Sivil toplum kuruluşları ve çevre aktivistleri, Türkiye’nin en geç 2035’e kadar kömürden çıkacağını açıklaması için çağrıda bulunuyor. Öte yandan Rusya‘nın Ukrayna‘yı işgali, enerji bağımsızlığı konusunu yeniden gündeme getirdi. Rus doğal gazına bağımlı olan Avrupa ülkeleri, bir yandan bu fosil yakıtı başka ülkelerden getirmenin yollarını ararken, diğer yandan da yerel kaynaklara yöneliyor.
Yatırımları yenilenebilir enerjiye yönlendirmek, orta vadede en iyi çözüm. Ancak kısa vadede, devreden çıkarılan kömürlü termik santralleri yeniden çalışır hale getirmeyi gündeme getirenler de az değil. Bu bölümde, kömüre yönelmenin neden iyi bir fikir olmadığını, çok temel bir soru üzerinden konuşacağız: Kömür, neden kötüdür?
Fosil yakıt sürdürülebilir değil
Kömür, bitkilerin, milyonlarca yıl zarfından basınca ve ısıya maruz kalması sonucu oluşmuş bir fosil yakıt. Kömürü yer altından çıkardığımız ve ardından ısıl değerini kullanarak elektrik ürettiğimiz süreç ise, üç büyük zararı nedeniyle, sürdürülebilir değil.
Her şeyden önce kömür, iklim krizinin birincil sebebi. İklim krizine neden olan sera gazı emisyonlarının neredeyse yarısı, kömür kullanımından kaynaklanıyor. Yeni yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye 2035 yılına kadar kömürden çıkmasını sağlayacak adımları atarsa, sera gazı emisyonlarını yüzde 82,8 azaltabilir.
Kömürün insan sağlığına da ciddi etkileri var. 1965 ile 2020 yılları arasında 16 ilimizde faaliyet gösteren kömürlü termik santrallerin kümülatif etkisini araştıran Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL), bu santrallerin 200 bine yakın insanın erken ölümüne sebep olduğunu tespit etti. Söz konusu termik santrallerin sağlık masrafı, 4,8 trilyon TL olarak hesaplandı.
Üstelik kömürün, henüz yeraltından çıkarılması sürecinde dahi, çevreye birçok olumsuz etkisi var. Kömür madeni açılması için doğal alanlar tahrip ediliyor, kömürün yakılması sırasında açığa çıkan zehirli gazlar asit yağmurlarına sebep oluyor, kül depoları radyoaktivite yayıyor ve santraller, su kaynakları üzerine baskı oluşturuyor.
Yerli, milli ve ucuz da değil
Bütün bu olumsuzluklara katlanma nedeni olarak, kömürün yerli ve ucuz bir kaynak oluşu gösteriliyor. Ancak ithal kömürle çalışan termik santraller, 2005 yılından bu yana arttı. Şu an yerli kömüre dayalı kurulu güç 11,4 GW iken, ithal kömüre dayalı kurulu güç 9 GW seviyesine ulaşmış durumda. Örneğin 2020 yılında, kömürden elektrik üretiminin yüzde 59’u ithal kömürle gerçekleşti. İthal ettiğimiz kömürün yüzde 35’i ise yine Rusya’dan geliyor.
Öte yandan yenilenebilir enerji yatırımlarının ucuzlamasıyla birlikte, özellikle ithal kömürle çalışan santrallerin ekonomik olduğunu savunmak giderek zorlaşıyor. Ember Türkiye’nin Eylül 2021 tarihli araştırmasına göre, yeni bir rüzgar veya güneş enerjisi santrali kurarak elektrik üretmek, şu an faaliyette olan verimli bir ithal kömür santralinde elektrik üretmekten daha ekonomik.
Bu durum, 2026’da yürürlüğe girmesi beklenen AB’nin sınırda karbon düzenleme mekanizmasıyla birlikte tüm ülke için daha da netleşecek. Türkiye’nin sera gazı emisyonlarını sınırlandırmak için ciddi adımlar atmaması durumunda ihracatçıların AB’ye ödemek zorunda kalacağı yıllık vergi miktarı, TÜSİAD tarafından 1,8 milyar Euro olarak hesaplandı.
Videoda ayrıca, Türkiye’nin 2030’a kadar kömürden çıkacağını duyurması için imza kampanyası başlatan İklim için Gençlik Türkiye ekibinden de bir mesaj var. Genç iklim aktivistleri Hazal Kara ve Maya Özbayoğlu, Türkiye’nin neden kömürden çıkması gerektiğini düşündüklerini anlattı.