Ana Sayfa Blog Sayfa 2378

Uzayda üç boyutlu yazıcıyla inek hücrelerinden biftek üretildi

Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronot ve kozmonotlar için inek hücrelerinin üç boyutlu yazıcıyla çoğaltılması yoluyla biftek üretildi.

Deney tüpü içinde Uluslararası Uzay İstasyonu‘na gönderilen et hücreleri, Rus kozmonotlar tarafından yazıcıdan çıkarılarak biftek haline getirildi. Uzmanlar İsrailli bir şirketin geliştirdiği teknolojinin denendiği bu projenin, dünyanın her yerinde et üretimi yapılabileceğini kanıtladığını söylüyor.

Bu yöntemin özellikle tarıma elverişli olmayan bölgelerde et üretimi için bir çözüm olabileceği belirtiliyor.

Aralık 2018’den bu yana laboratuvar ortamında et üreten Aleph Farms adlı şirketin ineklerden aldığı hücreler, etin besin değerini artıran bir sıvıyla birlikte bir deney tüpüne konularak 25 Eylül’de Soyuz MS-15 uzay aracıyla Kazakistan‘dan, Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderildi.

Natali Avazyan, attığı tweet yüzünden gözaltına alındı

Twitter’da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ailesine ait olduğunu iddia ettiği bir fotoğraf paylaşan Natali Avazyan, Çavuşoğlu ve ailesinin şikayeti üzerine gözaltına alındı.

Arlet Natali Avazyan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ailesinin şikayeti üzerine gözaltına alındı. Avazyan birkaç gün önce Twitter’da bi fotoğraf paylaşmış, fotoğrafın Çavuşoğlu ailesine ait olduğunu söyleyerek, “1988 Mevlüt Çavuşoğlu Ailesi. Bakan Çavuşoğlu’nun babasının lakabı hırsız Kürt Osman. Erzurum Horasandan sürgünle gitmişler,” ifadelerini kullanmıştı.

Avazyan, bu paylaşımın ardından emniyete çağrıldığı bilgisini verdi.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Avazyan’ın Alanya Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaşılamadığı için de geceyi polis merkezinde geçireceğini duyurdu: “Sevgili @NataliAVAZYAN, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ailesinin şikayeti üzerine sosyal medya paylaşımı nedeniyle gözaltına alınmıştır. Alanya Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaşılamadığı için de geceyi polis merkezinde geçirecek. Takip ediyorum. Geçmiş olsun.”

Washington Post yazarı: Türkiye 24 saat içinde operasyona başlayacak

David Ignatius, ABD kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Türkiye’nin 24 saat içinde havadan ve karadan operasyona geçeceğini yazdı. ABD’li gazeteci, Türkiye’nin hedefinin Tel Abyad ve Resulayn olduğunu söyledi.

ABD’nin Washington Post gazetesinin yazarı David Ignatius, ABD’li yetkililerden edindiği bilgiye göre Türkiye’nin 24 saat içinde havadan ve karadan operasyona geçeceğini yazdı. Ignatius, Türkiye’nin Tel Abyad ve Resulayn’ı hedeflediğini belirtti.

Ignatius, Twitter üzerinden yazdığı mesajda ABD Başkanı Donald Trump‘ın çekilme kararıyla ‘büyük bir faciaya’ neden olduğunu belirtirken ABD’nin çekildiği ve ‘destek planı sunmayacağı’ bölgede kamplarda bulunan ve Türkiye’nin operasyonu durumunda firar edebilecek binlerce IŞİD mahkumu ve ailesi olduğunu hatırlattı. Gazetecinin kaynaklarından edindiği bir başka bilgiye göre ise Türkiye’nin operasyonunun Rusya destekli güçlerle koordine bir şekilde yürütülecek.

Ignatius’un tweetleri şöyle:

Suriye’nin Kuzeydoğusunda kötü olan durum çok daha kötüye gitmek üzere. Kaynaklar, ABD’li yetkililerin Türkiye’nin 24 saat içinde havadan ve karadan operasyona geçeceğini söylediğini aktardı. ABD hiçbir şey yapmayacak. Hedefler, Tel Abyad ve Resulayn. İronik bir şekilde, Tel Abyad 2014 ve 2015 yıllarında IŞİD’in Türkiye’deki açık sınırdan ana tedarik noktasıydı. Türkiye, ABD’nin ısrarlı yolu kapatma taleplerini reddetmişti. Bu ABD’nin yolun kontrolünü 2015’te ele geçiren SDG ile müttefik olmasının ana sebebiydi.

