşmayı meclisten geçirmiyoruz.
Ama biz Nasreddin Hoca’nın dediği gibi “ya tutarsa” kavramına inanan bir ülkeyiz. Ya uzak gelecekte bir gün gelişmiş ülkeler zaten bize vermekte oldukları fonları Yeşil İklim Fonu üzerinden vermeye karar verirlerse ve biz bu fonlardan faydalanamaz hale gelirsek? Bunun ihtimali gölün yoğurt tutması ihtimali ile yaklaşık aynı. Peki ya biz bu anlaşmayı meclisten geçirip makul bir karbon vergisi koymayı kabul etmedik diye ihracatımızın yarısını yaptığımız AB bizim mallarımızı gümrükte durdurup karbon vergisi almaya başlarsa? Bunun olması ihtimali de evde tenceredeki süte maya çaldığınızda ertesi güne yoğurt olmasına yakın. Birilerinin canı ciddi yandığı zaman da değişiklikler hızla gelecektir. İçiniz rahat olsun.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…