İklim KriziManşet

İklim Değişikliği gıdamızı nasıl tehdit ediyor?

0

John Vidal‘in Guardian’da 13 Nisan’da yayınlanan makalesini Yeşil Gazete’nin Gönüllü Çevirmenlerinden Bora Kabatepe‘nin çevirisi ile sunuyoruz

***

İklim değişikliği siyasi istikrarsızlığı körüklemeye devam ederken gıda güvenliği üzerindeki endişeler de artıyor. Araştırmalar konunun kötüye gideceğini gösterirken, dünyanın farklı bölgelerdeki riskleri inceliyoruz.

Mali’deki bir tahıl kooperatifinin başında bulunan Souaibou Toure. Fotoğraf: Tadej Znidarcic

Tunuslu sokak satıcısı Mohamed Bouazizi 2010 yılının 17 Aralık günü kendisini ateşe verdiğinde, yaşadığı bölgede bulunan baskıcı yönetimi ve kötü muameleyi protesto etme amacındaydı. Ama bir dizi yeni araştırma gösteriyor ki, peşisıra gerçekleşen ve sonrasında Arap Baharı olarak adlandırılan bu ayaklanmaların temel sebeplerinden birisi de gıda güvenliği.

Kuraklık, yükselen ekmek fiyatları, gıda ve su sıkıntıları Orta Doğu’da birçok bölgeyi hareketlendirmişti. Washington merkezli Centre for American Progress araştırmacıları, halihazırda gergin olan bölge ilişkilerinin gıda kıtlıkları ve diğer çevresel sorunlar nedeniyle daha da kötüye sürüklendiğini söylüyor. Observer’da 13 Nisan tarihinde çıkan bir habere göre gıda fiyatları yükselmeye devam ederken ve alışılageldik tarım yöntemleri değişen iklim nedeniyle sekteye uğrarken, dünyanın benzer krizlere hazırlıklı olması gerekiyor.

Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı yetkililerinden Richard Choularton “(Gıda sorunlarıyla ilgili) bu manzara karşımıza çıkmaya devam ettikçe daha fazla siyasal belirsizliğe ve dengesizliğe hazırlıklı olmak gerek” diyor. “20 yıl öncesine göre değişen şey şu: Bugün iklim değişikliği nedeniyle risk altında bulunan bölgelerde çok daha fazla insan yaşıyor. Bugün sellerden, susuzluktan ve fiyat artışlarından en çok etkilenmesi beklenen kurak ve yarı-kurak bölgelerde yaşayan toplam nüfus 650 milyon.

“Afrika Boynuzu (Etiyopya, Somali, Eritre ve Cibuti’yi içine alan Doğu Afrika bölgesi) ve Sahel’de (Afrika’da Sahra çölünden, daha az kurak Orta Afrika bölgesine geçiş bölgesi olarak adlandırılabilecek, bozkırlarla kaplı kuşak) görülen krizlere alışmamız gerekebilir. Kuraklıklar artık daha sık karşımıza çıkacak. Araştırmalar 2050’ye kadar gıda güvenliği olmayanlara 200 milyon insanın, yetersiz beslenen çocuklara da 24 milyon çocuğun eklenebileceğini gösteriyor. Afrika’nın bazı bölgelerinde bu insanlık dramını zaten yaşıyoruz ve bu büyümeye devam ediyor. İklim değişikliği korkunç bir felaket” diye devam ediyor Choularton.

Mary Robinson İklim Adaleti Vakfı bu hafta Dubai’de büyük bir konferans düzenliyor. Bu konferansta sunulacak araştırmalar, artan kişi başı gelirler ve nüfusun, beraberinde doyuruluması gereken 2 milyar insanı getirerek, gıda fiyatlarını %40-50 seviyelerinde yukarıya taşıyacağını ortaya koyuyor. İklim değişikliği bu yükselişin üzerine ek olarak mısır fiyatını %50, buğday, pirinç ve yağlı tohumu fiyatlarını ise daha düşük oranlarda yükseltebilir.