Ayrıca Türkiye’nin harekâtının Ruslarla koordine bir şekilde olacağı bilgisini aldım. Rus destekli güçler Kürt bölgesini güneyden ele geçirmek için harekete geçiyor. Bu sırada IŞİD de Rakka’daki uyuyan hücrelerinden harekete geçiyor, bu gece bazı saldırılar yaşandı.

Ve son olarak Türkiye’nin saldırısından sonra kamplardan ve hapislerden kaçabilecek binlerce IŞİD savaşçısı ve ailesi var. Ve bu konuda bir Amerikan yedek planı yok. Trump’ın kararı yüzünden büyük bir felaket bize doğru geliyor. Durdurmak için saatler kaldı”

Operasyon için Türkiye’ye 14 bin ÖSO askeri geliyor

Geçtiğimiz günlerde Urfa’da yaptıkları toplantıda, adını Suriye Milli Ordusu olarak değiştiren ÖSO militanları Türkiye’ye yola çıktı. 14 bin kişilik Hamza Tümeni Ceylanpınar’da konuşlanacak.

Adını ‘Suriye Milli Ordusu’ olarak değiştiren eski Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı Hamza Tümeni askerleri, olası harekat öncesi Türkiye’ye hareket etti. Urfa Ceylanpınar’da konuşlanacak Milli Ordu’ya bağlı Hamza Tümeni’nde görevli 14 bin askerin peyderpey harekata katılacağı bildirildi.

Fırat’ın doğusuna düzenlenecek olası harekat için günlerdir hazırlanan Milli Ordu’ya bağlı Hamza Tümeni askerleri, son içtimalarını yaparak Suriye’den Türkiye’ye hareket etti. Ağır silahlarla donatılan Hamza Tümeni Özel Kuvvetleri, otobüsler ile mühimmat yüklü TIR’lar ile Şanlıurfa’ya doğru yola çıktı. Ceylanpınar’da konuşlanacak Milli Ordu’ya bağlı Hamza Tümeninde görevli 14 bin askerin peyderpey harekata katılacağı belirtildi.

Suriye ve Irak tezkeresi Meclis’te kabul edildi

Cumhurbaşkanlığı’na Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesi hakkında yetki veren tezkerenin süresi bir yıl daha uzatıldı. HDP hariç tüm partilerin oylarıyla kabul edilen tezkere için CHP lideri Kılıçdaroğlu, ‘Askerlerin ve annelerin hatırı için içimiz yana yana evet diyeceğiz’ demişti.

Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesi hakkında yetki veren Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’nin süresinin bir yıl daha uzatılması için Cumhurbaşkanlığı’nca yapılan teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde (TBMM) kabul edildi.  Tezkere Meclis’ten AKP, CHP, MHP ve İyi Parti’nin oyları ile geçti. Mevcut sınır ötesi operasyon tezkeresinin süresi 30 Ekim 2019’da bitiyordu.

CHP’nin içi yana yana!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugün (8 Ekim) grup toplantısında yaptığı konuşmada tezkereye destek vereceklerini açıklamıştı: “Tezkere bugün görüşülecek. Orada askerlerimiz var. O askerleri korumamız lazım. Burunlarının kanamaması lazım, askerlerin hatırı için, oraya oğlunu gönderen askerlerin annelerin hatırı için bu tezkereye içimiz yana yana evet diyeceğiz.”

HDP: 20 yıldır tezkereler geliyor, ne değişti?

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli ise grup toplantısında tezkere hakkında şunları söylemişti: “Meclis’e gelen tezkere bir samimiyet testidir. Demokrasiden yana mısınız savaştan yana mısınız, barıştan yana mısınız felaketten yana mısınız? 20 yıldır meclise tezkereler geliyor. 20 yıl sonunda tezkereler ülkeyi nereye sürükledi?”

AP’nin yeni Türkiye raportörü İspanyol Amor oldu

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) yeni Türkiye Raportörü, İspanya temsilcisi Nacho Sanchez Amor oldu. Amor’un Türkiye raportörlüğü görevine getirilmesi, AP Komisyonu’nda görüşülerek onaylandı.

