ManşetEkolojiİklim Krizi

Dünya Ekonomik Forumu: İklim değişikliği gelecek 10 yılın en büyük küresel riski

0

Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum) tarafından her yıl yayınlanan Küresel Riskler Raporu’nun 2020 edisyonu bugün düzenlenen bir basın toplantısıyla duyuruldu. 750’den fazla küresel uzman ve karar vericiye kısa ve uzun vadeli endişeleri sorularak hazırlanan raporun sonuçları çarpıcı. Önümüzdeki 10 yılda gerçekleşme olasılığı en yüksek olarak tanımlanan ilk 5 riskin tamamı iklim değişikliği ve çevre ile ilgili.

Marsh & McLennan Insights ve Zürih Sigorta Grubu işbirliğinde hazırlanan rapor, karar vericilerin gezegeni koruma hedeflerini, ekonomik büyüme hedefleriyle birlikte ele almaları gerektiğini belirtiyor. Bunun yanı sıra şirketlere, bilime dayalı hedefler uyarınca harekete geçerek, oluşabilecek yıkıcı risklerinden kaçınmalarını öneriyor.

Beş risk iklim ve çevre ile ilişkili

Rapora göre önümüzdeki on yılda gerçekleşme olasılığı en yüksek olan beş risk şu şekilde:

  1. Aşırı hava olayları (örneğin sel, fırtına)
  2. İklim değişikliğiyle mücadele ve uyumdaki başarısızlık
  3. Başlıca doğal afetler (örneğin deprem, tsunami, volkanik patlama, jeomanyetik fırtınalar)
  4. Biyolojik çeşitlilik kaybı ve ekosistem tahribatı
  5. İnsan kaynaklı çevresel zarar ve afetler

Etkisi en yüksek riskler

Önümüzdeki on yılda etkisi yüksek olan temel riskler arasında da birinci sırayı iklim değişikliği alıyor. Sıralamayı diğer maddeler şu şekilde takip ediyor:

1. İklim değişikliğiyle mücadele ve uyumdaki başarısızlık
2. Kitle imha silahları
3. Biyolojik çeşitlilik kaybı ve ekosistem tahribatı
4. Aşırı hava olayları (örneğin sel, fırtına)
5. Su krizi

Risklerin birbirleriyle ilişkisi

Raporda kişilere sorulan diğer bir soru ise riskleri birbirleriyle ilişkisine göre sıralamak. Cevaplara göre birbiriyle ilişkili temel küresel riskler ise şu şekilde belirtiliyor:

1. Aşırı hava olayları – iklim değişikliğiyle mücadele ve uyumdaki başarısızlık
2. Büyük ölçekli siber saldırılar – kritik bilgi altyapısı ve iletişim ağlarının çöküşü
3. Yapısal işsizlik ve istihdam azlığı – teknolojik ilerlemelerin olumsuz sonuçları
4. Biyolojik çeşitlilik kaybı ve ekosistem tahribatı – iklim değişikliğiyle mücadele ve uyumdaki başarısızlık
4. Gıda krizi – aşırı hava olayları

Kısa vadeli riskler

Rapora göre uzman ve karar vericilerin %78’i, 2020 yılında “ekonomik çatışma” ve “ülke içindeki siyasi kutuplaşma” risklerinin artmasını bekliyor. Bu durum, özellikle iklim krizi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve önemli türlerin popülasyonundaki azalma gibi acil sorunların üstesinden gelmeyi imkansız kılıyor.

  1. Ekonomik çatışma: %78,5
  2. Ülke içi siyasi kutuplaşma: %78,4
  3. Aşırı sıcaklık dalgaları: %77,1
  4. Doğal kaynakların ve ekosistemlerinin tahribatı: %76,2
  5. Altyapı ve siber saldırılar: %76,1

Endonezya’nın Doğu Kalimantan eyaletinde dünden bu yana etkili olan selden 7 binden fazla kişi olumsuz etkilendi.

Biyolojik çeşitlilik yıllık 33 trilyon dolar fayda sağlıyor’

WEF Yönetim Kurulu Başkanı Borge Brende, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, siyasi kutuplaşma, deniz seviyesinin yükselmesi ve iklim değişikliği kaynaklı yangınlara dikkati çekerek, “Bu yıl, dünya liderlerinin yalnızca kısa vadeli kazanımlar için değil, risklerle mücadele edebilmek adına iş birliklerini onarması, yeniden canlandırmayı öncelemesi ve toplumun tüm kesimleriyle birlikte çalışması gereken bir yıl” ifadelerini kullandı.

Zürih Sigorta Grubu Risk Sorumlusu Peter Giger de iklim değişikliğinin geri dönüşü olmayan etkilerine uyum sağlamak ve gezegenin biyolojik çeşitliliğini korumak için daha fazla önlem alınması gerektiğini belirtti. Biyolojik çeşitlilik gösteren ekosistemlerin, önemli miktarda karbon depoladığını ve yıllık 33 trilyon dolar değerinde ekonomik fayda sağladığını vurgulayan Giger, şunları kaydetti:

“Bu miktar, ABD ve Çin’in gayri safi yurt içi hasılasının toplamına denk geliyor. Şirketlerin ve karar vericilerin düşük karbonlu bir ekonomi ve sürdürülebilir iş modelleri içeren dönüşümü yaratmak için daha hızlı hareket etmeleri gerekiyor. Stratejilerini politikalardaki ve müşteri tercihlerindeki değişimlerle uyumlu hale getiremeyen şirketlerin yok olduğunu görüyoruz. Dönüşüm riskleri gerçek. Herkes bu riskleri azaltmak için üzerine düşeni yapmalıdır. Bu ekonomik bir zorunluluk olmanın yanı sıra etik bir sorumluluktur.”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.