HDP Eş Başkanları Fox TV’deydi: Biz sivil demokratik siyasette ısrarcıyız, silaha karşıyız

YSK’nın reddetmesi sebebiyle Selahattin Demirtaş’ın Fox TV’ye cezaevinden bağlanmasına izin verilmeyen “Liderler FOX’ta” programı HDP eş genel başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli’nin katılımıyla dün gerçekleşti.

Fatih Portakal’ın hazırlayıp sunduğu programda Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden yazılı gönderdiği cevaplar da okundu.

“Erdoğan’ın ‘HDP’yi sandığa gömün’ talimatı var”

HDP’nin barajı aşamaması durumunda AKP’nin daha fazla milletvekili çıkaracağını ifade eden Pervin Buldan, Erdoğan’ın ‘HDP’yi sandığa gömün’ talimatı var. HDP üzerinde büyük oyunlar oynanacağını düşünüyoruz. HDP’nin olmadığı bir parlamentonun demokrasi açısından eksik olacağını düşünüyoruz” dedi.

“HDP barajı aşamazsa ne yapacak?” yönündeki soruya Sezai Temelli, “7 Haziran’da 80 vekil çıkardık. Cumhurbaşkanı 400 milletvekili istiyorum diyor. Bu da HDP’nin Meclis’e girememesi demektir. Parlamentoya giremezsek demokrasi mücadelemizi her yerde sürdürürüz. Türkiye’de demokrasi problemini çözmeye çalışıyorsak bunu parlamentoda yapmalıyız” dedi.

Buldan da “Parlamentoya halkın sesi olarak gidiyoruz. HDP parlamento dışında kalırsa siyaset yapmayacak anlamına gelmez. Biz zaten halkla iç içe siyaset yürüttüğümüz için buna devam edeceğiz” yanıtı verdi.

“Meseleye sürekli terör meselesi olarak bakmak meseleyi çözümsüzlüğe iter”

HDP ile PKK’nin bağı olup olmadığı yönündeki soruya Buldan, “PKK ile herhangi bir bağlantımız yok. Bir dönem çözüm için gidip görüşmüş biriyim. Her iki taraftan insanlar ölüyor. Savaşta kimin kimi vuracağı belli değil. Meseleye sürekli terör meselesi olarak bakmak meseleyi çözümsüzlüğe iter. Bu ülke barış ve çözüm süreci olan bir 3 seneye tanıklık etti” cevabını verdi.

“3 yıl boyunca cenazeler gelmedi”

Fatih Portakal’ın Çözüm Süreci’ni samimi bulmadığını söylemesi üzerine Buldan, “Biz çok samimiydik. İktidar bir adım attı ama bu adımın atılmasına Sayın Öcalan vesile oldu. Daha önce Sayın Öcalan’la yapılan görüşmelerin ardından ‘siyasi bir adım atılmalı’ denildi. Hükümetin, HDP’nin KCK’nin Öcalan’ın içinde olduğu bir döneme tanıklık ettik. Çok kıymetli bir süreçti. Bu süreçte cenazeler gelmedi. Bir anda süreç Erdoğan’ın ‘Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum, süreci buzdolabına koyuyorum’ demesinin ardından bitmiştir” ifadelerini kullandı.

Pervin Buldan yeni bir çözüm sürecin başlayıp başlamayacağı sorusu üzenine ise şöyle konuştu:

“Şu anki AKP ile bir barış sürecinin yürüyeceğini sanmıyoruz. HDP’nin iktidara geleceği bir dönemde barış süreci elbette gündeme gelecektir. Şu andaki AKP ile barış ve müzakere yapılamaz”

Demirtaş: Silaha karşıyız, bu nettir

Cezaevinde bulunan HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş da soruları yazılı olarak yanıtladı. Önceki seçimlerdeki “Türkiye partisiyiz” vaadi ve ‘PKK’yı terör örgütü olarak görüp görmediği’ sorusu üzerine Demirtaş, şu yanıtı verdi:

“Siz şiddetin bir alt türü olan terör şiddetini sorunun kendisi olarak kabul ederseniz bu durumda sorunun ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal boyutlarına dair hiçbir çözüm üretemezseniz. Biz demokratik siyasette ısrarcıyız, silaha karşıyız, bu nettir.”