AP’deki Sosyal Demokrat grubun üyesi Amor, bu görevi, Sosyalist gruptan, bir önceki raportör Hollandalı Kati Piri‘den devralacak.1960 Caceres doğumlu Amor, AP İnsan Hakları Alt Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu üyesi.

​Görevi sona eren Piri’nin bu süreçte hazırladığı yıllık Türkiye raporları, Ankara tarafından taraflı ve önyargılı olarak nitelendirilmişti.

Yeniden yargılanan Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın tutukluluğuna devam

Altan Kardeşler ve Nazlı Ilıcak davasında savcı Yargıtay kararına uyulmasını istemişti. Bir sonraki duruşma 4 Kasım’da.

Gazeteci, yazar Ahmet Altan, kardeşi Prof. Dr. Mehmet Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak, Yargıtay 16. Daire’nin haklarındaki “ağırlaştırılmış müebbet hapis” kararlarını bozmasının ardından bugün yeniden görülmeye başlayan mahkemede hakim karşısına çıktı.

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmayı Sınır Tanımayan Gazeteciler’den (RSF) Erol Önderoğlu, Uluslararası Af Örgütü ve Article 19’un yanı sıra çok sayıda hak örgütü temsilcileri takip etti.

Tutuklu bulunan Ahmet Altan 1111, Nazlı Ilıcak ise 1161 gündür cezaevinde.

Duruşmaya Ahmet Altan Silivri Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile katılırken diğer sanıklar duruşmada hazır bulundu.  Duruşma yargılanan sanıkların Yargıtay’ın bozma kararıyla ilgili beyanlarının alınmasıyla başladı. Beyanda bulunan Nazlı IIıcak “Yargıtay’ın yeniden yargılama kararına uymanızı bekliyorum. 75 yaşındayım, derhal tahliyemi talep ediyorum” dedi.

Yakup Şimşek’i beyanda bulunurken Mahkeme Başkanı Şimşek’in savunmasının Yargıtay’ın bozma kararı üzerine olmadığı gerekçesiyle uyardı. Şimşek’in “Sizi Allah’a havale ediyorum” sözleri üzerine ise Başkan Yakup Şimşek’i salondan attı.

Ahmet Altan: Fikirleri yargılamaya uğraşıyorsunuzi

Daha sonra söz alan Ahmet Altan savunmasında şunları söyledi:

“Bu davanın başından beri imkansızı gerçekleştirmeye, fikirleri yargılamaya uğraşıyorsunuz. Bunu başarmak mümkün değildir. Fikirlerin sınırsızlığı yargının sınırlarının içine sığmaz çünkü. Yargının sınırları vardır ve o sınırlar sadece eylemleri yargılamaya imkân tanır. Fikirleri yargılamaya kalkışıp eylemle fikir arasındaki derin farklılığı yok farz ettiğinizde fikirleri sınırlı, yargıyı sınırsız hale getirirsiniz.

Fikirlere sınır çizip, yargının sınırlarını sildiğinizde, olması gerekeni tam tersine çevirdiğinizde adalete ulaşma ihtimali kalmaz. Bugün Türkiye’de olduğu gibi yargı ve devlet çöker. Yargının sınırlarını hukuk belirler. Yargı bu sınırların dışına çıkıp fikirleri cezalandırmak istediğinde hukukla çatışır. Hukuksuz bir yargıyla karşılaşırız.

Yargının, varlık nedeni olan hukukla çatışması, kendi can damarlarını keserek intihar etmesi anlamına gelir. Üç yıldan beri ben karşımda intihar eden, kan revan içinde bir yargı görüyorum. Acıklı bir görüntü bu. Zaten bu görüntü yüzünden ben bütün bu süreç boyunca ‘sübliminal mesaj’, ‘manevi cebir’, ‘soyut tehdit’ gibi hukukla ilgisiz tuhaf gerekçelerle karşılaşıyorum.”

Mahkeme Başkanının savunmasını Yargıtay’ın bozma kararıyla sınırlı tutması konusunda uyarması üzerine, Ahmet Altan “Biz üç senedir sabırla bekliyoruz, ben de sizin biraz sabırlı olmanızı bekliyorum” diyerek şöyle devam etti:

“Biz savunmalarımızda sürekli olarak hukuku hatırlatarak yargının bu kanlı intiharını, bu acıklı sonunu engellemeye, onu kurtarmaya uğraşıyoruz. Eğer bu mahkeme bizim savunmalarımızı ciddiyetle dinleseydi AYM’nin kararına uymamak gibi vahim bir hataya sürüklenmez, kendi varlık nedeniyle çatışmazdı.”

