Ana Sayfa Blog Sayfa 4633

Dersim, Peri Çayı’nı kapitalizme vermeyecek

Peri Çayı üzerine kurulacak Pembelik Barajı’nın şantiyesini basan vatandaşlar, binaları ve araçları ateşe verdi. İnşaatın özel güvenlik görevlileri, vatandaşları havaya ateş ederek dağıtmaya çalıştı, ancak başarılı olamadı.

Yaklaşık 400 kişilik grup, Pembelik Barajı şantiyesine girmek istedi.  Kısa süren arbedenin sonunda, telleri demir makaslarla kesip içeri girdiler.  Güvenlikçiler, İş makinelerine ve araçlara saldıran göstericilere engel olamadı. Bu sırada personeli taşıyan bir araç yakıldı…

Jandarma müdahale etti

Özel güvenlikçilerin havaya ateş açması üzerine, göstericiler barakaları da yaktı. İşgal sırasında yakıt tanklarının alev alması üzerine ortalığı siyah dumanlar kapladı. Bölgeye Karakoçan İlçesi’nden takviye güvenlik görevlileri istendi.

Munzur Koruma Kurulu’ndan Hasan Şen ise vatandaşların baraj işgali hakkında şunları söyledi:

12. Munzur Kültür ve Doğa festivali nedeniyle buraya geldik. Yaklaşık 320 gündür inşaatın olduğu yerde çadırda kalan köylülerle dayanışmak için… Köylünün burada neredeyse 500 yıldır kullandığı bir yol var, onun açılmasını istedik. Basın açıklamasına gidiliyordu. Firmanın silahlı özel güvenliği köylülerin yolunu kesti. Özel bir ordu gibilerdi. Köylüler de karşı çıktı, “Topraklarımızdan gidin” dediler. Sonra bir şekilde basın açıklaması yapıldı. Firmanın güvenliği basın açıklamasından sonra hakaretler yağdırmaya başladı. Köylüler karşı çıktı. Arbede yaşandı. Güvenlik sağa sola 3 bin tane mermi sıktı.

Köylülerin 200 yıllık toprakları ellerinden alınıyor. İnsanların yaşam alanı yok ediliyor. Buna karşın HES karşıtı mücadele büyüyor, büyüyecek…

Alper Budka / Yeşil Gazete

“Cem Garipoğlu’nu MOSSAD sakladı”

HaberTürk, Münevver Karabulut’u öldürdükten sonra, 197 gün bulunamayan Cem Garipoğlu’nun MOSSAD tarafından korunduğunu iddia etti. Gazete, Münevver Karabulut cinayeti soruşturmasına bakan üst düzey bir emniyet yetkilisini kaynak olarak gösterdi: “Baba Nida Garipoğlu ve amca Hayyam Garipoğlu, uydu telefonuyla yaptıkları görüşmenin ardından Cem’i 4-5 saatlik uzak bir yere götürdüler. 3 yabancı burada Cem’i teslim alarak Tel Aviv’e uçtu. Cem’i MOSSAD sakladı”

Habere göre, üst düzey bir emniyet yetkilisi, Cem Garipoğlu’nun cinayetten hemen sonra İsrail’e kaçırıldığını ve 197 gün boyunca burada saklandığını öne sürdü. Emniyet yetkilisi, Cem Garipoğlu’nun kaçış öyküsünü şöyle anlattı:

 Cinayetten sonra Beylikdüzü’ne götürüldü

3 Mart 2009’da yaşanan cinayet gecesi Cem Garipoğlu, babası Nida Garipoğlu’na “Münevver’i öldürdüm” dedikten sonra baba Garipoğlu, amca Hayyam Garipoğlu ile uydu telefonundan bir görüşme yaptı. Baba Garipoğlu, bir süre sonra katil zanlısı oğlunu Beylikdüzü’ndeki bir misafirhaneye götürdü. Oğlunu şoför Ahmet Batur ile şirket müdürleri Mehmet Karakayalı ve Habip Kurt’a teslim ettikten sonra misafirhaneden ayrıldı. Yerlerinin tespit edilmemesi için uydu telefonu kullanan Hayyam Garipoğlu, iddiaya göre normal cep telefonunu işyerinde bırakarak baba Nida ile buluştu. Garipoğlu kardeşler, Beylikdüzü’nden Cem’i alıp yola çıktı.

