Yakın zamanda yapılan bir analize göre, Amerikan halkı arasında küresel ısınmanın tehlikelerine ilişkin endişeler artmasına rağmen ABD siyaseti, Kongre üyelerinin neredeyse dörtte birinin iklim değişikliğinin gerçekliğini reddetmesi ile iklim inkarcılığının kalelerinden biri durumunda.
Guardian’ın aktardığına göre; mevcut üyelerin yaptığı açıklamaları inceleyen yakın tarihli bir çalışmaya göre, hepsi Cumhuriyetçi toplamda 123 seçilmiş federal temsilci – Temsilciler Meclisi’nde 100 ve ABD senatörleri arasında 23 kişi – insan kaynaklı iklim değişikliğinin varlığını inkâr ediyor.
‘Kesinlikle endişe verici’
Raporu kaleme alan Amerikan İlerleme Merkezi’nin (Center for American Progress) enerji ve çevre kampanyaları müdürü Kat So, bu durum hakkında “Kesinlikle endişe verici” dedi.
Raporda, iklim inkârcıları, iklim krizinin gerçek olmadığını veya insanlar tarafından sebep olunmadığını söyleyen, iklim biliminin kesinleşmediğini iddia eden, aşırı hava olaylarının küresel ısınmadan kaynaklanmadığını öne süren veya gezegeni ısıtan kirliliğin yararlı olduğunu savunan kişiler olarak tanımlanıyor.
Raporda ayrıca temsilcilerin inkâr örneklerine de yer veriliyor. Texas Senatörü Ted Cruz’un 2018’de yaptığı şu açıklama da buna bir örnek:
“Tabii ki iklim değişiyor. İklim, zamanın başlangıcından beri değişiyor. Dünya gezegenine sahip olduğumuz sürece iklim değişmeye devam edecek.”
Diğer örnekler daha yakın tarihli.
Louisiana temsilcisi Steve Scalise, 2021’de yaptığı bir röportajda, iklim inkârcıları tarafından hâlâ sıkça atıfta bulunulan, uzun süredir çürütülmüş bir araştırmaya referans vererek, “1970’lerde dondurucu dönemler yaşadık. Yeni bir soğuma dönemi olacağını söylediler” dedi ve ekledi:
“Şimdi hava ısınıyor ve soğuyor, buna da Doğa Ana denir. Kasırgaların veya orman yangınlarının sadece son birkaç yılda meydana geldiği fikri tamamen yanlıştır.”
Rapor ayrıca, iklimi inkâr eden yasama üyelerinin fosil yakıt endüstrisinden toplamda 52 milyon dolarlık ömür boyu kampanya bağışı aldığını ortaya koydu.
NEW @amprog report finds that 123 members of the 118th Congress outrightly deny the scientific consensus on human-caused climate change. Explore the full list of members & read the report here:https://t.co/XXI7FfZ2mr pic.twitter.com/Ql9wW6rlIZ
— CAP Energy Policy (@CAPenergypolicy) July 31, 2024
Anketlere göre ABD halkında iklim inkarcılığı oranı
Araştırma, belki de gelişmiş ülkeler arasında benzersiz bir şekilde, Amerikan halkının orantısız bir şekilde iklim inkarcıları tarafından temsil edildiğini gösteriyor. ABD Kongresi’nin yüzde 23’ü iklim krizini inkâr edenlerden oluşurken, anketler bu görüşü paylaşan Amerikalıların oranının çok daha küçük, neredeyse yarısı kadar olduğunu gösteriyor.
ABD’li yasama üyelerinin dörtte biri iklim krizini inkâr ederken, Amerikan halkı önemli ölçüde ters yönde hareket ediyor. Çeşitli araştırmalara göre, ABD’deki insanların beşte birinden azı iklim biliminin bulgularını reddediyor ve Yale Üniversitesi tarafından yapılan uzun süreli anketlere göre, “inkarcı” olarak sınıflandırılanların oranı sadece yüzde 11.
Son yıllarda Amerikan kamuoyunun bu kesimi büyük ölçüde değişmeden kalırken, rekor sıcaklar, bir dizi yangın, fırtına ve diğer iklim kaynaklı olayların ardından, iklim krizi konusunda endişelenen kesim, hızla büyümeye devam ediyor. Yale anketlerine göre, Amerikalıların yarısından fazlası artık iklim değişikliği konusunda “alarmda” veya “endişeli” durumda.
