Türkiye tarafından davet edilen gözlem ekibi seçimler ile ilgili ilk bulgularını 24 Haziran pazartesi günü paylaşacak
Avrupa Konseyi 23 Haziran’da tekrarlanacak İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı seçimine bir gözlem ekibi gönderecek. Strazburg merkezli konsey, seçimleri izlemeye Türk yetkililer tarafından davet edildiklerini bildirdi.
Avrupa Konseyi’nden yapılan açıklamaya göre Andrew Dawson‘ın liderlik edeceği delegasyon seçimlerden önce Ankara ve İstanbul‘da YSK yetkilileriyle görüşmeler gerçekleştirecek. Diplomatlar, sivil toplum kuruluşları ve basın mensuplarıyla da bir araya gelecek delegasyon görevlileri, 23 Haziran’da oy kullanma ve sayma işlemlerini gözlemek için çeşitli okullarda bulunacak.
Delegasyon, seçimler ile ilgili ilk bulgularını 24 Haziran pazartesi günü paylaşacak.
Ekoloji Birliği: İklim değişikliği yanında rantçı politikalar ve ihmaller nedeniyle doğal afetler felakete dönüştü.
Ekoloji Birliği, son haftalarda Türkiye’yi etkisi altına alan aşırı yağışların sonucunda oluşan sel ve heyelan gibi afetlerin, küresel çaptaki iklim değişikliğinin yanında ranta dönük politikalar ve ihmaller yüzünden meydana geldiğini belirtti. Birlikten yapılan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Ankara, İstanbul gibi şehirlerimiz yerel ve genel yönetimlerin sorumsuzluklarından dolayı en küçük bir yağışta yaşanmaz hale geliyor. Seller nedeniyle ölümler oluyor, maddi kayıplar yaşanıyor. Yönetenler de utanmadan sorumluluğu Allah’a havale edebiliyor. Trabzon Araklı’da yaşanan felaket sonrası Tarım ve Ormancılık Bakanı Pakdemirli, 7 kişinin öldüğü, 3 kişinin de kayıp olduğu sel ve heyelan için “Uyarılarımızı yaptık ama en nihayetinde bu işler Allah’ın işi, nereden ne olacağını da bilemiyorsunuz” diyor. Uyarıda bulunduklarını belirterek sorumluluktan kurtulduğunu sanıyor. Tabzon Araklı’daki felaket mahalleleri yok etti. Can aldı. Soruna sonuçtan bakma alışkanlığı gelenekleşti. Oysa felaket, HES’in borusunun patlaması sonucu barajın sel sularına eklemesi nedeniyle oldu.”
‘Karadeniz’de görülmeyen hortumlar olağanlaştı’
Açıklamada; iklim değişikliği nedeniyle Karadeniz’de görülmeyen hortumların olağanlaştığı kaydedildi; buna ek olarak son 17 yıldır hızlanan doğanın metalaştırılmasına yönelik çalışmalar; enerji, maden gibi şirketlerin kazançlarına kazanç sağlama politikalarının uygulanması, yeni imar planı ile yasadışı, kuralsız betonlaştırmaların affedilmesi gibi uygulamaların bugünkü felaketlerin nedenlerinden birkaçını oluşturduğu vurgulandı. Açıklamada, yetkililer sorumluluğa davet edildi:
“Artvin, Trabzon, Rize, Giresun, Ordu, Samsun illerinde yaşanan sel felaketleri unutulmadı. Antalya’da yaşanan hortum ve sel felaketleri sonucu tahrip olan seralar ve yaşamını yitiren üniversite öğrencisini de unutmadık. Haziran ayı içinde Ankara, Ödemiş, Aydın, Yozgat, Tekirdağ, Ağrı, Kırıkkale, Bilecek, Trabzon, Kocaeli, Ordu illerinde yeniden yaşanan felaketler sonrası da gelenek değişmedi. Her felaket sonrası aynı cümleler kullanılıyor. Oysa nedenleri biliniyor ama bundan söz edemiyorlar. Doğayı rant alanı haline getirenler, HES, taş ocakları, maden alanları ile ormanları, tarım arazilerini yok edenler, yok edilmesine izin verenler sorumluluktan kurtulamaz.”