“Nüfusun ve insanların alım gücünün yükseleceğini biliyoruz ama aynı zamanda ortalama sıcaklıkların artacağını ve yağış düzeninin de değişeceğini biliyoruz. Bugün tüm sektörleri daha yüksek sıcaklıklara hazırlamamız gerekiyor.” diyor Washington’daki Uluslararası Gıda Politikaları Araştırmaları Enstitüsü iktisatçısı Gerald Nelson.

Tüm araştırmalar, etkileri en sert hissedecek kesimin düşük gelirliler olacağını gösteriyor. İrlanda başkanı Robinson : “İklim değişikliği halihazırda dünyanın en yoksul ve zarar görmeye açık halklarının gıda ve beslenme güvenliği üzerinde bir domino etkisi yaratmaya başladı. Çocuklar arasında yetersiz beslenmenin 2050 yılına gelindiğinde %20 artacağı tahmin ediliyor. İklim değişikliğinin etkileri hakkaniyetsiz bir şekilde, tropik bölgelerde yaşayan ve zarar görmeye açık nüfus gruplarınca hissedilecek. Bu, iklim değişikliğinin adaletsizliği: en büyük zararı problemin ortaya çıkışında en az sorumluluğu olan ülkeler görecek”

Ancak Avrupa’dan ABD’ye hiçbir ülke yüzyılın geri kalanının gıda üretiminde yaratacağı büyük değişikliklerden kaçma şansına sahip olamayacak.

Dünya’nın önde gelen ekin araştırmaları gruplarından Cgiar’ın başında bulunan Frank Rijsberman : “Zengin ülkelerin iklim değişikliği karşısında bir rahatlık içinde olduğu göze çarpıyor. Ama anlamamız gereken şu ki dengesizlik, belirsizlik kaçınılmaz! Şu anda bile mülteci sayısında artış görüyoruz. Belki de insanlar botlara doluşup Avrupa’ya ve Amerika’ya hücuma kalkarsa onlar da uyanırlar.”

Şimdi bölge bölge yaşanması beklenen değişikliklere bir göz atalım:

Asya ve Okyanusya

Çin iklim değişikliğine karşı nispeten dirençli. Nüfusunun bu yüzyıl içerisinde 400 milyon kadar gerilemesi, böylece doğal kaynakları üzerindeki baskının hafiflemesi bekleniyor. Ayrıca istediği takdirde büyük ölçekli gıda satın alması yapabilecek ekonomik güce sahip.

Ancak her geçen gün daha fazla Çinlinin et ağırlıklı bir beslenme alışkanlığına geçmesi, asıl sorunun arazi kullanımı ve hayvan yemi konusunda olacağı anlamına geliyor. İklim değişikliği ayrıca ekinlerin geliştikleri yerler üzerinde de etkili olacak. Örneği Çin’in kuzey bölgelerindeki bazı alanlarda toprağın kuraklığı ve sıcaklığı nedeniyle buğday yetiştirmek zorlaşıyor.

Aşırı hava olayları, böcek istilası ve hastalıklar giderek artan bir şekilde ekin kayıplarına neden olacak. 2011’de yaşanan kuraklık tüm dünyadaki gıda fiyatlarının yükselmesine neden olduğunu hatırlatmakta fayda var.

İklim değişikliğinin Asya ve Okyanusya’da gıda üretimi üzerindeki etkisi

Kaynak: Met office, FAO. Grafik: Giulio Frigieri.