Ahmet Altan’ın “Geçen hafta AYM’nin hakkında hak ihlali kararı verdiği Sırrı Süreyya Önder için aldığınız tahliye kararıyla 1.5 yıl önce yaptığınız vahim hatanın farkına vardığınızı görüyorum” şeklinde konuşması üzerine Mahkeme Başkanı Altan’ı tekrar uyardı. Altan bunun üzerine savunmasını “Bugün size tavsiyem hukuka uymanız, fikirleri yargılamaya kalkmamanızdır. Uyup uymamak sizin bileceğiniz iş” diyerek bitirdi. 

Mehmet Altan: Hayasız bir kampanyaya kasten hedef yapıldım

Tutuksuz yargılanan Mehmet Altan ise beyanına “Yargıtay 16. Ceza Dairesi benim suçlanmamın ve hüküm giymemin yersizliğini ifade etti” diyerek başladı. Mehmet Altan “Başlangıçta içinde soruşturma savcısının da yer aldığı hayasız bir kampanyaya kasten hedef yapıldım. Rezilliğin ve alçaklığın her türlüsünü gördüm, iğrenerek seyrettim. Deli saçması bir iddianamenin ciddiye alınması nedeniyle 21 ay hapis yattım. Dört kişinin anayasayı yok sayması nedeniyle zorla 5.5 ay fazladan hapiste tutuldum. Aylarca her hafta polise imza verdim. Halbuki AYM Genel Kurulu, AİHM bana “ağırlaştırılmış müebbet” verilen dosyanın son hali üzerinden “gözaltına” bile alınmayacağımı karara bağlamıştı. Şimdi soruyorum, suçsuzluğum daha ilk baştan belli iken bu düşmanlık kime ne kazandırdı, elinize ne geçti?” diye konuştu.

Mehmet Altan son söz olarak beraatine hükmeden Yargıtay kararına göre karar verilmesini ve yurt dışı yasağının kaldırılmasını talep etti.

Tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamına…

Verilen aranın ardından mahkeme Yargıtay’ın kararı bozmasına uymaya hükmetti, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın tutukluluklarına devam kararı verdi. Mehmet Altan’ın yurt dışı yasağını kaldıran mahkeme, bir sonraki duruşma için 4 Kasım tarihini belirledi.

Ne olacak?

Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak, 3 yılı aşkın süredir tutuklu. Yerel mahkeme, ilk kararında direnmez, Yargıtay’ın kararına uyarsa Altan ve Ilıcak’a 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Alt sınırdan ceza verilmesi ve indirim uygulanması durumunda, infaz kanuna göre, her iki gazetecinin yatacağı süreler 2,5 yıl ila 5 yıl arasında değişecek. Ancak her iki gazeteci de bin günü aşkın süredir tutuklu oldukları için karara uyulması durumunda tutuksuz yargılanmaları gündeme gelecek.. Ancak yerel mahkeme ilk kararında direnirse, tahliye taleplerini reddedebilecek. Bu durumda dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gidecek.

Altan kardeşlerin avukatı Figen Çalıkuşu, yeniden yargılamayı yapacak 26. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında, Yargıtay kararına rağmen duruşma öncesinde tutuklu sanıklar için tahliye kararı vermediği için Hakimler ve Savcılar Kurulu’na suç duyurusunda bulunmuştu.

Trump’tan ‘tehditkar davet’: Erdoğan’ı 13 Kasım’da misafir edeceğim

Dün “Türkiye sınırı aşarsa ekonomisini yerle bir ederim” diyen ABD Başkanı Trump, bu sabah da Cumhurbaşkanı Erdoğan için “13 Kasımda misafirim olarak ABD’ye geliyor” dedi. 20 dakika sonra yeni bir tweet atan Trump, bu kez “Türkiye gereksiz bir savaşa girerse ekonomisi ve kırılgan para birimi için yıkıcı olur” ifadelerini kullandı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, sabahın erken saatlerinde attığı tweetlerde, Türkiye’nin ABD’nin büyük bir ticaret ortağı olduğunu söyledi; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için, “13 Kasım’da misafirim olarak ABD’ye geliyor” dedi.

