ManşetKadınTürkiye

İstanbul Sözleşmesi davaları görülüyor: Bu sözleşmeden yalnızca şiddet failleri rahatsızlık duyar

0

İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararıyla çıkılmasına karşı yürütmenin durdurulması ve kararın iptali talebiyle açılan davaların görüşülmesine Ankara’da Danıştay 10. Dairesinde başlandı.

20 Mart 2021’de  Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dair yayımlanan Cumhurbaşkanı kararına yıl boyunca sivil toplum kuruluşları, kadın hakları örgütleri, siyasi partiler, barolar ve pek çok kadın tarafından yüzlerce dava açıldı.

Bugün Ankara Barosu, Diyarbakır Barosu, Erzurum Barosu, Antep Barosu, Tekirdağ Barosu, Gelecek Partisi, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), 29 Ekim Kadınları Derneği, Serap Yazıcı ve Büşra Marangozoğlu tarafından açılan toplam on davanın duruşması gerçekleştirilecek.

Duruşmalara katılmak için Türkiye’nin çeşitli kentlerinden yüzlerce kadın Ankara’ya gitti. Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) formlarını dolduran kadın avukatların sayısı 808’e ulaşırken 73 barodan gelen katılımlarla davayı takip etmek için yetki belgesi sunacak avukatların sayısı bini buldu.

Duruşma başında mahkeme başkanı, “Danıştay tarihinde bu kadar kalabalık bir duruşma ilk kez yapıyoruz” dedi.

Türkiye’de hiçbir kadın ve çocuğun kaybedecek bir dakikası yok

Duruşma öncesi basın açıklamaları yapıldı. Avukat Şenel Sarıhan, devlete şiddeti önleme ve mağduru koruma yükümlülüğü getiren İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini söyledi:

“EŞİK olarak 20 Mart 2021 Cumartesi günü yayımladığımız bildiride, kararın ‘hukuksuz ve hükümsüz’ olduğunu ilan etmiş, Meclis iradesinin ve Anayasa’nın hiçe sayıldığını vurgulayarak, “Milletin iradesiyle Meclis’te oybirliği ile kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Kararı ile çıkılamaz. Meclis’in iradesi tek kişiye devredilemez. Anayasa’nın 90. Maddesi uyarınca yasaları bile yürürlükten kaldırma özelliği olan temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerden tek kişilik kararlar ile çıkılamaz dedik”

EŞİK avukatlarından Hülya Gülbahar da, Türkiye’nin hukuk devleti olabilmesi için, insan hak ve özgürlüklerine bağlı bir devlet olabilmesi için uğraşıyoruz. İstanbul Sözleşmesi; kadınlar, çocuklar, erkekler, yaşlılar, engellilerin; cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği nedeniyle durmadan, her gün şiddete ve ayrımcılığa maruz kalan, nefret suçlarının öznesi haline getirilen LGBTİ bireylerin hem bugünkü hayatı, hem geleceği anlamına geliyor” dedi.

Tek kişinin kararıyla Sözleşme’den çıkılmasının Anayasa’ya aykırı olduğunu vurgulayan Gülbahar, Sayın Cumhurbaşkanı’nı buradan çıkacak karara itiraz ederek, süreci uzatmamaya çağırmak istiyoruz. . Türkiye’de hiçbir kadının, hiçbir çocuğun kaybedecek bir günü, bir dakikası bile yok. Bu sözleşme karşıtı kampanya sürdüğü sürece, daha çok kadın öldürülüyor. Daha çocuk istismara maruz bırakılıyor ve öldürülüyor Türkiye’de. Hukuk sistemi derhal, bugün; bu Cumhurbaşkanı kararının iptali yönünde karar vermek zorunda. Bunu bekliyoruz, bunu talep ediyoruz” açıklamasını yaptı.

Polis biber gazıyla saldırdı

Açıklamaların ardından salona girişler başladı. İçeri alınmayan yüzlerce kişi sloganlar atarak kapıların açılmasını istedi.

Çevik kuvvet ekipleri, duruşmaya girmek için bekleyen kadınlara saldırdı ve biber gazı kullandı. Polislerin etrafını sardığı kadınlar oturma eylemine başladı. Duruşmaya girmiş olan kadınlar da alana gelerek polise direndi.

