Dünyaİklim KriziManşet

Joseph Borrel: Ukrayna’nın işgali, yeşil enerjiye geçişimize ivme kazandırmalı

0

Avrupa Birliği (AB)  Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi, sosyalist İspanyol siyasetçi Joseph Borrel, küresel konularda yorum ve analiz yayımlayan uluslararası medya kuruluşu Project-Syndicate‘e yazdığı yazıda, Ukrayna‘nın işgalinin yeşil enerjiye geçişe ivme kazandırması gerektiğini belirtti.

Borrel, yazısında “Ülkemizde yenilenebilir enerji geliştirmek için yatırdığımız her euro, stratejik kırılganlıklarımızı azaltacak ve iklim değişikliğini önlemeye yardımcı olacaktır. Evimizi güçlendirmek üs aynı zamanda Rusya‘nın saldırgan dezenformasyon ağlarıyla mücadele etmek ve Kremlin‘in finans ve nüfuz ticareti ekosisteminin peşine düşmek anlamına geliyor” dedi.

Borrell’in 3 Mart’ta yayımlanan yazısı şöyle:

Bazı haftalar on yıllar gibi gelebilir ve bu da onlardan biri oldu. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı açık saldırganlık eylemiyle birlikte, Avrupa’da bir kez daha savaş trajedisi patlak verdi. Rus kuvvetleri konutları, okulları, hastaneleri ve diğer sivil altyapıyı bombaladı. Kremlin’in propaganda makinesi, haksız olanı haklı çıkarmak için aşırı hızla çalışıyor. Bir milyondan fazla insan şiddetten kaçtı.

Avrupa Birliği de harekete geçmiş durumda. Bazıları bizim tereddüt edeceğimizi, aynı fikirde olmamamızı ve krizi ertelememizi zannediyordu, ancak  biz de yol boyunca tabuları yıkarak Ukrayna’yı desteklemek için rekor bir hızla hareket ettik. Kremlin bağlantılı oligarklara ve savaştan sorumlu olanlara benzeri görülmemiş yaptırımlar uyguladık. Önde gelen Rus bankalarının SWIFT sisteminden men edilmesi ve Rus Merkez Bankası‘nın varlıklarının dondurulması gibi sadece birkaç gün önce düşünülemez olan önlemler  şimdi uygulanıyor.  Ve ilk kez AB, Avrupa Barış Fonu kapsamında 500 milyon € (554 milyon $) seferber ederek, savaş halindeki Ukrayna’ya askeri teçhizat sağlayan üye ülkeleri destekliyor.  Maksimum etkiyi sağlamak için tüm bunları diğer ülkelerle işbirliği halinde  hayata geçirdik. ABD;  Birleşik Krallık, Kanada, İsviçre, Japonya, Singapur ve diğer birçok finansal ve ekonomik merkez, sert yaptırımlar için bize katıldı. Rusya’ya yönelik uluslararası öfke, spor ve sanatta bile yükseliyor. Şirketler, ardı ardına Rusya pazarını terk ediyor.

Yine de, Ukrayna’dan gelen haberler korkunç ve iç karartıcı; üstelik kimse bu savaşın nasıl biteceğini bilmiyor. Putin, dökülen kanı “Batı ile Geri kalanlar” arasındaki efsanevi bir çatışmanın kaçınılmaz bir yan ürünü olarak göstererek mazur göstermeye çalışacak; ama neredeyse hiç kimseyi ikna etmeyecektir. Dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin ve insanların büyük çoğunluğu, otokratik bir liderin askeri saldırganlık yoluyla istediğini kolayca ele geçirebileceği bir dünyayı kabul etmeyi reddediyor.

‘Jeopolitik bir Avrupa’nın gecikmiş doğuşu’

2 Mart’ta, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun ezici bir çoğunluğu -141 ülke- Ukrayna’nın egemenlik haklarını desteklemek için oy kullandı ve Rusya’nın eylemlerini BM Şartı’nın ve uluslararası hukukun açık bir ihlali olarak kınadı. Sadece dört ülke Rusya’ya oy verdi (geri kalan 35’i çekimser kaldı). Küresel uzlaşmanın bu tarihi görüntüsü, Rusya liderinin ülkesini ne kadar izole ettiğini gösteriyor. AB, BM’de bu sonuca ulaşmak için çok çalıştı ve  şimdiki görevin şiddeti sona erdirmek ve diplomasiye kapı açmak olduğu konusunda BM Genel Sekreteri Antonio Guterrres‘le tamamen aynı fikirdeyiz.

Rusya’nın işgalinden bu yana geçen hafta içinde jeopolitik bir Avrupa’nın gecikmiş doğuşuna da tanık olduk. Avrupalılar yıllardır, dünya sahnesinde siyasi hedeflerimizi takip etmek için amaç ve yetenek birliği ile AB’nin nasıl daha sağlam ve güvenlik bilincine sahip hale getirilebileceğini tartışıyor. Geçen hafta bu yolda, önceki on yılda yaptığımızdan muhtemelen daha ileri gittik.

Bu sevindirici bir gelişme, ancak yapılacak daha çok şey var. İlk olarak, Ukrayna’yı ve halkını uzun vadede – hem bizim hem de onların iyiliği için – desteklemeye hazırlanmalıyız. Putin’in galip gelmesine izin verirsek kimsenin güvenliği olmayacak. Artık herhangi bir kural yoksa, hepimiz tehlikede olacağız. Bu yüzden özgür bir Ukrayna’nın hayatta kalmasını sağlamalıyız. Ve bu amaçla, barışın yeniden kurulabilmesi için Rusya’nın akla dönmesi için bir açıklık sağlamalıyız.

‘Yenilenebilir enerji Avrupa’yı güçlendirir’

İkincisi, bu savaşın Avrupa güvenliği ve direnci için daha geniş perspektifte ne anlama geldiğini anlamamız gerekiyor. Enerji boyutunu düşünün. Açıkça, otoriter ve saldırgan güçlerden enerji ithalatına olan bağımlılığımızı azaltmak acil bir stratejik zorunluluktur. Rakibimizin savaşma yeteneğini kelimenin tam anlamıyla finanse etmemiz çok saçma. Ukrayna’nın işgali, yeşil enerjiye geçişimize yeni bir ivme kazandırmalıdır. Ülkede yenilenebilir enerji geliştirmeye yatırdığımız her euro, stratejik kırılganlıklarımızı azaltacak ve felaketle sonuçlanan iklim değişikliğini önlemeye yardımcı olacaktır. Ana üssümüzü güçlendirmek aynı zamanda Rusya’nın saldırgan dezenformasyon ağlarıyla mücadele etmek ve Kremlin’in finans ve nüfuz ticareti ekosisteminin peşine düşmek anlamına geliyor.

Üçüncüsü, bir güç siyaseti dünyasında, kendimizi savunma kapasitesine ihtiyacımız var. Evet, buna askeri yollar da dahil ve bunları daha da geliştirmemiz gerekiyor. Ancak AB’nin bu hafta yaptığı şeyin özü, esas olarak ekonomik ve düzenleyici nitelikte olan tüm politika ve kaldıraçları güç araçları olarak kullanmaktı. Önümüzdeki haftalarda, Ukrayna’da ve gerektiğinde başka yerlerde de bu yaklaşımı geliştirmeliyiz.

“Jeopolitik Avrupa” için temel görev basittir. Yeni keşfedilen amaç anlayışımızı önce özgür bir Ukrayna’yı sağlamak, ardından kıtamızda barış ve güvenliği yeniden tesis etmek için kullanmalıyız.

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.