İklim KriziManşet

Pandeminin enerji talebindeki etkileri iklim hedeflerine ulaşmayı nasıl etkiliyor?

0

Uluslararası Uygulamalı Sistem Analizi Enstitüsü’nün (IIASA) Enerji, İklim ve Çevre Programı kapsamında bir grup araştırmacı, enerji talebindeki değişikliklerle ilgili kapsamlı bir analiz yaptı.

Nature Energy dergisinde yeni yayımlanan makale, Covid-19 sonrası toparlanma sürecinde, enerji talebinin düşük devam etmesi durumunda karbon emisyonları üzerindeki vergi yükünün yüzde 19 azaltılabileceğini ve 2030 yılına kadar enerji arzında 1,8 trilyon ABD doları tutarında tasarrufa gidilebileceğini belirtiliyor.

Çalışmanın başyazarı Jarmo Kikstra, “Birçok insan Covid-19 salgını ve kapanmalarla birlikte toplumsal yaşamda görülen büyük değişikliklerin iklim değişikliği için ne anlama geldiğini merak ediyor. Toplumlar eski uygulamalara geri dönerse, yaşanan bu değişimin neredeyse hiçbir etkisi olmayacaktır. Bununla birlikte, enerji kullanım biçimlerinde görülen bazı değişiklikler devam ederse, iklim etkilerini azaltma sürecinde yaşanacak zorluklar farklılaşabilir” dedi.

Vergi yükünü yüzde 19 azaltabilir

Araştırma, enerji talebindeki değişikliklerle yönelik olarak, seyahat, çalışma, tüketim ve üretim alanlarındaki yeni düzenin iklim değişikliğinin etkilerini azaltmadaki etkisini dört farklı senaryo ile ortaya koyuyor.

Paris Anlaşması’nın küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlama hedefine ulaşma yolunda olan bir senaryo için, enerji talebinin düşük olduğu bir toparlanma sürecinin tüm karbon emisyonları üzerindeki varsayımsal vergi yükünü yüzde 19 azaltabileceğini gösteriyor.

Bu senaryo aynı zamanda 2030 yılına kadar enerji arzına 1,8 trilyon ABD doları daha az yatırım yapılmasını sağlayacak ve yenilenebilir enerji teknolojilerini hızla uygulama baskısını yumuşatacak.

‘Fırsatı kaçırırsak işimiz daha zor’

Araştırmanın yazarlarından Adriano Vinca, “Araştırma kapsamında edindiğimiz temel bulgu, günlük yaşamımızda ve iş dünyasında düşük enerjili uygulamaları sürdürme fırsatını kaçırmamız halinde, enerji dönüşümünün daha da zorlaşacağı yönündedir” dedi.

Vinca, “Ekonomik toparlanma sürecine ve iklim etkilerini azaltma politikalarımıza, düşük karbonlu şehir içi ulaşım ve telekonferans gibi salgın sırasında gözlenen enerji talebi düşük uygulamaları devam ettirmek için stratejiler yerleştirmelidir” görüşünü paylaştı.

Ulaşım sektörü

Araştırmacılar bunun özellikle ulaşım sektörü için geçerli olduğu görüşünde. Ulaşım sektörünün enerji talebine ilişkin farklı toparlanma senaryolarının öne sürdüğü tahminler, CO2 emisyon eğilimlerinin ne denli etkilenebileceğini gözler önüne seriyor.

Araştırmacılar, Covid-19 salgınını takip eden toparlanma sürecinde, binalar ile ulaşım ve sanayi sektörlerinin enerji talebindeki değişime ilişkin tutarlı varsayımlar içeren dört farklı senaryo üzerinde çalıştı.

Eskiye dönüş senaryosu

“Eskiye dönüş” senaryosunda, özel araç kullanımıyla hava taşımacılığındaki yoğunluk seviyesi salgın öncesi duruma getirildi.

Aynı şey endüstriyel faaliyetler, tedarik zincirleri, çalışma hayatı ve günlük yaşamımızdaki alışkanlıklarımız için de yapıldı.

Bireysel kaynaklara dayanma senaryosu

“Bireysel kaynaklara dayanma” senaryosunda, sağlık riskleriyle ilgili kaygılar uzun süre devam ederken, bireyler kalabalık toplu taşıma seçeneklerini bırakıp kendi araçlarına yönelmeye başlıyor.

İş yerleri ve yaşam alanları devam eden sosyal mesafe uygulamaları nedeniyle daha da genişliyor. Buna ek olarak, özellikle yeniden canlanan otomobil üretimi ve inşaat sektörü nedeniyle çelik talebi giderek artıyor.

Akıllı kullanım senaryosu

“Akıllı kullanım” senaryosunda, insanlar evden çalışmanın yarattığı koşullara daha iyi ayak uyduruyor ve uzaktan çalışmaya doğru orta seviyede bir geçiş var.

Bunun sonucunda ev ortamı daha çok kullanılan bir alan haline geliyor ve motorlu taşıtlara dayanan ulaşımdaki büyüme, salgın öncesi döneme kıyasla azalıyor. Bununla birlikte internetten alışverişte görülen artış, karayolu taşımacılığının da genel olarak artmasına sebep oluyor.

Yeşil yükseliş senaryosu

Araştırmacıların “yeşil yükseliş” olarak adlandırdığı son senaryoda, mekanların farklı kullanımlar için yeniden tahsis edilmesi ve özel araçlarla ulaşımın azalmasıyla birlikte enerji kullanımındaki en fazla düşüş elde ediliyor. Örneğin, daha önce araba ile yapılan bazı gezilerin yerini yürüyüş veya bisiklete binmek alıyor ve boş ofisler yeni amaçlarla kullanılıyor.

Araştırmacılar, “yeşil yükseliş” senaryosuna kıyasla “eskiye dönüş” senaryosunun, 1,5 derece hedefine ulaşmak için yapılması gereken enerji yatırımlarını yüzde 9 veya bir diğer ifadeyle 1,8 trilyon ABD doları arttıracağı sonucuna vardı.

Aradaki fark, bir nebze de olsa, “eskiye dönüş” senaryosunda elektrikli ulaşıma geçiş hızının arttırılmasına ve daha büyük ölçekli rüzgar ve güneş yatırımlarına duyulan ihtiyaçtan kaynaklanıyor.

Bütünsel politikalar tasarlamak önemli

IIASA Enerji, İklim ve Çevre Programı Direktörü ve araştırma yazarlarından Keywan Riahi, “Sonuç olarak, iş sebebiyle uçağa binmeyi ve işe gidip gelmeyi azaltmak amacıyla evden çalışmayı ve telekonferans yöntemini destekleyen “yeşil yükseliş” senaryosu, iklim etkilerini azaltma yolundaki zorlukların üstesinden gelmede yararlı sonuçlar doğurabilecektir” dedi.

Yazarlar ayrıca, “ofis alanlarının yeni amaçlarla kullanılması ve şehirlerde yürüme veya bisiklete binme imkanlarının ve işe gidip gelirken toplu taşıma kullanımının artması” da dahil olmak üzere bütünsel politikalar tasarlamanın önemli olduğunu da ekliyorlar.

Araştırma yazarlarından Charlie Wilson‘ın da belirttiği gibi, “küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlamak son derece zor olacaktır. Covid-19 felaketinin tek olumlu tarafı, kapanmalar sebebiyle mecbur kaldığımız bazı düşük karbon uygulamalarını sürdürmemiz halinde, 1,5 °C hedefinin biraz daha ulaşılabilir hale gelmesidir.”

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.