‘ABD’de iklim değişikliğinin nasıl algılandığı konusunda temel bir değişim oldu’
Yale’de İklim Kamuoyu Uzmanı Anthony Leiserowitz, “Spektrumun her iki ucundaki insan sayısı – alarmda olanlar ve inkarcılar – 2013 yılında neredeyse eşitti, ancak bugün her bir inkarcı için üç alarmda olan insan var, bu nedenle ABD’de iklim değişikliğinin nasıl algılandığı konusunda temel bir değişim oldu” dedi.
İklim krizini inkar eden yasa koyucuların sayısı çarpıcı olsa da, son yıllarda bu sayı sürekli olarak azalıyor. Yalnızca beş yıl önce, 150 yasa koyucu krizi inkar ediyordu. Ancak krizi inkar etmeyen birçok seçilmiş yetkili hala iklim karşıtı söylemleri kullanıyor ve sera gazı azaltma politikalarını engellemek için çalışıyor.
Örneğin, Florida temsilcisi Mario Diaz-Balart, geçmişte iklim değişikliğini inkar eden ifadeler kullanıyordu, ancak son zamanlarda iklim değişikliğini “daha çok bir din” olarak tanımladı. Diaz-Balart, bu yeni söylemi benimsemesine rağmen, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik yardımları engellemeye devam ediyor.
“İklim hakkında konuşmanın ve ona göre hareket etmenin birçok zararlı yolu var” diyen Amerikan İlerleme Merkezi’nin enerji ve çevre kampanyaları müdürü Kat So ise şunları dile getirdi:
“Sadece bilimsel bulguları kabul etmeleri veya iklim değişikliğine inandıklarını söylemeleri, hala iklim eylemlerine engel olmadıkları veya iklim eylemine karşı olan bir retorik kullanmadıkları anlamına gelmez.”
Harvard Üniversitesi‘nde uzun süredir iklim karşıtı retoriği üzerine çalışan Bilim Tarihi Profesörü Naomi Oreskes, raporun eski tarz iklim inkarının azaldığını bulmasının “şaşırtıcı olmadığını” söyledi ve ekledi:
“Bilimi inkar etmek çok daha zor hale geliyor, çünkü iklimin ısındığı, aşırı hava koşullarının daha kötüleştiği ve sürekli olarak meydana geldiği çok daha belirgin. Hiç kimse, tüm bu olan bitenler karşısında bilimi, ciddi bir şekilde inkar edemez” dedi.
Ancak, Oreskes fosil yakıt endüstrisi ve müttefiklerinin uzun süredir iklimle ilgili endişeleri reddetmek için çeşitli söylemler kullandığını belirtti. Diğer söylem biçimlerinin daha az zararlı olup olmadığından emin olmadığını söyleyen Oreskes, şunları aktardı:
“1990’lara kadar uzanan bir geçmişte, yenilenebilir enerjinin yeterince güvenilir olmadığı, rüzgar enerjisinin balinaları öldürdüğü gibi iddiaları vardı. Bilimi inkar etmeseniz de çözümlerin mümkün olduğunu inkar ediyorsanız, bu gerçekten iklim inkarından farklı mı?”
‘Bir sessizlik kültürü oluşmuş durumda’
Leiserowitz, sıradan insanlar arasında, sıcaklıkların arttığını inkar eden veya iklim bilimini Al Gore veya Birleşmiş Milletler ile ilgili komplo teorilerine bağlayan nispeten küçük bir grubun görüşlerinin hem politik olarak hem de ABD toplumunda genellikle abartıldığını söyledi ve ekledi:
“Bu küçük Amerikalı azınlık gerçekten sesini duyuruyor, oy verme olasılıkları daha yüksek ve açıkça Kongre’de fazlasıyla temsil ediliyorlar. Onlar, sahip oldukları gücün ötesinde bir etki yaratıyorlar ve kamuoyunda orantısız bir ağırlığa sahipler. Bu durum, çoğu insanın iklim değişikliği hakkında konuşmak istememesine neden oluyor, çünkü ülkenin yarısının buna inanmadığını düşünüyorlar. Bir sessizlik kültürü oluşmuş durumda – iklim değişikliği, Şükran Günü sofrasında konuşulmaması gereken cinsellik, din ve siyaset gibi konular arasına katıldı.”
Leiserowitz, bu dengesizliğin sebebinin, fosil yakıt endüstrisinden gelen bağışlarla birlikte, adayların parti ön seçimlerinde başarı sağlamak için daha aşırı görüşlere yönelmelerinin yaygınlığının ve siyasi kutuplaşmanın desteklediğini söyledi.