ManşetTürkiye

Meral Akşener: Kanal İstanbul projesindeki şirketlere bir kuruş ödemeyeceğiz

0
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında  Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan için “Çevreciliği de ekonomistliği gibiyle, milletçe büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız” dedi.

Marmara Denizi’ni saran müsilaj sorununa da değinen Akşener “Atılacak adımlar için iktidara buradan çağrıda bulunmak istiyorum” dedi:

Marmara Denizi’ne dökülen atık suların bir kısmı değil tamamının ileri biyolojik arıtmadan geçmesi gerekiyor. Bunun için merkezi yönetim olarak yerel yönetimleri destekleyin. Mevcut arıtma tesislerini bir an önce ileri biyolojik arıtma tesislerine gidin, gerekirse kamulaştırmaya gidin. Gübre kimyasal ve ilaç kullanımının azaltılmasını sağlayın. Marmara Denizi’ne atık su döken nüfusu 5 binden fazla olan yerleşimlerde hızla biyolojik arıtma tesisleri kurun.”

‘Ant olsun, Kanal İstanbul’a geçit vermeyeceğiz’

Erdoğan’ın “İnadına yapacağız” dediği Kanal İstanbul projesine de değinen İYİ Parti lideri,  “Ant olsun bu ihanete geçit vermeyeceğiz. Marmara ölürken deprem tehdidi ortadayken o ihale kenelerinizin daha fazla semirmesine müsaade etmeyeceğiz. Bu proje İstanbul’a yapılan yeni bir ihanettir. Bu proje milletimizin kutlu iradesine yapılan saygısızlıktır. Bu bir proje değil düpedüz soygun planıdır” ifadelerini kullandı.

“Buradan o ranta göz diken bu soyguna ortak olmaya heveslenen yerli ve yabancı her kim varsa onlara seslenmek istiyorum” diyen Akşener şunları söyledi: “Boşuna heveslenmeyin bu devran dönüyor, ilk seçimde bu iktidar gidiyor bu saray sefası bitiyor. Şimdiden uyarıyorum o kutlu gün geldiğinde bir kuruş bile alamazsınız. Sayın Erdoğan ve AK parti iktidarına güvenip de sakın ola bu vicdansızlığa, hukuksuzluğa ortak olmayın. Sonra çok üzülürsünüz. Buradan açıkça net bir şekilde söylüyorum bir kuruş alamayacaksınız, ödemeyeceğiz.”

‘Salda’ya beton dökenler, yol kenarına ağaç diktik diyor’

İYİ Parti Genel Başkanı, Türkiye’deki doğa kırımına karşı mücadele edeceklerini de belirtti:

“Salda Gölü‘ne beton dökenlerin yol kenarın ağaç diktik ya diye kendilerini savunmalarını kabul edemeyiz. Kazdağları‘nı yamalatanların bizi millet bahçeleriyle uyutmaya çalışmalarına sessiz aklamayız. çevre bizim işimiz diyen büyük Rizeli iflah olmaz rant sevdalısı için Rize‘deki doğa kıyımına göz yummasına görmezden gelemeyiz. Sessiz kalmayacağız, kabul etmeyeceğiz. Memleketin cennet doğası için mücadeleye devam edeceğiz.”

‘Kanal’a bir kuruş ödemeyeceğiz’

Belli ki iktidardakiler bu milletin ekmeğine, aşına, içtiği suya yani hayatına kasetmişler. Belli ki milletin umutlarını söndürmeye yemin etmişler. Ama ant olsun bu ihanete geçit vermeyeceğiz. Marmara ölürken deprem tehdidi ortadayken o ihale kenelerinizin daha fazla semirmesine müsaade etmeyeceğiz. Bilim tüm uyarılarına, ekonomistlerin ikazlarına rağmen İstanbullu açıkça istemiyorum derken kime ne söz verdilerse inatla ve ısrarla yapacağız dedikleri o ucube kanalı yapmalarına, Marmara’yı İstanbul’u ölüme terk etmelerine izin vermeyeceğiz. Bu proje İstanbul’a yapılan yeni bir ihanettir. Bu bir proje değil düpedüz soygun planıdır. Buradan o ranta göz diken bu soyguna ortak olmaya heveslenen yerli ve yabancı her kim varsa onlara seslenmek istiyorum; boşuna heveslenmeyin bu devran dönüyor, ilk seçimde bu iktidar gidiyor bu saray sefası bitiyor. Şimdiden uyarıyorum o kutlu gün geldiğinde bir kuruş bile alamazsınız, ödemeyeceğiz.

