Derleyen: Alvin Chang, Emily Holden, Oliver Milman, Noa Yachot
Yeşil Gazete için çeviren: Karya Ayyıldız
*
“Tertemiz su ve hava istiyorum!” (Demokratların adayı) Joe Biden ile beraber yaptığı başkanlık münazarasında Donald Trump‘ın dedikleri bu şekildeydi. Buna rağmen, bazılarının on yıllar öncesine dayandığı temel iklim ve ekolojik korumalarını sistematik olarak ortadan kaldırmak için dört yıllık başkanlığı süresindeki eylemlerine bakıldığında bu isteği anlamsız kalıyor.
Uzmanlar iklim krizinin öngörülen yıkıcı belirtilerinin, ABD için özellikle zor geçen bu yılda görünenlerin yanı sıra, gelecek faciaların yakınından bile geçmediği konusunda hemfikir. Buna rağmen ABD başkanı devasa yangınlardan, yıkıcı kasırgalardan, genele yayılmış susuzluk sorunlarından ve çoğunlukla Siyah ve Latin toplulukları etkileyen kesintisiz hava kirliliğinden pek etkilenmiş gibi görünmüyor. Yönetimi iklim uygulamalarını kaldırdı, temiz su yasalarını geri çekti ve kirlilik standartlarında hafifletmeye gitti. Kamu topraklarına ve tehlike altındaki türlere yönelik korumalar azaltıldı, yeni petrol boru hatları ve kömür madenciliği teşvik edildi.
Bu değişikliklerin etkileri Trump’ın başkanlığının da ötesine geçecek. Aşağıda Trump dönemindeki bazı iklim ve çevre-doğa düşmanı uygulamaların listesi bulunuyor:
PM 2,5, genellikle arabalarda veya elektrik santrallerinde fosil yakıt yanmasıyla oluşan küçük partiküllerdir. Bu partiküllerin hastaneye yatırılma, acil ziyaretleri ve ölümlerle de yakın bir bağı vardır.
Çalışmalar bu partiküllere uzun süre maruz kalmanın kronik bronşit, akciğer fonksiyonunda azalma ile akciğer kanseri sonucu ölüm ve kalp hastalıklarında artışa sebep olduğunu gösteriyor. Beyaz olmayan topluluklar ve düşük gelirli nüfus, PM2.5’e orantısız maruz kalma ile karşı karşıya. Araştırmalar, PM2.5 standardını sıkılaştırmanın her yıl 12.000 Amerikalı’nın hayatını kurtaracağını gösteriyor.
Trump yönetimi aynı zamanda önceki başkan Barack Obama’nın –Los Angeles gibi şehirleri devamlı olarak dumanlı sis altında bırakmasıyla da bilinen- ozona ilişkin ortaya koyduğu düzenlemeleri de kaldırdı. Ozon; elektrik santralleri, petrol rafineleri, kimya tesisleri ve arabaların oluşturduğu kirliliğin güneş ışığına tepkimesiyle ortaya çıkıyor.
Donald Trump ABD’nin 2015 Paris İklim Anlaşması’ndan çekileceğini açıkladı. (Anlaşmadan bu metnin yayınlandığı 2020 Kasım’ında resmen çıkıldı-ç.n) Anlaşmayla dünya üzerindeki 197 ülkenin iklim krizine sebebiyet veren emisyonları gönüllü bir şekilde keseceğine karar verilmişti. Anlaşmanın hedefi küresel ısınmayı sanayileşme öncesi sıcaklıkların en çok 2 derece üstünde tutabilmekti.
ABD bu emisyon azaltımlarına rağmen bilim insanlarına göre ülkenin ve dünyanın yıkıcı iklim değişikliğinden kaçınabilmesi adına yapması gerekenlerden oldukça uzak. Trump, ABD’yi ihtiyaç duyulana yaklaştıracak iklim kurallarını geçersiz kıldı. ABD’nin iklim alanında gelişme kaydetmesi halinde küreselçabalar çok daha güçlü ve etkili olacaktı.