Grafik çevirisi: Her 5 insandan birisi Çin’de yaşıyor ve eğer sıcaklıklar tahmin edilen seviyede yükselirse 20 sene içerisinde Çin kendisini besleyemez hale gelecek. Çin iklim değişikliğinin gıda güvenliğine getireceği en kötü sonuçlarından kaçabilir, çünkü ekonomik gücü uluslararası piyasalardan gıda alımı yapmasına yetecek seviyede. Çin: Temel gıda arzı 2030 civarında yetersiz hale gelecek. Güneydoğu Asya: Vietnam, Kamboçya, Laos ve Tayland 2050’ye gelindiğinde 4-6 C sıcaklık artışıyla karşılaiabilir. Bölgede yetersiz beslenen çocuk sayısı 9-11 milyon kadar artabilir. Avustralya: Batı Avustralya 1970’le karşılaştırıldğında %15’lik bir yağış azalmasıyla karşı karşıya ve güneydeki  önemli tarım bölgelerinin kuraklıkla daha sık karşı karşıya kalması olası.

Güney Çin’de kuraklık son yıllarda yerini yağışlı mevsimlere bıraktı. Çin Ulusal Tarım Bilimi Akademisi ülkedeki gıda arzının 2030 yılına geldiğinde iç tüketimi karşılamaya yetmeyeceğini tahmin ediyor.

Yeni bir US Aid araştırması ise Vietnam, Kamboçya, Laos ve Tayland’ın 2050 yılına kadar 4-6 ᵒC derece sıcaklık artışı ile karşılaşacağını yazıyor.  100 milyonluk bir nüfusa sahip olan ve aşırı hava olaylarına açık Aşağı Mekong bölgesinde beklenen %20’lik yağış artışları başta pirinç olmak üzere temel ekinlerin üretimini düşürebilir. Birçok bölge gıda üretiminde hissedilir bir düşüş yaşayacak. Bölgede yetersiz beslenen çocuk sayısının 2050 yılına kadar 9-11 milyon artması bekleniyor.

Aşırı hava olayları Avustralya tarımını giderek daha fazla etkileyecek. Batı Avustralya’nın bir bölümü 1970’e kıyasla yağışlarında %15 düşüş yaşamışken, güneyde bulunan önemli tarım bölgelerinde kuraklıklar daha sık yaşanacak.

Yıl içerisinde rekor seviyede sıcak geçen günlerin sayısı 1960’tan bu yana iki katına çıkmış durumda ve bu durum gıda üretimi üzerinde olumsuz etkiler yaratmaya devam ediyor.

Avrupa

İklim değişikliği tarımsal üretimi yağışların zamanlaması ve şiddetinin değişmesinin yanında, sıcaklıkların ve karbon dioksit yoğunluklarının değişmesi gibi farklı yönlerden etkileyemeye devam ediyor.

Normal mevsim şartları altında Avrupa’nın güneyinde yetişen ekinler artık kuzeyde görülmeye başlayacak. Bu değişim Britanya’da daha fazla mısır, üzüm, ayçiçeği ve soya üretileceği anlamına geliyor. İskoçya’da ise hayvancılık elverişli hale gelebilecek. Yüksek enlemlerde ılık dönemler daha uzun süreceği için bitkilerin gelişme dönemi uzayacak ve yoğunlaşacak. Ancak bu olumlu gibi görülen değişinlere rağmen daha fazla CO2 ve sıcaklık artışı yüzyılın sonlarına doğru üretimi %10 düşürebilir.

AB’nin son tahminleri kıtada iklim değişikliğinin sert etkilerinin 2050 yılına kadar hissedilmeyeceği yönünde.  Ancak seller, kuraklıklar ve sıcak dalgaları sıklaşmadan evvel görülecek önemli olumsuzluklar da var. Zeytin gibi Güney Avrupa’da yoğun olarak ekilen bitkilerin sıcaklık yükselişlerine dayanıp dayanmayacağı soru işareti. Güney Avrupa’lı çiftçiler sulama yöntemlerini değiştirmek zorunda kalabilir.

İklim değişikliğinin Avrupa ve Orta Doğu’daki gıda üzerinde etkileri.

Kaynak: Met office, FAO. Graphic: Giulio Frigieri.

