DünyaManşet

Nelson Mandela (1918-2013)

0
Nelson Mandela (solda) hayatının 27 yılını geçirdiği Robben adası cezaevinin avlusunda Walter Sisulu ile birlikte

20. yüzyılın son ulusal kurtarıcısıydı. Dürüstlük ve uzlaşmanın küresel simgesi oldu. Çok sevdiği, işkence görmüş ülkesinin apartheid’in muazzam karanlığından demokrasinin vaat edilmiş topraklarına olan yolculuğuna akıllık, cesaret ve ileriyi gören kararlılıkla öncülük etti. Hem Güney Afrika hem de Perşembe günü ölen Nelson Mandela için uzun ve zorlu bir yolculuk oldu.

1918-1941: Mandela’nın gençliği

 

Nelson Mandela 19 yaşında

Mandela 1918’de doğduğunda ailesi adını Rolihlahla, Xhosa dilinde “başbelası” koydu. Nelson adını öğretmenlerin İngiliz imparatorluk kahraman isimlerini dağıttıkları misyoner okulunda aldı. Hint Okyanusu’nun uzak, tepelik bölgesinde, Transkei’de büyüyen Mandela’nın sürü güttüğü, samandan yuvarlık çatılı bir kulübede uyuduğu eski moda kırsal Afrikalı çocukluğu oldu. Babası Thembu aşiretinin kraliyet ailesinin danışmanıydı, meşhur bir hatip, okuma yazma bilmeyen, çok eşli ve oğlunun hatıralarında hükümdar figürdü. 16 yaşındaki Mandela bir Xhosa şefinin siyah Güney Afrikalılara yapılan muamelelere karşı küfürlerini duyduğunda ise çok şaşırdı. Özgürlüğe Yürüyüş adlı otobiyografisinde “Şefin söylemlerinden heyecan duymaktansa kızmıştım” diye yazdı, “beyaz adamın ülkemize getirdiği eğitimin ve yararların değerini anlayamayan cahil bir adamın küfürlü yorumları diye söylediklerini reddettim.”

Mandela’nın siyasi evrimi aşama aşama tamamlandı. Fort Hare Üniversite Koleji’ndeyken hedefi “Yerel İşler Departmanında tercüman veya yazman olmaktı.” Mandela köy çocuğu, Xhosa şovenisti ve aynı zamanda doğal bir liderdi. Fort Hare’deyken aralarında Oliver Tambo’nun da olduğu ömür boyunca politik yoldaşları olacak kişilerle arkadaşlıklar kurdu. Öğrenci hakları üzerine çıkan anlaşmazlık yüzünden Fort Hare’den kovuldu ve sonra anlaşmalı bir evlilikten kurtulmak için Tanskei’ye kaçtı. Johannesburg’e 1941’de geldi, siyasi aktivist Walter Sisulu bir hukuk firmasında sözleşmeli memur olarak iş bulmasına yardım edene kadar madende gece bekçiliği yaptı. Hukuk okumaya ve yavaşça politikanın içine çekilmeye başladı.

Tam olarak ne zaman politikleştiğimi kestiremiyorum, ne zaman tüm hayatımı özgürlük mücadelesinde harcamaya hazır olduğumu bildiğimi de. Güney Afrika’da Afrikalı olmak, kabul etsen de etmesen de doğduğun andan itibaren politik olmak demek.

Mandela “öfke, başkaldırı, insanlarımı hapseden sisteme karşı savaşma arzusu”nun farkına vardı. Güney Afrika’daki beyaz azınlıkların hüküm sürmesi kendi siyah çoğunluğu için açık hava hapishanesi gibiydi. Mülksüzleştirilmiş, hareketleri kısıtlanmış siyahlar dipsiz bir ekonomik ve politik yapının dibinde seçim hakları olmadan, didinip duruyorlardı.

