HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, Diyarbakır’da Kobanê’de yaşanan gelişmeler ve Türkiye’de 23 kişinin hayatını kaybettiği olayların yanı sıra çözüm süreciyle ilgili açıklama yaptı.
Demirtaş, “Sayın Öcalan’la dün gece kısa bir mesajlaşma oldu. Kendisi, bu katliam tehlikesine karşı bütün taraflara diyalog ve müzakere sürecinin hızlandırılmasını önerdi” dedi.
Selahattin Demirtaş, 23 kişinin hayatını kaybettiği olaylarla ilgili HDP’nin yaptığı sokağa çıkma çağrısının neden yapıldığını, “Cuma günü ‘Mürşitpınar Sınır Kapısı düşmek üzere’ diye telefon geldi. Kafa kesmeler, tecavüzler başlayacaktı. Onurlu bir çağrı yaptık, halkımızı Kobane’yle dayanışmak üzere acil eyleme çağırdık. Bizim yaptığımız budur. Bizi bu noktaya getiren süreç budur. Gerek bizim çağrımızla gerek sorumluluk hissederek insanlar sokağa çıktı. Hiçbir yerde şiddet yoktu. Çünkü biz yaptığımız çağrıda asla şiddet kullanılması çağrısı yapmadık” sözleriyle açıkladı.
Demirtaş’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Öncelikle hayatını kaybeden 23 yurttaşımıza Allah’tan rahmet dileyerek başlamak istiyoruz. Yüzlerce insanın yaralandığını biliyoruz.
Kim olursa olsun, inşallah en kısa zamanda sağlığına kavuşur. Şiddet süresince zarar gören her kim varsa üzüntülerimizi belirtmek istiyoruz.
Bugün bu noktaya nasıl gelindiğini doğru analiz edemezsek, önyargılardan arınmış bir şekilde, objektif, vicdani bir şekilde tespit edemezsek yarın nereye gideceğimizi de doğru kestiremeyiz.
Ortadoğu’nun bu kadar kaotik ortamında neredeyse son 30 yıldır Irak işgalinden başlayarak iç savaşlar, çatışmalar, bölgeye Türkiye’ye yansımaları basit bir HDP suçlamasıyla dosyayı kapatanlar hata yapmış olurlar.
Bu kadar yüzeysel bir yaklaşımla dosyayı bu şekilde kapatanlar, olup bitenlerden hiçbir şey anlamamış demektir.
Her şeyden önce iki yıla yakın bir süredir, Sayın Öcalan’ın çağrısıyla Türkiye’de başlayan demokratik barış ve çözüm süreci var.Haklı olarak Türkiye halkları, Kürtler başta olmak üzere 81 vilayette yaşayan insanlar bu çözüm sürecini barışa kısa sürede ulaşabilmek adına cani gönülden desteklediler ve adım atılmasını istediler.
İnsanlar, oyalamayla, zamana yaymayla geçiştirilmesine zaten tepki duyuyorlardı. Çözüm sürecinin yarattığı beklentili ruh halini unutmamak lazım.
İkincisi Suriye’deki iç savaşın neredeyse 3. yılı bitti artık, yaşandığı günden bu yana hükümetin Suriye yaklaşımını eleştirdik, öneriler yaptık ve Türkiye’de kırılmalara yol açtığını ifade ettik.
Bu politikanın Kürtleri ve Alevileri dışladığını, doğru olmadığını söyledik. Bütün etnik ve mezhebi inançların desteklenmesi gerektiğini yüzlerce defa belirttik.
Fakat hükümet, orada yaşayan halkları partisine göre, siyasi düşüncesine göre ayırarak yardım etti. PYD’li Kürt, olmayan Kürt, Esad’dan yana olan Şii, olmayan Şii, ılımlı muhalefetten olan Arap, olmayan Arap diye… Türkiye’ye yansımaları oldu, toplumda kırılmalar yaşandı.
Sayın Erdoğan defaten yaptığı açıklamalarda “Suriye bizim iç meselemiz” dedi. Bugünün Başbakanı Sayın Davutoğlu Dışişleri Bakanıyken “Suriye’de yaşananlara kayıtsız kalamayız, iç meselemiz” dedi.
Mesele Kobane olunca, “Başka bir ülkede yaşanan meseleye niye bizi karıştırıyorsunuz?” dendi. Bunlar kırılma yaşattı. Bu ayrımcı söylemler, kırılmalara yol açtı.