Grafiğin çevirisi: 2 derecelik bir sıcaklık artışının bile ekinleri mahvedeceği güneyde su hayati önem taşıyacak. Britanya ve İskandinavya, topraklarında yetişemeye başlayacak yeni ekinler sayesinde fayda sağlayabilir, ancak gıda pazarının küreselliği nedeniyle gezegenin bir tarafında gerçekleşecek bir iklim krizi tüm dünyadaki gıda fiyatlarında şok artışlar anlamına gelecektir. Britanya: Normal mevsim şartlarında güneyde yetiştirilen ekinler daha kuzeyde yetiştirilebilecek. İrlanda ve İskoçya’nın üretiminde bu kuzeye kayış nedenyile artış olabilir. Avrupa: İklim değişikliğinin en sert etkileri 2050 yılına kadar hissedilmeyecek. Güney Avrupa sulama yöntemlerini değiştirmek durumunda kalacak. Rusya: 2011’de buğday ve tahıl ihracatının yasaklanmasına neden olan bir sıcak dalgasıyla vurulmuştu. Isınma, orman yangını sayısını %30-40 arttıracak. Orta Doğu: Buğday üretiminde %20’ye, pirinç üretiminde %30’a, mısır üretiminde %47’ye varan düşüşler yaşanacak.

İklim değişikliğinin Avrupa’nın orta ve yüksek enlemlerinde gelişme dönemini büyük ölçüde genişletmesi bekleniyor. Rusya’daki ekim alanları kuzeye doğru genişleyecek olabilir ancak elde edilen ürün toprağın verimsizliğinden dolayı güneyde elde edilen sonuçlara göre çok daha az olacak. Güneyde ise iklim kuraklaştığı için ürünler azalacak. Ayrıca sıcaklık artışları su kaynaklarını daha kısıtlı hale getirecek ve yabani otlar ile böcek sayılarını arttıracak. Rusya 2011’de buğday ve tahıl ihracatının yasaklanmasına neden olan bir sıcak dalgasıyla vurulmuştu ve bu durum küresel gıda pazarını da etkilemişti. Benzer örnekler sıklaşabilir. Isınma orman yangını sayısını %30-40 arttıracak. Bu durum erozyonu tetikleyecek ve sel oluşma olaslığını yukarı çekecek.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da ise elde edilen ürünler pirinçte %30’a, mısırda %47, buğdayda ise %20’ye kadar düşüş gösterecek.

Amerika

ABD nüfusunun 2050 yılına kadar 120 milyon kişi artışmış olması bekleniyor. Devletin bilim insanları gıda üretiminin aşırı sıcak dalgaları, daha sert kuraklıklar ve şiddetli yağmurlarla daha sık karşılaşacağını tahmin ediyor. Isınma önümüzdeki 30 yıl çok büyük sorunlara yol açmayacak gibi gözükse de 2050 yılından itibaren ana ürünler üzerindeki etkiler çok şiddetli olabilir.

Son yayınlanan resmi raporlardan birinde kaydedildiği üzere “Aşırı hava olaylarının sayısında yaşanan artış tarım ürünleri ve hayvan üretiminin verimleri üzerinde olumsuz etkileri beraberinde getirecek, çünkü kritik eşikler çoktan aşıldı.” ABD’deki çoğu tarım bölgesi üretimde yaşanacak düşüşlerden nasibini alacak.

Kaliforniya merkez vadisi, ayçiçeği, buğday, domates, pirinç, pamuk ve mısır üretiminde özellikle 2050’den sonra %10-30 arasında düşüş yaşayarak sert bir şekilde etkilenecek. Üretimi soğuk kış günlerinin sayısına bağlı olan meyve ve kabuklu yemişlerin yer değiştirmeleri gerekebilir. Sıklıkla sıcak gecelere maruz kalan hayvanlar da daha fazla strese maruz kalacak ve verimlilikleri azalacak. Çoğu sebze, sıcaklıklar normalin birkaç derece üzerine çıksa bile etkilenecek.

