Manşetİklim Krizi

İklim adaleti: Siyahların yaşadığı mahalleler sel baskını riskine daha açık

0

Önümüzdeki yıllarda, iklim değişikliğine bağlı sel riskleri arttıkça, siyah topluluklar, can kaybının yanı sıra milyarlarca dolarlık maliyetle, beyazlara oranla orantısız bir şekilde etkilenecek.

Yeni bir araştırmaya göre, Amerika Birleşik Devletleri önümüzdeki 30 yıl içinde sel riskinde yüzde 26’lık bir artışla karşı karşıya. ABD ve Birleşik Krallık’tan araştırmacıların Nature Climate Change dergisinde yayımlanan çalışmasında, ulusal mülk verileri ABD Mühendisler Birliği‘nin her bir binanın sele karşı duyarlılığını listeleyen bir envanterle birleştirdi. Daha sonra muhafazakar bir emisyon senaryosu altında 2050 yılına kadar sel riskini modellediler ve bunu ırk ve yoksulluğa odaklanan son nüfus sayımı verileriyle çapraz kontrol ettiler.

Buna göre, ABD genelinde şu anda 32 milyar dolar olarak hesaplanan yıllık sel maliyeti, 2050 yılına kadar yılda 40 milyar dolara ulaşacak. Araştırmanın sonuçlarına göre, söz konusu felaketlerden “ateş hattında” olarak nitelendirilen yoksul seçmenlerle, ağırlıklı olarak siyah topluluklar en kötü darbeyi alacak.

Maps showing the distribution of US flood risk (expressed as the annual average loss due to flooding) by county, and its projected change by 2050.

ABD sel riskinin (sel nedeniyle yıllık ortalama kayıp olarak ifade edilir) ilçelere göre dağılımını ve 2050 yılına kadar öngörülen değişimini gösteren haritalar. 

NBC‘den Patrick Galey‘in aktardığına göre, iklim adaleti üzerine çalışan uzmanlar, çalışmanın iklim riskinin ABD’deki nüfus yapısı ve ırk popülasyonuyla nasıl yakından bağlantılı olduğunu gösterdiğini ve trilyon dolarlık altyapı faturasının, mevcut Senato çıkmazı aşılsa bile yoksul ve “renkli” insanları zorlayan temel koşulları ele almak için çok az şey içerdiğini söyledi.

Gerçekten de, çalışma yüzyılın ortalarına gelindiğinde siyahların ağırlıklı olarak yaşadığı bölgelerin ilk yüzde 20’sinin, beyazların çoğunlukta olduğu  bölgelerin yüzde 20’sinden iki kat daha fazla sel riski altında olacağını gösterdi.

‘Ayrımcı Readlining halen sürüyor’

Bristol Üniversitesi, Cabot Çevre Enstitüsü‘nün onursal araştırma görevlisi ve çalışmanın baş yazarı Oliver Wing, “Gördüğümüz şey, bu felaketlere müdahale etme kapasitesi en düşük olanlardan yükü omuzlamaları isteniyor. Bu temelde yanlış” dedi. 

Yeni araştırma, Siyah ve Latin mahallelerinin hem şimdi hem de gelecekte çok büyük çevresel tehditlerle karşı karşıya olduğunu öne süren bir dizi araştırmaya katkı yapıyor. 

Science dergisinde 2017’de yayınlanan bir makalede, Afrikalı Amerikalıların yerel nüfusun büyük bir yüzdesini oluşturduğu ABD’nin güney bölgelerindeki kıyı topluluklarının deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle en yüksek risk altındaki alanlar olduğunu belirtmişti. 

2020’de de araştırmalar, tarihi ayrımcı “kırmızı çizgili” (Redlining, ABD’de 1930’larda başlayan ve hala bazı bölgelerde örtülü olarak süren, belirli bölgelerde yaşayanlara ırklarına veya etnik kökenlerine dayalı olarak hizmet vermeyi [tipik olarak finansal] reddeden ayrımcı uygulama) konut politikalarının yarattığı mahallelerin ortalamanın altında bitki örtüsüne sahip olma eğiliminde olduğunu ve bu nedenle aşırı sıcak riskinin daha yüksek olduğunu gösterdi. 

Geçen yıl Çevre Koruma Ajansı tarafından hazırlanan bir raporda , 2 santigrat derece ısınma halinde, Siyah Amerikalıların en yüksek artışları yaşayacak bölgelerde yaşama ve aşırı sıcaktan hayatını kaybetme olasılığının yüzde 40 daha fazla olduğu belirtilmişti. 