Üç yabancıya teslim edildi

Cem Garipoğlu, 4-5 saat sonra başka bir yere götürüldü. Burası karanlık bir binanın alt katıydı. Kısa bir süre sonra ise İngilizce konuşan 3 kişi, Garipoğlu’nun saklandığı bodrum katına geldi. Cem Garipoğlu, tek kelime Türkçe konuşmayan bu 3 kişiye teslim edildi.

Özel bir uçakla Tel Aviv’e uçtu

 3 yabancı sabaha karşı Cem Garipoğlu’nu özel bir yere götürdü. Garipoğlu’nun götürüldüğü yerde küçük bir uçak bulunuyordu. Garipoğlu bu küçük uçağa bindirilerek, iddialara göre İsrail’de Tel Aviv’e götürüldü.

Bütün Garipoğlu Ailesi gözaltında

Cem Garipoğlu için kırmızı bülten çıkarılırken, başta amca Hayyam Garipoğlu olmak üzere tüm aile bireyleri ve işyeri çalışanları gözaltına alındı. Bu sırada baba Nida Garipoğlu’nun şoförü ve 2 çalışanın, Cem Garipoğlu’nu Beylikdüzü’ndeki misafirhanede sakladığı bilgisine ulaşıldı. Baba Garipoğlu’nun şoförü Ahmet Batur’un “Cem’i almaya Hayyam Garipoğlu da gelmişti” demesi üzerine Garipoğlu bir kez daha gözaltına alındı.

Cem’i Türkiye’ye özel bir ekip getirdi

Baskılar artınca Garipoğlu Ailesi, Cem Garipoğlu’nu teslim etme kararı aldı. İddialara göre istihbaratçılar tarafından yurtdışından getirilen Cem Garipoğlu, büyük bir gizlilikle yürütülen operasyonla, ailenin avukatının elinden Cinayet Büro Amirliği ekiplerine teslim edildi. Cinayet soruşturmasında yer alan emniyet yetkilisi, “Her yeri aradık ancak Cem’in izine rastlamadık. Onu İsrail gizli servisi MOSSAD sakladı” dedi.

Mahkemede saklandığı yeri söylememişti 

Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu, “Çocuğu tasarlayarak, canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürmek” suçundan 24 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Mahkeme, “olaydan sonra cesedi parçalayarak bir çöp konteynerine atması, uzun süre yakalanamaması, kaçması, yakalandıktan sonra da 7 aylık zaman diliminde nerede olduğunu açıklamaması” nedeniyle Cem Garipoğlu ile ilgili indirim yapılmadığını vurgulamıştı.

HAYYAM GARİPOĞLU 1.5 AYDIR FİRARDA!

MÜNEVVER Karabulut cinayeti davasında 3 yıl hapis cezasına mahkûm edilen ve cezası kesinleşen Cem Garipoğlu’nun amcası işadamı Hayyam Garipoğlu, cinayet hükümlüsü yeğeni gibi firarda. Amca Garipoğlu hakkında önce yurtdışına kaçtığı haberleri yapıldı. Ancak 6 Haziran’da Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Garipoğlu ziyaret için adliyeye geldiğini söyleyip, gazetecilere “Kaçmış olsam burda ne işim var” demişti. Ancak 14 Haziran’da Bakırköy İnfaz Savcılığı Garipoğlu için yakalama kararı çıkarttı. Polis tarafından arananlar listesinde olan Hayyam Garipoğlu’nun nerede olduğu bilinmiyor.

Yeşil Gazete

Gıda mühendisleri(?): “Size biz lazım”

Bugünlerde internet üzerinden bir çok köşe yazarı ve bürokrata gönderilen bir e-postadan, biz de Yeşil Gazete‘de yazılarına sık sık yer verdiğimiz dostlarımızdan biri aracılığıyla haberdar olduk.

“Tüm gıda mühendisleri adına” başlığıyla ve “Gıda mühendisi Gülnihan Özel” imzalı gönderilen açık mektupta özellikle son onyıllarda küresel ölçekte hızla değişen gıda üretim ve tüketim alışkanlıklarının sağlığa zararları kısaca anlatılıyor.

Mektubun devamında Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’ndaki 4600 denetmenin yalnızca 5’te birinin gıda mühendislerinden oluştuğu iddia edilerek “denetimlerin sadece gıda mühendisleri tarafından gerçekleştirilmesi, bu konunun diğer meslek grupları, kısa kurs ve eğitimlerle ikame edilmemesi gerektiği” belirtiliyor.