1943 Afrika Ulusal Konseyi ve sonrası

 

Nelson Mandela 1960'ların başında cezaevine girmeden bir süre önce

Kitlesel direnişe açık az kanallardan bir tanesi de boykottu. 1943’te Mandela muazzam bir otobüs boykotuna yürüdü ve bilet fiyat artışını tersine çevirmeyi başardı. Hemen sonrasında da Afrika Ulusal Konseyi’ne (Africa National Congress kısaca A.N.C.) katıldı. A.N.C. 1912’den beri eşit haklar için, az etkili, bir kampanya yürütüyordu. Eski organizasyona yeni can katmaya kararlı Mandela yanında Sisulu, Tambo ve diğerleriyle A.N.C. Gençlik Ligi’ni kurdu. Gençlik Ligi niyetlerinden şüphelendikleri Komünistleri A.N.C.’den atmaya çalıştı ama başaramadı. Genç adamlar, radikal beyaz, Hintli ve karışık ırktan arkadaşlarının arzularına da tartışmaları monopolize ettikleri ve böylelikle sosyal düzeni kopyaladıkları için güvenmiyorlardı.

1952’de Mandela avukat oldu. Tambo’yla birlikte ülkenin ilk Afrikalı hukuk firmasını açtılar. Afrikaner nasyonalistlerin öne sürdüğü ve apartheid adını verdikleri şiddetli ırkçı program 1948’de sırf beyaz ulusal seçimi kazandırdıktan sonra siyasi manzara çarpıcı biçimde şiddetlendi. Siyah Güney Afrikalıların mülksüzleştirilmesi hızlandı. Komunist parti feshedildi. Mandela da dahil tüm direniş liderleri “yasaklandı” (yasaklanmak kişinin söylediklerinin alıntılanamadığı, toplum içinde konuşamadığı, yazamadığı, gezemediği Güney Afrika’ya özgü cezalandırma türü.)

1956’da Mandela ve 155 diğer muhalif vatana ihanetle suçlandı. Davaları dört yıldan uzun sürdü. Aklanmayla bitmesine rağmen Mandela hukuka inancını yitirdi.

Hukuku, idealist bir bakış açısıyla adaletin kılıcı olarak görmekten, hükmeden sınıfın toplumu kendi lehine düzenlemesi için kullandığı bir araç olarak görmeye geçtim. Her ne kadar uğruna savaşsam ve bazen elde etsem de mahkemede adaleti hiç beklemedim.

A.N.C. 1960’da feshedildi. Mandela’nın ilk evliliği ve hukuk bürosu siyasete bulaşmanın güçlüklerinin kurbanı oldu. O, beraberinde bir çok kişiyle yer altına veya sürgüne sürüklendi. 1961’de A.N.C. Umkhonto we Sizwe (Ulusun Mızrağı) adlı silahlı bir kolunu kurdu. Mandela, barışçıl bir alternatifin olmadığına ikna olarak ilk kumandan oldu. Destek arayarak Afrika ve Avrupa’yı gezdi. Ethiyopya’da askeri eğitim aldı ve sonra gizlice Güney Afrika’ya döndüğü 5 Ağustos 1962’de yakalandı.

1962: Ömür boyu hapis ve Robben Islan’da 18 yıl

Nelson Mandela (solda) hayatının 27 yılını geçirdiği Robben adası cezaevinin avlusunda Walter Sisulu ile birlikte

Mandela, Sisulu, Govan Mbeki, Ahmed Kathrada ve altı kişi daha cezası idam olan sabotajla suçlandı. Cezaları belli olmadan daha idam cezasına çarptırılmaları halinde temyize gitmeyeceklerini açıkladılar. Mandela dört saat süren konuşmasında kabilecilikten, Afrikan nasyonalizminden, ırksız demokrasiye olan inancınıyla evrimini anlattı. Umkhonto we Sizwe’nin kumandanı olduğunu kabul etti ama Komünist olduğu reddetti. Demokratik ve özgür toplum idealini övdü ve “Bu ideal için ölmeye hazırım” diyerek konuşmasını sonlandırdı. Mandela ve müşterek davalılarına ömür boyu hapis cezaları verildi.

Mandela, Cape Town yakınlarındaki kötü şöhretli Robben Island’da 18 yılı da dahil, 27 yılını hapishanede geçirdi. Yıllarca güneş gözlüğü olmadan kireç ocağında çalışmaya zorlandığı için gözlerinde kalıcı hasar oluştu. Sonra rutubetli hücresi nedeniyle tüberküloza yakalandı. Hapishanede, Sisulu ve Mbeki’de hahil A.N.C.’nin üst düzey yöneticileri ona arkadaşlık ediyorlardı.1976’daki ayaklanmadan sonra yeni bir politik mahkum akını başladı. Çoğu, sözleri, fikirleri hatta görüntüleri bile yasaklı olduğu için Mandela ve A.N.C hakkında çok az bilgi sahibiydi. Robben Adası, Nelson Mandela Üniversitesi olarak bilinmeye başladı. Farklı kuşaklardan aktivistlerin yollarının kesişmeleri ve aralarındaki canlı tartışmalar, yeni ittifaklar oluşturdu ve sonuç olarak serbest bırakılan bazı genç liderler aracılığıyla A.N.C. ağı canlandı. Hükümet 1985 yılında şiddeti politik bir araç olarak kullanmayı reddederse Mandela’yı serbest bırakmayı önerdi. O öneriyi geri çevirerek önce hükümetin şiddeti reddetmesi gerektiği şeklinde karşılık verdi; kızı Zindzi aracılığıyla verdiği demeçte “Sadece özgür adamlar pazarlık yapabilirler, mahkumlar bir anlaşma içerisine giremezler” diyordu.

Pretoria üzerindeki baskı içte ve dışta büyüdü. Siyahi toplulukları 1980’lerin başlarından beri topyekûn ayaklanma halindelerdi. Bankalar ülkenin istikrarını gözden geçirdikten sonra Güney Afrika’ya büyük borçlar vermeyi reddettikleri için ekonomik kriz baş gösterdi. Anti ırkçı hareket küresel olarak destek alıyordu. Ekonomik yaptırımlar ve sınırlamalar A.N.C.’yi hala terörist örgüt diye nitelendiren Margaret Thatcher ve Ronald Reagan gibi muhafazakar batılı liderler tarafından karşı çıkılsa bile sonuç vermeye başladı. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki ona bağımlı tiranlıkların çökmesi ardından ırkçı devlet kendi iddia ettiği  ve soğuk savaştaki tek yasal dayanağı olan anti komünist duruşunun güvenilirliğini kaybetti. Mandela Cape Town yakınlarında 11 Şubat 1990 serbest bırakıldığı dünyaya duyuruldu.

11 Şubat 1990 Mandela serbest

Mandela cezaevinden çıktığı gün, 11 Şubat 1990'da, eşi Winnie ile birlikte

Ülkenin ilk demokratik seçimlerinin yapılması 4 yıl süren gürültü patırtı ve zorlu müzakereler sonucu gerçekleşti. Şiddetin devam ettiği sırada, Mandela dağınık ve çeşitli bir koalisyonu bir arada tutmak ve Afrikalı muhalifleriyle bu tarihsel geçişin şartlarını müzakere etmek zorundaydı. Dünyayı dolaştı, destek topladı, büyük kalabalıkları bir araya getirdi ve çoğu iyiliksever kimseleri korktuğu üzere gerçek yoldaşı diye bellediği Muammer Kaddafi ve Fidel Castro’da dahil A.N.C.’yi destekleyen herkese bizzat teşekkür etti. 1993 yılında müzakerelerde karşı taraf olsa dahi ikisi arasındaki sevginin azalmadığı Güney Afrika devlet başkanı F.W. de Klerk ile birlikte Nobel Barış Ödülü kazandı. Mandela hapisteyken uzun süre uzak kaldığı için “Politik Fosil” olabileceğinden korkmuştu. Gerçekte olmuştu da, başka bir zamandan bir lider gibi kibarlığı, ciddiliği ve kameraya karşı yabancılığı ile. Yine de güncel olaylar karşısında dimdik ayakta görünüyor ve kendini dinleyen çok az kişiyi etkilenmemiş bırakıyordu.

