Manşet

Hava kirliliği: Aynı gökyüzünün altında farklı bir havayı solumak

0

GreenpeaceTek Gökyüzünün Altında Farklı Hava: Hava Eşitsizliği” isimli raporda yedi ülkede nüfusun temiz havaya erişimi ve kırılgan grupların hava kirliliğine maruz kalmalarına dair değerlendirmelere yer verildi.

Türkiye’de temiz hava hakkı mücadelesi uzun yıllardır, partikül madde 2.5 için evrensel standartlarla uyumlu bir limit değer belirlenmesini talep ediyor. Bu talebe Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının en somut cevabı 2021’de yayınlanan taslak hava kalitesi yönetmeliği oldu.

Her ne kadar taslakta belirlenen limit bugünün ihtiyaçlarına cevap vermemiş olsa da kanserojen kirletici PM 2.5 ile mücadele için önemli bir başlangıç olacaktı. Ancak aradan geçen bir yıla rağmen ne sivil toplumun taleplerine yönelik taslak üzerinde bir iyileştirme yapıldı ne de mevcut hali ile bu yönetmelik yürürlüğe sokuldu.

Bugün canlıları gezegenin en tehlikeli kirleticisi karşısında koruyacak politikaları geliştirmek adına referans alınacak bir limit değer hala yok.

Rapordan Türkiye’ye dair öne çıkan bazı çarpıcı veriler ise şöyle:

  • Nüfusun yüzde 100’ü limitin aşıldığı bölgelerde yaşıyor.

DSÖ geçen yıl kirleticilerle mücadelede kemerleri sıktı ve PM 2.5 için minimum sağlık etkisi yaratacak limit değeri yıllık 5 mikrogram olarak belirledi. Ancak, Türkiye’de nüfusun tamamı bu limitin yıllık olarak aşıldığı bölgelerde yaşıyor.

  • Nüfusun yüzde 67’si 25 mikrogramın üstünde PM 2.5 kirleticisine maruz kalıyor.

Avrupa Birliği’nde 2020’ye kadar sessiz katil ile mücadele etmek için belirlenen limit 25 mikrogramdı. Bu limit, 2013’te PM 2.5’la ilgili yeni gelişmeler ışığında 20 mikrograma çekilmesi planlandı. Özellikle DSÖ çatısı altında araştırmalarını yürüten Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın bu kirleticiyi yüksek düzeyde kanserojen madde olarak sınıflandırması limit değerdeki değişikliğin temel nedeni oldu.

Bugün, Türkiye’deki nüfusun yüzde 67’si PM 2.5 kirleticisine yıllık olarak ortalama 25 mikrogramın üstünde bir yoğunlukta maruz kalıyor. En düşük PM 2.5 kirliliği ortalamasına sahip olan şehirlerde bile insanlar DSÖ limitlerinin üstünde bir kirlilikle yaşamak zorunda kalıyor.

  • Riskli gruplar hava kirliliğine karşı yüzde 100 savunmasız.

Araştırmalar hava kirliliği karşısında yaşlılar, çocuklar, hamileler ve sağlık sorunu olan bireylerin riskli gruplar olduğunu gösteriyor. Hava kirliliğinin erken doğum, bebek ölümleri, nörogelişimsel sorunlar, alt solunum yolu enfeksiyonları, akciğer fonksiyonu, astım ve çocukluk çağı kanserleriyle ilişkilendiren güçlü kanıtlar sunuyor.

Doğum öncesi ve erken yaşta hava kirliliğine maruz kalan çocukların yetişkinliklerinde de sağlık sorunlarıyla karşılaşmaları daha yüksek bir olasılık olarak görülüyor.

Türkiye’de yaşlı nüfusun tamamı 5 mikrogramın üzerinde yıllık ortalama PM 2.5 kirliliğine maruz kalıyor. Yüzde 66’sı ise söz konusu kanserojen maddeyi DSÖ’nün belirlediği yıllık miktarın beş katından fazla soluyor

Çocukların tamamı DSÖ limitinin belirlediği limit değerin üstünde bir kirlilikle karşı karşıya. Yüzde 70’i ise DSÖ’nün belirlediği limitin 5 kat üstündeki kirliliğe maruz kalıyor. Bu oran genel nüfusta olduğundan daha yüksek.

Hamilelerde yıllık ortalama PM 2.5 kirleticisine beş mikrogramın üzerine maruz kalma oranı yüzde 10 olarak tahmin ediliyor. Söz konusu maddeye 25 mikrogramın üzerinde maruz kalan hamilelerin oranı ise yüzde 64.

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Gökhan Ersoy evrensel standartlarla uyumlu bir limit değer belirlenmesinin önemine dikkat çekerek “Bugün hala gezegenin en tehlikeli kirleticisi ile mücadele edecek bir limit değerimiz yok. Eğer PM 2.5 kirliliğini DSÖ’nün tavsiye ettiği limit değer ile sınırlayabilseydik, uzun dönemde yaklaşık 56 milyon insanımızın ortalama yaşam süresini dört yıla kadar yükseltebilir ve erken ölümlerin önüne geçebilirdik” diyor ve ekliyor:

“Ortak hayalimiz mavi bir gökyüzü ancak bazılarımız kirli endüstrilerin gölgesinde yaşamaya mahkum ediliyor ve bu hayalden diğerlerine göre daha uzak kalıyor. Bunun önüne geçmenin en hızlı yolu hava kirliliğinin yoğun olduğu ilçelerde koruma bölgesi ilan etmek. Koruma bölgesi enstrümanını kullanabilmek için ise bir limit değere ihtiyacımız var.”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.