Demirtaş: Zamanında müdahaleler yapamadık

Hendek olaylarıyla ile ilgili soru üzerine Demirtaş da şu yanıtı gönderdi:

“Ne ben, ne HDP hendekleri, barikatları kazmadık. İlk ortaya çıktığı andan itibaren sürekli diyalog ve ikna yöntemleri kullanarak sonlanması için yoğun çaba sarf ettik. Hakkari merkez ve Silvan ilçelerinde de, ilk hendekler açıldığında Lice ve Cizre ilçelerinde de bu yöntemle başarılı olduk ve hendekler kapatıldı. Benim hendekleri destekleyen tek bir açıklamam yoktur. 15 Temmuz’da bir de baktık ki, meğerse bu evleri, insanları yakıp yıkanların tamamı darbeciymiş. Şu anda tamamı darbecilikten içeride!

Maalesef ki biz de, o dönemde derdimizi iyi anlatamadık. Ayrıca hendeklerin kapatılması girişimlerimizde daha ısrarcı ve cesur olabilmeliydik. Bu noktada kamuoyu desteğini oluşturmada biraz da eksik kaldık galiba, buna güç getiremedik. Zamanında ve doğru siyasi müdahaleler yapamadık. AKP’nin hendekleri bahane ederek 1 Kasım seçimlerinde ağır bir savaş ve korku ortamına Türkiye’yi sürüklemesini önleyemedik. Bunlar bizim eksiklerimiz oldu.”

Demirtaş: PKK silah bırakmalı

“PKK ile bağınızı kopardınız mı” sorusu üzerine Demirtaş, PKK ile aralarında herhangi bir bağ olmadığını belirtti. PKK’nin silah bırakması gerektiğini ifade eden Demirtaş, şöyle devam etti:

“Size şunu bütün samimiyetimle ifade edeyim: Bizim PKK ile organik, örgütsel bir ilişkimiz olsaydı, bunu korkmadan saklamadan söyleyecek kadar cesur ve dürüstüm. PKK ile HDP ya da benim aramızda ne bir örgütsel ve talimat ne de organik bir ilişki kesinlikle yoktur. Biz Türkiye’ye demokrasi, Kürt sorununa barışçıl çözüm perspektifi ile PKK’nin kesin olarak Türkiye’ye karşı silah bırakması gerektiğine inanıyor ve savunuyoruz. Bunun da terörle mücadele konsepti ile değil TBMM inisiyatifinde şeffaf, dürüst bir müzakere ile yapılacağına inanıyoruz.”

Buldan’dan Akşener açıklaması

“Akşener sizin için ne ifade ediyor?” sorusuna Pervin Buldan, “Ben eşimi bir faili meçhul cinayette kaybettim. 90’lı yıllar çok karanlık bir dönemdi. Akşener de o dönemde kabine de yer aldı. Akşener ikinci tura kalırsa biz halkımıza sorarız. Halkımız ne derse onu yaparız.” cevabını verdi.  Buldan ayrıca “Hiçbir Kürt Akşener’i desteklemez” açıklamasını birinci tur için söylediğini ifade etti.

Demirtaş’tan 2. tur açıklaması: Diğer adaylara karşı önyargım yok

HDP’nin, ikinci turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısında CHP’nin adayı Muharrem İnce ya da İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in kalması durumunda kimi destekleyeceği soruldu. Buldan, “İkinci tura Demirtaş kalacak. Bence gidip diğer partilere sorun ikinci turda Demirtaş’ı desteklerler mi?” yanıtını verdi.

Aynı sorunun yöneltildiği Demirtaş ise, “İkinci tura ben kalacağım, Bunun için çalışacağım. Benim diğer adaylara karşı hiçbir önyargım yoktur. Ben ikinci tura kalırsam, bütün muhalif partilere ziyaretler yaparak onlarla asgari demokratikleşme ilkelerini içeren bir protokol yapmayı ve bu çerçevede beni desteklemelerini talep edeceğim. Ayrıca bu evrensel demokratik ilkeleri hayata geçirmek üzere oluşturacağım hükümete ve Cumhurbaşkanı yardımcılıklarına dair önerilerini isteyeceğim. ‘Gelin ülkeyi beraber yönetelim ve birlikte düze çıkaralım’ diyeceğim.