HDP’li Kenanoğlu, Kazdağları silsilesindeki Eybek Dağı’na yapılması planlanan RES projesinin yaratacağı tahribat hakkında Çevre Bakanı Kurum’un yanıtlaması istemisye Meclis Başkanlığı’na soru önergesi verdi.
HDP İstanbul milletvekili Ali Kenanoğlu, Eybek Dağı’na yapılması planlanan rüzgar enerji santrali (RES) projesi hakkında verdiği soru önergesinde, Türkiye’de 2028 için bile fazla kurulu güç söz konusu iken, ekosisteme zarar verecek bu projelere neden ihtiyaç duyulduğunu ve onay verildiğini sordu.
Kenanoğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un cevaplaması istemiyle Meclis Başkanlığı’na verilen önergede, Polat Enerji A.Ş tarafından Kazdağları silsilesinde yer alan Eybek Dağı’nda yapılması planlanan Duygu RES Projesi kapsamında 40 türbinin dağın muhtelif yerlerine yerleştirileceğini kaydetti. Türbinlerin yedisinin tarım alanlarında, 33’ünün de ormanlık alan içinde yer alacağını belirten Kenanoğlu projenin faaliyete geçmesiyle birlikte yaklaşık 400 bin metrekarelik bir alanın ormansızlaşacağını söyledi.
Ali Kenanoğlu.
Dereler ve yeraltı suları da etkilenecek
Kenanoğlu önergesinde şu ifadeleri kullandı: “Kazdağı, Edremit Körfezi’nde denizle temasa geçen yeraltı sularına kaynak sağlama özelliği taşımaktadır. Proje sahası içerisinde 7 adet dere bulunmaktadır. Kule inşaatları için kazılması planlanan 3 metre derinliğinde ve 22 metre genişliğindeki çukurlar ve 25 km’lik yeni yol yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını olumsuz yönde etkileyecektir. Eğime dik konuşlanan santral inşasının eğime paralel bir akış yönüne sahip derelere zarar vermesi kaçınılmazdır.”
Proje alanının “orta heyelan bölgesi” sınırları içinde olduğuna dikkat çeken Kenanoğlu, “Tahrip edilecek ormanlık alan, kesilecek ağaçlar düşünüldüğünde toprak ve su akış dinamikleri etkilenecek, bunun sonucunda ise toprak kayması ve heyelan riskleri artacaktır” dedi. Yöre halkının da Katılım Toplantısı’nda projeye karşı çıktıklarını hatırlatan Kenanoğlu, RES projesinin bölgedeki koruma altına alınmış 32 endemik bitkiye zarar verebileceğine dikkat çekti.
Ali Kenanoğlu, Bakan Kurum’dan şu soruları yanıtlamasını istedi:
-Türkiye’nin kurulu gücü 87.000 MWe ve 2018’de kullanılan enerji miktarı 47.000 MWe iken, bir diğer deyişle 2028 için bile fazla kurulu güç söz konusu iken, ekosisteme zarar verecek yeni projelere neden ihtiyaç duyulmaktadır? Bu projelere neden onay verilmektedir?
-Edremit Körfezi’ne akan dereler üzerinde yürütülen baraj ve ıslah çalışmalarının körfez ekosistemi üzerindeki olumsuz etkileri biliniyorken Edremit Körfezi’yle teması olan ve proje alanı kapsamında yer alan yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının akışını değiştireceği bilinen Duygu RES Projesi’nin Edremit Körfezi’nde yol açacağı tahribatın önüne geçmek için önlem(ler) alınmış mıdır?
-Projenin bölgedeki heyelan ve toprak kayması riskini arttıracağı düşünüldüğünde heyelan ve toprak kaymasınının önüne geçmek adına yeni önleyici mekanizmalar geliştirilmiş midir?
-Urla, Çeşme ve Karaburun’da kurulan RES’lerin yukarıda da belirtilmiş olan olumsuz etkileri göz önüne alındığında yerleşim yerlerine yakın kurulması planlanan Duygu RES Projesi’ne bakanlığınız ve bağlı kurumlar hangi gerekçelerle onay vermektedir?
-ÇED raporunun bitki listesi bölümünde, yapılan çalışmalar neticesinde yanıltıcı bir şekilde Eybek Dağı’nda endemik bitki türüne rastlanmadığını rapor eden kişi ve kurumlar hakkında bir teftiş süreci işletilecek midir?