Geçtiğimiz yıl Trump yönetimi, ABD’nin sularının geniş alanlarına yönelik federal korumaları kaldırdı. Düzenlenen yeni Waters of the United States (WOTUS) (ABD’nin Suları) yasası Clean Water Act’in uygulama alanını kısıtlıyor.
Bazı akarsular, yağmur yağana kadar, kuru halde kalır, sonra tekrar canlanır. Bunlara efemeral akarsu denir. Akarsuların ve göllerin %18’ini oluştururlar.
Trump’ın yeniden düzenlemeleri sebebiyle artık Clean Water Act sanayiden, çiftçilikten ve diğer kaynaklardan gelen kirliliğe karşı efemeral akarsuları koruyamıyor. Trump yönetimi, Obama’nın döneminde geliştirilmiş olan, çiftçilere ve golf sahası sahiplerine kısıtlama getirilerek ABD’deki 117 milyon insana içme suyu sağlayacak korumalara da karşı çıktı.
Trump yönetimi, kömür santralleri için kirlilik kurallarını zayıflatarak ABD kömür endüstrisindeki keskin düşüşü hafifletmeye çalıştı, ancak çabalarının pek bir faydası olmadı. Kamu hizmetleri daha ucuz fosil gazı ve yenilenebilir enerjiye yöneldikçe, ABD’de kömür kullanımı azalmakta. Environmental Protection Agency (EPA) (Çevre Koruma Ajansı), çoğu santralin halihazırda uymuş olmasına rağmen, kömür santrallerinin cıva kirliliğini engelleyen standartları iptal ediyor.
Aynı zamanda ajans, santrallerin kullandıkları suyu nehirlere ve göllere geri dökmeden önce içerisindeki kirli atıklardan arındırmalarını gerektiren zorunlulukları da geri çekiyor.
Federal hükümet 1970’lerde ulusal standartlar koymaya başladığından beri otomobil ve kamyonların yakıt verimliliği gittikçe düzelmeye gitmiş, Obama yönetimi ise bu düzelme oranını 2025 yılına kadar araçların 54 mil/galon civarında çalışmasını sağlamaya yönelik çalışmalar hedeflemişti. Bu; ABD’nin küresel ısınmaya yol açan emisyon salımının üçte birinden fazlasının ulaşım kaynaklı olması sebebiyle, belki de ulusal anlamda iklim kriziyle mücadelede en büyük hamle olacaktı
Trump yönetimi, söz konusu hedefi 40 mil/galon civarına indirerek yalnızca yasayı etkisiz hale getirmekle kalmadı, Kaliforniya’nın eyalet içi daha sıkı standartlar getirmesini de engellemeye çalıştı. Yönetimin kendi hesaplamaları dahi sadece bu geri çekilmenin kural çerçevesinde üretilen araçların kullanım ömrü boyunca fazladan milyar ton karbondioksit emisyonuna, otomobil endüstrisinde binlerce iş kaybına ve sürücüler için daha pahalı benzine neden olacağını gösteriyor.
ABD’deki son geniş dokunulmamış vahşi alan Alaska’nın kuzeydoğusunda bulunuyor. 19 milyon dönüm araziye sahip, içinde tundralar, akarsular ve dağlar barındıran Arctic National Wildlife Refuge, kutup ayılarından yüzlerce kuş türüne uzanan çeşitlilikte canlıya, aynı zamanda Gwich’in yerlileri için hayati öneme sahip göçmen ren geyiği sürüsüne ev sahipliği yapıyor.
Trump yönetimi koruma alanının kıyı bölgesinde petrol ve gaz sondajına izin vermek adına yıllardır bulunan koruma yasalarını kaldırmak istiyor. Sondajın yaşam şekillerini bozacağını söyleyen Gwich’in yerlileri, bu girişime karşı çıkmakta kararlı. Bölgeden elde edilecek petrolün yanması halinde yaklaşık 5 milyon ton karbon dioksit salımı olabileceği öngörülüyor.