‘F-35 parçaları üretiyorlar’

Trump’ın “endendlesswars” (sonu gelmeyen savaşları sonlandırın) etiketiyle paylaştığı konuyla ilgili tweet’lerinde şöyle yazdı:

“Birçok kişi Türkiye’nin ABD’nin önemli bir ticaret ortağı olduğunu unutuveriyor. Savaş uçağımız F-35 için parça üretiyorlar. Dahası daha epey yıl hapis cezası bulunan pastör Andrew Brunson’ı ricam üzerine sağ salim iade ettiler. Ayrıca unutmayın, önemli, Türkiye NATO’nun önemli ve sıkı bir üyesi. (Erdoğan’ı kastederek) 13 Kasım’da misafirim olarak ABD’ye geliyor.“

‘Kürtlere hala yardım ediyoruz’

Suriye’den ayrılma sürecinde olabiliriz ama Kürtleri yüzüstü bırakıyor değiliz ki onlar özel bir halk ve harika savaşçılar. NATO ve ticaret ortağımız Türkiye’yle ilişkilerimiz de böyle. Hep çok iyi oldu. Türkiye’nin halihazırda geniş bir Kürt nüfusu var. Ve şunu anlıyor ki sadece 50 askerimiz var orada ve onlar da çekildi, gereksiz bir savaşa girerse ekonomisi ve kırılgan para birimi için yıkıcı olur. Kürtlere mali ve silah olarak yardım ediyoruz.”

 “Ekonominizi yerle bir ederim” demişti

Trump, dün Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine girmesine ilişkin yeşil ışık yakmalarına rağmen, “sınırın aşılması halinde ekonomisini yerle bir ederim” diye tweet atmıştı.

Almanya ve Fransa’dan Gezi açıklaması

Gezi duruşması dolayısıyla ortak açıklama yapan Almanya ve Fransa, hukuk devleti standartlarına uymasını istedikleri Türkiye’den daha fazla iyi haber gelmesinin zamanı olduğunu belirtti.

Gezi Parkı davasının bugün görülen ve yarın da devam edecek üçüncü duruşması dolayısıyla ortak açıklama yapan Alman ve Fransız hükümetlerinin insan hakları sorumluları, Türkiye’ye hukuk devleti standartlarına uyma çağrısı yaptı.

Alman hükümetinin İnsan Hakları Sorumlusu Bärbel Kofler ve Fransa Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları Sorumlusu François Croquette’in yaptığı ortak açıklamada, “Türkiye’de sivil toplum ve insan hakları aktivistlerinin durumunu büyük bir endişe ile takip ediyoruz” ifadesi kullanıldı. Bu nedenle de Osman Kavala ve diğer 15 sanığın yargılandığı duruşmanın dikkatle izlendiği belirtildi.

Açıklamada, “Almanya ve Fransa, Türkiye’nin yükümlü olduğu hukuk devleti standartlarına uymasını bekliyor” denildi.

Anayasa Mahkemesi‘nin “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza attıkları için yargılanan akademisyenlerin ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği kararının ardından beraatlerin gelmesinin “Olumlu bir işaret” olarak değerlendirildiği açıklamada, “Ancak artık Türkiye’den daha fazla iyi haber gelmesinin zamanı olduğu” belirtildi.

Açıklamada Croquette ve Almanya Dışişleri Bakanlığı Kültür ve İletişim Dairesi Başkanı Andreas Görgen‘in Silivri’de bugün görülen duruşmayı izleneceği kaydedildi.

Gezi Davası’nın üçüncü duruşmasında Kavala’ya yine tahliye yok

Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet cezası istemiyle yargılandığı davanın üçüncü duruşmasında mahkeme tek tutuklu sanık Osman Kavala’nın tutukluluğuna devam kararı verdi.  Duruşmada çizerler tarafından salonun resmedilmesini yasakladı

Gezi Parkı eylemleri hakkında 707 gündür tutuklu bulunan hak savunucusu ve iş insanı Osman Kavala ve 15 sanığın yargılandığı davanın 3. duruşması bugün Silivri’de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi‘nde görüldü. Kavala’yla birlikte 15 kişinin tutuksuz yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında da mahkeme Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Sanıklar, “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle toplamda 606 yıldan 2 bin 970 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyor..