“Biz seçmenlerimizi taşıyacağız”

Pervin Buldan, YSK’nin sandık taşıma kararına karşı ‘Biz seçmenlerimizi taşıyacağız. Herkes sandığına sahip çıksın. Bu mesele sadece bizim meselemiz değil. İnsanlarımızın oylarını kullanması üzerinden çalışmalarımızı yapıyoruz” dedi.

Af açıklaması

Pervin Buldan af konusuyla ilgili olarak da, “Çocuk istismarı suçunu işleyen kişiyi biz affedemeyiz. Bu anlamda işlenen suçları bir yana bırakarak bir özgürlük olacak. Düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere, bu sebeplerden dolayı içeride olanların yasal bir düzenlemeyle özgürlüklerine kavuşturulması lazım.” dedi.

Demirtaş’ın “Liderler FOX’ta” programı için yazılı verdiği yanıtların tamamı ise şöyle:

“Herkese merhabalar, iyi akşamlar. Stüdyodaki değerli gazetecileri, Eş Genel Başkanlarımızı, Fox TV emekçilerini ve bütün yurttaşlarımızı, cezaevlerinde sizleri izleyen herkesi yürekten selamlıyorum. İçinde bulunduğumuz Ramazan ayının rahmet ve bereketiyle birlikte hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Elbette gönül isterdi ki; bu gece ben de bizzat orada olup düşüncelerimi sizlerle paylaşabilseydim. Ancak malum siyasi operasyonlar neticesinde, binlerce HDP’li arkadaşımla birlikte, haksız yere cezaevlerindeyiz şu anda. Gerçi OHAL nedeniyle, Türkiye’nin tamamı adeta yarı açık cezaevine dönüştürülmüşken, dışarıda olup da seçim kampanyası yürütenler de adil ve eşit imkânlardan yararlanamıyorlar.

Ben her şeye rağmen ülkemizin yarınları adına, umudumu koruyorum ve huzurlu günlerin yakın olduğuna inanıyorum. Medyanın ağır baskı ve sansüre tabii tutulduğu bu ortamda, FOX TV’nin bana sağladığı bu imkân nedeniyle de, FOX TV yönetici ve çalışanlarına özellikle teşekkür etmek istiyorum.

Sorularınız dün bana ulaştı, her birine kısa kısa cevaplar vermeye çalıştım. Gerçi ağırlıklı olarak bir başlığa yönelik sorular bana yöneltilmiş ama bu konuda özgürsünüz tabi ki. Ben orada olup ekonomiye, işsizliğe, eğitime, sağlığa, tarıma, dış politikaya, demokratik bir yönetime ve barışa dair fikirlerimi de uzun uzun anlatabilmek isterdim. Eminim sevgili Eş Genel Başkanlarımız bu açığı kapatacaklardır.”

Seçim barajı

“Yüzde 10’luk seçim barajı tam bir demokrasi ayıbıdır. Seçim barajı, şu anda sadece HDP için vardır. Diğer partiler yaptıkları ittifaklar nedeniyle, sıfır baraj imkânıyla seçime giriyorlar. Ancak ben HDP’nin, geniş halk kesimlerinden gördüğü ilgi ve destek sayesinde barajı aşacağına inanıyorum. Şu anda halen HDP, baraj sınırında görünüyor. Biz 24 Haziran akşamına kadar durmadan çalışacak ve mutlaka barajı aşacağız.

“Bütün Türkiye’nin oyuna talibiz”

Ben kamuoyu araştırmacısı, ya da siyasi analist değilim. Doğrudan siyasetçiyim. Toplumun her kesiminden oy alabilmek için de, büyük bir uğraş içerisindeyim. Zaten HDP, muhafazakâr Kürtlerin büyük bir desteğini almayı başarıyor. Bizim hedefimiz; ne sadece muhafazakâr kesimlerden, ne de sadece Kürtlerden oy almaktır. Biz bütün Türkiye’nin oyuna ve desteğine talibiz. Tabii ki Kürtler de, diğer tüm halklar gibi farklı siyasi düşüncelere, görüşlere sahiptir. Bu çerçevede diğer partilere de oy veren Kürtler mutlaka vardır ve olacaktır. Bu da çok normaldir, demokrasinin gereğidir. Biz Kürtlerden aldığımız destek kadar, Türk halkının da desteğini alacağımıza inanıyoruz. Kürt veya Türk her seçmenimiz bir akla, vicdana ve ahlâka sahiptir. Özgürce düşünüp kendi kararını verecektir. Hepimiz de bu karara saygı duyacağız.

