EkonomiManşet

Mit 8 – Organize emek ekonomik durgunluğa neden olur

0
Panik yok, en yakın sendikaya gidin.

David Ransom tarafından New Internationalist Magazine‘de yayınlanan haberi Yeşil Gazete yazarı Ali Serdar Gültekin’in çevirisiyle paylaşıyoruz.

***

Sendika üyeleri, her zaman serbest piyasaya ve bununla bağlantılı olarak zenginliğin oluşturulmasına müdahalede bulundukları iddiası ile zenginler tarafından az ya da çok saldırıya uğrarlar. Britanya’da Daily Mail gazetesi, sendika “militanları” üzerindeki yasal kısıtlamaları artıran yeni düzenlemeleri “Sendikalara karşı savaş” başlığıyla selamladı [1]. ABD’de National Right to Work vakfı da sendikalar tarafından “yüksek vergiler ve artırılmış kamu harcamalarına adanmış kongre çoğunluğunu seçtirmek ve kontrol etmek için kayda geçmemiş bir takım operasyonlara” baş konulmasını önermekte [2].

Panik yok, en yakın sendikaya gidin.

Panik yok, en yakın sendikaya gidin

Fakat sendikaların zenginliğin yaratılmasını engellediği fikri en temelde yanlış. Hiçbir şey yoksa bile zengin “Azınlık Dünyası” bunun aksinin doğru olduğuna dair bir delil sunuyor.

Bu delilin birbirleriyle ilişkili iki özelliği bulunuyor. Birincisi, Büyük Durgunluğun özünde “likidite tuzağı” diye bildiğimiz olgunun bulunması. Kabaca konuşursak, 1980’lerden beri reel ücretlerdeki durgunluk.

Sonuç her zaman “efektif talep” eksikliği oldu, birçok kişinin üretilen şeylerden yeteri kadar satın alamaması. Bu durum zamanla daha fazla şey üretmek için yatırım yapmada isteksizliğe ve dağ gibi tasarruflara yol açtı.

İkincisi, eşitsizlik küçük bir grupta anormal miktarlarda kişisel servetin birikmesiyle sarmal sarmal genişledi. Bu ekonominin bütünü için iyi değil çünkü ne kadar zengin olursanız o kadar az harcama yapma gereksinimi duyarsınız ve diğer herkesin harcaması için ortada daha az para kalır. “Likidite tuzağı” daha da derinleşti. Öyle bir toplum yarattık ki zenginler servetlerini daha üretken – kârlı olana tezat olarak – bir şekilde harcama mücadelesi içerisindeyken, kalan herkes bir günden diğerine ulaşabilmek için geçim kavgası veriyor.

Bu iki özellik birbirleriyle ilişkili üç eğilimle birlikte geliyor. İlki sendikalardaki yoğunluğun hızla düşmesi (tüm çalışanların sendika üyelerine oranı). Gelişmiş ekonomilerde 1980’lerdeki %45 oranından 2010 yılında %30 seviyelerine bir azalma bu. Sendikaların ana görevi ücretler ve çalışma şartlarının iyileştilmesi olduğundan ücretlerin durgunlaşmasıyla bu durumu ilişkilendirmek akla yatkın geliyor.

Fakat ikinci olarak eğilimde bundan daha mantıklı bir ilişki var. IMF’nin yakın zamanda gerçekleştirdiği araştırmalarda ortaya çıkardığına göre “yüksek gelir oranının artması ve daha az yeniden dağıtımla sendikalaşmanın azalması ilişkilenirken, asgari ücretler kapsamlı gelir adaletsizliğindeki artış ile bağdaştırılabiliyor”[3]. Bu vesileyle “likidite tuzağı” kuruluyor. Geniş kapsamda gelir adaletsizliğinin artması, reel ücretlerdeki durgunluk ve organize sendikalardaki düşüş ise bu duruma katkıda bulunuyor.

Son olarak gelişmiş ekonomilerin performansı, en azından konvansiyonel anlamda kişi başına düşen GSYH, sendika üye sayılarına paralel olarak azaldı. 1960’larda GSYH ilerleyen on yıllardan daha hızlı artmıştı. İlerleyen yıllarda azalması ise sabit bir eğilim ile ilerledi. Sendikaların daraltıcı etkisini kaldırarak daha çok ekonomik refah sağlanabileceği fikri patentli şekilde hatalı.

Sendikalar hakkında neyi mi seviyorum? Zenginliğin yaratılmasına engel olmuyorlar. Birçok nedenden ötürü ekonomik büyümeye ön ayak olduklarını söyleyebiliriz. Tabii eğer gerçekten peşinde olduğunuz bu ise. Fakat sendikaların arkasında oldukları sadece bu değil. Tarihsel olarak sendikalar demokrasi için işsizlik ve adaletsizliğe karşı mücadelede ve uluslararası dayanışmada önemli bir rol oynadılar. Örgütlü emekten vazgeçerseniz bununla birlikte birçok şeyden vazgeçersiniz.

Bu büyük fabrikaların çöküşü, küresel şirketlerin yükselişi, insan haklarının erozyonu ve “esnek emek pazarının” insafsızca dayatılması -ve ayrıca sendikaların kendi eksiklikleri- sendikaların zengin ülkelerde etkin bir şekilde örgütlenmesini zorlaştırmış olabilir. Ancak bunların hiçbiri ekonomik mite katkıda bulunmaz.

[1] The Daily Mail, 27 May 2015.

[2] nrtw.org

[3] Florence Jaumotte and Carolina Osorio Buitron, Inequality and Labour Market Institutions, IMF, July 2015, nin.tl/IMF-labour-inequality

Haberin İngilizce orijinali

Haber: David Ransom

Yeşil Gazete için çeviren: Ali Serdar Gültekin

(Yeşil GazeteNew Internationalist blog )

More in Ekonomi

You may also like

Comments

Comments are closed.