İran‘ın tek uranyum zenginleştirme tesisi olan İsfahan yakınlarındaki Natanz Uranyum Zenginleştirme Tesisi‘nde 25 Haziran Perşembe günü bir patlama meydana geldi. Yeraltındaki uranyum zenginleştirme (Santrifruj) tesisi üstündeki binada hasara yol açan patlamanın sabotaj olduğu ihtimali üzerinde duruluyor.
WHEC‘in aktardığına göre, İran Atom Enerjisi Kurumu sözcüsü Behrouz Kamalvandi patlamanın binanın çatısında hasara yol açtığı ve bunun kaygı duyulacak bir durum olmadığını söyledi. Ancak patlamadan hemen sonra hem Kamalvandi hem de kurumun başkanı olan Ali Akbar Salehi‘nin apar topar Natanz Tesisi’ne gitmiş olması olayın ciddi sonuçları olduğuna delalet şeklinde yorumlanıyor.
İran devlet ajansları: Sabotaj ihtimali güçlü
Ülkedeki haber kaynaklarından ise olaya ilişkin farklı bilgiler verildi. Devlet-özel iştiraklı bir haber ajansı olan Tasnim, Natanz Valisi Ramazanali Ferdowsi’ye göre bir yangının patlamaya yol açtığını, Kalmandi’nin ise bir açıklama yapmadığını yazdı.
İran’ın devlet kaynaklı haber ajansı IRNA ise ABD ve İsrail‘in sabotajı ihtimalini öne çıkardı: “İran İslam Cumhuriyeti şu ana kadar krizlerin yoğunlaşmasını ve öngörülemeyen koşul ve durumların oluşmasını önlemeye çalıştı. Ancak İran’ın kırmızı çizgilerinin başta Siyonist rejim olmak üzere düşman ülkelerce ve ABD tarafından geçilmesi stratejimizi gözden geçirmemiz gerektiği anlamına geliyor.”
İran Atom Enerjisi Ajansı ve devlet televizyon kanalında daha sonra yayımlanan görüntülerde tuğla binanın çatısının büyük ölçüde hasar aldığı görülüyor. Görüntüler arasında tarumar olmuş bir duvar ve uçmuş bir kapı da bulunuyor.
ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi‘nin verilerine göre patlama yerel saate göre gece yarısından sonra saat 2’de gerçekleşti ve patlamanın etkisiyle binanın kuzeybatısını saran alevler uydudan bile görüntülenebildi.
Kamalvandi: Tesiste bir kesinti yaşanmadı
İran devlet televizyonuna “Fiziksel hasar ve maddi zarara yol açan bu patlamanın nedenini araştırıyoruz”diye konuşan Kamalvandi zenginleştirme tesisinde her hangi bir sorun yaşanmadığını, çalışmalara aynen devam edildiğini, proseste herhangi bir kesinti yaşanmadığını kaydetti.
Kamera ve uydu görüntülerinin gerçeği yansıttığını söyleyen Kaliforniya’daki Middlebury Enstitüsü‘nün Uluslararası İlişkiler Bölümü Nükleer Silahsızlanma çalışmaları araştırmacılarından Fabian Hinz ise tesisin hasara uğramasının çalışmaların ilerlemesini önleyeceğinin altını çizerek patlamayı son derece şüpheli ve gizemli bulduğunu ifade etti.
Hinz şöyle konuştu: “Natanz’daki santrifrüj teknolojisinin gelişmesini geciktirecektir. Bir kez araştırmalarda ilerlemişken devamını ertelemek çok zor. Bu nedenle İran’ın düşmanı olan ülkeler açısından İran’ın nükleer tesisi gayet kullanışlı bir hedeftir.”