İklim değişikliğinin Amerika’da gıda üzerinde etkileri.

Kaynak: Met office, FAO. Grafik: Giulio Frigieri.

Grafiğin çevirisi: Kanada bu değişikliklerde kârlı taraf olacak, çünkü ekinler kuzeye doğru hareket edecek. ABD ise daha fazla kuraklık, sel ve sıcak hava dalgasıyla mücadele etmek zorunda. Kaliforniya gibi bölgeler özellikle 2050’den sonra üretimde sert düşüşler yaşayacak. Latin Amerika’da yetiştirmeye en uygun ürünler patates ve kinoa olacak. ABD: 2050 ve sonrasında gıda üretimi üzerinde ciddi etkiler yaratacak aşırı sıcak, kuraklık, şiddetli yağış gibi olaylarla daha sık karşılaşacak. Kaliforniya’nın buğday domates, pirinç, pamuk ve mısıt üzretiminde %10-30 oranında düşüşler yaşanacak. Latin Amerika: Aşırı sıcaklardan ve hava olaylarından ciddi şekilde etkilenmesi bekleniyor. Patates ve kinoa gibi uyum sağlayabilecek bitkiler yetiştirmek için iyi seçenekler olabilir.  Brezliya: Soya üretimi %20’den fazla düşüş yaşayabilir.

ABD’nin gıdasının yaklaşık %20’si ithal olduğu için aşırı iklim olayları nerede olursa olsun ABD’yi etkilenmekten kaçamayacak. 2011 yılında dahi ABD’deki hanelerin %14.9’unun gıdası güvenilebilir bir tedariğe dayanmıyordu, %5.7’sinin ise gıda güvenliği çok düşük seviyelerde idi.

2oC’den yüksek sıcaklık artışına çok az bitki uyum gösterebileceği için Latin Amerika ısınan iklimden ve aşırı hava olaylarından en sert etkilenecek bölge olarak gözüküyor. Sadece 1-2 oC artışlar bile dünyanın en büyük gıda tedarikçilerinden olan Brezilya’da çok ciddi problemlere yol açabilir. Brezilya’nın pirinç, fasülye, manyok, mısır ve soya üretimlerinin azalması beklenirken, kahve tehdide en açık türlerden birisi. Yeşil Gazete’de daha önce çıkan bir haberde Nikaragua örneği üzerinden aynı konuya değinilmişti.

Bazı araştırmalar ise dünya yem endüstrisinin en büyük kaynaklarından olan Brezilya’nın soya üretiminin önümüzdeki 20 yıl içerisinde %25’in üzerinde düşüş gösterebileceğini tahmin ediyor. Bunun et üretimi ve fiyatları üzerindeki etkisi de zaman içerisinde hissedilir olacak. Uyum yeteneği yüksek iki ana ürün ise iyi iş görecek: kinoa ve patates.

Afrika

Çoğu Afrika ülkesi bugün bile giderek sertleşen şiddetli kuraklıklarla, sellerle ve fırtınalarla mücadele ediyor. Kıta, artan nüfusunun da etkisiyle, gıda konusunda dünyanın diğer bölgelerine kıyaslandığında adaletsiz sayılabilecek şekilde etkilenecek.

Mısır’ın buğday üretimindeki kaybı, ortalama sıcaklıklar 2oC yükselirse %15, 4 oC yükselirse ise %36 olacak. Fas’ın üretimi 2030’a kadar etkilenmeyecek gibi gözükse de sonra ani bir düşüş yaşanması bekleniyor. Çoğu Kuzey Afrika ülkesi buğday ithalatçısı olduğu için fiyat değişimlerinden ve diğer bölgelerdeki kuraklıklardan ciddi şekilde zarar görmeye açık.