Bugün yapılan üçüncü duruşmaya, Osman Kavala ile tutuksuz sanıklar Yiğit AksakoğluMücella YapıcıTayfun KahramanHakan AltınayMine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi katıldı. Duruşmayı resimleyen çizer Tarık Tolunay ise mahkeme başkanının yasaklaması nedeniyle salondan çıkartıldı.

Gezi eylemleri sırasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü’nde Ekipler Amiri olarak görev yapan ve sonrasında ihraç edilen Başkomiser Ercan Orhan Aydın tanık olarak ifade vermek üzere duruşmaya SEGBİS ile bağlandı. Ancak bağlantıda yaşanan teknik aksaklıklar dinlenemedi.

Mahkeme başkanı Gezi Parkı Davası’nı çizgileriyle yansıtan Tarık Tolunay ve Murat Başol‘u mahkeme salonundan çıkartarak çizim yapılmasını yasakladığını söyledi.

Duruşma Osman Kavala’nın beyanı ile devam etti. Duruşmada Mahkeme başkanı ile Osman Kavala arasında şu diyaloglar gerçekleşti:

MB: Soros, vakfa nasıl kaynak sağlıyordu?

OK: Açık Toplum Vakfı (ATV), sivil toplum projelerini destekliyordu. Projeler değerlendiriliyor. Ona göre destek veriliyordu.

MB: ATV’nin eş güdümlü çalıştığı dernek var mı?

OK: Eş güdümlü yok.

MB: Anadolu Kültür’ün kuruluşunda yer aldınız mı?

OK: Evet.

MB: Açık Toplum var bir de…

OK: Açık Toplum’da daha sonra yer aldım. Önce Anadolu Kültür’ü kurduk. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kültürel projeler gerçekleştirdik. Bunlar tamamen bağımsız kurumlar. Sonra ATV kuruldu.

MB: Gezi olayları sırasında çekim yaparak, videolar yaparak bu vandallığa anlam yükleme çabanız oldu mu? Böyle düşünüyor musunuz? Gezi olaylarının ülkenin önünü açacak hareket ettiği, çevre duyarlılığının ötesinde bir çalışma içine girdiğiniz iddia edilmiş. Buna ne diyeceksiniz?

OK: İddianamede bir film projesinden bahsediliyor. Anadolu Kültür’deki arkadaşlarımızın üzerinde çalıştığı bu film gerçekleşmiş değil. Olsaydı bugün sanat ürünü olacaktı. Biz toplumsal olaylara ilişkin sanat ürünlerini destekliyoruz. Ama propaganda faaliyetimiz olmadı. Sanatın propaganda aracı olarak kullanılması zaten bizim kuruluş amacımıza uymuyor.

MB: Açık Toplum’dan Anadolu Kültür’e ne kadar kaynak sağladınız?

OK: Bununla ilgili bilgi vermiştik. Yanlış rakam vermek istemiyorum. Yeniden isterseniz veririz. Bilgiler şeffaf.

MB: Çiğdem Mater görüşmelerinde Geziyle ilgili 15 dakikalık görüntüyü Saraybosna’ya götürüp gösterdiğiniz söylenmiş.

OK: Götürmedim. Ama eğer bu film çekilseydi zaten yine festivallerde gösterilecek bir sanat filmi olacaktı.

MB: Açık Toplum Vakfı ile Anadolu Kültür üzerinden yapılan çalışmalar, baraka toplantıları, garajistanbul toplantıları… Bu kadar derinlemesine çalışmalar çevre duyarlılığını aşıyor mu, aşmıyor mu?

OK: Bu toplantıları fonlamadık. Bunlar safsata.

MB: Görüşmede “Yakında bu ivme düşebilir” demişsiniz. Siz bu vandallığın, Gezi olaylarının ivmesinin düşmesini istemiyor musunuz?

OK: Ben bunu derken şiddet içerikli olayları düşünmedim bile.

MB: “Bu hareketi genişletmek, derinleştirmek için ne yapabiliriz” cümlenize karşı “Gezi Parkı çevre duyarlılığıdır, ötesi yoktur” diye bir karşı cümleniz var mı?