“Gıda mühendisleri olarak desteğinizi bekliyoruz” cümlesiyle sonlanan mektubu, ilke edindiğimiz katılımcılığın bir gereği olarak ve verimli bir tartışma başlatması dileğiyle, noktasına-virgülüne dokunmadan sizlerle paylaşıyoruz.

SAYIN YETKİLİ

Dünyada ve ülkemizde beslenme alışkanlıkları, gıdaların yapısı ve tüketim şekilleri gün geçtikçe değişim göstermektedir.Gıda sektöründe meydana gelen bu değişimler ve değişen tüketim alışkanlıkları özellikle sağlık sektörünü doğrudan etkilemektedir. Katkı maddeleri ile hazırlanan gıdalar özellikle çocuklara, doğru hazırlanmayan gıdalar ve fastfood gibi pratik yeme alışkanlıkları ise artan iş hayatından dolayı genç ve yaşlılara cazip gelmektedir.

Fakat bu gıdaların üretimi,sunumu ve satışı esnasında yapılması gereken denetimlerin bu işin eğitimini almış meslek grubu olan Gıda Mühendisleri tarafından yapılmaması, bu mühim konunun ziraat mühendisi ve veterinerlik gibi diğer meslek gruplarıyla ikame edilmeye çalışılması sağlıksız ve niteliksiz gıda üretimini artırmaktadır .Sağlıksız gıda tüketimi de obezite,kanser,kalp-damar ve şeker hastalıkları gibi hastalıkların ülkemizde hızla artmasına neden olmaktadır, özellikle artan kanser vakalarında sigaradan sonra en büyük etkenin sağlıksız gıdalar olduğu bilimsel araştırmalarda görülmektedir. Kanserle mücadele derneğinin verilerine göre 2030 yılında 1.5 milyon kişinin kansere yakalanacağı tahmin edilmektedir .Kanserle mücadele için devletimiz her yıl 2.3 milyar EURO para ,obezite için ise yaklaşık 2.2 milyar EURO para harcamakta,sadece gıda zehirlenmesi vakalarından yılda 60 kişi hayatını kaybetmektedir.Ayrıca yılda 10 milyon civarı gıda zehirlenmesi vakası yaşanmaktadır, bu vakalarda uygulanan antibiyotik tedavileri vs gibi sağlık masraflarıda düşünüldüğünde ülke ekonomisi ciddi anlamda zarar görmektedir.

Niteliksiz Ve Sağlıksız Gıdaların Neden Olduğu bu durumun büyük ölçüde önlenmesi kamu gücüyle yapılacak olan denetimlere bağlıdır.2011 yılı itibariyle Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda 4600 denetmen bulunmakta ve bu denetmenlerin sadece BEŞTE BİRİNİ Gıda Mühendisleri oluşturmaktadır.Denetimleri sadece Gıda Mühendisleri gerçekleştirmeli, bu konu diğer meslek grupları,kısa kurs ve eğitimlerle ikame edilmemelidir.Bu sebeple Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ilk aşamada 3000 GIDA MÜHENDİSİ alımı yapılarak, GIDA DENETİMLERİ GIDAMÜHENDİSLERİ tarafından gerçekleştirilmelidir.Sağlıksız gıdalar sebebiyle oluşan bir çok olumsuz durum asgari düzeye indirilmeli, ülke ekonomisine ciddi bir katkı sağlanmalıdır.

Gıda mühendisleri olarak desteğinizi bekliyoruz. Lütfen yaşananlara duyarsız kalmayalım.

Saygılarımızla…”

Gülnihan ÖZEL

Gıda Mühendisi

(Yeşil Gazete)

ABD Yüzme Takımı’ndan Londra 2012’ye klipli merhaba

Olimpiyatlar aslında sporun merkezidir. Yani dostluk, yani barış, yani kardeşlik. Sporun merkezinde asıl olan rekabet, kazanma hırsı, en tepede bulunma gayesi değil; orada olmak, heyecanın içinde bulunabilmektir. Tüm o hengamenin içinde eğlenebilmektir asıl olan. Londra 2012 Olimpiyat Oyunlarının resmi açılışı bu akşam görkemli törenlerle yapılacak. Takım sporlarındaki müsabakalar açılış töreninden birkaç gün önce start aldı bile. Amerika Birleşik Devletleri yüzme takımının sporcuları sporun eğlence kısmını, kazanmanın değil de katılmanın önemli olduğunu çok hoş bir video klip hazırlayarak göstermek istemişler.