-Türbinler monte edildikten sonra kuş göç hareketlerini gözlemlemeye devam etmek sonucu nasıl etkileyecektir? Kuşlara, yarasalara ve memelilere zarar verdiği saptanırsa türbinler sökülecek midir?
Rapordan: Dünya genelinde her üç kişiden birinin temiz içme suyuna, her iki kişiden birinin de atık su tesisatlarına erişimi yok. Üç milyar kişi evde sabun ve su ile ellerini yıkayamıyor. 4 milyar 200 bin kişinin sıhhi koşullara ulaşımı yok.
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Dünya Sağlık Örgütü‘nün (DSÖ) hazırladığı ortak rapor dünya genelinde yaklaşık 2 milyar 200 milyon kişinin hâlâ temiz içme sularına erişimi olmadığını ortaya koydu.
İçme Suları, Sanitasyon ve Hijyen başlıklı rapora göre 21’inci yüzyılın başından bu yana en fazla 30 dakikalık bir mesafede temiz içme suyuna erişebilen insan sayısı 1,8 milyara ulaştı. 785 milyonunun ise yarım saatlik yürüme mesafesinde ulaşabilecekleri bir temiz su kaynağı bulunmuyor.
Rapor ayrıca dünya nüfusunun neredeyse yarısına tekabül eden 4 milyar 200 milyon kişinin güvenli şekilde yönetilen sıhhi koşullara erişimi olmadığını ortaya koyuyor. Üç milyar insan evde sabun ve su ile ellerini yıkayamıyor. 673 milyon insan tuvalet olarak açık alanları kullanıyor.
Her yıl 297 bin çocuk hayatını kaybediyor
Temiz su kaynakları ishal, kolera, dizanteri, hepatit A ve tifo gibi hastalıkların yayılmasının önlenmesinde basit ve en etkili yollardan biri olma özelliği taşıyor. Temiz su kaynaklarının azlığı, atık su tesisatı ve hijyenik koşulların yokluğu nedeniyle her yıl beş yaş altı 297 bin çocuk ishale bağlı rahatsızlıklar nedeniyle hayatını kaybediyor.
Kırsal kesimde yaşayan yoksul aileler ve çocuklarının temiz içme suları ve atık su tesisatlarına erişiminden yoksun bırakılmasının büyük bir risk oluşturduğunu açıklayan UNICEF yetkilisi Kelly Ann Naylor, ülkeler arasındaki ekonomik ve coğrafi uçurumların ortan kaldırılabilmesi ve en temel insan haklarının gerçekleştirilebilmesi için hükümetleri harekete geçmeye çağırdı.
2 milyon kişi hijyenik tuvaletten uzak yaşıyor
Raporu hazırlayan örgütler 2000 yılından bu yana koşulların daha da iyileştiğini vurgularken, kaynakların yetersiz olduğu ve eşit olarak dağıtılmadığı konusunda uyarıyor. Rapora göre yaklaşık 2 milyon kişi güvenli kabul edilen hijyenik tuvalet kullanamazken bu kişilerin neredeyse yüzde 70’i kırsal kesimde yaşıyor. Ayrıca temiz tuvalete erişimi olmayan insanların üçte birini az gelişmiş ülkelerin vatandaşları oluşturuyor.
Aydın’ın Germencik ve Buharkent ilçeleri başta olmak üzere kentteki JES’lere karşı mücadele eden Germencik Çevre ve Doğa Derneği üyeleri, başvurdukları her makamdan “bilimsel veri, rapor var mı” sorusunu duymaları üzerine, jeotermal enerji santrallerinin doğaya ve insan sağlığına verdiği zararlarla ilgili yapılan çalışmaları rapor haline getirdi.
Germencik Çevre ve Doğa Derneği’nin 30 üyesi, Germencik ve Buharkent başta olmak üzere birçok ilçede jeotermal enerji santrallerinin (JES), tarım alanlarına, doğaya ve insan sağlığına verdiği zararlar üzerine üniversiteler, bakanlıklar ve sivil toplum kuruluşlarının 30 yıldan bu yana yaptığı çalışmaları bir araya getirilip, 18 sayfalık rapor oluşturdu.