Direnişle karşılaşan polisler, bir süre sonra kapıyı açtı. Mahkeme heyeti başkanı, ‘salonun çökeceğinden’ endişe ettiklerini söyledi.

Duruşma, 800’ün üzerinde avukatın yetki belgesi sunmasıyla başladı. Avukatlar tek tek söz aldı, 29 Ekim Kadınları ile başlandı.

Avukat Şenel Sarıhan: Bir gecede erkek egemen bir anlayış tarafından hukuk dışı yöntemle çekilme kararı geldi. Yaşamın içinde bu Sözleşme yürüyor, bu Sözleşmenin yaşamasını sağlayacağız. Savcılar bizim gibi düşündüklerini ifade ettiler, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini tartıştılar. Kapıda da ifade etmeye çalıştık, siz de ifade ettiniz hiçbir duruşma bu kadar kalabalık olmadı.2 ay içinde 90 kadın katledildi. Hukuku adaleti yerine getirmenizi bekliyoruz.”

Sarıhan’ın konuşması salonda alkış aldı.

Mülteci kadınların da haklarını gasp ediyoruz

Avukat Oya Göktaş: Nahide Opuz‘un annesinin, Ahmet Yıldız’ın, Münevver Karabulut’un, Ceren Damar’ın, çocuk yaşta zorla evlendirilen satılan küçük Suriyeli kız çocuklarının avukatıyız. Bir kadın olarak kendi adıma, annemin adına, kızımın adına konuşuyorum. Anayasa aykırılık iddiasında bulunduk neden ciddiye almadınız? 6284 Sayılı Kanun maddesinin İstanbul Sözleşmesi’ne gönderme yapar, Cumhurbaşkanı kararının yaşamaya ait bir fonksiyon gaspıdır.”

Avukat Ebru Beşe: “Mülteci kadınlar adına da konuşmak istiyorum. 4’üncü Madde statü ve ikametine bakılmaksızın diyor. Mülteci kadınlar binlerce kilometre yürüyerek canlarını kurtarmak için geliyorlar ve biz onların bu haklarını gasp ediyoruz.”

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Erinç Sağkan: “Burada  alacağınız karar Cumhurbaşkanı’nın yargı denetimine etkin bir şekilde tabii olup olmadığıdır. Anayasa’ya aykırılık iddiaları ciddiye alınmalı çünkü yarın da başka bir uluslararası sözleşmeden çıkılması olası.”

Keyfi şekilde, millet iradesi olmadan çıkıldı

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Ceren Kalay: “İstanbul Sözleşmesi bir günde ortaya çıkmadı, uluslararası alanda en kapsamlı sözleşmelerden bir tanesi.  Gece yarısı keyfi bir şekilde bir kişi tarafından millet iradesi olmadan çıkıldığını ve ülkenin en az yarısını etkiledi. Hiçbir makam kendi kararı ile yasaya ilişkin karar veremez.”

Avukat İlayda Doğa Karaman: İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasından failler yararlandı, aile içi şiddet bürosu ‘yakında 6284’ten de çıkılır’ diyerek kanun maddelerini uygulamadı. Bu muydu kamu yararı? Devlet şiddette maruz kalan kadınlara ulaşamıyor. Yapılması gereken tek şey ise sözleşmenin uygulanması. Devlet tüm vatandaşları ve 45 milyon kadını korumakla yükümlü.”

Gelecek Partisi Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Habibe Çiftçioğlu: İlk imzacısı olunan ve bir gecede feshedilen bu sözleşmeden neden çekildiğini merak ediyoruz. Biz uygulamadaki eksiklikleri eleştirirken bu karardan büyük bir endişe duyduk. Kadınların çocukların ve tüm dezavantajlı grupların devlet tarafından korunmasını istiyoruz, bu sözleşmeye sahip çıkın.”

Bu metinden sadece şiddet failleri rahatsızlık duyar

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren: Biz ne zaman büyük salonlarla, çok fazla insanın katıldığı bir yargılama yaptık: Baskının arttığı, sıkıyönetim mahkemelerinde. Bu açıdan bu tablodan kaygı duyması lazım çünkü demokrasiden uzaklaşmış oluyoruz. Siz ne karar verirseniz de bu salondaki her bir kişi sözleşmenin ruhunu yaşatmaya devam edecek. Yetki ve etki uyandıracak vereceğiniz karar. Bir baro başkanı olarak şiddete karşı düzenlenen bir sözleşmeden çekilmemek için konuştuğum için utanç duyuyorum.