“Call Me Maybe” (Bir ihtimal Ara Beni E mi!) şarkısı eşliğinde hazırlanan eğlenceli klipte takımın tüm sporcuları yer almış. Olimpiyatları izlerken isimlerini öğreneceğimiz John Urbancheck, Kathleen Hersey, Rebeca Soni’den son 3 olimpiyatta kazandığı altın madalya adedi ile kırılması güç bir rekora imza atan dünyanın gelmiş geçmiş en iyi yüzücüsü Michael Phelps’e kadar bütün takım.

Bu harikulade klibi buradan izleyebilir, Olimpiyat coşkusuna şimdiden katılabilirsiniz.

(Yeşil Gazete)

“Araf”, “Küf”ün ardından Venedik Film Festivali’nde

Yeşim Ustaoğlu’nun yönettiği “Araf” filmi, dünyanın en eski film festivali olan 69’uncu Uluslararası Venedik Film Festivali’nin Orizzonti (Ufuklar) bölümüne davet edildi. Ali Aydın’ın “Küf” filmi ise festivalde dünya prömiyerini gerçekleştirecek.

Venedik’in Lido Adası’nda 20 Ağustos-8 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan, Avrupa’nın en önemli film festivallerinden Uluslararası Venedik Film Festivali’nin 69’uncusunun programı açıklandı. Festivalin Türkiye’den de konukları olacak. Senaryosunu ve yönetmenliğini Yeşim Ustaoğlu’nun üstlendiği, 2012 yapımı dram filmi Araf, ’Somewhere in Between’ adıyla Orizzonti Ödülleri’nde, diğer 17 filmle birlikte yarışacak. Orizzonti Ödülleri, ’Dünya sinemasında yeni akımlar’ temasını esas alıyor. Yeşim Ustaoğlu, 2 yıl önceki festivalde de jüri üyesi idi.

Türkiye, Fransa ve Almanya ortak yapımı olan Araf, büyüme, hayatı anlama ve öğrenme üzerine odaklanırken, arafta kalan iki gencin hikayesini konu ediniyor.

 

Ali Topuz, Radikal’den istifa etti

Radikal gazetesi yazarı Ali Topuz, ‘salı günü son yazısını yazacağını ve köşesini bırakacağını’ açıkladı. Topuz, Twitter’dan peşpeşe üç mesaj yazdı ve kararını şöyle duyurdu:

ali topuz ‏@alidurantopuz Radikal maceram yarınki yazıyla sürecek, salı günkü yazıyla bitecek. Herkese hayırlı olsun…

ali topuz ‏@alidurantopuz Benim kararım, bir baskı ya da müdahale yok, dinlenmek istiyorum. Elbette susmayacağım, ama bir süre dinleneceğim

ali topuz ‏@alidurantopuz Yazmayı bırakamam, sadece dinlenip düşüneceğim. Her halukarda sonbaharda buluşuruz

Alper Budka / Yeşil Gazete

Melek gelin yaşam savaşını kaybetti

Ağrı’nın Hamur ilçesinde kocası Ferdi Karaaslan ile kaynanası Naciye ve kayınpederi Kutfettin Karaaslan tarafından sürekli dövüldüğü için aklını yitiren, altı ay boyunca aç bilaç tuvalete bağlanan çocuk gelin Melek (Levent) Karaaslan (24) kaldırıldığı Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. 16 yaşındayken Ferdi Karaaslan ile evlendirilen ve 18 yaşına girmeden hamile kalan Melek Karaaslan, ilk doğumunu sokağa atıldığı karların üstünde yaptı. -30 derecede ölü bir bebek doğuran talihsiz kadın gördüğü şiddetin dozu artınca akıl sağlığını kaybetti.

YARALARI KURTLANDI

Kızlarının durumunu öğrenip hastaneye yatıran Levent ailesi, aile büyüklerinin baskısı üzerine çoçuk gelin Melek’i yeniden kocasının evine göndermek zorunda kaldı. Kızını uzaktan takip eden baba Levent en son uzunca bir süre Melek’ten haber alamayınca polise başvurdu. Polisin baskını sonunda da talihsiz kadın tuvalete bağlanmış olarak bulundu. Altı ay aç bırakılan ve üzerinde sadece beyaz bir bez olan Melek, 30 kiloya düşmüştü. Oturmaktan vücudunun her yeri kireçlenen, bacaklarında ve kalçalarında yaralar oluşan ve yaraları kurtlanan genç kadın; olayın medyada yer almasından  sonra Ağrı Valisi Ali Yerlikaya’nın talimatıyla Ağrı Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Ancak durumunun ağırlaşması nedeniyle önce Erzurum’a, oradan da ambulans uçakla Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim Araştırma Hastanesi’ne götürüldü. Ankara’da 3 gündür tedavi altında olan genç kadın, bütün müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.

