Kategoriler: Dış Köşe

İnsanlığa karşı suç işleyenler serbest bırakıldı – Orhan Kemal Cengiz

7 öğrencinin hunharca öldürülmesi, 1978 yılında gerçekleştirilen Maraş ve Çorum katliamları gibi insanlığa karşı işlenmiş bir suçtu. Ülkücüler de serbest bırakıldı” diyorlar. Böyle denince kulağa ‘adil’ geliyor. E, solcular daha önce serbest bırakıldığına göre şimdi ülkücülerin serbest bırakılmasında nasıl bir sakınca olabilir ki? Bahçelievler katliamı sanıklarının serbest kalmasını sağlayan AK Parti’nin ‘ülkücü’ milletvekili yasayı böyle savunuyor: Daha önceki aflarla solcular serbest kalmış, şimdi de ülkücülerin serbest kalması hakkaniyet gereğiymiş! Sanki bu kişiler sırf bir ‘örgüt üyesi’ olduğu veya birkaç olaya karıştığı için mahkûm olmuşlar gibi… Oldukça başarılı bir hokus pokus ve dikkat dağıtma oyunuyla karşı karşıyayız. Geçmişinde meydana gelen büyük trajedilerin, insanlık dışı olayların hiçbirinin ‘adını’ koyamamış bir toplumun gözünün içine baka baka büyük bir aldatmaca sahneleniyor yeniden… 7 solcu öğrencinin hunharca öldürüldüğü Bahçelievler katliamı, o uğursuz 1978 yılında gerçekleştirilen Maraş ve Çorum katliamları gibi insanlığa karşı işlenmiş bir suçtu. Belli bir grubu, dini inancı, ırkı, dili veya siyasi görüşü nedeniyle yok etmeye kalktığınızda buna hukuk dilinde ‘insanlığa karşı işlenmiş’ suç deniyor. Bahçelievler katliamını gerçekleştirenler sadece siyasi görüşü nedeniyle, belli bir mekânda bulunan bir grubu yok etmeyi hedefliyorlardı. Öldürülenlerin kaç kişi olduğu önemli değil. O gece, TİP’li öğrencilerin bulunduğu o eve kaç kişi gelirse gelsin öldürülecekti. Katillerin niyeti buydu. Bu kişiler belli bir gruba ait oldukları, belli bir siyasi görüşe sahip oldukları için öldürüldüler… Tıpkı Maraş’ın, Sivas’ın adını koyamadığımız gibi Bahçelievler katliamının da adını bir türlü koyamadık. Halbuki, başkasının yaptığını gördüğümüzde rahatça adını koyuyoruz. Bahçelievler katliamı sanıklarını affa uğratan yasa maddesi için el kaldıran AK Parti milletvekilleri eminim ki Sırpların kalleşçe katlettiği Serebrenitsa mağdurları için üzülmüş, hatta gözyaşı dökmüşlerdir. Sırp kasapların Lahey’deki Uluslararası Mahkeme’de yargılanıyor olmasından dolayı sevinç duymuşlardır. Ama onlar, tam da Sırp kasapların yargılandığı, Serebrenitsa mağdurları için kederli Boşnakların uzun yürüyüşe çıktıkları gün, Türkiye’de işlenmiş bir insanlık suçunu affa uğrattılar. Attıkları bu adımla da Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmeleri ayaklar altına alıp çiğnediler. Türkiye’nin tarafı olduğu Soykırım Sözleşmesi ve Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmeleri insanlığa karşı suçlarda sadece zamanaşımının işlemeyeceğini değil ama aynı zamanda bu suçları işleyenlerin ‘affa uğratılamayacağını’ da söylüyor. Hukuki detaylarla kafanızı ütülemek değil niyetim. Ama mesele basitçe şudur: Bu sözleşmeleri uluslararası teamül hukuku çerçevesinde yorumlayan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi (31. Genel Yorum, 2004) ‘insanlığa karşı suç işleyenlerin’ affa uğratılmasının hukuk ihlali olduğunu söylüyor. Bakın, Bahçelievler katliamının sanıkları genel bir aftan yararlanarak falan tahliye edilmediler. Nokta atışıyla, iki-üç kişinin affedilmesini amaçlayan bir yasal değişiklikle affa uğradılar. Yasanın adı böyle konulmadı ama yapılan aftır. Hadi parlamento bunu yaptı, neden mahkeme, çıkarılan yasanın anayasaya aykırı olduğunu belirterek konuyu Anayasa Mahkemesi’ne havale etmez? Eğer bilinmiyorsa ben hatırlatayım, anayasanın 90. maddesi uluslararası hukukla iç hukuk çatıştığında uluslararası hukuka öncelik veriyor. Uluslararası hukukun bu konuda ne dediğini de yukarıda söyledim. Geçmişte işlenmiş hiçbir insanlığa karşı suçun adını koyamamış olan siyasal kültür ve hukuk sistemi burada da meselenin adını koyamıyor. Şimdi gelelim meselenin diğer bir boyutuna… Bahçelievler katliamı, 1978’de işlenmiş diğer katliamlar gibi bugün Ergenekon dediğimiz, o dönem Türk Gladyosu denen yapının gerçekleştirdiği bir Özel Harp icraatıydı. Türk Gladyosu’nun tetikçilerini özel aflarla serbest bırakırsanız, sizin Ergenekon’la bir ‘temiz eller’ operasyonu yapmaya, devletin bağırsaklarını temizlemeye çalıştığınıza kim inanır? Her tarafından sapır sapır dökülen bir ikiyüzlülük yok mu burada? “Biz Ergenekon’la sadece ucu bize dokunduğu kadar mücadele ederiz” mi diyorsunuz? Hakikaten merak ediyorum ne dediğinizi!

Orhan Kemal Cengiz – Radikal

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar