ManşetUncategorizedYaşam

Hamsiciler yarışıyor

0

Slow Food Mayıs ayında yapılacak Cenova etkinliği için hamsi yarışması düzenliyor. Bu yarışmanın konusu en gürbüz hamsi veya daha çok hamsi yakalama ya da bir oturuşta en çok hamsi yemek değil; hamsi yemekleri.

Slow  Food’un bir alt kolu olan Slow Fish herkesi küçücük boyunda dev gibi bir lezzet taşıyan hamsinin onur konuğu olacağı bir yarışmaya davet ediyor!

Slow Food aperitif olarak sunulacak küçük tadımlık tarifler arıyor. Slow Food’dan yapılan açıklamada yarışmaya geleneksel ya da modern mutfak önerilerinden, profesyonel ya da ev tariflerine kadar tariflerin katılımına açık olduğu belirtilmiş. Hazırlanacak soğuk ya da sıcak tarifler için farklı birçok malzeme kullanılacağı gibi bunları en aza indirgemek de mümkünmüş.

Yarışmaya katılmak için hamsi tariflerini 1 Nisan 2013 tarihine kadar  Slow Food’a ulaştırmak gerekiyor ([email protected]). Akredite bir jüri ise bu tarifler üzerinden bir değerlendirme yaparak, 9-12 Mayıs tarihleri arasında Slow Fish etkinliği içerisindeki Bistro alanında pişirilecek finalist reçeteleri belirleyecek. Kazanan tarif ise etkinlik içerisinde belirlenerek, “Mangiate l’achoveta” kampanya posteri ile taçlandırılacak. Peru Cayetano Heredia Üniversitesi tarafından başlatılan bu önemli girişim, hayvan yemi yapımı için tezgahları yerle bir eden aşırı avlanmanın önüne geçmeyi ve vatandaşları yavaş yavaş sürdürülebilir bir alternatif olan hamsi tüketimine teşvik etmeyi hedefliyor.

Her ne kadar Karadeniz bölgesinde yaşayan vatandaşlarımız hamsiye sahip çoksa da hamsi geleneksel olarak birçok kültürde hem kıyı kesimlerde hem de iç bölgelerde çok önemli rol oynamıştır. Roma İmparatorluğu’ndan kentleşmiş Japonya’ya, Guatemala’nın güneydoğu dağlık bölgesi And Dağları’nın ilk uygarlıklarına kadar hamsi çiğ, kurutulmuş, tuzlanmış, tütsülenmiş ve fermente edilerek tüketilmiştir.

Karadeniz kıyılarında yaşayan halk hamsiyi yerel kültürlerinin önemli bir parçası olarak benimsemişlerdir ve böreğinden turşusuna kadar bir çok hamsili ürün geliştirmiştir. Hamsinin Türkiye’nin Karadeniz kıyıları dışında da çok sevildiği ve bir çok bölge mutfağında da yaygın olarak kullanıldığı biliniyor. Özellikle İtalyan “la colatura” (hamsinin tuzlama işlemiyle elde edilen sıvı) ya da fermente balıktan elde edilen Asya sosları gibi yan ürünleri de unutmamak gerekir.

Deniz besin zincirinin en alt halkasında bulunan hamsi, insanların tüketimi için sürdürülebilir bir alternatif olmakla birlikte diğer küçük balıklar gibi büyük deniz canlıları için de çok önemli bir besin kaynağıdır. Bol miktarda rezerv, hızlı üreme ve kısa yaşam döngüsü. Bununla birlikte son zamanlarda bazı tartışmalı uygulamalar belirli alanlarda bu türün sağkalımını tehlikeye soktular. Örnek olarak, dünyanın en büyük balık biyokütlesini oluşturan Peru hamsisi: yaklaşık olarak yeryüzünde tutulan balıkların %8’ini oluşturan balığın tonu 150 dolar nominal fiyatla hayvan yemi olmak üzere satılıyor.

Slow Food bu ufak balğın mevcut gıda sistemindeki saçmalığın farkına varmamıza yeteceğini söylüyor. Sürdürülebilir balıkçılık ve balıkçılık kaynaklarının korunmasının günlük sorunlar arasında olduğu bir zamanda, FAO verilerine göre tutulan balığın % 40’nın daha az sağlıklı bir besin kaynağı olan hayvan yemi üretimi için çevreye ve doğaya zarar vererek korkutucu hacimde CO2 üreten bir endüstri sistemine dikkat çekiliyor.

 

Slow Food’un hamsi yarışmasına katılmak için:

 

• Tarifi ifade eden bir isim

• 10 kişilik malzeme listesi (her kişiye birer lokmalık tadımlık porsiyonlar düşecek şekilde)

• Tarifin hazırlanışına ait detayların, gerekli pişirme ve hazırlama sürelerinin ifade edildiği bir tarif metni.

• Mümkünse tarifte kullanılan hamsinin avlandığı bölgenin belirtildiği metnin

1 Nisan 2013 tarihine kadar elektronik posta yoluyla ([email protected]) adresne gönderilmesi gerekiyor.

Atıştırmalık hamsi tariflerine dair bir hikayenin de olması yarışma için şart olmasa da kültürün yaşatılması için özellikle istenmiş.

 

(Yeşil Gazete)

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.