“Yaşanılan yeri değerlendirdiğinizde, bir taşkın ovasında mı, yoksa bir elektrik santralinin yakınında mı, ya da o türden bir şey mi? Ve orada yaşamayı kim karşılayabilir ki? Bu, gelirlerle ilgili bir şey. Afrika kökenli Amerikalılar ve Latinler ortalama olarak daha az kazanıyor.  Ve bunun yapısal nedenleri var.” 

Biden’in planı yeterli olacak mı?

Ekim ayında Biden Yönetimi, “Amerikan tarihinde iklim değişikliğiyle mücadele için en büyük çaba” olduğunu söylediği “Build Back Better” planı çerçevesinde, 555 milyar dolar tahsis ettiğini açıkladı. Beyaz Saray’dan yapılan duyuruda, “yatırımın faydalarının yüzde 40’ının dezavantajlı topluluklara sunulması ve çevresel adaletin ilerletilmesi” vaat edildi. 

New York Lawyers for the Public Interest‘te iklim adalet direktörü Anthony Rogers-Wright, artan sel tehditlerine karşı evleri korumak için gereken milyarları sağlayacak tasarının “hızlı bir şekilde sonuçlandırılması” gerektiğini söyledi: “Ancak, felaketlerden ilk ve en kötü etkilenecek toplulukların ihtiyaç duydukları parayı alacaklarının hala bir garantisi yok. Örnek olarak New York‘u alın. Siyahlar ve yoksul ‘renkli insanlar’ ve hatta yoksul beyazlar şehrin en alçak kesimlerinde yaşıyor. Kendimize sormalıyız: Hükümetimizin tüm insanlarını korumasını engelleyen nedir? Cevap, sistemik ırkçılıktır.”

İklim Analitiği düşünce kuruluşunda uluslararası iklim hukuku ve yönetişim uzmanı olan Rueanna Haynes ise Build Back Better tasarısının “birçok övgüye değer sosyal yönü” içerdiğini belirtmekle birlikte iklim etkilerinde ırksal bölünmeyi doğrudan ele alacak herhangi bir şey göremedim” dedi. 

İklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik finansman, tipik olarak iki eylemden oluşuyor: Azaltım – küresel ekonomiyi karbondan arındırmak ve daha fazla zararlı emisyonu önlemek için yeşil teknolojiye yatırım yapmak – ve sıcaklık artışının mevcut veya gelecekteki etkilerine uyum sağlamaya çalışmak. 

Build Back Better bütçesi, uyum için 50 milyar dolardan daha azını öngörüyor. Bu, uzmanların savunmasız toplulukları yaklaşan iklim şoklarına karşı güvenli hale getirmek için yetersiz bulduğu bir miktar.

Çalışmanın yazarı Wing, “Bu bir adaptasyon sorunu. Fosil yakıtları salmayı hemen durdurabiliriz ve bu hiçbir şey değiştirmez. Elbette 2050’den sonra işlerin daha da kötüye gitmesini önlemek için karbondan arındırmak istiyorsunuz ama bu konuda ne yapacaksınız?” diye sordu. 

Parayı felaketten önce mi sonra mı harcayacaksınız?

Kitlesel bir çevre adalet grubu olan Uprose’un yönetici direktörü Elizabeth Yeampierre ise pazartesi günü yayınlanan çalışmanın “şaşırtıcı olmadığını, ancak endişe verici” olduğunu söyledi: “Genellikle karar verme şeklinin çok ‘eski moda’ olduğunu ve gerçekten de iklim değişikliğinden etkilenecek ön saflardaki toplulukların söylemlerin bir parçası olarak kullanıldığını,  ancak bunun topluluklarımızın zorladığı çözümleri onurlandırarak ve saygı duyarak yapılmadığını hissediyoruz.” 

New Orleans’ın Siyah nüfusunun zarar gördüğü Katrina Kasırgası’nı hatırlatan Yeampierre, birçok kişinin harap mahallelere geri dönmeyi göze alamadığını, sel tehdidini ve sonrasının doğru yönetilemediğini anlattı. 

Broady’ye göre ise maliyeti nedeniyle Build Back Better’a karşı çıkan milletvekilleri, iklim direncine yatırım yapmama riskinin en savunmasız kişiler tarafından karşılanacağını doğru bir şekilde anlamıyor: “Geçmişte bir kasırgadan sonra veya herhangi bir iklim olayından sonra paranın harcandığı zamanlara bakın. Parayı daha önce harcamak ve hayatları ve fiziksel altyapımızı kurtarmak istiyor muyuz? Yoksa sonra mı harcamak istiyoruz? Daha sonra altyapıyı düzeltebilirsiniz. Ama bir fırtınada kaybolurlarsa insanları geri getiremezsiniz.”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.