 

Müjgan Halis/Sabah

“Joker”, katliam planını psikiyatrsite göndermiş

0

ABD’nin Colorado eyaletinde bir sinemada 12 kişiyi vurarak öldüren 24 yaşındaki James Holmes’un katliam planını gittiği üniversitenin psikiyatrına postaladığı bildiriliyor.

Amerikan medyasında çıkan haberlere göre, planda çöp adam çizimleri ve yakında düzenleneceği belirtilen saldırının tarifi yer alıyor.

Denver’daki Colorado Üniversitesi kuşkulu bir paketin belirlendiğini ve polise teslim edildiğini doğruladı.

Holmes, halen Aurora’daki sinema katliamının zanlısı olarak gözaltında tutuluyor.

Haberi ilk veren Fox News, isimlerini açıklamadığı güvenlik yetkililerine dayanarak, Holmes’un katliam planının yer aldığı bir not defterini psikiyatra postaladığını duyurdu.

Fox News’a göre, Holmes, not defterinde “insanları nasıl öldüreceğini ayrıntılarıyla anlatıyor, katliamı nasıl yürüteceğini çizimlerle ortaya koyuyor”.

Colorado Üniversitesi ise, “paketin katliamdan önce postalanmış olduğu ve açılmaksızın, günlerdir bir kenarda beklediği” yolundaki haberlerle çelişen açıklama yaptı.

Anschutz Tıp Kampüsü yetkilileri, Pazartesi günü kuşkulu bir paket alındığını ve derhal incelenerek birkaç saat içinde güvenlik birimlerine teslim edildiğini açıkladı.

Mahkeme yargıcının, olay hakkında yetkililerin yapabileceği açıklamalara kasıtlama getirmesi ardından, Federal Soruşturma Bürosu, bu son haberler üzerine herhangi bir yorum yapmıyor.

BBC TÜRKÇE

Bakanlık’tan çevre talimatı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çevre denetimi, kirliliğe duyulan hassasiyet ve çevre duyarlılığı gösterilmesi amacıyla tüm valiliklere talimat verdi.

 

Erdoğan Bayraktar imzalı yazıda Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu denetimlere istinaden valilikler bundan sonra denetimlerde daha etkin, daha özverili ve daha hassas davranması istendi.

 

Valiliklere gönderilen talimatta Bakan Erdoğan Bayraktar “mevzuatın yetkili kıldığı kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyon sağlanarak tüm valiliklerimizin konuya gerekli hassasiyet ve titizliği göstermelerini rica ederim” dedi.

‘Öğrenci alkol almasın, ilim alsın’

Bilgi Üniversitesi’nin Eyüp’teki kampüsünde düzenlenen Efes One Love festivalinde içkinin yasaklanması çok tartışılmış, Ankara’dan talimat geldiği yorumları yapılmıştı. Başbakan Erdoğan’a katıldığı bir televizyon programında bu konu soruldu. Erdoğan, Bilgi Üniversitesi’ni bizzat kendisinin aradığını belirterek, “Üniversite’nin önünde böyle bir şey nasıl olur? Öğrenci oraya gelip de alkolü alıp kafayı mı bulacak, yoksa ilmi alıp kendini mi bulacak?” dedi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Bu olay, bu üniversitede yapılacak olan bir toplantıyla ilgili bir çalışma. Fakat ilginç olan şey şu; ben o zamana kadar bilmiyordum, buradaki restoranlar tütün alkol kurulundan alkollü içki satışına yönelik izin almışlar. Yav Allah aşkına bir üniversitenin içinde restoranlarında alkollü içki satılmasına müsaade edilebilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Üniversitenin içinde böyle bir şey nasıl olur? Öğrenci oraya gelip de alkolü alıp kafayı mı bulacak yoksa ilmi alıp kendini mi bulacak? Üniversitenin dışında malum yerlerde gider alkolünü alır, bizim meyhane filan kapattığımız yok, hepsi ortada. Ben de üniversite yönetimini aradım, ‘Yahu nedir bu hal’ dedim, ‘Biz buna üzülüyoruz’ dedim. Bu Anayasa ortada dururken ben anlamıyorum kalkıyor bu köşe yazarları nasıl oluyor da bu işi savunuyor. Yani bizim gençliğimizin bunlar tamamen alkolik olmasını istiyor.”
 
Yeşil Gazete