İklim krizinin sıcaklık, yağış rejimleri ve biyoçeşitlilik üzerinde yol açtığı değişimlerin etkileri, Türkiye‘de son günlerde etkisini tarımsal üretimde gösteriyor.
Eskişehir Teknik Üniversitesi Fen Fakültesi Ekoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Cengiz Türe, Türkiye’de bu yıl ağır bir “meteorolojik kuraklık” yaşandığını belirterek, bunun son 30 yıldaki değerlere göre meydana gelen ve bölgesel olarak ortaya çıkan yağış rejiminde sapmalar yaşandığı anlamına geldiğini kaydetti.
Meteorolojik kuraklıkların artmasının zirai kuraklık boyutuna da ulaşabildiğini aktaran Türe, kuraklığın etkili olduğu bölgelerde çiftçilere suya az ihtiyaç duyan bitkileri ekmelerini önerdi.
Zirai kuraklığı, “bitkilerin gelişim periyodu içinde kök çevrelerine yakın toprak kısımlarında gerekli suya ulaşamamasıyla bitki gelişimini olumsuz etkileyen bir süreç” olarak niteleyen Türe, zirai kuraklık nedeniyle tarım arazilerini sulamak isteyenlerin yer üstü ve yer altı su kaynaklarına yöneldiğini ancak en büyük etkinin susuz tarım yapılan alanlarda görüldüğünü ifade etti.
Türe, iklim modellemeleri yaparak iklim krizinin ekosistemler ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkisini araştırdıklarını belirterek bulgularını paylaştı:
Ekolojik faktörler içinde iklim en büyük öneme sahiptir. Yapılan çalışmalara göre özellikle son 20 yılda iklim değişikliğinin etkileri aşırı hava olayları, ekstrem yüksek sıcak günlerin sayısında artışlar ya da düşük sıcaklık görülen gün sayılarında azalmalar, yağış rejimindeki değişimler olarak karşımıza çıkıyor. Ortalama yağış miktarı aynı kalsa bile yağış rejimi olumsuz olarak değişti.
Türkiye’de 2016 yılında yaklaşık 500 civarında aşırı hava olayı görülürken, artan sera gazlarına bağlı olarak küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin etkisiyle söz konusu rakamın 2021 yılında binin üzerine çıktığını söyledi.
Toplumun kuraklıkla mücadele konusunda bilinçlendirilmesinin önemini vurgulayan Türe, yanlış tarımsal sulama, yanlış tarımsal ürün seçimleri gibi durumların kuraklık gibi durumlarda olumsuz sonuçlar verdiğine değindi.
Kuraklığa dayanıklı ve tarım yapılan bölgenin iklim koşullarına uygun ürünler seçilmesi gerektiğini aktararak şunları ekledi:
Yanlış tarımsal sulama anlayışından başlayarak kuraklığa ekolojik toleransı yüksek ve uygun tarımsal ürün desenlerinin tercih edilmesi gerekiyor. Örneğin yağışı artan bölgelerde suyu seven bitkiler, kuraklaşan bölgelerde kuraklığa dayanıklı türler seçilmelidir. Bir bölgedeki tarımsal ürün deseni, ekolojik faktörlerin başında yer alan yağış rejimi ve su bilançosu dikkate alınarak, ziraat uzmanları tarafından belirlenmelidir. Bu, su tasarrufu ve ürün kaybının azalması açısından da önem arz ediyor.
Türe, Tarım ve Orman Bakanlığı‘nca hazırlanan 2023-2027 Tarımsal Kuraklık Strateji ve Eylem Planı‘nın uygulanması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Eskişehir Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan da kuraklığın devam etmesi durumunda çiftçinin zor duruma düşebileceğini söyledi. Yağmur ve kar yağışının istenilen düzeyde olmadığına dikkati çeken Buluşan ekim konusunda acil bir planlama yapılması gerektiğine değindi.
Buluşan, şunları kaydetti:
Yüzey suları bile yeterli değil. Böyle devam ederse hububat başta olmak üzere mısır, soğan, patates, pancar gibi ürünlerde üretim çok zor olacaktır. Suyun damlasının bile israf edilmemesi gerekiyor. Çiftçinin sulama sistemini değiştirmesi gerekiyor. Yağmurlama yönteminden ziyade damlama sulama sistemine geçilmesi lazım. Çiftçi mısır ve pancar tohumu aldı. Kuraklığın sürmesi durumunda söz konusu su isteyen ürünlerin ekimini yapmakta tereddüt yaşanıyor.
Çiftçinin kuraklık nedeniyle endişeli olduğunu belirten Buluşan, ivedilikle sulama yöntemlerinde değişikliğe gidilmesi çağrısı yaptı ve çiftçilere şu tavsiyelerde bulundu:
Ekim için acil bir planlama yapılması gerekiyor. Kurak yerlerde mısır yerine hububat, nohut gibi ürünler ekilebilir. Suya ihtiyacı olan ürünlerde de yağmurlama değil, damlama sulama yapılmalıdır. Bölgesel ekim ve üretim sistemleri uygulanmalıdır. Mesela kurak olan bölgelerde buğday, arpa, nohut gibi az su isteyen ürünler, çok su bulunan yerlerde de mısır, domates, roka gibi ürünler ekilebilir. Bunun için de havza sisteminin, planlı üretimin getirilmesi gerekiyor.
Türkiye, tatlı su kaynaklarının yüzde 70’ini tarımda kullanıyor. İklim krizi ile birlikte gelen tekrarlayan kuraklık riskleri ve yağış rejimlerinde değişiklikler göz önüne alındığında, su kaynakları yönetimi Türkiye’nin en yaşamsal sorunlarından biri haline geliyor.
Tarımsal sulama teknolojilerin geliştirilmesinin ve yaygınlaştırılmasının yanı sıra, vahşi sulama yöntemlerinin ivedilikle terk edilerek damla sulama sistemlerine geçilmesi ülke için hayati önem taşıyor.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…