Editörün Seçtikleriİklim KriziManşet

Greta Thunberg dünya liderlerini taklit etti: Elimizde 30 yıldır söylenen ‘falan filanlar’ var

0

Henüz 15 yaşındayken İsveç parlamentosu önünde yaptığı iklim için okul greviyle dünya çağında bir hareketin başlamasına öncülük eden iklim aktivisti Greta Thunberg, kasım ayında Glasgow‘da düzenlenecek BM İklim Değişikliği Konferansı COP26 öncesinde bir konuşma yaptı.

İtalya‘nın Milano kentinde düzenlenen Youth4Climate etkinliğinde söz alan 18 yaşındaki genç, hükümetlerin ve dünya liderlerinin iklim krizinin önüne geçmede verdiği sözleri tutmadığını dile getirdi.

Thunberg konuşmasında dünya liderlerinin sözlerini tekrar ederek alaya aldı ve bu sözlerin çoğunun boş olduğunu ve gerçek eylem görmediklerini belirtti.

Falanlar filanlar

ABD Başkanı Joe Biden’ın konuşmalarında söylediği “İklim değişikliği dediğimde aklınıza ne geliyor? Ben işleri düşünüyorum. Yeşil işler” sözlerini;  Fransa Başbakanı Macron’un da “Düşük karbon ekonomisine doğru yumuşak bir geçiş yolu bulmalıyız. Gezegen B yok” sözünü kullandı ve şöyle devam etti: “Başka gezegen yok, başka gezegen falan, falan, falan, falan, falan, falan filan.”

Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson’ın konuşmasını da taklit eden Thunberg”Bu, siyaseten doğru pahalı bir yeşil hayvanseverlik veya falan falan filan değil, daha iyiyi yeniden inşa etmek, falan filan, yeşil ekonomi, falan filan meselesi değil” dedi.

Konuşmasının tam metni

Açık Radyo için Nil Sarrafoğlu tarafından yapılan çeviriye göre Greta Thunberg’in konuşmasının tam metni şu şekilde:

Merhaba, hepinize teşekkür ederim.

İklim değişikliği sadece bir tehdit değil. Her şeyden önce, hepimize fayda sağlayacak daha sağlıklı, daha yeşil ve daha temiz bir gezegen yaratmak için bir fırsat. Bu fırsatı değerlendirmeliyiz, hem ekolojik koruma hem de yüksek kaliteli kalkınma konusunda bir kazan-kazan durumu elde edebiliriz. İklim değişikliğiyle mücadele, dünyanın ihtiyaç duyduğu değişiklikleri yapmak için yenilikler, iş birliği ve irade gerektirir.

Söylemimizle eylemimizin bir olması gerekir. Bunu birlikte yaparsak başarabiliriz. İklim değişikliği dediğimde, aklınıza ne geliyor? Benim aklıma işler geliyor. Yeşil işler, yeşil işler.

Düşük karbon ekonomisine doğru yumuşak bir geçiş yolu bulmalıyız. Başka gezegen yok, başka gezegen falan, falan, falan, falan, falan, falan filan. Bu, siyaseten doğru pahalı bir yeşil hayvanseverlik veya falan falan filan değil, daha iyiyi yeniden inşa etmek, falan filan, yeşil ekonomi, falan filan meselesi değil.

2025’e kadar “Net Sıfır”, falan filan. 2050’ye kadar “Net Sıfır” falan filan filan, net sıfır falan filan. “İklim Nötr” falan filan.

Sözde liderlerimizden duyduğumuz tek şey bu laflar işte, kulağa harika gelen laflar. Ama bugüne kadar hiçbir eyleme, umuda ya da hayallere yol açmamış laflar ya da onların boş söz ve vaatlerinde boğulmuş laflar. Elbette yapıcı diyaloga ihtiyacımız var, ama şu anda elimizde 30 yıldır söylenen “falan filanlar” var. Peki bu bizi nereye götürüyor?

Tüm karbon emisyonlarımızın yüzde 50’sinden fazlası 1990’dan bu yana meydana gelmiş durumda. Üçte biri de 2005’ten bu yana! Bütün bunlar olurken medya, liderlerin gerçekte ne yaptıklarını haber vermek yerine ne yapacaklarını söylediklerini aktarıp durdu. Ve sonra da liderleri eylemlerinden, daha doğrusu eylemsizliklerinden zerrece sorumlu tutmadılar.