‘Her itirazımızda rapor sordular’
Germencik Çevre ve Doğa Derneği Basın Sözcüsü Dr. Metin Aydın, Germencik’in kırsal Alangüllü Mahallesi’nde, yakınındaki bir jeotermal enerji santrali nedeniyle kuruduğu ileri sürülen zeytin ağaçları altında raporla ilgili basına bilgi verdi. Aydın’da son 30 yıldır jeotermal uygulamalar olduğuna dikkati çeken Aydın şunları söyledi: “Maalesef bu uygulamalardan en fazla zarar gören Büyük Menderes Havzası’nda incir, zeytin ağaçları ve pamuk tarlaları ve Gediz Havzası’nda ise üzüm bağları olmuştur. Şimdiye kadar Çevre ve Doğa Derneği olarak jeotermalin zararlarını her ortamda dile getirdik. Artık Aydın’da jeotermal santrallerin tarıma ve insan sağlığına zararının olmadığını söyleyecek bir tek kişi yoktur. Ancak hangi makama gidip, nereye başvurduysak, ‘Jeotermal santrallerin incir, zeytin ve pamuğa zararları ile ilgili elinizde bilimsel veri var mı?’ diye sürekli bir engel çıkardılar. TBMM’ye, Aydın milletvekillerine ve Vali’ye gittik, aynı şekilde soruyla karşılaştık.”
Jeotermallerin, incire, zeytine, pamuğa, üzüme ve kısacası tarıma zararı var” diyen Aydın, şöyle devam etti: “Rapor haline getirdiğimiz verilerin tamamı bilimseldir. Bu sonuçlar belgelenmiş sonuçlardır. Aydın’da jeotermal santrallerinin incir, zeytin ve pamuğa verdiği zararlar belgelendi. Çıkarmış oldukları akışkanları, derelere, çaylara ve Büyük Menderes Nehri’ne bırakıyorlar. Tarıma en fazla zarar veren bor maddesidir. Jeotermal santrallerin yaptığı salım sonrası Büyük Menderes Nehri’nde bor miktarının normalden 150 kat daha fazla olduğu saptanmıştır. Bu Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verileri ile sabitlenmiştir.”
‘Tarım arazisine JES olmaz’
Germencik Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Halil Çetinkaya da, “Dünyada birinci sınıf tarım toprağında Aydın’dan başka jeotermal santrali kuran bir ülke var mı?” diye sordu: ‘Bunun cevabını bir türlü bulamadım. Bildiğim kadarıyla yoktur. Dünya ülkeleri, JES’leri tarım alanlarından, yerleşim yerlerinden uzakta dördüncü sınıf tarım topraklarında yapıyor. Buradaki kaynaktan faydalanalım derken yeryüzündeki diğer zenginliklerimizin hesabı yapılmadan bu tür çalışmaların yapılması doğru değildir.”
Mezitli’de, 15 dekarlık ormanlık alanda bir gecede 300 ağacı kesen kişiler, aynı alanı limon bahçesi yaptı.
Mersin’de eski Mezitli Mahallesi sınırları içerisinde tüm çabalara rağmen engellenemeyen ağaç katliamı sonrası bahçe haline getirilen alanda fidanlar büyümeye devam ediyor. Sorumluların cezalandırılacağı sözünü veren yetkililer ise deniz manzaralı 15 dekarlık arazinin bahçe yapılmasını seyrediyor.
Tapulu malları gibi…
Geçtiğimiz yıl, Eski Mezitli Mahallesinde bulunan 15 dekarlık alanda, içerisinde çam, okaliptüs, çınar gibi farklı türlerde 300 ağacın olduğu orman bir gecede kesilerek yok edilmişti. Gelen ihbar üzerine bölgeye giden Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan, katliamı belgeleyerek, yetkilileri göreve davet etmişti.
Orman Bölge Müdürlüğü yetkilileri de alanın dikenli tel içerisine alınarak koruma altına alındığını ve kısa sürede bölgeye yeniden ağaç dikileceği sözünü vermişti. Yaşanan katliamın üzerinden birkaç ay geçmeden dikenli teli yıkan kişiler, araziyi önce traktörlerle sürdü, ardından limon fidanları dikti. Oluşan tüm tepkilere rağmen orman katliamcıları, araziyi kendi tapulu malları gibi kullanmaya devam ediyor.