11 Batı Afrika’sını konu alan bir araştırmaya  göre sıcaklık yükselişleri ve yağış rejimlerindeki değişiklik sayesinde bu ülkelerdeki gıda üretimi artış gösterecek. Ancak büyüyen nüfusun getirdiği talep artışı gıda fiyatlarını artan üretime rağmen ikiye katlayabilir. İklim değişikliği Nijerya, Gana ve Togo gibi ülkelerin  tahıl olarak kullanılabilecek süpürge darısı üretiminin artması ve ihracata başlamaları anlamına geliyor.

İklim değişikliğinin Afrika’da gıda üzerinde etkileri.  Kaynak: Met office, FAO. Grafik: Giulio Frigieri.

Grafiğin çevirisi: Afrika iklim değişikliğinden en kötü etkilenecek kıta olacak. En yetersiz beslenen nüfusa sahip, elinde uyum sağlamayı kolaylaştıracak kaynaklar yok ve nüfusu 40 yıl içerisinde iki katına ulaşacak. Üretim bazı ülkelerde artış gösterecek olabilir ama bazıları da gıda yardımına muhtaç hale gelecek. Mısır: Buğday üretimindeki kaybı, ortalama sıcaklıklar 2C yükselirse %15 olacak. Batı Afrika: Sıcaklık yükselişleri ve yağış rejimlerindeki değişiklik sayesinde bu ülkelerdeki gıda üretimi artış gösterecek, ancak büyüyen nüfusun getirdiği talep artışı gıda fiyatlarını artan üretime rağmen ikiye katlayabilir. Sahra-Altı Afrika: Üretimi 2050 yılına gelindiğinde %5-22 oranında azalabilir. Güney Afrika: 1-2 derecelik saıcaklık artışları bazı ekinlerin yararına olabilir ancak bu durum sıcaklık istemeyen bitkileri kuzey bölgelere ya da yüksek irtifalara kaymak durumunda bırakacak.

Sahel’e yakın bölgelerde sıcaklığın birkaç derece artması bekleniyor. Burkina Faso’da süpürge darısı üretimi %25 ve üzerinde düşecekken mısır üretiminde bir artış gerçekleşebilir.

IFPRI tarafından yapılan diğer bir araştırmaya göre Sahra altı ülkelerin üretimi 2050 yılına gelindiğinde %5-22 oranında azalarak, bölgenin umutsuz halklarını çok daha derin bir çaresizliğe sürükleyebilir.

Yeni bir Birleşmiş Milletler çalışması ise Afrika’nın güneyindeki iklim koşullarının kötüleşeceğine işaret ediyor. İklim modellerinin çoğu bölge için 2050 yılına kadar 1-2 oC ortalama sıcaklık artışı öngörüyor. Bu bazı ekinlerin yararına olsa da, sıcaklık istemeyen bitkileri kuzey bölgelere ya da yüksek irtifalara kaymak durumunda bırakıyor.

Afrika’nın ana ürünleri olan mısır ve süpürge darısı’un ikisi de giderek sertleşen iklim koşullarından büyük darbe yiyecek. Oxfam, iklim değişikliğinin ceremesini, Afrika Boynuzu’nda bulunan küçük ölçekli çiftçilerin çekeceğini söylüyor. Tahmin edilemez hava olayları çoktan milyonları sefalet içinde, gıda yardımına muhtaç şekilde bıraktı.

(Çevirmenin notu: Önemli bir tarım ülkesi olan Türkiye’yi bu kötüye gidiş içerisinde farklı bir yazgının beklediğini söylemek çok gerçekçi değil. Geçtiğimiz sene tahıl üretimini vuran aşırı sıcaklar ve kuraklık nedeniyle yaşanan saman sıkıntısı ve Türkiye gibi “tahıl ambarı” olarak resmedilen bir ülkenin saman ithal etmek zorunda kalması yakın geçmişten alabileceğimiz bir uyarı niteliğindeydi)

Yeşil Gazete için çeviren: Bora Kabatepe

Yazının özgün ingilizce hali

(Yeşil Gazete, Guardian)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.