1994 Güney Afrika’nın ilk demokratik Başkanı

Güney Afrika'nın ilk siyah devlet başkanı Nelson Mandela

27 Nisan 1994’te Mandela Güney Afrika’nın ilk demokratik Başkanı oldu. Anlaşmaya göre iki Başkan Yardımcısından biri De Klerk oldu ve Mandela işletmeleri ve beyaz vatandaşları yeni Güney Afrika’da kabul edileceklerinin teminatını verdi. Yoksulluk, eğitimsizlik ve eşitsizlikle savaşmak için hırslı programlar ortaya konuldu. A.N.C.’nin uzun zamandır el üstünde tutulan bankaları, madenleri ve diğer endüstrileri devletleştirme planları rafa kaldırılmıştı. Mandela Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu’nu kurdu ve yürütmesine Başpiskopos Desmond Tutu’yu seçti. Bu komisyon apartheid şiddeti kurbanlarına hikayelerini anlatma şansı ve suçlarını itiraf edenlere af verdi. İki yıl süren açık duruşmalarda dinlenen hikayeler birçok Güney Afrikalının tahmin ettiğinden çok daha korkunçtu. Bazı kurbanlar ve yas tutan aileleri katillere ve işkencelilere verilen aftan dolayı kızgındı. De Klerk komisyonun ortaya çıkardığı kişisel sorumluluğunun düzenlenmesi için başarıyla davacı oldu. Mandela’nın itirazlarına karşın A.N.C., başarısız da olsa, dış eğitim kamplarındaki suiistimallerin tanıklığının baskılanması için uğraştı.

A.N.C. yeni dönemdeki siyaseti ve hükümeti domine etse de muhalefet partileri ve basın keskin eleştirilerini korudu. 1999’da Mandela bıkkınlığını kendisinin yetkili yaşam öyküsü yazarı Anthony Sampson’a ifade etti. “‘Mickey Mouse’ beyaz partilere saldırdı” diye yazdı Sampson, “buna cevap olarak Demokratik Parti’den Tony Leon Mandela’nın Goofy hükümet yürüttüğünü söyledi. (ç.n. Goofy sakar, şapşal anlamına gelir ve bir Disney karakteridir) (Birkaç hafta sonra Mandela, Leon’u geçirdiği bir operasyon sonrasında hastanede ziyaret etti ve perdelerin arkasından ‘Mickey Mouse, Goofy geldi!’diye Leon’a seslendi.)”

Mandela’nın hapishanede geçen on yıllara dayanmasını sağlayan Winnie Madikizela-Mandela ile olan ve iki kız çocuğu doğuran evliliği 1996’da boşanmayla sonlandı. Apartheid devlet tarafından sürgüne gönderilmiş ve zulüm görmüş Winnie kendi hakkı içinde siyasi güç halini almış ama 1980’lerde raydan çıkmıştı. Winnie tüyler ürpertici çete adaletinin arkasında durdu ve Gerçek ve Uzlaşma Komisyonu’nun sonradan bulduğu üzere çok sayıda cinayet, adam kaçırma ve tacizle yakın ilişkisi ortaya çıktı.

1998’de sekseninci yaş gününde Mandela, Mozambique’in ilk Başkanı Samora Machel’in dul karısı Graça Machel ile evlendi. Seçki bir eğitimci ve yardımsever olan Machel iki ülkeninde First Lady’si olan ilk kadın oldu. Walter Sisulu ve Ahmed Kathrada ile birlikte Mandela’nın eski gardiyanlarından ve o dönem Cape Town’da Robben Island hediyelik eşya dükkanı işleten Christo Brand de düğüne katıldı

Emeklilik

Mandela bir beş yıllık Başkanlık döneminde hizmet verdikten sonra emekli oldu. Yoğun bir hızda çalışmaya ve gezmeye devam etti, kendisini özellikle çocukların refahı ve HIV/AIDS karşıtı mücadelelere, barış kampanyası ve hayırsever işlere adadı. 2004’te neredeyse 86 yaşı ve zayıf sağlığıyla Johannesburg’deki evinde toplananlara “emeklilikten emekli olacağını” söyledi. Daha fazla kitap okumak, kendi yaptığı atadan kalma villasında sessizce yaşamak, ve çocukları, torunları, büyük torunları ve kendisine çok düşkün eşiyle zaman geçirmek istiyordu. “Yaşlı bir adama iyi davrandığınız için teşekkür ederim” dedi misafirlerine, “bana dinlenme fırsatı verdiğiniz için de, belki de pek çoğunuz bir adada bir yerde 27 sene boyunca boş gezen bir adamın dinlenmeyi hak etmediğini düşünseniz bile.” İletişimde kalmaya söz verdi. “Beni aramayın, ben sizi ararım.”

The New Yorker’da yayınlanan William Fennegan’ın yazısından Ali Serdar Gültekin ve Özgecan Kara tarafından çevrilmiştir.

(Yeşil Gazete)

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.