ÖSO’ya iddia odur ki, 2000 TIR’dan fazla silah gönderildi. Bunların bir kısmı El Kaide, El Nusra eline geçtiği ve bugün IŞİD’in kullandığı silahların bir kısmının Türkiye’den geldiği tartışma yarattı.
Kobane’ye gelince bir insani yardım TIR’ının gitmesi için onlarca görüşme yapmak zorunda kalındı. ÖSO’ya gönderilen 2 bin TIR hangi hukukla gönderildiyse, Kobane’ye de aynı hukukla gönderilmesini istedik.
El Nusra, IŞİD çeteleri son 1,5 yıldır Rojava’ya saldırırken açık bir tavır ortaya koymadı. Halk bunları adım adım izledi. Sadece Kürtler değil bütün Türkiye toplumu bunu izledi.
Irak’ta kurulan ve Suriye’de güçlenen IŞİD barbarlığı hızlı bir hamleyle ve uluslararası işbirliğiyle Musul, 4 saatte işgal edildi. IŞİD gelsin alsın diye konulan tanklara el koydu. 100 yıldır çözülemeyen Musul sorunu 4 saatte IŞİD’e bırakıldı.
Şengal’de yüzlerce Ezidi katletildi, binlerce kadına tecavüz edip pazarlara götürüp sattılar. On binlerce Ezidi kardeşimiz dünyanın dört bir yanına savruldu ve hala Ezidi kadınların akıbetinden kimsenin haberi yok. Aynı tecavüz çetesi, barbar çete Mahmur’a yürüdü, Erbil’e yürüdü, Kerkük’e yürüdü. Bütün bunlar yaşanırken ciddi bir yardım, destek görmedi, Kürtler, Süryaniler, Aleviler, Şiiler, Türkmenler…
IŞİD’e karşı açık bir tavır halklarımız görmedi. Bütün bu emperyalizm oyunların IŞİD adı altında sahnelenirken halklarımız yalnız olduğunu hissetti. Bu kırılmayı yaratan biz değiliz. Bu tecavüz çetesi 25 gündür, dünyanın gözleri önünde, bizlerin çıplak gözle izlediği şekilde, evimize girip kelle kesip, kadınlarımız köle olarak satmaya çalışıyorlar. 25 gündür Kobane’de halkımız bu tecavüz çetesine karşı görkemli bir direniş sergiliyor.
Son 25 gündür vatandaşı olduğumuz ülkeyle seyirci kalmayın diye görüşme yapıyoruz. Halkımız 25 gündür IŞİD’i protesto ediyor. Fakat IŞİD’e karşı sert bir eleştiri bile yapmayanlar 25 gündür halkımızı gazlıyor, copluyor. Bunlar duygu kırılması yaratıyor.
Biz her şeye rağmen hükümetle defalarca temas kurduk. Görüşmeden sonra umudu büyütmeye çalıştık. Diyalog, çözüm zeminini güçlendirmeye çalıştık. Sayın Başbakan’a anlatmaya çalıştık. Halktaki kırılmayı, öfke birikimini anlatmaya çalıştık. Durumun kritik olduğunu, .çok hassas olduğunu. Sayın Başbakan aynen şunu söyledik, “Kürtlerin devleti yok diye mi sahipsizler?” “Hayır Kürtlerin devleti Türkiye” dedi. O zaman bu kadar katliamla ilgili “kınadık, 180 bin kişiyi içeri aldık” davranışı kırıcıdır dedik.
Cuma günü “Mürşitpınar Sınır Kapısı düşmek üzere” diye telefon geldi. Kafa kesmeler, tecavüzler başlayacaktı. Onurlu bir çağrı yaptık, halkımızı Kobane’yle dayanışmak üzere acil eyleme çağırdık. Bizim yaptığımız budur. Bizi bu noktaya getiren süreç budur. Gerek bizim çağrımızla gerek sorumluluk hissederek insanlar sokağa çıktı. Hiçbir yerde şiddet yoktu. Çünkü biz yaptığımız çağrıda asla şiddet kullanılması çağrısı yapmadık.
Sayın Öcalan’la dün gece kısa bir mesajlaşma oldu. Kendisi, bu katliam tehlikesine karşı bütün taraflara diyalog ve müzakere sürecinin hızlandırılmasını önerdi