“İkinci tura kalırsam bütün muhalif adayları ziyaret ederim”

İkinci tura ben kalacağım, bunun için çalışıyoruz. Öncelikli hedefimiz budur. Ancak benim diğer adaylara karşı bir önyargım yoktur. Ben ikinci tura kalırsam; bütün muhalif partilere ziyaretler yaparak, onlarla asgari demokratikleşme ilkelerini içeren bir protokol yapmayı ve bu çerçevede beni desteklemelerini talep edeceğim. Ayrıca, bu evrensel demokratik ilkeleri hayata geçirmek üzere oluşturacağım Hükümet’e ve Cumhurbaşkanı yardımcılıklarına dair önerilerini de isteyeceğim. ‘Gelin ülkeyi beraber yönetelim ve birlikte düze çıkaralım’ diyeceğim.

Ben tüm adaylara ve partilere bu şekilde giderim. Şimdi asıl soru şudur; ‘İkinci tura kalacak herhangi diğer bir aday bana ve HDP’ye, bu şekilde gelebilir mi?’ Her kim kapımızı bu şekilde çalarsa, ülkemizin ve toplumun yararına göreceğimiz ilkesel bir uzlaşmaya kesinlikle kapımızı açarız. Bu ifade ettiklerimin aynısı Sayın İnce için de geçerlidir.

“Hendekleri destekleyen tek açıklamamız yok”

Doğrusu ben cezaevinde pek inzivaya çekilmedim. Burada da hep yoğun oldum. Ama elbette geçmişte siyaseten yaptığım her şeyi tekrar düşünme, tartma fırsatım da oldu. Daha önce bir duruşmada uzun uzun bu hendekler meselesini anlattım. Burada da bu kadar uzun zamanım yok maalesef. Ama birkaç noktaya izninizle değinmek istiyorum.

Birincisi; ne ben, ne HDP hendekleri, barikatları kazmadık, desteklemedik. İlk ortaya çıktığı andan itibaren sürekli diyalog ve ikna yöntemlerini kullanarak sonlanması için yoğun çaba sarf ettik. Hakkâri merkez ve Silvan ilçelerinde de, ilk hendekler açıldığında Lice ve Cizre ilçelerinde de bu yöntemlerle başarılı olduk ve hendekler kapatıldı. Benim hendekleri destekleyen tek bir açıklamamı bulamazsınız, yoktur.

Ama bizim bütün çözüm ve diyalog girişimlerimize rağmen, hem bu yerlerdeki güvenlikten sorumlu bürokrasi, hem de Davutoğlu ve Erdoğan, bu il ve ilçelerde ‘taş üstünde taş koymayın, diyalogla çözümü de kabul etmiyoruz’ diyerek sadece hendek, barikatı açanları değil, bütün sivil halkı düşman gibi gören bir operasyona imza attılar. Neticede aralarında sivillerin de bulunduğu yüzlerce insan yaşamını yitirdi, yüzlerce güne varan sokağa çıkma yasakları ile 500 binden fazla insan göçe zorlandı. Elbette hendek, barikat vb. varsa bunun mutlaka çözülmesi ve ortadan kaldırılması gerekirdi. Ama bunun yolu; tankla, topla bütün şehri yıkmak, insanların yatak odalarına kadar girip duvarlara hakaretler, küfürler yazmak, Cizre’de yapıldığı gibi onlarca insanı diri diri yakmak mıydı? Peki sonra ne oldu? 15 Temmuz’da bir de baktık ki, meğerse bu evleri, insanları yakıp yıkanların tamamı darbeciymiş. Şu anda tamamı darbecilikten içerde!