Diyarbakır Barosundan Hatice Demir: Nahide Opuz‘un öldürüldüğü topraklardan geliyoruz. Kadınlar farklılıklarına göre de şiddete uğruyor. Danıştay’ın kararları da kamu yararını korur. Kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorun ve küresel bir sorun. Bu sözleşmeye niçin ihtiyaç duyulduğunu lütfen unutmayalım.

Biz her gün şiddete uğrayacağımız kaygısıyla yaşıyoruz. Bu sözleşme bizi inanılmaz güçlendiren bir unsurdu. Feshedilmesiyle hepimiz güvencesizlik içinde kaldık.

‘Kadına şiddet uygulama’ diyen hukuki metinlerden kim rahatsızlık duyar? Sadece şiddet failleri rahatsızlık duyar.

Bu dava uzadıkça kadınlar hayatlarından oluyor

Avukat Hülya Gülbahar: Burada Tekirdağ’dan Diyarbakır’a kadar barolar her siyasi görüşten kadınlar, meslek örgütleri var. Tanıyorum, AKP’li kadınlar var bu salonda. Heyetinizin önünde çok büyük bir hukuki problem var. 6284’te İstanbul Sözleşmesi uygulanır diyor. Sözleşme yürürlükteyken sözleşmeden çıkırsa ne olacak? Kanun maddelerini ne yapacağız, onları da mı yok sayacağız?

Dünyada uygulanan adı İstanbul Sözleşmesi olan bir sözleşmede İstanbul mu olmayacak? Önümüzde hem hukuki hem de politik bir sorun var. Bu dava uzadıkça kadınlar hayatlarından oluyor. Çocuklar istismara uğruyor. Burada esasa dair bir karar verilecek, şiddet gören insanların kadınların çocukların geleceği belirlenecek.

Gülbahar’ın konuşması salonda ayakta alkışlandı.

Buraya binlerce kadının çığlığını getirdik

Erzurum Barosundan Selin Deniz Bozkurt: 18 yıl Erzurum’da yaşadım, orada büyüdüm. Benim arkadaşlarım 15 yaşında evlendirildi, şiddet gördü. Şimdi erkek çocuklarından şiddet görüyorlar. İstanbul Sözleşmesi bu şiddete dur diyecek tek dayanağımız.

Avukat Sibel Suiçmez: İstanbul Sözleşmesi bizim kırmızı çizgimiz vazgeçmek de öyle kolay değil. Türkiye’ye Cumhuriyeti laik, demokratik bir hukuk devleti. Sizden kahramanlık beklemiyoruz sizden hiçbir güçten korkmadan karar vermenizi bekliyoruz. Bu dava sadece bizim için değil sizin çocuklarınız için de bu ülkenin geleceği için de çok önemli. Buraya binlerce kadının çığlığını, umudunu, kanını getirdik. Bunu şimdi siz değerli yargıçların omuzlarına bırakıyoruz.

Kamunun yararı herkesin yaşamının güvenceye alınmasıdır

Avukat Candan Dumrul: Sayın heyet, öncelikle bu salonda siz dahil herkes maske takıyor. Oysa Cumhurbaşkanı kapalı ortamda zorunluluğun kaldırıldığını söylemişti. Cumhurbaşkanı karar verdi diye bu doğru bir karar mı, değil. Neden takıyoruz, çünkü hayatımıza sahip çıkıyoruz. İşte kadınlar da hayatlarına sahip çıkmak için burada.

Bu sözleşmeden çekilme hukuka uygun görülecekse o zaman temel bir hukuk tartışması yürütülmesi gerekiyor. Bu sözleşme bizim vazgeçebileceğimiz bir düzenleme değil. İstanbul Sözleşmesi yaşam hakkımızın teminatı. Bu sözleşmeyi ya bu salonlarda ya sokaklarda alacağız ya da yeniden yeniden yazacağız.

Namus bahanesi, sözde ahlak gerekçesiyle kadınlara ayrımcılık göstermeyi kendilerinde hak görüyorlar çekilmesini isteyenler, kamunun yararı herkesin yaşamının güvenceye alınmasıdır!”

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.