İklim krizi uyarısı

“İktidar, Kanal İstanbul fantezileriyle oylanırken, müsilaj sorununu, millet bahçeleriyle çözmeye niyetlenirken, iktidarın beceriksiz ellerinde, ülkemiz, hayati risklerle karşı karşıya kalıyor” diyen Akşener, Türkiye’nin önündeki en büyük tehlikelerden birinin de susuzluk olduğuna işaret etti;  “Bütün çalışmalar, iklim değişikliğinin sonucu olarak, bu sene yaşadığımıza benzer kuraklıkları, önümüzdeki yıllarda da yaşayacağımızı gösteriyor” dedi:

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin son raporuna göre, sıcaklık artışları, 2050 yılı için, 2 buçuk, 3 derece civarında olacak ve bu yüzyılın sonunda, 6 dereceyi bulacak. Bugün sıcaklığın 1 derece artması kum fırtınalarından, kasırgalara, kuraklıktan, aşırı yağmurlara, sayısız felakete neden olurken, sıcaklık 6 derece arttığında, yaşayacaklarımızı siz düşünün” diyen İYİ Parti lideri, “Artık bir gerçeği kabul etmek zorundayız: İklim, kuraklık ve susuzluk anlamında, dünyada artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Türkiye’de ise, önlem almadığımız takdirde, her şey çok daha kötüye gidecek. Bu sözlerimi felaket tellallığı zannetmeyin. Tam tersine, eğer zamanında önlem alırsak, çocuklarımızı susuzluğa mahkûm etmemek hala elimizde. Yapmamız gereken tek şey, hep birlikte adım atmak” ifadelerini kullandı.

Akşener sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünya Bankası bulgularına göre, küresel anlamda, su tehdidinin, en yüksek olduğu bölgelerden birinde yaşıyoruz. Üstelik sanılanın aksine, su zengini bir ülke de değiliz. Dünya Kaynaklar Enstitüsü araştırmalarına göre, su fakirliği konusunda 32. sırada yer alıyoruz. Çöl ülkesi olarak bildiğimiz, Irak, Mısır, Sudan gibi ülkeler bile, su kaynakları konusunda, bizden daha iyi durumdalar. Nitekim, DSİ rakamlarına baktığınızda, durumun vahametini anlıyorsunuz: 9 yıl içerisinde, ortalama yağışımız neredeyse yarı yarıya azalmış. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin raporlarına göre ise, yalnızca 2020 Kasım ayında, yağışlar, normalin yüzde 49 altında gerçekleşmiş. Daha da kötüsü, bazı bölgelerde, bu azalma yer yer yüzde 80’e kadar çıkmış. Ayrıca, bu yağış azlığı, ‘kurak’ olarak bilinen güneydoğu illerimizde değil, tam tersine, Ege ve Marmara bölgelerimizde gerçekleşmiş. Yani susuzluk, şu an ülkemizin her bölgesini tehdit ediyor.

Ülkemizde kullanılan toplam suyun, yüzde 74’ü tarımda kullanılıyor. Tam da bu yüzden, aç ve susuz kalmamak için, üzerinde durmamız gereken politikaların başında, tarımda suyun, verimli ve etkin kullanılması geliyor. Boğaziçi Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalar, önlem alınmadığı takdirde, 2050 yılına geldiğimizde, ürünlerde, yüzde 25 ila 50 arası verim kaybı yaşayacağımıza işaret ediyor. Verim kaybının ve makro ekonomik kayıpların doğal bir sebebi olarak da tüm ürünlerin fiyatında ciddi artışlar olması bekleniyor. Yine Boğaziçi Üniversitesi’ne göre, ürün bazında fiyat artışları, önümüzdeki yıllarda yüzde 84’ü bulacak.

Daha iklim krizinin başlarındayken bile, gıda fiyatlarını kontrol edemeyen bu iktidar, krizin etkileri daha ciddi hissedildiğinde, ne yapacak, orası belli değil. Belli değil diyorum, çünkü bilim insanlarına, sivil toplum kuruluşlarına, hatta bizzat Doğa Ana’nın, kendi diliyle yaptığı uyarılara rağmen, betona aşık, suya düşman olan bu iktidar, bütün bu gelişmeleri görmemezlikten geliyor.”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.