“AKP’nin hendekleri bahane ederek 1 Kasım seçimlerine ağır bir savaş ve korku ortamına Türkiye’yi sürüklemesini önleyemedik”

Yani Erdoğan kendi darbecilerine, Kürtlerin evini yıktırarak darbe ortamına zemin sundu. Şimdi kimse neden bunları konuşmuyor da, sanki hendekleri biz kazmışız, onca evi barkı biz yıktırmışız gibi sadece bizi suçluyor acaba? Üstelik 15 Temmuz’dan hemen önce TBMM’den çıkarılan özel bir yasayla Cizre’yi, Sur’u yakıp yıkanlara cezasızlık hakkı da tanındı. Şimdi hiçbir darbeci Sur’da, Cizre’de yaptıklarından dolayı yargılanamıyor da bu yasa nedeniyle. 15 Temmuz’da 251 kişiyi canlı yayınlarda katledenlerin, sokağa giriş ve çıkışın ya da tek bir kameranın olmadığı Sur’da, Cizre’de Kürtlere karşı acımasızca, hukuk dışı davranmış olabileceğine inanmayanların vicdanından şüphe ederim.

Özcesi; biz hem hendek, barikata, hem de bu gerekçeyle yapılan AKP zulmüne aynı anda karşı çıktık. Fakat Türkiye toplumuna bizim bu eleştirilerimiz hendeğe destek olarak sürekli servis edildi. Maalesef ki biz de, o dönemde derdimizi iyi anlatamadık. Ayrıca, hendeklerin kapatılması girişimlerimizde daha ısrarcı ve cesur olabilmeliydik. Bu noktada kamuoyu desteğini oluşturmada biraz da eksik kaldık galiba, buna güç getiremedik. Zamanında ve doğru siyasi müdahaleler yapamadık. AKP’nin hendekleri bahane ederek 1 Kasım seçimlerine ağır bir savaş ve korku ortamına Türkiye’yi sürüklemesini önleyemedik. Bunlar bizim eksiklerimiz oldu.

“Organik bir ilişki kesinlikle yok”

Size şunu bütün samimiyetimle ifade edeyim: Bizim PKK ile organik, örgütsel bir ilişkimiz olsaydı, bunu korkmadan, saklamadan söyleyecek kadar cesur ve dürüstüm. PKK ile HDP ya da benim aramızda ne bir örgütsel ve talimat ne de bir organik bir ilişki kesinlikle yoktur. Biz Türkiye’ye demokrasi, Kürt Sorununa barışçıl çözüm perspektifi ile PKK’nin kesin olarak Türkiye’ye karşı silah bırakması gerektiğine inanıyor ve savunuyoruz. Bunun da terörle mücadele konsepti ile değil TBMM’nin inisiyatifinde şeffaf, dürüst bir müzakere ile yapılacağına inanıyoruz. Diğer partilerden temel farkımız budur: Yani tüm partiler son 40 yıldır ‘son teröristi de öldürünceye kadar savaşalım’ diyor. Biz ise ‘ikna edip dağdan indirelim’ diyoruz. Bu da bizi PKK üyesi yapmaz sanırım, sadece serinkanlı, gerçekleşebilir, demokratik bir önerinin sahibi yapar.

“Burası hepimizin ortak evi, ortak vatanıdır. Türkiye’nin iyiliği hepimizin iyiliğidir”

Sayın Fatih Portakal’ın yönelttiği sorulara dair;

Sayın Portakal benim Türkiye’nin her sorununa dair çözüm önerilerim ve projelerim var. HDP ise bu önerileri parlamentoda çözüm için savunmak adına daha kapsamlı bir programa sahiptir. Eş başkanlarımıza bunları uzun uzun anlatma fırsatı vereceğinize inanıyorum. Ama bana sadece PKK ve Kürt sorunu hakkında sormuşsunuz. Burası hepimizin ortak evi, ortak vatanıdır. Türkiye’nin iyiliği hepimizin iyiliğidir. Bizler de bu toprakların öz evlatlarıyız ve her karışını seviyoruz. Ülkemizin her rengini, her kimliğini, her inancını kardeşimiz, eşit olması gereken yurttaşımız olarak görüyoruz. Türkiye’nin her yerinde az ya da çok oy alıyoruz, her yerinden destek görüyoruz.

Bizi Türkiyeli yapan şey Türkiye’nin bütün kesimleri ile kurabildiğimiz diyalogdur. Türkiyeli olmakla “Türkçü” olmayı karıştırmamak gerekir. Biz ne Türkçüyüz, ne de Kürtçüyüz. Yüzde 0,1 oy alan ırkçı ve Türkçü bir partinin Türkiyeliliği sorgulanmıyor da yüzde 13 oy alan HDP’nin neden habire Türkiyeliliği masaya yatırılıyor ki?