The Clean Power Plan (Temiz Elektrik Planı) Obama yönetiminin en önemli iklim yasalarından biriydi. 2015’te tamamlanan yasa, eyaletlerin elektrik sektörü emisyonlarını azaltmalarını sağlıyordu. Yasa, 2005’tekine oranla, 2030’a kadar sektörün yarattığı karbon kirliliğini %32 oranında kesintiye uğratmayı hedefliyordu.
ABD Yüksek Mahkemesi’nin 2016 yılında yasanın yürütmesini durdurmasına ve eyaletlerin yasaya uyma zorunlulukları olmamasına rağmen, ülkenin elektrik sektöründe karbon dioksit emisyon oranları yasanın hedeflediğinden de çok; en az üçte bir oranında azalma yaşandı. Daha ucuz doğal gaz ve yenilenebilir elektrik, aynı zamanda fosil yakıtlardan uzaklaştıran yerel politikalar, bu düşüş oranını hızlandırdı.
Elektrik alanındaki bu gelişmeye rağmen Trump’ın yasaları geri çekmesi ABD’nin genel iklim kirliliği azaltımının sıfırlanması gibi bir tehdit oluşturuyor.
Trump yönetimindeki EPA ve İçişleri Bakanlığı’nın (DOI) her ikisi de Obama döneminde petrol ve gaz çalışmalarından ortaya çıkan metan emisyonlarına yönelik çıkarılan yasaları hafifletti.
Metan, en çok salınan ikinci sera gazı.
EPA ülke çapındaki yeni çalışmalara yönelik metan yasalarını geri çekti, İçişleri Bakanlığı ise kamu alanlarında çalışma yürüten petrol ve gaz şirketleri için bunları hafifletti. İçişleri’nin yasaları geri çekmesi bir federal mahkeme kararı ile engellendi.
Hidrofloronkarbon veya HFC’ler, soğutma, klima ve bina izolasyonunda ozon tabakasına zarar verdiği öğrenilen kloroflorokarbonlar veya CFC’ler yerine oldukça yaygın olarak kullanılıyor.
Bunun yanı sıra uluslararası toplum, kuvvetli bir sera gazı olan HFC’lerin kullanımını azaltmak üzere anlaşmaya vardı. Trump yönetimi ise ABD’nin bu anlaşmayı desteklemesini reddetti, Cumhuriyetçi senatörlerin itirazlarını bile görmezden gelerek Şubat ayında HFC sızıntılarının tamirini gerektiren yasayı kaldırdı. EPA’nın hesaplamalarına göre bu yasanın kaldırılması gezegenin ısınmasına yol açan emisyonların 2,9 milyon ton daha yükselmesine neden olacak.
National Enviromental Policy Act (Ulusal Çevre Politikaları Yasası) kurumları; büyük ölçekli altyapı çalışmalarını, örneğin eyaletler arası boru hattı gibi) çevreye etkileri açısından nasıl değerlendirmeleri gerektiği konusunda yönlendirir.
Trump yönetimi yasayı; daha fazla projenin incelemelerden geçmemesi ve kurumların dikkate alması gereken etkilerin sayısı ve alternatiflerin azaltılmasına yönelik değiştirdi.
Çocuklarda beyin gelişimine verdiği zarar dahil birçok sağlık problemiyle bağlantısı olan, kloropirifos olarak bilinen haşere ilacının ABD’de evlerde kullanılması son 20 yıldır yasaklanmıştı.
EPA bu ilacın, badem, soya fasulyesi ve üzümler gibi mahsullerde, dış alanlarda kullanımını da yasaklamayı hedefliyordu fakat Trump yönetimi bu girişimi engelledi. Çevreci gruplar ve çiftçiler bu engellemeye karşı çıksalar da şimdilerde EPA bilimin bu yasağı desteklemediğini söylüyor. Bunu yaparak EPA, doğum öncesi kloropirifosa maruz kalmayla çocuklarda bilişsel bozuklukların ortaya çıkması arasındaki, epidemiyolojik birçok çalışmanın da ortaya koyduğu bağlantıyı görmezden gelmiş oldu.
Makalenin İngilizce orijinali
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…