Beni yanlış anlamayın, bunu hâlâ yapabiliriz, değişim sadece mümkün değil, aynı zamanda acilen gerekli, ama bugünkü gibi devam edersek, olmaz. Sözümona liderlerimiz “çözüm” istediklerini söylüyorlar ama tam olarak anlamadığınız bir krizi çözemezsiniz. Bütün rakamları dahil etmezseniz bir bütçeyi dengeleyemezsiniz. Hakkaniyeti ve tarihî emisyonları görmezden geldiğimiz sürece, ithal malların tüketimini, biyokütle yakılmasını vb. hesaba dahil etmediğimiz ve “muhasebe oyunları” emisyon azaltmanın en etkili yollarından biri olmaya devam ettiği sürece, hiçbir yere varamayız.

Ve iklim krizi, elbette, çok daha büyük bir krizin belirtilerinden sadece birisi. Sürdürülebilirlik krizi, sosyal kriz, ta sömürgecilik döneminden ve hatta onun bile öncesinden gelen bir eşitsizlik krizi… Bazı insanların diğerlerinden daha değerli olduğu ve bu nedenle diğer insanların topraklarını ve kaynaklarını sömürme ve çalma hakkına sahip olduğu fikrine dayanan bir kriz. Bu krizin köklerine inmeden onu çözebileceğimize inanmak büyük saflık olur.

Şu anda, hâlâ tam ters yönde hızlanarak koşmaya devam ediyoruz. 2021 yılının şimdiye kadarki en yüksek ikinci emisyon artışını yaşayacağı öngörülüyor. Hükümetlerin kurtarma harcamalarının sadece yaklaşık yüzde 2’si temiz enerji önlemlerine ayrıldı. BM tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre, küresel emisyonların 2030 yılına kadar 2010 seviyelerine kıyasla yüzde 16 artması bekleniyor! Liderlerimizin kasıtlı eylemsizlikleri, tüm mevcut ve gelecek nesillere ihanettir. İktidardakiler çabaladıklarını iddia edemezler, çünkü yeni kömür madenleri, petrol sahaları ve boru hatları açmaya devam ederken bunu yapamazlar. İddialı iklim politikaları varmış gibi yaparken, bir yandan da yeni petrol lisansları veriyorlar; geleceğin devasa yeni petrol sahalarını keşfe çıkarlarken ve utanmadan bunun için kendilerini tebrik ederken, en savunmasız ülkelerin iklim krizinin etkileriyle başa çıkmalarına yardımcı olmak için uzun süredir gecikmiş asgari fonları bile bulamazlarken bunu yapamazlar. İklim eylemi olarak gördükleri buysa, o zaman biz bunu istemiyoruz. Bizi dinliyormuş gibi yapmak için cımbızla seçtikleri gençleri bu tür toplantılara davet ediyorlar ama dinlemiyorlar. Bizi dinlemedikleri apaçık –asla dinlemediler ki zaten. Rakamlara bir göz atın yeter: istatistiklere bakın, emisyonlar hâlâ artmaya devam ediyor. Bilim yalan söylemez.

Ama elbette bu gidişatı tersine çevirmemiz hâlâ mümkün. Bu tamamen mümkün. Dünyanın daha önce hiç görmediği şekilde, ciddi yıllık emisyon kesintileri yapmamız gerekecek. Ve bu boyuttaki hedeflere ulaşmayı tek başına sağlayabilecek teknolojik çözümlere sahip olmadığımız için bizim değişmemiz de gerekecek.

Artık neyin siyasi olarak mümkün olup olmadığına iktidardakilerin karar vermesine izin veremeyiz. Artık umudun ne olduğuna iktidardakilerin karar vermesine izin veremeyiz. Umut pasif bir şey değildir. Umut laga luga filan değildir. Umut doğruyu söylemektir. Umut harekete geçmektir ve umut daima halktan gelir.

Ve biz, biz insanlar ve halklar güvenli bir gelecek istiyoruz. Gerçek iklim eylemi ve iklim adaleti istiyoruz. Beni duydunuz mu?

Ne istiyoruz?

İklim Adaleti!

Ne zaman istiyoruz?

Şimdi!

Liderler “Biz bunu yapabiliriz” demeyi severler. Belli ki “yapabiliriz”i kast etmiyorlar, ama biz bunu kast ediyoruz. Biz bunu yapabiliriz. Yapabileceğimize kesinlikle inanıyorum. Ama bu halkla başlar, durumun gerçekliğiyle yüzleşmek ne kadar rahatsız edici olursa olsun onunla yüzleşmekle başlar, harekete geçmekle başlar ve işte şimdi başlıyor.

Bir kez daha: Ne istiyoruz? İklim Adaleti

Ne zaman istiyoruz? Şimdi.

Teşekkür ederim.

You may also like

Comments

Comments are closed.