Biz ısrarla Türkiyeliyiz dedikçe ısrarla hayır değilsiniz diyerek ötelemenin kime ne yararı olabilir ki? Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusundan toplamda yüzde 1 bile oy alamayan MHP’ye kimse sen Türkiye partisi değilsin demiyor. Kürtleri yok sayarak ülke nüfusunun yüzde 25’ini yok saymış olan partilere de kimse sen Türkiye partisi değilsin demiyor. O halde HDP’yi de bu şekilde yargılamayı bir kenara bırakmalıyız artık. HDP’yi her türlü eleştiriye tabi tutalım ama ötekileştirmekten de uzak duralım. HDP Türkiye için önemlİ bir şans ve fırsattır. Daha iyi bir HDP için yapalım eleştirilerimizi, daha Türkçü olması için değil. Netice olarak HDP bir Türkiye partisidir ve bu da iyi bir durumdur.

Yıllardır aynı soru: “PKK terör örgütü müdür? Kınıyor musunuz? Kınamıyor musunuz?”

Siyasette ilkeli olmak ve doğrularda istikrarlı davranmak önemlidir. Bununla birlikte her an değişime açık olmak ve hatalarıyla cesurca yüzleşmek de bir siyasetçi için erdemdir. Sanırım biz PKK konusunda kendimizi yeterince açık ve doğru ifade edemedik. 1993-94’lerde daha ben üniversitedeyken TV’lerde DEP milletvekillerine sürekli olarak şu soru sorulurdu “PKK terör örgütü müdür? Kınıyor musunuz? Kınamıyor musunuz? Bunu söyleyin sadece, sizden başka bir şey duymak istemiyoruz, evet veya hayır deyin” diye ısrar edilirdi. Ben büyüdüm, siyasete girdim, hapse girdim, aradan 25 yıl geçti ve Fatih Portakal cezaevine bana soru gönderdi, ama yine aynı soru.

Evet aynı soru çünkü aynı sorunlar hala devam ediyor. Bunda bir tuhaflık yok mu sizce de. Bir sorun alanının bunca yıldır çözülememiş olması sizin ya da benim hatam mıdır? Siz de, ben de büyüdük ve şimdi aynı meseleyi aynı minvalde yine konuşmaya çalışıyoruz. Ben bu kısır döngünün değişmesi gerektiğine inanıyorum. PKK’nin terör örgütü veya silahlı şiddet örgütü, ya da özgürlük hareketi olup olmadığını bir birimize kabul ettirmeye çalışmak yerine sonuca odaklansak ve hem Kürt sorununu demokrasiyle çözsek hem de PKK’yi bir barışla dağdan indirsek çok daha yararlı bir iş yapmış oluruz.

“Biz sivil demokratik siyasette ısrarcıyız, silaha karşıyız”

Ama yine de şunu açıkça belirteyim, biz PKK’nin şiddetini, silahını meşrulaştırmak, normalleştirmek gibi tutum içinde olmadık, olamayız. Silaha, bombaya, şiddete, açık ve net bir tutumla karşıyız. Terör ise şiddet başlığının alt bir başlığıdır ve şiddet türlerinden sadece biridir. Siz şiddetin alt bir türü olan terör şiddetini sorunun bizatihi kendisi olarak kabul ederseniz bu durumda sorunun ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal boyutlarına dair hiçbir çözüm üretemezsiniz. Meseleye sadece “terörle mücadele anlayışı çerçevesinde yaklaşabilirsiniz.” Bu da durumu iyice içinden çıkılmaz hale getirir. Hükümetlerin terörle mücadele adı altında aşırı şiddeti, ağır hak ihlallerini de örtmüş olursunuz. Oysa şiddetin sosyolojik nedenini doğru teşhis edebilirseniz çözümü yani tedaviyi de doğru yapabilirsiniz. Biz PKK meselesine salt terör penceresinden bakılmasın derken, Kürt sorununu ve bunun ortaya çıkardığı sonuçlar açısından da bakılsın diyoruz. 40 yıldır sadece terör ve terörle mücadele diyenlerin meseleyi nasıl da içinden çıkılmaz hale getirdiğini hep birlikte üzüntüyle izliyoruz. Bir kere de bize kulak verin, şans verin, oy verin deneyin bakın nasıl da 1 yıl da sorunları çözüyoruz. Yoksa bu ülkenin gencecik askeri de, polisi de, sivili de, dağa çıkmış genci de ana baba evladıdır ve hepsinin canını, malını güvence altına almak, bu savaşı durdurmak her siyasetçinin onur borcudur. Biz sivil demokratik siyasette ısrarcıyız, silaha karşıyız, bu nettir.