Yerin 7,6 metre altında
Tahran‘a yaklaşık 250 kilometre mesafedeki Natanz Uranyum Zenginleştirme Tesisi hava saldırılarına karşı korunmak için 7,6 metre derinliği olan bir beton zeminin altına kurulmuş olan bir kompleks. İran’ın pilot uranyum üretimi yaptığı bilinen bu uranyum zenginleştirme tesisi aynı zamanda 2015 yılında Dünya süper güçleriyle yaptığı anlaşma doğrultusunda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) tarafından da denetleniyor.
IAEA’ya göre İran nükleer anlaşmanın dışına çıkarak uranyum zenginleştirmesini %3,5 yerine %4,5 civarına çıkararak, nükleer silah üretilmesi için gereken %90’lara çıkmamış bile olsa belirlenen sınırı ihlal etmiş bulunuyor.Yine IAEA raporları bu santrifruj kapsamındaki çalışmalarda testler yapıldığına işaret ediyor. İran bugün bir taraftan anlaşmayı ihlal etmeye devam ederken diğer taraftan IAEA denetçilerine ve kameraların tesisi izlemesine de izin veriyor.
2019 yılında IAEA yetkilileri tesiste patlayıcı nitrat tespit ettiğini raporlayınca Natanz, IAEA denetçilerine ekim ayında tesise giriş izni vermemişti. Uzmanlara göre aslında bir tür gübre olan nitratın biraz yakıtla karıştırılması TNT gücünde patlayıcı etki yapması anlamına gelebilir. Havaalanlarında ve diğer güvenli tesislerdeki kontrollerdeki aramalarda tespit edebilir.
Tesis geçmişte sabotaja uğramıştı
Ne var ki Natanz, daha önce sabotaja uğradığı için de Tahran’ı endişelendiriyor. Zira ABD ve İsrail üretimi olan Stuxnet bilgisayar virüsü, 2010 yılında İran’ın Natanz’daki santrifüjlerin bozulmasına yol açmıştı.
Yine geçen hafta 26 Haziran Cuma günü Tesnim Haber Ajansı’nın aktardığına göre, Tahran’ın doğusunda bir gaz deposunda patlama meydana gelmiş; aynı hafta salı günü de İran’ın kuzeyindeki bir hastanede meydana gelen patlama 19 kişinin ölümüne yol açmıştı.
Demircan: Nükleer tesisin hedef alınması atom bombası atmakla aynı anlama gelebilir
İran’ın Natanz Uranyum zenginleştirme tesisindeki patlamayı değerlendiren gazetemizin nükleer editörü Pınar Demircan da bu patlamaların tesadüf olmayacağına işaret etti.
Nükleer tesislerin kendi operasyon süreçlerinde insan hatası, teknik arıza, doğal afet riskleri altında yaşamın sağlıklı devamlılığı açısından Demokles’in Kılıcı gibi dünyanın başında sallandığının altını çizen Demircan, nükleer tesislerin gerek diğer ülkeler gerekse gruplar tarafından tehdit amaçlı kullanılabileceğini, sabotaj ihtimalinin her zaman bulunduğunu söyledi. Demircan şöyle konuştu:
Bir ülke ya da grubun bir ülkeyi onun yönetimini tehdit etmek istediği noktada nükleer silaha sahip olması gerekmez, eğer o ülkede nükleer tesis varsa onun hedef alınması o ülkeye atom bombası atmakla aynı şey anlamına gelebilir. Bu şekilde güç sahibi olmakla özdeşleştirilen nükleer tesis sahipliğinin esas olarak güçsüzlüğün ve aczin göstergesi olduğu iyi görülmelidir. Akdeniz’in kıyısında inşaatında ilerlenilen Akkuyu ile Sinop’ta yapılmak istenen nükleer santrallerin kurulması halinde pazarlık masasında istenilen yöne gidilmedikçe bu ülke üzerindeki yaşamla birlikte her an dönüşü olmayan zarara uğratılmakla tehdit edilebileceği toplumun tüm kesimleri tarafından iyice anlaşılmalıdır.