OK: Gezi olayları Temmuz’dan sonra forumlara dönüştü, buralarda çevre meseleleri ve yerel yönetim konuları tartışıldı

MB: Bu direnişlerle ilgili Almanlar, Amerikalılar sizden bilgi alıyor. Siz kimsiniz ki sizden bilgi alıyorlar? İddianame sanki sizi temsilcileriymiş gibi gösteriyor

OK:Temsilcisi olsam talimat verirler. Bu bağımsız tarafsız biri olarak benim görüşlerime başvurduklarını gösteriyor. Benim sorgum emniyette yapıldı. Sizin şu an sorduğunuz hiçbir soru bana yöneltilmedi. Savcıyla görüşemedik, mahkemede de sorulmadı. Bu sorular bana sorulmadan hakkımda iddianame hazırlandı.

MB: İddianame size tebliğ edildi ama, ne var bunda?

OK: Tebliğ edildi ama hazırlanmadan önce bana sorulması uygun olurdu.

MB: (Davanın sanıklarından) Mehmet Ali Alabora’nın yönetmeni ve oyuncusu olduğu Mi Minör oyununun “Ülkenin başkanına karşı ayaklanmaya teşvik eden bir oyun olduğu iddia edilmiş. Bu oyunu biliyor musunuz, gittiniz mi?”

OK: Soruyu sorduğunuz için teşekkür ederim. Oyunla ilgili bilgim yok, gitmedim. Alabora ile Gezi Parkı protestolarından sonra ilk kez Haziran 2013’te görüştüm.

MB: Alabora’nın “Mesele sadece üç-beş ağaç değil, anlamadın mı” diye tweet’i var. Sizin “Bizim derdimiz sadece Gezi parkıdır. Çevre duyarlılığıyla hareket ettik. Bu beyanlara katılmıyoruz” diye yazılı, ispatlayabileceğiniz bir beyanınız oldu mu?

OK: İspatla yükümlü olan iddia makamıdır. Ben TEMA üyesiyim. Meselenin sadece ağaç olmadığını, parkın park olarak kalması gerektiğini birçok defa söyledim

MB: Ağaçları kesiyorlar, diye çağrılar yapıldığında gittiniz mi?

OK: Çağrı nedeniyle gitmedim. Ofisim zaten Gezi parkının oradaydı. Birkaç defa Gezi’ye gittim ama çağrıdan ötürü değil.

MB: Eylemcilere gaz maskesi temin edilmesine destek verdiniz mi?

OK: Açık Toplum Vakfı üzerinden böyle bir şey söz konusu değil. Mine Özerden telefonda bana gaz maskesine ihtiyaç var dediğinde bunun için bir hesap açılmasını, açılacak hesaba benim de destek mahiyetinde para göndereceğimi söyledim. Gaz maskelerinin parktaki gençler için barışçıl amaçlarla kullanılabileceğini düşünüyordum. Fakat daha önemlisi, böyle bir hesap açılmadı. Dolayısıyla böyle bir şey söz konusu değil. İddianamede bir ihbar mektubu var. Bu mektupta benim Gezi olayları başlamadan gaz maskesi tedariği yaptığım iddia ediliyor. Bu tipik bir Gülen’ci hareket uygulamasıdır. Gezi eylemleri ile ilgili kimseye tek kuruş ödeme yapmadık.

Mahkeme başkanının, Kavala’nın telefonundaki bir “bölünmüş Türkiye” haritası ile ilgili sorusu üzerine, Kavala, “Bu fotoğraf, Türkiye’deki arı popülasyonunun hangi bölgelerde olduğuyla ilgili bir harita. Bu haritanın siyasi bir içerikle ilgisi yok” dedi.

Doğu ve güneydoğu illerinde kurduğu bir temsilcilik olup olmadığı yönündeki soru üzerine Osman Kavala, genç sanatçıları ve İstanbul ile Diyarbakır arasında ortak kültürel faaliyeti desteklemek amacıyla Diyarbakır’da sanat merkezi açtıklarını ifade etti.

“Yeni delil bulunacak diye 16 ay cezaevinde tutulmam hak ihlalidir”

Beyanını okuyan Osman Kavala şunları söyledi:

 “Hakkımdaki suçlamalar kanaat ve varsayımlara dayanıyor. İddianamede Gezi olaylarını finanse ettiğime dair hiçbir bulgu yok. Gezi olaylarını hükümete kalkışma olarak gördüğüme dair de hiçbir bulgu yok. Faaliyetlerim ve telefon görüşmelerim Anayasamızla güvence altına alınan faaliyetler arasındadır. AYM Başkanının da dediği gibi suç bulgusu olmadan tutuklanmam hak ihlalidir. Yeni delil bulunacak diye 16 ay cezaevinde tutulmam da ve en önemlisi tutukluluğumun devamı da hak ihlalidir. Bu cezaya dönüşen hukuksuz ve ayrımcı bir uygulamadır. Sayın mahkemenizin bu hukuksuz ve ayrımcı uygulamaya son vermesini talep ediyorum.”