“Her çılgın serüvenci biraz yalnızdır”

Yalnızlık Allah’a mahsustur. Ben yaşamımın hiçbir anında yalnız olmadım. Cezaevinde hem yanımda Abdullah arkadaşım vardı, hem de binlerce mektupla dayanışmasını, sevgisini, desteğini ileten yüzbinler, milyonlar vardı yanımda. Burada kendimi yalnız hissetmemem için herkes elinden gelenin fazlasını yaptı. Ama medya ambargosu nedeniyle bu durum pek fazla kamuoyuna yansımadı.

Parti içinde de pek yalnız hissetmedim hiçbir zaman. Arkadaşlarım ağır baskılara, OHAL koşullarına tehditlere rağmen yanımda olmaya çalıştılar. Bunu görünür kılmayı pek fazla beceremediler sanırım. Ama hayatın anlamını arayan bir serüvenci ve bunu siyasetle deneyen bir kişi olarak zaman zaman yalnız hissettim kendimi.

Siyasette hep cesur fikirler değişime açık isyankâr bir tarzım oldu. Statükoyu sevmedim hiçbir zaman. Bu yönümden dolayı da yalnız kaldım bazen. Bu da çok normaldir, her çılgın serüvenci biraz yalnızdır. :))

Son olarak tekrardan hepinize selam, sevgilerimi, teşekkürlerimi iletiyorum. Bizi yeri geldiğinde eleştiren ama sesimizin duyulmasına da fırsat veren FOX TV’ye, Sevgili Fatih ve Sevgili İsmail’e, Sayın Doğan Şentürk’e, Sayın Sedat Bozkurt, Sayın Tülay Ünal Öçten’e teşekkür ediyorum. Eşbaşkanlarıma başarılar diliyorum. HDP ve Demirtaş olarak Türkiye için, Türkiye’nin tamamı için doğru şeyler üretmeye, yapmaya çalışacağız ve mutlaka kazanacağız diyorum. Cezaevlerine, sokak sokak, meydan meydan, ev ev çalışan genç ve kadın arkadaşlarıma özel selam, sevgilerimi gönderiyorum.”

 

(Evrensel, HDP)

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Nepal’de 200’den fazla can kaybı yaşanan selde kayıplar aranıyor

Katmandu'da ve Nepal'de üç gün boyunca aralıksız yağan yağmurun tetiklediği sel ve toprak kaymalarında ölenlerin sayısı 200’ü geçerken onlarca kişi hala kayıp.

Tuvalu: Avustralya’nın ‘ahlaksız’ maden kararı Pasifik komşularını boğmaya benziyor

Tuvalu iklim bakanı, üç dev kömür madeninin genişletilmesini onaylayan Avustralya'nın COP29'a ada ülkeleriyle birlikte ev sahipliği yapma talebini zayıflattığını söyledi.

Türkiye’de ilk kez ‘pürüz dişli yunus’ kayıtlara geçti

Deniz Memelileri Araştırma Derneği'nin araştırmasında Türkiye sularında daha önce hiç kaydı olmayan pürüz dişli yunus görüntülendi.

‘Avrupa’daki tatil yerlerine özel jet uçuşları geçen yıl yüzde 250 arttı’

Greenpeace'in yaptırdığı yeni bir analize göre, 2023'te 45 lüks destinasyona 117.000'den fazla uçuş yapıldı. Bunun sonucunda da 520.000 tondan fazla CO2 emisyonu salındı.

Yunanistan’da sonbahar yangınları: İki kişi yaşamını yitirdi

Yunanistan'ın Mora bölgesinde pazar günü çıkan orman yangınında iki kişi hayatını kaybetti, bir düzine köy tahliye edildi.

EN ÇOK OKUNANLAR