Büyük bir bölümü fosil yakıt kullanımından kaynaklanan iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklık yüzünden Türkiye genelindeki nehirlerin neredeyse tamamında suyun akış hızı yüzde 70’lere varan oranda düştü. Göllerin ise yüzde 60’ı kurudu.
“Göller ve Sulak Alanlar Eylem Planı 2017-2023” raporunda Van, Tuz, Manyas, Mogan, Sapanca göllerindeki tahribata dikkat çekiliyor. Burdur Gölü’nün 40 yıl içerisinde 230 km²’den, 90 km²’ye düştüğü belirtiliyor.
Raporda “300’e yakın irili ufaklı gölün yüzde 60’ı kurudu. Türkiye’nin bir zamanlar beşinci büyük tatlı su gölü olan Akşehir Gölü tamamen kurumuş, kış aylarında su birikintisi haline gelmiştir. Beyşehir gölü 26 metreden 6 metreye, Eğirdir Gölü 14 metreden 5 metreye düşmüştür. Avlan, Seyfe, Sazlığı Kulu, Sarıgöl, Yarışlı, Kurugöl, Kırkpınar, Acıgöl, Uyuz, Suğla, Meke, Güvenç, Sasam, Kocagöl, Karagöl, Hotamış Sazlığı ve Küçük Göl’de ise su seviyeleri çok azalmıştır” deniliyor.
‘Eşi görülmemiş nüfus hareketleri yaşanacak’
Milliyet’ten Mert İnan’a konuşan Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, “CIA danışmanı Peter Schwartz ve Global Businiess Shwartz ve Randall, açlık, tarımsal üretim çöküşleri, yoksulluk ve hastalık gibi uzun vadeli olguların yanı sıra aniden gelişen her türlü yıkıcı iklim olaylarının bugüne kadar görülmemiş nüfus hareketleri yaratacağını öngörüyorlar” ifadelerini kullandı.
Yıldız açıklamasında “2012 yılında 32 milyonu aşkın kişi sel, kasırga ve deprem gibi iklim felaketleri yüzünden yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kaldı. Göçlerin yüzde 98’i iklim değişimine bağlı nedenlerle meydana geldi. 2050 yılına kadar 200 milyon kişinin yeni bir göçmen statüsü ile bir başka ülkede yaşayacağı görülüyor” dedi.
‘Marmara Gölü tam anlamıyla can çekişiyor’
Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Bilimleri Hidrolik Hidroloji ve Su Kaynakları Programı Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Cem Polat Çetinkaya da şu yorumları yaptı:
“Özellikle akarsular ve göllerde artan nüfus ile gelen arıtılmamış kanalizasyon suları ve tabii bunların getirdiği deterjan kimyasal gibi atıklar, aşırı gübre kullanımı ile tarımsal kaynaklı dönen suların katkısı, haliyle iyi denetlenmeyen endüstriyel işletmelerin atık suları birçok nehrimizde suyun kalitesinin kötü yada çok kötü olmasına neden oluyor. Bu kalitedeki su ile mecburen yapılan sulamaların, özellikle gıda üretimindeki etkisini, toprak kirliliğini siz düşünün. Küçük bir örnek: Gediz Havzasında planlanan Gördes barajı daha yapılmadan, yaptığımız modelleme çalışmalarında, Marmara Gölü’nün kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını 2006 yılında öngörmüştük. Baraj tamamlandı, su tutmaya başladı.
Sonuç olarak Gördes bölgesinde öngörülen sulamalar yapılacak, İzmir’e yılda 60-80 milyon metreküp içme suyu temin edilecekti ama aynı havzada bulunan Marmara gölü tam anlamıyla can çekişiyor. Balıkçılık öldü, gölden su temin eden çiftçiler su bulamaz oldu.”