‘Yapanın yanına kar kalmasın’
Aylar önce uyardığı acı senaryonun gerçekleşmiş olmasından dolayı üzüntülerini dile getiren Belediye Başkanı Tarhan, şunları söyledi: “Bölge halkının yoğun tepkisine rağmen maalesef katliamı yapanın yanına kar kalmıştır. Katliamı yapan cezalandırılmadığı gibi adeta ödüllendirilmiş ve 15 dekarlık bir limon bahçesine de sahip olmuştur. Ben öncelikle burada yaşayan vatandaşlardan başlayarak tüm halkımızın, sivil toplum kuruluşlarının ve resmi kurumların orman alanlarımıza sahip çıkmalarını istiyorum. Çevreci kuruluşlardan da orman alanlarımız için hassasiyet göstermesini bekliyorum. Yaklaşık 300 ağacın kesildiği acı bir tabloyla karşımızda duran bu arazinin en azından talancılara bırakılmadan halkın yararına kullandırılmasını bekliyorum.”
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin açılan Genelkurmay ‘çatı’ davasında hapis cezaları açıklandı. Akın Öztürk ile Mehmet Dişli’nin de aralarında olduğu 6 eski general, 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Fethullah Gülen’in aralarında olduğu 13 kişinin dosyası ise ayrıldı.
15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı’ndaki eylemlere ilişkin aralarında ‘Yurtta Sulh Konseyi’ üyelerinin de bulunduğu 224 sanıklı Genelkurmay ‘çatı’ davasında, karar duruşması bugün görüldü. Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki büyük duruşma salonunda görülen davada Mahkeme Başkanı Oğuz Dik hükmü açıkladı. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı ve Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyesi Akın Öztürk’ün de arasında bulunduğu 17 sanık, 141’er kez ağırlaştırılmış müebbete mahkum edildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki bin 800 kişilik büyük duruşma salonunda görülen davada, darbe girişiminin beyin takımı olduğu belirtilen ‘yurtta sulh konseyi’ üyelerinin de arasında bulunduğu tutuklu sanıklar, tutuksuz sanıklar, bazı müdahiller ve tarafların avukatları hazır bulundu. .
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik ve üye hakimler Osman Pediz ve Sefa Taştan ile Cumhuriyet Savcısı Bülent Karakuş salondaki yerlerini almasıyla mahkumiyet kararları açıklanmaya başlandı.
Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk 141 kez ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırıldı.
‘Yurtta sulh konseyi‘ üyesi oldukları belirtilen eski orgeneral Akın Öztürk, darbe bildirisinde imzası olan eski tuğgeneral Mehmet Partigöç, Hulusi Akar’a darbeyi tebliğ eden eski tümgeneral Mehmet Dişli ve eski Genelkurmay Personel Başkanı korgeneral İlhan Talu, eski Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanı tümgeneral Kubilay Selçuk ve eski tuğamiral Sinan Sürer 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski başyaveri eski kurmay albay Ali Yazıcı, eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Muhsin Kutsi Barış, eski yarbay Ertuğrul Terzi, eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker, Genelkurmay karargahında komutanları enterne eden ÖKK timinin komutanı eski kurmay albay Fırat Alakuş ve Hulusi Akar’ın yaveri eski yarbay Levent Türkkan ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Darbe girişimine ilişkin Genelkurmay çatı davasında ‘FETÖ lideri’ olarak yargılanan Fethullah Gülen’in de olduğu 13 kişinin dosyaları ise ayrıldı.
Bakan Gül: Hesap verdiler
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, kararın ardından yaptığı açıklamada, “Darbe girişiminde bulunanların hesap verdiği gün oldu. Hak edenin hak ettiği cezayı aldığı bir yargılama olmuştur. Türk yargısı büyük bir hukuk örneği ortaya koymuştur. Bağımsız Türk yargısı bu kararı vermiştir. Bu karar çok önemlidir. Mahkeme hukuk çerçevesinde yargılama yaptı, milletimiz adına şükranlarımı sunuyorum” dedi.