Yapıcı: Tencere tavayla hükümet devrilmez

Verilen kısa aranın arasından duruşma sanıklardan Mücella Yapıcı‘nın sorgusu ile devam etti. Mücella yapıcı şunları söyledi: “İddianamedeki tapeler hukuksuzca alınmıştır. Zaten iddianamenin sonunda FETÖ’nün hazırladığı fezlekelerin yeniden değerlendirildiği yazıyor.  Bu nedenle iddianameyi kabul etmiyorum.”

Taksim Dayanışması’nın neden kurulduğuna ilişkin soru üzerine Yapıcı, “Taksim Meydanı’nın meydan olarak ve Gezi Parkının park olarak kalması için 2012’de kuruldu. Herkese açıktı. O dönemki Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da davet edilmişti” dedi.

“Barışçıl barışçıl çağrılar yaptık’

“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganı ile nasıl bir mesaj verilmek istendiği yönündeki soru üzerine Mücella Yapıcı, “Parkı kurtarmak için söylenen bir slogan. Bu bir mücadeleydi ve parkı kurtardık” dedi.  Eylemlerin yaygınlaştırılması ve devam ettirilmesi için bir müdahalesi olup olmadığına ilişkin soru üzerine Yapıcı, “Tencere tava ile hiçbir hükûmet indirilmez, son derece barışçıl çağrılar yaptık” cevabını verdi. Yapıcı şu şekilde devam etti:

“Yasalara saygılı şekilde, Dayanışma önce hukuk yoluna başvurdu. Hukuk mücadelesini de kazandı. Davayı kazanmamıza rağmen parka dozer sokanların bunu düşünmesi gerek. Halkı oraya iten bu anlayış ve polis şiddetiydi. Hukuksuzluğu yapan polisti. Güvenlik güçleri hukuku hiçe saydı. Hükümet de bunu kabul etti. Bunu yapan FETÖ’cü polislermiş.

Bana Taksim Dayanışmasını sorabilirsiniz ama Gezi’yi soramazsınız. Ben Gezi’yi nasıl örgütleyebilirim?”

Tutuksuz sanıklardan Ali Hakan Altınay, mahkeme başkanının Açık Toplum Vakfı ile ilgili sorularını yanıtladı. Vakıftaki yönetim kurulu başkanlığının Şubat 2013’te bittiğini belirten Altınay, vakfın Türkiye’de çeşitli STK’ların projelerine destek veren bir yapısı olduğunu söyledi.

Tutuksuz sanıklardan Mine Özerden de, Anadolu Kültür ve Taksim Dayanışması toplantılarının ne gibi bir bağlantısı olduğu sorusuna ilişkin yanıtında, “Yanlış giden şeyler üzerine bir sözümüz vardı. Olabildiğince kalabalık söylemek istedik sözümüzü” ifadelerini kullandı. Eylemcilere gaz maskesi dağıtılması için banka hesabı açtığı yönündeki iddianın sorulması üzerine Özerden, “Bunun doğru olmadığını en iyi bu tapeleri yapanlar bilir” dedi.

24 Haziran’da görülen ilk duruşmada, davanın diğer tutuklu sanığı Yiğit Aksakoğlu tahliye edilmişti. İlk iki duruşmada sanıklar savunmalarını tamamladı. Üçüncü duruşmada tanıklar dinlenecek. .

İkinci duruşmadan sonra Hâkimler ve Savcılar Kurulu, kararnameyle 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ni iki heyete ayırdı. Gezi davasına yeni oluşturulan heyet bakacak. HSK, davanın son iki duruşmasında Kavala’nın tahliyesi yönünde karşı oy kullanan mahkeme başkanını bu heyete almadı. Hem Kavala hem de Aksakoğlu için “tutukluluğun devamı” yönünde oy kullanan kıdemli üye Ahmet Tarık Çiftçioğlu ise yeni heyette yer aldı.

İstanbul Başsavcılığı, iddianameyi hazırlayan ve soruşturma sürecini yürüten iki savcıyı da duruşmalarda görevlendirdi.