Ekolojik Araştırmalar Derneği Başkanı Canpolat: İnsanlar çıldırmış olmalı, ne alıp veremedikleri var? Artık doğayla barışalım
Antalya’da, Belek turizm bölgesindeki sahilde, iki caretta carettanın tüfekle vurularak ve bıçaklanarak öldürüldüğü bildirildi. Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD) Başkanı ve Hacette Üniversitesi Doktor Öğretim Üyesi Ali Fuat Canpolat, gazetecilere yaptığı açıklamada, Belek’teki Boğazkent mevkisinde kumsalda bir hafta önce tüfekle vurularak öldürülen ve vücudunda saçma izleri olan caretta caretta bulduklarını söyledi.
Aynı bölgede bugün de yumuşak dokusu bıçaklanarak öldürülen caretta caretta bulduklarını dile getiren Canpolat, “Nasıl bir mantık anlamıyorum. Çok üzücü bir görüntü. İnsanlar bir hayvana nasıl ateş eder. Nesli tükenme tehlikesi olan hayvanlar bunlar.” dedi.
‘İnsanlar çıldırmış olmalı’
Kumsala vuran kaplumbağaların öldürülmesinin üzücü bir durum olduğunu dile getiren Ali Fuat Canpolat, şunları kaydetti: “Geçmiş yıllarda sahile daha çok ölü kaplumbağa vuruyordu ve ölüm nedenini anlamıyorduk. Ama yaklaşık bir hafta önce tüfekle öldürülmüş, bugün de bıçak saplanmış caretta caretta ölüsü bulduk. İnsanlar çıldırmış olmalı, ne alıp veremedikleri var? Artık doğayla barışalım. Belek bölgesi caretta carettaların yuvalama alanı ama bunun değerini bilmiyoruz. Bunu değer haline getirmek zorundayız.”
Uydu görüntülerini karşılaştıran bilim insanları, Himalayalar’da son 40 yıl içerisinde buzulların erime hızının ikiye katlandığını ortaya koydu.
Bilim insanları, ABD’nin Soğuk Savaş döneminde istihbarat toplamak için elde edilen uydu görüntülerini, son dönemlerde çekilen görüntülerle karşılaştırdığında Himalayalar’da son 20 yılda önceki 20 yıla göre buzulların erime hızının ikiye katlandığını ortaya çıkardı. Araştırmaya göre, 2000’den beri buzulların yükseklikleri yılda ortalama 0.5 milimetre azalıyor.
Araştırmayı yürüten Colombia Üniversitesi ekibine göre, buzulların erimesinin ana nedeni iklim değişikliği. BBC‘ye konuşan Columbia Üniversitesi’nin Lamont-Doherty Dünya Gözlemevi’nden Joshua Maurer, “Himalaya buzullarının değişimini şimdiye kadarki en açık bir şekilde bu çalışmayla görüyoruz” dedi.
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, geçen Cuma Türkiye’nin kredi notunu düşürmesinin ardından, 11 Türk şirketinin kredi notunu bir kademe indirdi. Moody’s Anadolu Efes Biracılık, Coca-Cola İçecek, Doğan Holding, Koç Holding, OYAK, THY ve Tüpraş’ın kredi notlarını ‘negatif’ görünüm ile B1’e indirdi. Şişe Cam, Turkcell İletişim Hizmetleri, Erdemir ve Rönesans Gayrimenkul Yatırım’ın kredi notlarını da B1’e indiren Moody’s, bu dört şirketin notlarını olası bir indirim için izlemeye aldı.
Moody’s ayrıca Petkim’in B1 olan kredi notunu olası bir indirim için izlemeye aldığını duyurdu.
18 Türk bankasının notunu da düşürmüştü
Moody’s önceki gün de Türkiye’nin makro profilini “Zayıf-”den “Çok Zayıf+”ya indirmiş; ayrıca aralarında Akbank, Şekerbank, Garanti Bankası, Vakıflar Bankası da olmak üzere, 18 Türk bankasının kredi notunu düşürmüştü.
Kurumdan yapılan açıklamada not indiriminin gerekçeleri şöyle sıralandı:
–Ülkenin dış kırılganlığının önemli derecede artarak bankaları, yatırımcı güveni ve mudi davranışındaki ani değişikliklere karşı daha fazla riske maruz bırakması,
–Hükümetin mudilerin yabancı para erişiminin sınırlandırmasını da içerebilecek, daha fazla uç önlem alması riskinin artması,
-Faaliyet ortamının daha da bozularak bankaların ödeme gücü göstergelerinde zayıflamaya neden olması…